AMİRİN ASTLARINA KÖTÜ DAVRANMASI VE BAĞIRMASI MÜMKÜN MÜ? NE YAPILABİLİR?
Soru: Bir kamu kurumunda amirin personeline sürekli kötü davranması ve hatta bağırması durumlarında memurlar nasıl bir yol izlemelidir? 657 sayılı kanunda bu durumun yeri nedir? Memurlar bu durumu nasıl kanıtlayabilir ve nereye başvurmalıdır?
Cevap: Bağırıp çağırmak belki geçmişte etkili bir iş yaptırma yöntemiydi. Evde anne babalar, okulda öğretmenler, askerde komutanlar, işyerinde amirler bu eski atadan kalma yöntemi kullanıyordu. Ancak günümüzün medeni toplumlarında, icbar ile değil ikna ile iyi işler çıkabiliyor. Olur olmaz her şeye bağırıp kızmak ancak bazı yetersizlikleri kamufle etmenin bir aracı. Astlarıyla iyi iletişim kurmak, olumsuzlukları açık sözlü ve sakin bir tonda ifade etmek, personelini motive etmek, başarılarını taltif etmek, gerekli durumlarda hukuki süreçleri işletmekten çekinmemek iyi bir idarecide olması gereken özellikler arasında.
Kurumlarda çalışma barışının sağlanması ve korunması karşılıklı anlayış, saygı ve hoşgörü temelinde gerçekleşebilir. Uyanık olduğumuz vaktin çoğu işyerinde geçiyor, işyeri dışındayken bile zihnimiz işlerimizle meşgul. Kişinin bedensel ve ruhsal bütünlük ve uyumu için sağlıklı ve huzurlu bir çalışma ortamı gereklidir. Böyle bir ortam sağlamak ve sürdürmek için astların da üstlerin de görev ve sorumlulukları var. Çalışma hayatını çekilmez hale getiren sadece amirlerin uygulamaları değil astların davranışları da olabiliyor, huzursuz bir çalışma ortamı iş yaşam dengemizi, kişisel ilişkilerimizi, aile hayatımızı alt üst edebiliyor.
657 sayılı Kanunda hem amirlerin hem de memurların görev ve sorumlulukları belirlenmiştir. Kanunun 10. maddesinde Devlet memurlarının amiri oldukları kuruluş ve hizmet birimlerinde kanun ve diğer mevzuatla belirlenen görevleri zamanında ve eksiksiz olarak yapmaktan ve yaptırmaktan, maiyetindeki memurlarını yetiştirmekten, hal ve hareketlerini takip ve kontrol etmekten görevli sorumlu oldukları, maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranacakları, amirlik yetkisini kanun ve diğer mevzuatta belirtilen esaslar içinde kullanacakları hükme bağlanmıştır. 11. maddede ise memurların kanun ve diğer mevzuatta belirtilen esaslara uymakla ve amirler tarafından verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü ve görevlerinin iyi ve doğru yürütülmesinden amirlerine karşı sorumlu oldukları belirtilmiştir.
Kanunun 125/B maddesinde iş arkadaşlarına, maiyetindeki personele ve iş sahiplerine kötü muamelede bulunmak, iş arkadaşlarına ve iş sahiplerine söz veya hareketle sataşmak kınama cezasını gerektiren fiiller olarak belirlenmiş, 125/D maddesinde ise amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak, amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek karşılığında kademe ilerlemesinin durdurulması cezası öngörülmüştür.
Diğer taraftan Kanunun 21. maddesinde Devlet memurlarının amirleri veya kurumları tarafından kendilerine uygulanan idari eylem ve işlemlerden dolayı şikayet ve dava açma hakkına sahip oldukları belirtilmiş, müracaat ve şikayetlerin söz veya yazı ile en yakın amirden başlayarak silsile yolu ile şikayet edilen amirler atlanarak yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Konunun bir de psikolojik taciz,mobbing tarafı bulunmaktadır. Literatürde mobbing ; is,yerlerinde bir veya birden fazla kis,i tarafından diger kis,i ya da kis,ilere yönelik gerçekles,tirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya is,ten uzaklas,tırmayı amaçlayan; magdur ya da magdurların kis,ilik degerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilis,kilerine veya saglıklarına zarar veren; kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranıs,lar bütünü olarak tanımlanmaktadır.
