570 PAKET KAÇAK SİGARA VE 46 KİLO KAÇAK ÇAY KAÇAKÇILIK SUÇUNU OLUŞTURMAZ

570 PAKET KAÇAK SİGARA VE 46 KİLO KAÇAK ÇAY KAÇAKÇILIK SUÇUNU OLUŞTURMAZ

TC

Ceza Genel Kurulu         

2015/674 E.  

2017/366 K.

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 22.03.2012
Sayısı : 291-73

5607 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanıklar ..., ... ve ...'ın aynı Kanunun 3/5; TCK’nun 62, 51, 52 ve 54. maddeleri uyarınca 5 ay 25 gün hapis ve 1.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına, hapis cezalarının ertelenmesine ve müsadereye ilişkin Derik Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.03.2012 gün ve 291-73 sayılı hükümlerin, şikâyetçi Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 25.02.2015 gün ve 10312-12475 sayı ile;
"...Dava konusu eşyanın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırları içinde kalmasına, dosya kapsamı ve sanıkların aşamalardaki savunmalarında ele geçen sigara ve çayı ticari amaç için değil, kişisel kullanım amacıyla satın aldıklarını beyan etmesine göre; sanıkların savunmasının aksine, ele geçen sigara ve çayları ticari amaçla bulundurduklarına ilişkin cezalandırılmalarına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiş,
Daire Üyesi T. Emiroğlu; '' Sanıkların bulunduğu araçta ele geçen 45 kg kaçak çay ve 57 karton bandrolsüz kaçak sigara miktar itibarı ile ticari nitelikte olup şahsi kullanım miktarından fazla olması dikkate alınarak birlikte suçu işleyen sanıkların sübut bulan eylemlerine ilişkin, sayın çoğunluğun beraatlerine karar verilmesi yönündeki bozma kararına katılmıyorum" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 30.04.2015 gün ve 215718 sayı ile;
"...Sanıkların içinde bulundukları araçta yapılan aramada 57 karton (570 paket) gümrük kaçağı sigara ve 45 kg. kaçak çay ele geçirilmesi üzerine sanıklar hakkında gümrük kaçağı sigaraları ve çayları ticari amaçla bulundurmaktan kamu davası açılmış olup sanıklar aşamalardaki savunmalarında, çay ve sigaraları kişisel kullanım amaçlı aldıklarını, ticari amaçlarının bulunmadığını beyan etmişlerse de, sanıkların içinde bulundukları araçta yapılan aramada ele geçirilen kaçak eşyaların miktarlarına nazaran Yargıtay 7. Ceza Dairesinin benzer içtihatlarında da belirtmiş olduğu şekilde (Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 10.03.2015 gün ve 21379-11654 sayılı ilamı) kişisel kullanım dışında ticari amaçla satın alınıp bulundurulduğu anlaşıldığından, Derik Asliye Ceza Mahkemesinin 22.03.2012 gün ve 291-73 sayılı hükmüne yönelik temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 25.02.2015 gün ve 10312-12475 sayılı ilamı ile verilen bozma kararının kaldırılarak Derik Asliye Ceza Mahkemesinin 22.03.2012 gün ve 291-73 sayılı hükmünün onanmasına karar verilmesi..." gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 16.06.2015 gün, 13632-16927 sayı ve oyçokluğuyla, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun sübutuna ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
03.03.2011 tarihinde kolluk görevlilerince E-90 karayolunda gerçekleştirilen yol kontrolünde, Kızıltepe ilçesinden Şanlıurfa istikametine gitmekte olup sürücülüğünü sanık ...'ın yaptığı, diğer sanıklar ... ile ...'ın ise yolcu olarak bulunduğu aracın saat 16.35 sıralarında durdurulduğu, olay yeri ve tarihini kapsayan Derik Sulh Ceza Mahkemesinin 23.02.2011 gün ve 103 değişik iş sayılı önleme araması kararına istinaden araçta yapılan aramada, bagajda ve yolcu koltuklarında 57 karton Prestige marka sigara ile 45 kilogram Mahmood marka kaçak çay ele geçirildiği, sanıkların rızasıyla sigara ve çayların muhafaza altına alındığı,
27.05.2011 tarihli bilirkişi raporuna göre; ele geçirilen suça konu sigaraların yurt dışında piyasaya arz amaçlı olarak üretildiği ve yasa dışı olarak yurda sokulduğu, paketler üzerinde TAPDK ve GİB logolarını taşıyan bandrollerin bulunmadığı,
