BARIŞÇIL TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ SONRASINDAKİ İDARİ İŞLEMLERLE ÖLÇÜSÜZ MÜDAHALE
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
RIZA GÖKÇEN ERUS VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/17391) |
|
Karar Tarihi: 19/4/2018 |
R.G. Tarih ve Sayı: 24/5/2018-30430 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Recai AKYEL |
Raportör |
: |
Yücel ARSLAN |
Başvurucular |
: |
1. Rıza Gökçen ERUS |
|
|
2. Erhan YILDIZ |
Vekilleri |
: |
Av. Pınar Çelik ARPACI |
|
: |
3. Aslıhan ULUDOĞAN |
|
|
4. Sultan ŞAHBAZ |
Vekilleri |
: |
Av. Aykut Tayyar ALTINOK |
|
: |
5. Barış GENÇYILMAZ |
Vekili |
: |
Av. Heval Yıldız KARASU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma nedeniyle araç ve tramvay yolunun trafiğe kapatılması ve emre aykırı davranılması gerekçeleriyle idari para cezası ile cezalandırılmanın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular (B. No: 2014/17391, 2014/17725, 2014/18585, 2014/19843 ve 2014/19884) sırasıyla 6/11/2014, 13/11/2014, 25/11/2014, 19/12/2014, 19/12/2014 tarihlerinde yapılmıştır. 2014/17391 ve 2014/19884 numaralı başvurular için sırasıyla 16/12/2014 ve 26/1/2015 tarihlerinde ve başvuru süresi dolduktan sonra ek dilekçeler sunulmuştur.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2014/17391, 2014/17725, 2014/18585, 2014/19843 ve 2014/19884 numaralı bireysel başvuru dosyaları, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2014/17391 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş ve incelemenin 2014/17391 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
8. Bakanlık tarafından görüş sunulan dosyalardaki başvurucular Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuruya Konu Olaydan Önceki Gelişmeler
10. Eskişehir Valiliği 27/4/2005 tarihinde, gösteri yürüyüşü ve basın açıklaması yapılamayacak yerlere ilişkin bir karar almıştır. Bu yerler tramvay güzergâhı, tramvay yolunun geçtiği caddeler, bu caddelerdeki binaların önleri, bu caddelere açılan ara sokaklar, şehir içi ulaşımın sağlanmasında kullanılan ana caddeler, mabetler, kamu hizmeti görülen binalar, tesisler ve bunların eklentileri ile şehirler arası kara yolları olarak belirlenmiştir. Söz konusu karar6/5/2005 tarihli yerel gazetelerde ilan edilmiştir.
11. Anılan kararda, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının (Belediye)29/3/2005 tarihli talebine de yer verilmiştir. Belediye yazısında; İki Eylül Caddesi ve Çarşı bölgesinde sivil toplum kuruluşlarınca zaman zaman yürüyüşlerin düzenlendiği, özellikle toplanma alanı olarak seçilen Taşbaşı İş Merkezinin arka tarafından başlayıp İki Eylül Caddesi boyunca devam eden yürüyüşlerin 24/12/2004 tarihinde faaliyetine başlayan tramvay seferlerini olumsuz yönde etkilediği belirtilmiştir. Belediye, sinyalizasyon sistemi ile tramvay seferleri ve duraklarda bekleme süresinin dakik olarak ayarlandığını, tramvay yolu üzerinde yapılan yürüyüşlerin tramvay seferlerinin aksamasına ve şehirdeki sinyalizasyon sisteminin etkilenmesi ile trafik karmaşasına sebebiyet verdiğini ifade etmiş; bu tür faaliyetlerin tramvay güzergâhı dışındaki alanlarda yapılması ve güzergâhların oluşturulması sırasında kendilerinin haberdar edilmesini talep etmiştir.
B. Başvuruya Konu Olaylar
12. Başvuruculardan 1945 doğumlu Rıza Gökçen Erus emekli; 1989 doğumlu Erhan Yıldız, 1992 doğumlu Aslıhan Uludoğan, 1993 doğumlu Sultan Şahbaz ve 1992 doğumlu Barış Gençyılmaz ise üniversite öğrencisidir.
13. Başvurucular 6/5/2014 tarihinde, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesinin yıl dönümünde Eskişehir'de düzenlenen anma toplantısına ve protesto gösterisine katılmışlardır. Başvurucuların söz konusu toplantıya ve gösteri yürüyüşüne katıldıkları kamera görüntülerine dayanılarak hazırlanan 12/5/2014 ve 13/5/2014 tarihli görüntü izleme ve tespit tutanakları ile tespit edilmiştir.
14. Gösteri yürüyüşü, yaklaşık 450 kişinin katılımıyla Üniversite Caddesi üzerinde bulunan bir alışveriş merkezi önünden başlamış; Üniversite Caddesi, İsmet İnönü 1 (Doktorlar) Caddesi, Göksu Kavşağı, Şair Fuzuli Caddesi üzerinden devam etmiş ve gösteri yürüyüşü sırasında Üniversite Caddesi tek yönlü ve İsmet İnönü 1 (Doktorlar) Caddesi, Göksu Kavşağı, Şair Fuzuli Caddesi tamamen olmak üzere yirmi dakika boyunca araç ve tramvay trafiğine kapanmıştır.
