AVUKATIN ASLINI GÖRMEDEN ASLI GİBİDİR YAPIP EVRAĞI KULLANMASI ÖZGÜ SUÇTUR

AVUKATIN ASLINI GÖRMEDEN ASLI GİBİDİR YAPIP EVRAĞI KULLANMASI ÖZGÜ SUÇTUR

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2016/19-1170

K. 2019/488

ÖZET:1136 SAYILI AVUKATLIK KANUNU'NA MUHALEFET SUÇU ( Sanık Avukat Tarafından Dava Dosyasına Sahte Olduğu İddia Edilen Kendisinde Olmayan Rapor Aslının Örneğini "Aslı Gibidir" Şeklinde Şerh Düşerek Onaylayıp Delil Olarak Sunduğu Olayda Raporun Aslını Muhafaza Etmemesi Sebebiyle Sahtecilik İddiasına Karşı Rapor Aslının Talep Edilmesine Rağmen İbraz Edilmediği/Sanığın Eyleminin 1136 S.K. Md. 62 Delaletiyle 5237 S.K. Md. 257/1 Hükmünde Yer Alan Görevi Kötüye Kullanma Suçuna Göre Özel Norm Niteliğindeki 1136 S.K. Md. 56/3 Hükmünde Tanımlanan Suçu Oluşturduğunun Kabulü Gerektiği )

............

Somut olayımıza baktığımızda; suça konu belgenin iğfal yeteneğinin bulunup, bulunmadığı mahkemece incelenerek denetime olanak sağlayacak şekilde açıklanmamış ise de; anılan dosyanın getirtilerek incelenmemesi mevcut deliller karşısında sonuca etkili görülmemiştir. Zira suça konu belge iğfal yeteneğine haiz olsa dahi mevcut delillere göre fotokopisi sanığa verilen belgenin onaylandığı sırada sahte olduğunun sanık tarafından bilindiğine dair şüpheden arındırılmış kesin kanıtlar elde olunamamıştır. Bu durumda yukarıdaki ayrıntılı açıklamaların ışığında; 1136 Sayılı Kanun'un 56/3. maddesindeki suçun unsurlarının oluşamayacağı açıktır. Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun görüşüne iştirak edilmemekle birlikte anılan görüşün bir an için doğru olduğunun kabul edilmesi durumunda; bu sefer özel evrakta sahtecilik suçuna ilişkin dava dosyası getirtilerek incelenip, olanaklı ise her iki davanın birleştirilmesi, bunun mümkün olmaması halinde dava dosyasının onaylı bir örneğinin çıkarılarak bu dosya içerisine konulup, suça konu belgenin iğfal yeteneğinin bulunup bulunmadığının karar yerinde denetime olanak sağlayacak şekilde açıklanması gerekmektedir. Ayrıca TCK'nın 56/3. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, genel anlamda resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının dışında; suça konu belgenin aslının ibrazının zorunlu belgelerden olmaması gerektiği hususunda gerek öğretide gerek uygulamada herhangi bir duraksama bulunmamaktadır. Bu durumda katılan için düzenlenen bir raporun, sanık tarafından dosyaya sunulması dikkate alınarak suça konu belgenin aslı görülmeden avukat onayı ile kabul edilen belgelerden olup olmadığı da son derece tartışmalı olmasına rağmen TCK'nın 56/3. maddesindeki suçun olmazsa olmazını teşkil eden belge aslının ibrazının yada en azından resmi kurumdan teyidinin zorunlu olup olmadığının karar yerinde denetime olanak sağlayacak şekilde tartışılması gerektiği de kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır. 1136 Sayılı Kanun'un 56/3. maddesiyle müeyyide altına alınan eylem, avukatların sahteciliğidir. Genel sahtecilik suçunda aranılan bütün koşulların bu suçta aranmayacağına dair herhangi bir düzenlemenin mevcut olmadığı gibi ilave bir koşul olarak avukat onayı ile sunulan belgenin aslının ibrazının zorunlu olan belgelerden de olmaması gerekmektedir. Ceza hukukunun olmazsa olmaz ilkeleri arasında yer alan 'kanunilik ilkesi'nin ve kıyas yasağının doğal bir sonucu olarak kanunda açıkça düzenlenmeyen bir hükümden sanığın sorumlu tutulması beklenemez. Kaldı ki! 1136 Sayılı Kanun'un 56/3. maddesinde düzenlenen suçun şekli bir suç olduğunun da kabulü mümkün değildir. Her ne kadar Yerel Mahkemece anılan suçun şekli suç olduğu karar yerinde açıkça belirtilmemiş ise de; mevcut deliller karşısında; avukat olan sanığın kendisine sunulan belge fotokopisini aslının aynıdır şeklinde onaylayarak mahkemeye vermekten ibaret eyleminin TCK'nın 257/1. maddesinde yazılı bulunan görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturduğundan bahisle itirazda bulunan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabul edilmesi gerekirken Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun varmış olduğu sonuçtan, dolaylı olarak anılan suçun şekli bir suç olarak kabul edildiği sonucuna ulaşılır ki! bunun kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı gibi, ceza hukukunun temel ilkelerinden olan 'kanunilik ilkesine', öğretide ve uygulamada benimsenen içtihatlara aykırı olacağı da açıktır.

Kamu görevini ifa eden sanığın belgenin aslını görerek onaylaması gerekirken, aslını görmeden fotokopiden ibaret belgeyi onaylayarak mahkemeye ibraz etmekten ibaret eyleminde katılan açısından zararın doğduğu konusunda da kuşku bulunmamaktadır. Bu durumda sanığın eyleminin TCK'nın 257/1. maddesinde yazılı bulunan görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturduğu halde Yerel Mahkemece 1136 Sayılı Kanun'un 56/3. maddesindeki suçun oluştuğundan bahisle verilen mahkûmiyet hükmünün bozulması gerekirken, Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesinin sayın çoğunluğunun Yerel Mahkemece verilen mahkûmiyet kararının düzeltilerek onanmasına dair kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan itirazın reddine dair karara yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle iştirak edilmemiştir." düşüncesiyle,

Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle itirazın kabul edilmesi gerektiği görüşüyle,

Karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- ) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 20.06.2019 tarihinde yapılan müzakerede birinci uyuşmazlık yönünden oybirliğiyle, ikinci uyuşmazlık yönünden ise oy çokluğuyla karar verildi.