AVUKAT BÜROSUNDAKİ KONUŞMALARIN GİZLİCE KAYDEDİLMESİ
T.C.
Yargıtay
12. Ceza Dairesi
2013/22599 E.
2014/12706 K.
Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmemesi, aleyhe temyiz bulunmadığından, bozma sebebi sayılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin savunma haklarının kısıtlandığına ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine;
ancak, İki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmeyeceği ve sınırlı bir dinleyici çevresi dışına çıkmayacağı yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, herhangi bir aracı vasıta olarak kullanmadan, yüz yüze gerçekleştirdikleri, ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek, aleni olmayan, söze dayalı, sesli düşünce açıklamalarının, konuşmanın tarafı olmayan kişi veya kişilerce, ilgilisinin rızası olmaksızın, elverişli bir aletle (sesli bir açıklamayı kuvvetlendirerek veya naklederek onu ses alanının dışına çıkartıp doğrudan doğruya algılanabilir hale getirmeye yarayan her türlü düzenekle) dinlenmesi veya akustik olarak tekrar dinlenebilmesi imkanını sağlayan bir aletle kaydedilmesinin TCK'nın 133/1. maddesinde; en az üç veya daha fazla kişinin, yüz yüze gerçekleştirdikleri, aleni olmayan, söze dayalı düşünce aktarımlarının, söyleşinin tarafı olan kişi veya kişilerce, ilgililerinin rızası olmaksızın, bir aletle kaydedilmesinin aynı Kanunun 133/2. maddesinde kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması başlığı altında suç olarak tanımlandığı, söyleşiden farklı olarak, iki kişi arasında da gerçekleşebilecek olan konuşmada, konuşan tarafların, aralarında geçen sözleri kaydetmesi, TCK'nın 133/1. maddesi kapsamında suç olarak tanımlanmamış olup, koşulları bulunduğu takdirde eylemin aynı Kanunun 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği;
elverişli bir aletle dinlenilen veya kaydedilen konuşma veya söyleşiden elde edilen bilgiler sayesinde kendi veya üçüncü kişi lehine, maddi ya da manevi yarar, yani; fayda veya avantaj sağlanması; bu bilgilerin, menfaat karşılığı olsun ya da olmasın, ilgilisi dışındaki kişi veya kişilere verilmesi ya da diğer kişilerin dolaylı olarak bilgi edinmelerinin temin edilmesinin TCK'nın 133/3. maddesinde ayrıca suç olarak tanımlandığı,
hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 80. maddesi ile TCK'nın 133/3. maddesinde yapılan değişiklikle kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verilerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi eyleminin suç olarak düzenlendiği,
Ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği,
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre, sanık Mehmet'in, annesi olan Halide'nin çeşitli dava ve takip dosyalarında vekilliğini üstlenen katılan Yılmaz'ın avukatlık bürosuna, 03.03.2009 günü annesiyle beraber gittiğinde, avukatlık hizmeti karşılığında katılana yapılacak ödemenin miktarı konusunda katılanla ihtilafa düşmeleri üzerine, büroda hazır bulunanların konuşmalarını, cep telefonuyla gizlice kaydettiği, daha sonra, katılan Yılmaz tarafından vekalet ücretinin tahsili istemine dayalı alacak davası açılmasını müteakip, 03.03.2009 tarihli ses kaydının dökümünün, Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/.............esas sayılı dosyasına, 14.07.2009 tarihli dilekçe ekinde, delil olarak sunulduğu iddialarına konu olayda,
Şikayete konu ses kaydı temin edilip, konuşmanın kimler arasında geçtiği ve konuşmanın içeriği açıklığa kavuşturulduktan sonra, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak, yazılı şekilde, sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de:
1- Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, hükmedilen adli para cezasına esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktarın çarpılması işlemi sırasında, uygulanan Kanun maddesinin “TCK'nın 52/2.” maddesi yerine, “TCK'nın 50/1-a” maddesi olarak gösterilmesi suretiyle CMK'nın 232/6. maddesine ve sanığa hükmedilen kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, sanık hakkında belirlenen tam gün sayısının gösterilmemesi suretiyle TCK'nın 52/3. maddesine aykırı hareket edilmesi,
2- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250, 2009/13 sayılı kararında vurgulandığı üzere, CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendi gereğince nazara alınacak “zarar”ın; kanaat verici, basit bir araştırma ile belirlenebilir maddi zarar olmasına göre; katılanın maddi bir zararının tespit edilmediği olayda, duruşmadaki saygılı tutum ve davranışlarından dolayı takdiri indirim maddesi uygulanarak cezasında indirim yapılan, kişilik özellikleri olumlu değerlendirilerek, hükmedilen 5 ay hapis cezası adli para cezasına çevrilen sabıkasız sanık hakkında, 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunun 7. maddesiyle CMK'nın 231. maddesinin altıncı fıkrasına eklenen, “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” hükmü de nazara alınıp, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenlemenin uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesi gerekirken, “Müştekinin zararının karşılanmamış olması” şeklindeki yasalve yeterli olmayan gerekçelere dayalı olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
3- Hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 80. maddesi ile TCK'nın 133/3. maddesinde yapılan değişikliğe göre hapis cezasının üst sınırı itibariyle 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 11. maddesi uyarınca davaya bakma görevinin Asliye Ceza Mahkemesine ait olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.