AVUKATIN TAKİP ETTİĞİ DOSYADA KARŞI TARAF İLE HARİCEN SULH OLMASI - TAHSİL EDİLEN SULH BEDELİNİN MÜVEKKİLE ÖDENMEMESİ
T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
2022/8532 E.
2023/1941 K.
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI: 2021/227 E., 2022/279 K.
DAVA TARİHİ: 20.12.2013
KARAR: Davanın kısmen kabulü
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın Kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı avukat, davalıların ....mirasçıları olduğunu, davalılardan ... ve ...'e vekaletname vererek avukat tutmaya ve ücret sözleşmesi yapmaya yetkili kıldıklarını, bu davalıların da davacı avukatı vekil olarak tayin ettiklerini, vekalet ücretinin sonradan ödeneceğinin söylendiğini ancak daha sonra haksız azledildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL vekalet ücreti alacağının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, zamanaşımı itirazında bulunarak, davacı avukatın haklı azledildiğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 27.11.2019 tarihli ve 2019/243 E. ve 2019/403 K. sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı hükme karşı davacı ve davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.07.2020 tarihli ve 2020/984 E. ve 2020/1049 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesi kararının hem maddi olay hem de hukuka uygunluk bakımından incelemeye tabii tutarak yapmış olduğu istinaf incelemesinde; İstinafa konu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1-b maddesi gereğince Davalılar ..., ... ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve Davalı ..., ..., ile davacının istinaf kanun yolu başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 18.05.2021 tarih ve 2020/10306 E.- 2021/5013 K. sayılı ilamı ile “ Bölge Adliye Mahkemesince de, " ...Avukatlık Kanununun, 174/2 nci maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında da haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Davacı avukat ile davalılar arasında, 16.01.2003 tarihli ücret sözleşmesinin incelenmesinde, Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2002/118 E. sayılı, Sultanbeyli Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2002/850 Esas ve Hayrabolu Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2002/70 D.İş, dosyası ile Hayrabolu İcra Müdürlüğü'nde alacaklısı Av. Vergül Kar olan dosyalardaki vekalet ücretine karşılık olarak %25 ücret hususunda anlaştıkları görülmektedir. Davalılar, cevap dilekçelerinde, davacı avukatın, Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/178 E. sayılı dosyasında, karşı taraf ile bilgileri dışında sulh olduğunu ve tahsil ettiği 200.000 TL'yi hakszı bir şekilde uhdesinde tuttuğunu, bu sebeple de davacı avukatı haklı azlettiklerini savunmuşlardır. Davacı avukat ise, bu iddiaya karşılık, bu bedelin, hak kazandığı vekalet ücretlerine mahsuben tahsil edildiğini savunmuştur. Davacı avukat, hukuki tanımıyla Avukatlık Kanununun 166 ıncı maddesi gereğince “hapis hakkı”nı kullandığını savunduğuna göre, davada öncelikle hapis hakkının, nasıl ve hangi şartlarda kullanılması gerektiği üzerinde durularak, daha sonra ise somut olay itibariyle bu hakkın, kanunun öngördüğü amaca uygun şekilde ve gereği gibi kullanılıp kullanılmadığı incelenmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, Avukatlık Kanununun 166 ıncı maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34 üncü maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43 üncü maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” hükmü bulunmaktadır. O halde mahkemece, davalıların haklı azil nedeni olarak ileri sürdüğü bu husus ve az yukarıda anılan açıklamalar dikkate alınarak, gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; her ne kadar davalılar tarafından davacı tarafın Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/178 E. sayılı dosyasında, karşı taraf ile bilgileri dışında sulh olduğunu ve tahsil ettiği 200.000 TL'yi haksız bir şekilde uhdesinde tutması nedeni ile davacının haklı olarak azledildiği iddia edilmiş ise de davalılar tarafından dosya içerisine sunulan İstanbul Sancaktepe Belediye Başkanlığı tarafından tanzim edilen 26.03.2012 tarihli yazıda ilgili meblağın davacı tarafa Belediye tarafından verildiğinin belirtildiği, davalılar tarafından mezkur meblağın Belediye tarafından davacıya verildiğinin daha önceki bir tarihte öğrenildiğinin ispat edilemediği, davacının davalılar tarafından Hayrabolu Noterliği'nin 6146 yevmiye numaralı 28.11.2011 tarihli azilname ile azledildiği, bu hali ile davalıların mevcut bu durumu 26.03.2012 tarihinde öğrendiklerinin dosya kapsamı itibari ile anlaşıldığı, bu durumda öğrenmenin davacının azlinden önce olduğu, bu hali ile mevcut para tahsilinin azil nedeni olmadığının anlaşıldığı, davalılar tarafından davacının, vekilliklerini üstlendiği dosyalarda gerekli özen ve ihtimamı göstermediği iddialarının da dosya kapsamından ispatlanamadığı, bu hali ile davalılar tarafından davacının haklı olarak azledildiği ispatlanamadığından davacının haksız olarak azledildiği hususunda kanaat oluştuğu, haksız azil halinde ise avukatın hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahip olduğu, dosyanın davacının alacağının tespiti için bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi tarafından davalıların zaman aşımı itirazları da dikkate alınarak hesaplama yapıldığı, bu hali ile davacının davalılardan 85.557,64 TL alacağı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili, bozma ilamında uyulduğu halde gereğinin yerine getirilmediğini, davacı avukat tarafından talimatları dışında sulh olunduğunu öğrendiklerinde derhal azlettiklerini, uyulmasına karar verilen bozma ilamı gereği artık azlin haklı olduğunun tespit edilmesi gerekirken hatalı karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık,davacı avukatın haksız azil iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 174 üncü maddesi: Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır. Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır.
3. Değerlendirme
Dosyada daha sağlıklı bir temyiz incelemesi yapılması amacıyla, mahkemece uyulmasına karar verilen Dairemiz bozma ilamında anılan Kartal Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası incelenmek üzere getirtilmiş olup dosyanın incelenmesinde, dava konusunun bedel artırımı olduğu, alınan bilirkişi raporunda 762.015 TL değer tespit edildiği, 22.10.2010 tarihli duruşmada davacılar vekili olan eldeki davanın davacısı avukatın duruşmaya mazeretsiz katılmadığı bu nedenle dosyanın işlemden kaldırıldığı, 07.02.2011 tarihinde ise işlem yapılmamış olması nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmektedir. Uyulmasına karar verilen bozma ilamında belirtildiği üzere, davalılar vekili cevap dilekçesinde, davacı avukatın haklı azledildiğini, haklı azlin ise anılan Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyasında talimatları dışında karşı taraf ile sulh olunduğunu ve tahsil edilen sulh bedelinin de taraflarına ödenmediğini beyan etmişlerdir. Davacı avukat ise, sulh olunması konusunda kendisine herhangi bir talimat verildiğini iddia ve ispat edememiştir. Dosyaya kazandırılan Kartal Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında bilirkişilerce tespit edilen değer ile dava dışı Belediye ile sulh olunan bedel mukayese edildiğinde ve açıklanan nedenler göz önünde bulundurulduğunda davacı avukatın azli haklı azil niteliğindedir. Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihinde tamamlanmış işler karşılığında avukat ücrete hak kazanacaktır. O halde mahkemece, gerektiğinde bilirkişiden, Yargı ve taraf denetimine elverişli ek rapor alınmak suretiyle azil tarihi itibariyle tamamlanmış işler tespit edildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde, davacıların sulh olunduğunu öğrendikleri tarihin azil tarihinden sonra olması haliyle para tahsilinin azil nedeni olmadığı gerekçesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine.
Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.