15. Yürüyüşten önce ve yürüyüş sırasında kolluk görevlileri tarafından bir barikat ya da kişilerin ve araçların geçmesini engelleyen bir güvenlik şeridi noktası oluşturulmamıştır. Söz konusu gösteri yürüyüşüne katılanlar hakkında ise herhangi bir adli işlem yapılmamıştır. Toplantı ve gösterinin yapılacağına ilişkin olarak idareye önceden bildirim yapıldığına dair bir bilgi de bulunmamaktadır.
16. Başvuruculardan Rıza Gökçen Erus, Sultan Şahbaz ve Aslıhan Uludoğan'a katılmış oldukları gösteri yürüyüşü sırasında yolu trafiğe kapattıkları gerekçesiyle ayrı ayrı 356 TL tutarında trafik idari para cezası verilmiştir. Başvuruculardan Erhan Yıldız ve Barış Gençyılmaz hakkında ise tramvay yolunu kapatarak Valilikçe yasaklanmış yerde yürüyüş ve basın açıklaması yapma eyleminden dolayı emre aykırı davranış nedeniyle ayrı ayrı 189 TL idari para cezası uygulanmıştır. İdari para cezalarına ilişkin tutanaklarda; kabahatin işlendiği yer olarak Üniversite Caddesi (Sultan Şahbaz ve Aslıhan Uludoğan)/Silönü Sokağı (Rıza Gökçen Erus)/İsmet İnönü 1 Caddesi (Erhan Yıldız ve Barış Gençyılmaz) ve kabahatlerin işlendiği tarih 6/5/2014, saat ise 18.38-18.58 olarak gösterilmiştir.
17. Başvurucular, idari para cezalarına itiraz etmişlerdir. İtirazları inceleyen Eskişehir 1. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik), değişik tarihlerde ve aynı gerekçe ile itirazları kesin olarak reddetmiştir.
18. Hâkimlik ret kararlarında; başvurucuların da aralarında bulunduğu yaklaşık 450 göstericinin Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anmak amacıyla İsmet İnönü Caddesi'ni, Göksu Kavşağı'nı ve Şair Fuzuli Caddesi'ni kapattığının, aralarında ambulansın da bulunduğu araçların ilerleyemediğinin ve geri döndüğünün video kayıtlarından anlaşıldığı belirtilmiştir.
19. Hâkimlik, öncelikle demokratik bir eylem olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin önceden izin alınmaksızın yapılabileceğini çatışan hakların denkleştirilmesinin adalet kuralı gereği olduğunu ifade etmiştir. Hâkimlik; yaklaşık otuz yıl önce gerçekleşen üzücü bir olayı kapalı salonlarda veya trafiğin olmadığı, toplanmanın geneli rahatsız etmeyeceği, normal yaşamı önemli ölçüde aksatmayacağı meydanlarda anmak yerine yol kapatmak suretiyle yürüyüş yaparak anmanın makul ve haklı görülmediğini belirtmiş; yol kapatmak suretiyle eylem yapılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, aksinin kabulü hâlinde her üzücü olayı anmak amacıyla yapılacak gösteri ve yürüyüşlerden dolayı trafikte ilerleme ve seyretme imkânı bulunamayacağını ifade etmiştir.
20. Aynı Hâkimlik 23/9/2014 tarihlikararında; daha sonraki tarihlerde, aynı olaya ve başvuruculara ilişkin verdiği ret kararlarının aksine başvuru konusu aynı gösteri yürüyüşüne katılan ve eldeki dosyanın başvurucuları Erhan Yıldız ve Barış Gençyılmaz ile hukuki durumu aynı olan A.T. hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca verilen idari para cezasını kaldırmıştır. Söz konusu kararda Hâkimlik; anılan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının çoğulculuğu ve farklı düşünceleri teminat altına aldığını, kısa bir süreliğine yolun kapatılmış olmasının ve hemen yakın yerdeki alternatif yolların oluşunun da dikkate alındığında başkalarının hak ve özgürlüklerini sınırlandıracak derecede bir yol kapatmadan bahsedilemeyeceğini belirtmiştir. Hâkimlik ayrıca Valilik kararında neredeyse tüm cadde ve alanların yasak kapsamına alındığını, dolayısıyla sesini barışçıl şekilde duyurmak isteyenlere herhangi bir yer ve alan bırakılmamasının hakkın özüne dokunduğunu belirtmiştir.
21. Ret kararlarının tebliği sonrasında başvurucular, süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
22. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Yetkili makamlar tarafından adli işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye... idari para cezası verilir..."