Sanıklar ..., ... ve ...'ın aşamalarda; Siverek'te ikamet ettiklerini, birlikte Silopi'ye asker ziyaretine gittiklerini, ucuz olduğu için buradaki bir bakkaldan kullanmak amacıyla sigara ve çayları aldıklarını, Şanlıurfa'ya dönerken Derik'te görevlilerce durdurulduklarını savundukları,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde isabetli bir hukuki sonuca varılabilmesi için öncelikle kaçakçılık suçlarına ilişkin mevzuat üzerinde durulmalıdır.
4733 sayılı Kanunun suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 8. maddesinin 4. fıkrası "Ambalajlarında bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaret bulunmayan ürünleri ya da taklit (...) işaretleri taşıyan ürünleri ticari amaçla bulunduran, nakleden, satışa arz eden veya satanlar ile ambalajları üzerinde bulunan ürün bilgileri ile bandrol, etiket, hologram, pul, damga veya benzeri işaretlerin içerdiği bilgilerin farklı olması halinde, bu ürünleri üreten veya ithal edenlere iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu fıkrada belirtilen ürünlere el konulması, muhafazası ve tasfiyesi ile bunları ihbar edenlere ve yakalayan kamu görevlilerine ikramiye ödenmesi hususlarında 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda kaçak eşya için öngörülen usuller uygulanır. Bu ürünlere el konulduğu tarihten itibaren onbeş gün içinde, numune alınarak ve gerekli tespitler yapılarak, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından imha suretiyle tasfiye kararı verilebilir" şeklindedir.
5607 sayılı Kanunun suç tarihinde yürürlükte bulunan 3. maddesi ise;
"(1) Eşyayı, gümrük işlemlerine tâbi tutmaksızın Türkiye’ye ithal eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, belirlenen gümrük kapıları dışından Türkiye’ye ithal edilmesi halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.
(2) Eşyayı, sahte belge kullanmak suretiyle gümrük vergileri kısmen veya tamamen ödenmeksizin, Türkiye ’ye ithal eden kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Transit rejimi çerçevesinde taşınan serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı, rejim hükümlerine aykırı olarak gümrük bölgesinde bırakan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(4) Belli bir amaç için kullanılmak veya işlenmek üzere ülkeye geçici ithalat ve dahilde işleme rejimi çerçevesinde getirilen eşyayı, sahte belge ile yurt dışına çıkarmış gibi işlem yapan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(5) Birinci ilâ dördüncü fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticarî amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır..." şeklinde düzenlenmiştir.
4733 sayılı Kanunun 8. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen suç, 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren ve genel gerekçesinde amacı kaçakçılıkla mücadelenin etkin bir şekilde ve uzman personel eliyle yürütülmesi, uygulamadaki tereddütlerin ve sıkıntıların ortadan kaldırılması olarak belirtilen 6455 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılıp, 5607 sayılı Kanuna müstakil bir suç olarak aktarılmıştır.
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin dördüncü fıkrası ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan suçların oluşabilmesi için, failin öngörülen seçimlik hareketleri ticari amaçla gerçekleştirmesi gerekmektedir. Ancak, "ticari amaç" kavramından ne anlaşılması gerektiği hususunda anılan Kanunlarda bir tanımlamaya yer verilmemiştir.
Ticari amaç birçok kaçakçılık suçunda aranan bir manevi unsur olup öğretide bu konuda;
