AYM, EŞE KARŞI ŞİDDETTE 'ŞİKAYETE GEREK YOK' DEDİ

AYM, EŞE KARŞI ŞİDDETTE 'ŞİKAYETE GEREK YOK' DEDİ

Anayasa Mahkemesinin gerekçesinden: Kanun koyucunun ceza hukuku alanında, anayasal sınırlar içinde takdir hakkını kullanmak suretiyle aile bireylerinin ve yakın akrabaların aile içi şiddete karşı daha ayrıcalıklı korunması yönünde bir tercih yaptığı görülmektedir

Anayasa Mahkemesi, eşe karşı kasten yaralama suçunun şikayet aranmaksızın takip edilmesi ve verilecek cezanın yarı oranında artırılmasını öngören kanun hükmünün iptal istemini reddetti.

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Ürgüp Asliye Ceza Mahkemesi, İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi ve Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesi, Yüksek Mahkemeye başvurarak, Türk Ceza Kanunu'nun 86. maddesindeki "eşe veya kardeşe yönelik kasten yaralama suçlarında şikayet aranmaksızın cezanın yarı oranında artırılmasını" öngören kuralın iptalini istedi.

Ayrıca, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 20. maddesindeki Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, gerekli görmesi halinde, kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan davalara, çekişmesiz yargılamalara katılmasını düzenleyen hükmün de Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali talep edildi.

Yüksek Mahkeme, başvuruları birleştirerek, her iki iptal istemini "eş" yönünden değerlendirdi.

Anayasa Mahkemesi, eşe karşı kasten yaralama suçunun şikayet aranmaksızın takibini ve cezanın yarı oranında artırılmasını öngören kural ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, eşe yönelik uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan ceza davalarına katılabilmesini sağlayan kanun hükmünün Anayasa'ya aykırı olmadığı gerekçesiyle iptal istemlerini, oy çokluğuyla reddetti.

- Gerekçeden

Devletlerin, ulusal ve uluslararası kuruluşların çalışmaları doğrultusunda, toplumların ortak sorunu olan aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla cezai, hukuki ve idari önlemler aldığı belirtilen gerekçede, bu kapsamda basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikteki kasten yaralama suçlarında aile bireylerinin baskısı sonucu şikayetin engellenebileceği gözetilerek, itiraz konusu kurallar uyarınca eşe veya kardeşe karşı işlenen kasten yaralama suçunun şikayet aranmaksızın takibinin yapılması ve verilecek cezanın yarı oranında artırılmasının öngörüldüğü aktarıldı.

İtiraz konusu kuralların, Türkiye'de aile içi şiddet olaylarının önlenmesi ve aile içi şiddet suçlularının etkin şekilde cezalandırılması amacıyla yapılan yasal çalışmalar kapsamında getirildiğine işaret edilen gerekçede, şu tespitlere yer verildi:

"Kanun koyucunun bu suretle ceza hukuku alanında, anayasal sınırlar içinde takdir hakkını kullanmak suretiyle aile bireylerinin ve yakın akrabaların aile içi şiddete karşı daha ayrıcalıklı korunması yönünde bir tercih yaptığı görülmektedir. Bu bağlamda ailenin etkin bir şekilde korunması amacıyla adalet ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olmayacak şekilde düzenleme getiren kuralların hukuk devleti ilkesini ihlal eden bir yönü bulunmamaktadır. Devlete yüklenen ailenin korunmasına yönelik pozitif yükümlülüğün ceza hukuku alanındaki yansımalarından biri olarak öngörülen düzenleme, ailenin Türk toplumunun temeli olarak belirtildiği ve devletin her türlü istismara ve şiddete karşı aile bireylerini koruyucu tedbirleri almakla yükümlü kılındığı Anayasa'nın 41. maddesine aykırı değildir. Basit yaralama suçunu eşe veya kardeşe karşı işleyenler ile bu suçu diğer kişilere karşı işleyenlerin karşılaştırma yapılmaya müsait olacak şekilde benzer durumda oldukları söylenebileceğinden kurallarla bunlar arasında bir farklılık yaratıldığı söylenebilir. Ancak bu farklılık aile içi şiddet suçlarının azaltılması ve aile içinde eşe veya kardeşe yönelik işlenen suçların gizlenmeden kovuşturulmasının sağlanmasına yönelik nesnel ve makul bir nedene dayanmaktadır."