19 Mart 2011 tarihli ve 27879 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi konulu 2011/2 sayılı Genelgede psikolojik taciz; kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri durumlar olarak tanımlanmış, çalışanların psikolojik tacizden korunması amacıyla alınacak tedbirler belirlenmiştir. Bu önlemler çerçevesinde Alo 170 hattı üzerinden psikologlar vasıtasıyla yardım ve destek sağlanmakta, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu oluşturulmuş bulunmaktadır.
6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanununda "İşyerinde Yıldırma" ve "Taciz" kavramları tanımlanmıs, ve bu kavramlar ayrımcılık kapsamında değerlendirilmiştir. Kanunun 17/1 maddesine çalışma hayatında ayrımcılık yasağı ihlalinden zarar gördüğü iddiasında bulunan gerçek ve tüzel kişinin, herhangi bir ücret ödemeksizin İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna başvurabileceği, Kuruma başvuru öncesinde önce işyerinde ayrımcılığın sonlanmasını ilgili taraftan talep etmesi gerektiği, bu talebin reddedilmesi veya 30 gün içerisinde cevap verilmemesi halinde Kuruma başvuru yapılabileceği, ancak telafisi güç veya imkansız zararların doğması ihtimali bulunan hallerde, Kurumun bu şartı aramadan başvuruları kabul edebileceği hükme bağlanmıştır. Kanunun 18. maddesine göre Kurum başvuruları 3 ay içinde sonuçlandıracak, gerekirse bu süre üç ay uzatılabilecek olup, ayrımcılık yasağının ihlalinin tespiti halinde idari para cezası uygulanabilmektedir.
Psikolojik taciz ayrıca, 5176 sayılı Kanuna dayalı olarak yürürlüğe konulan Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri İle Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesinde "Kamu görevlileri, üstleri, meslektaşları, astları, diğer personel ile hizmetten yararlananlara karşı nazik ve saygılı davranırlar ve gerekli ilgiyi gösterirler, konu yetkilerinin dışındaysa ilgili birime veya yetkiliye yönlendirirler." şeklinde tanımlanan "Nezaket ve saygı" ilkesinin de doğrudan ihlalini oluşturmaktadır. Bu davranış ayrıca Yönetmelikte tanımlanan diğer ilkeleri de dolaylı yoldan ihlal etmektedir. İhlali yapan kamu görevlisi genel müdür, eşiti veya daha üstü ise Kamu Görevlileri Etik Kuruluna, diğer personel ise kurum disiplin kuruluna başvuru hakkı bulunmaktadır.
Psikolojik tacizle ilgili ayrıca TBMM Dilekçe Komisyonu ve CİMER'e de başvuru yapılabilmektedir. Kızmak ve bağırıp çağırmanın iftira veya hakaret boyutuna varması ayrıca Türk Ceza Kanununa göre suç olarak tanımlanmakta, böyle bir muameleye maruz kalan kişi doğrudan savcılığa suç duyurusunda bulunulabilmektedir.
Görüldüğü üzere amirin personeline kötü davranması, bağırıp çağırmayı bir iş gördürme yöntemi olarak uygulaması disiplin kurallarının, ayrımcılık yasağının, etik davranış ilkelerinin ihlalini oluşturduğu gibi ceza kanunlarına göre suç boyutuna da ulaşabilmektedir. Böyle bir duruma maruz kalan kişi için pek çok başvuru yolu ve hukuki güvence vardır. Peki bütün suç amirlerde mi? Bitirirken özellikle amirlerini, çalışma arkadaşlarını bezdiren, çalışma ortamını çekilmez hale getiren memurların da bulunduğunu, çoğu durumda bunlarla ilgili de fazla bir şey yapılmadığını ifade etmek lazım diye düşünüyoruz.