"Ticari amaç maddi menfaat elde etmek amacıdır. Ticaret maddi kazanç için yapılan faaliyettir. Failin amacı kazanç dışında amaç ise maddi unsuru eksik kalacaktır." (Erdener Yurtcan, Yeni Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Şerhi, Beta Yayınları, İstanbul, 2007, s.21); "Bu suç düzenlemesinde kast, özel kasttır. Bu nedenle, bu suç düzenlemesi ancak özel kastla işlenebilir. Bu özel kast, faildeki ticari amacı ifade eder. Fail, suç teşkil eden seçimlik hareketleri, ticari amaçla (saikle) işlemesi gerekir. Eğer, failde ticari amaç bulunmuyorsa, bu suç oluşmayacaktır. Bu nedenle, bu seçimlik hareketin kişisel kullanımlar için yapılması bu suçu oluşturmayacaktır." (Mustafa Özen, 5607 sayılı Kaçakçılık Kanununda Düzenlenen Suçlar, Adalet Yayınevi, 1.Bası, Ankara, 2015, s.98); "Ticari amaç olması için, belli bir uğraşın sonunda maddi bir menfaat gereklidir. Kazanç dışında başka bir amaç varsa belirtilen suç oluşmayacaktır. Örneğin, fail acıyarak yardım etmek veya korumak amacıyla belirtilen fiilleri işlerse bu takdirde koşulları çerçevesinde iştirak iradesi araştırılacaktır. Kişisel kullanım veya tüketim çerçevesinde yapılanlar suç kapsamında değerlendirilmemektedir." (Dilara Şahin, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunundaki İthalat Kaçakçılığı Suçları ve Kabahatler, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2011, s.68); "Kendisinin kişisel kullanım ve tüketimi için kaçak eşyanın satın alınması, saklanması, taşınması hareketleri kasten işlense dahi bu suç oluşmayacaktır" (Selçuk Bütün, 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Kapsamında Gümrük Kaçakçılığı Suçları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli, 2008, s.70) şeklinde görüşler ileri sürülmüştür.
Gerek 4733 gerekse 5607 sayılı Kanunla korunmak istenen amaçlardan biri de ticari hayatta haksız kazanca bağlı rekabet dengesini bozabilecek unsurların ortadan kaldırılmasıdır. Bu nedenle kanun koyucu, bazı kaçakçılık fiillerinde belirtilen hukuki değer bakımından doğrudan zarar doğurucu nitelikte bulunmayan ticari amaç dışı hareketleri suç kapsamı dışında tutmayı tercih etmiştir.
Ticari kelimesinin sözcük anlamı "ticaretle ilgili, ticarete ilişkin"dir. Ticaret ise "ürün, mal vb. alım satımı, kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği, bu etkinlikle ilgili bilim, alışveriş sonucu elde edilen, yararlanılan fiyat farkı, kâr" anlamlarına gelmektedir. (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 11. Bası, Ankara, 2011, s.2354-2355). Bu bakımdan "ticari amaç"ın kazanç elde etmek amacı olarak tanımlanması mümkündür. Ticari amaç çoğunlukla bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten "tacir"ler tarafından güdülen bir amaçtır. Ancak ticari amacın, "tacir" sıfatıyla mutlak bir bağlantısı bulunmamaktadır. Zira tacir sıfatını taşıyan gerçek kişilerin tüm eylem ve işlemleri ticari değildir. Aynı şekilde tacir olmayan kişilerin de ticari maksatla hareket etmesi mümkündür. Ticari amaç, kazanç elde etmek için satmak amacıyla almakla da sınırlı değildir. Kişinin kendi şahsi ihtiyaçları dışında belirli bir meslek veya ticari faaliyetin icrası kapsamında maliyet unsuru olarak yahut alacak-borç ilişkilerinde kullanmak üzere yaptığı alımların da ticari amaçla yapıldığı kabul edilmelidir.
Tüm bu nedenlerle failin ticari amaçla hareket edip etmediği, ekonomik ve sosyal durumu, suça konu eşyanın cinsi, nevi, kullanım yeri, zamanı, miktarı, değeri, bulundurma ve ele geçiriliş biçimi gibi hususlar gözetilerek her olayın özelliğine göre değerlendirilip belirlenmelidir.
Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan, Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Görevlilerce yapılan yol kontrolünde, sanık ...'in sevk ve idaresindeki, içinde diğer sanıklar ...ile ....'in yolcu olarak bulunduğu araçta yapılan aramada, 57 karton Prestige marka bandrolsüz sigara ile 45 kilogram Mahmood marka kaçak çay ele geçirilen olayda; sanıkların ikamet ettikleri Siverek ilçesine giden yol güzergahı üzerinde yakalanmaları, ele geçirilen sigara ve çayların bir kısmının görünür vaziyette aracın arka koltuğu üzerinde olması, sanıkların ayrı ayrı uhdelerinde bulundurdukları anlaşılan kaçak eşyanın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırında kalması gözönüne alındığında; sanıkların sigara ve çayları kullanmak amacıyla aldıklarına ilişkin istikrarlı ve birbirleriyle uyumlu savunmalarının aksine ticari amaçla bulundurduklarına ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.07.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.