Gerekçede, söz konusu farklılıkta güdülen amaç ile kurallarla öngörülen araç arasında uygun bir dengenin kurulduğu, kurallarla getirilen farklılığın öngörülme amacına göre kişilere aşırı bir külfet yüklemediği ifade edildi.

Kurallarda eşitlik ilkesine aykırı bir yön bulunmadığına işaret edilen gerekçede, kuralların Anayasa'nın 2, 10. ve 41. maddelerine aykırı olmadığına dikkat çekildi.

- Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davalara katılması

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, eşe yönelik uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan ceza davalarına katılabilmesinin sağlanmasıyla şiddet gören eşin ve dolayısıyla ailenin korunmasının amaçlandığı ifade edilen gerekçede, kuralın, şiddet gören eşin etkin bir şekilde korunmasını sağlamaya yönelik olduğu vurgulandı.

Kuralın kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu aktarılan gerekçede, şunlar kaydedildi:

"Kuralla Bakanlığın söz konusu her davaya katılımı değil ceza yargılamasının kovuşturma aşamasında Bakanlığın şiddet mağduru eşin desteklenmesini gerekli gördüğü hallerde davaya katılımı öngörülmektedir. Ayrıca Bakanlığın katıldığı ceza davasında davaya katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi, şiddet uygulayan eşin haksız olduğunun anlaşılması üzerine verilecek mahkumiyet kararına bağlıdır.

Kuralla öngörülen vekalet ücreti miktarının bireye aşırı bir külfet yüklediği de söylenemez. Bu bağlamda kuralla ulaşılmak istenen amaca ilişkin kamu yararı ile mülkiyet hakkı arasında bulunması gereken makul dengenin gözetildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralın orantısız bir sınırlamaya neden olmadığı, dolayısıyla anılan hakka ölçüsüz bir sınırlama getirmediği sonucuna ulaşılmıştır."

- Karşı oy gerekçeleri

Eşe karşı kasten yaralama suçunun şikayet aranmaksızın takibini ve cezanın yarı oranında artırılmasını öngören kuralın iptal isteminin reddinde çoğunluk görüşüne katılmayan üye Hicabi Dursun'un karşı oy yazısında, "Aile içi şiddetin engellenmesi amacıyla konulduğu iddia edilen itiraza konu kurallarla aile bireyleri arasındaki basit tıbbi müdahaleyle giderilebilir nitelikteki bir başka deyişle kamu düzenine etkisi asgari düzeydeki eylemin mağdur tarafından affedilmesinin önüne geçilmektedir. Bu durumda açıkça basit nitelikteki olay taraflarca unutulmayacak, failinin ceza tehdidi altında olduğu yargılama sırasında ve mahkumiyet halinde yargılama sonrasında uyuşmazlığın devam etmesine neden olacaktır." görüşüne yer verdi.

Üyeler Celal Mümtaz Akıncı ile Serdar Özgüldür ise karşı oylarının gerekçesinde, "Kanunda sayılan yakın aile üyelerine karşı basit yaralama fiilini işleyen aile mensubunun cezasının yarı oranında arttırılması, yasa koyucunun bu konuda öngörüldüğü amaca elverişli bir yaptırım mahiyetinde ise de aynı suçu işleyen üçüncü kişilere karşı soruşturma açılmasının şikayete bağlı tutulması, aile bireylerinin ise bundan mahrum bırakılması şeklinde beliren yasa koyucu takdirinin, ailenin huzurunu sağlama bakımından bir değerlendirmeden yoksun oluşu, bilakis bu kuralla ailenin huzurunun onarılmaz biçimde yara alacağı gerçeği karşısında, Anayasa'nın 41. maddesine de aykırı düştüğü açıktır." değerlendirmesinde bulundu.

Anadolu Ajansı