AVUKATIN YANLIŞ TAKİP AÇARAK ZARARA NEDEN OLMASI
T.C.
Yargıtay
13. Hukuk Dairesi
2014/8324 E.
2014/40205 K.
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, davalılara 3.10.2006 tarihinde Manevi tazminat davalarını takip etmek üzere vekaletname verdiklerini, davalıların lehlerine sonuçlanan dava sonrası yanlış takip yaparak kendilerini zarara soktuklarını ayrıca bu dosyanın icra takip dosyasından 15.200,00 TL tahsil ettiklerini fakat bu paranın sadece 3.162 TL sini kendilerine ödediklerini bu nedenlerle davalıları haklı olarak azlettiklerini, icra dosyasından davalılarca tahsil edilen ve kendilerine ödenmeyen miktarın tahsilini istemişlerdir.
Davalılar, 5 sene boyunca davacıların bir çok dosyasını takip ettiklerini ve hiçbir ücret almadıklarını bu nedenle haklı olarak hapis haklarını kullandıklarını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 5.135,10 TL nin 15.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. 2014/8324-40205
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata Vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık Haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekillerce icra dosyasından tahsil edilen paranın ödenmeyen bölümünün tahsili istemine ilişkin olup, davacı ile davalı arasındaki vekalet ilişkisinin 09.03.2011 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacılar davalı tarafından icra takip dosyasından tahsil edilen paraları ödenmediğinden ve yanlış takip açılarak zarara uğratıldıklarından bahisle, azlin haklı olduğunu iddia etmişler ve çekilen paranın tümünü talep etmişler, davalılar ise azlin haksız olduğunu ve bu nedenle 5 yıl boyunca takip edilen biten ve derdest olan tüm dosyalardaki vekalet ücretlerinin hesaplanması ve hapis hakkını kullandıklarının kabulü gerektiğinden bahisle davanın reddini savunmuşlardır. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, bunun sonucuna göre davalıların tahsil edilen 15.200,00 TL nin ne kadarını iade etmesi gerektiğine karar verilebilecektir. Hal böyle olunca, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler ışığında, davalıların yanlış takip açarak davacıları maddi zarara uğrattıkları ve hakettikleri bilirkişiler tarafından da hesaplanan miktarın 2014/8324-40205
çok üstünde bir meblağı uhdelerinde tuttukları anlaşılmaktadır. Ayrıca bu nedenler ve okuma yazma bilmediği anlaşılan davacı Besime' ye de ibraname imzalatmaları nedeniyle barolar birliği dsiplin kurulunca da uyarma cezası aldıkları, mahkemece toplanan tüm deliller göz önüne alındığında davacıların azilde haklı olduğunun kabulü gerekir.
Az yukarıda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Bu itibarla somut olayda alınan bilirkişi raporu ile azil tarihinde bir kısım işlerin bitirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işler üzerinden hesaplama yapılarak ve gerekirse bu hususta yeniden bilirkişi raporu alınarak ulaşulacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken azil tarihinde bitmeyen davalarda hesaplamaya katılarak ulaşılan sonuca göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenle tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 15.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.