23. 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 14. maddesi şöyledir:
"Karayolu yapısı ve trafik işaretleri ile ilgili olarak;
a) Karayolu yapısı üzerine, trafiği güçleştirecek, tehlikeye sokacak veya engel yaratacak, trafik işaretlerinin görülmelerini engelleyecek veya güçleştirecek şekilde bir şey koymak, atmak, dökmek, bırakmak ve benzeri hareketlerde bulunmak,
b) Karayolu yapısını, trafik işaretlerini ve karayoluna ait diğer yapı ve güvenlik tesislerini, üzerlerine yazı yazarak, çizerek veya başka şekillerde bozmak, yerlerini değiştirmek veya ortadan kaldırmak, Yasaktır.
Meydana gelen tehlike ve engeller, ilgili kuruluşlar ve zabıtaca ortadan kaldırılır, bozukluk ve eksiklikler yolun yapım ve bakımından sorumlu kuruluşca derhal giderilir, zarar karşılıkları ve masrafları sorumlulara ödetilir.
(Değişik fıkra: 21/05/1997 - 4262/4 md.) Bu madde hükmüne uymayanlara ... para cezası verilir."
B. Uluslararası Hukuk
24. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin genel ilkeler bakımından uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun Ali Rıza Özer ve diğerleri ([GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 115-124) ve Bölüm tarafından verilen Osman Erbil (B. No: 2013/2394, 25/3/2015, §§ 45-53) kararları.
25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Barraco/Fransa (B. No: 31684/05, 5/3/2009) kararına konu olayda sendika üyesi ve kamyon şoförü olan başvurucu, sendikanın aldığı salyangoz eylemi kararı çerçevesinde on altı sürücü ile birlikte sabah saat 06.00'dan itibaren A46 otoyolu üzerinde kortej hâlinde saatte 10 km hızla giderek trafiği yavaşlatmıştır. Bir müddet göstericilere eşlik ve eskortluk eden polis, başvurucunun da aralarında bulunduğu üç sürücünün arabalarını tamamen durdurmaları ve geçişi bloke etmeleri üzerine onları trafiği engellemek suçundan yakalamış; saat 11.10'da bu kişilerin eylemine son vermiştir. Açılan davada başvurucu suçlu bulunmuş, 3 ay hapis ile 1.500 avro para cezasına çarptırılmış ve hakkındaki hapis cezası ertelenmiştir. AİHM; başvurucuya yapılan müdahalenin kamusal düzenin bozulmasının engellenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından meşru amaç güttüğünü tespit ettikten sonra kamuya açık bir yerde düzenlenen her gösterinin rahatsızlık doğurabileceğini ancak barışçıl bir gösteri söz konusu olduğunda yetkililerin bu durum karşısında hoşgörü göstermesi gerektiğini belirtmiştir. Bununla birlikte AİHM, otoyol trafiğinin bloke edilmesinin her gösterinin yol açabileceği rahatsızlığın ötesine geçtiğini belirterek başvurucunun yargılanmasını ve belirtilen cezaya çarptırılmasını gösteri yürüyüşü yapma hakkı ile kamu düzeninin korunması arasındaki dengenin sağlanması açısından orantılı bularak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 11. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.
26. AİHM'in Budaházy/Macaristan (B. No: 41479/10, 15/12/2015) kararında da 2002 yılı yasama seçimlerine ilişkin oy pusulalarının yeniden sayım olasılığı bulunduğu gerekçesiyle imhasının engellenmesi için düzenlenen protestoda, şehir merkezinde bulunan bir köprünün altı şeridi de köprü üzerine kapıları kilitli altı araç park edilerek kapatılmıştır. Ambulanslar dışında hiçbir aracın bu barikattan geçişine izin verilmemiştir. Saat 08.20'de başlayan eylem 11.00'de polisin arabaları çekmesi ile son bulmuş ve 12.00'de trafik normale dönmüştür. Başvurucu, park kurallarının ihlali nedeniyle 5.000 Macaristan forinti para cezasına çarptırılmıştır. Ayrıca başvurucu hakkında kamu işlerinin aksaması suçundan ceza soruşturması yapılmış ve soruşturma sonucunda başvurucunun otuz gün kamu hizmeti yapmasına hükmedilmiştir. AİHM, başvurucunun köprüyü bloke etmesinin barışçıl toplantının neden olduğu karışıklığın üzerinde bir karışıklık yarattığı gerekçesine dayanan yerel mahkemenin değerlendirmesinden ayrılmayı gerektiren bir husus görmemiştir. Kişinin gösteri yapma biçiminde ortaya koyduğu siyasi içerikli görüşünü açıklama niyeti ile bunu yaparken gösterdiği davranışları karşılaştıran AİHM, kişinin davranışının orantısız olduğunu ve sürücüler açısından belirgin bir rahatsızlık yarattığını tespit etmiştir. Son olarak AİHM, başvurucunun davranışının yerel mahkemeler tarafından ceza kanununun ihlali olarak kabul edilmesinin Sözleşme'nin 11. maddesi bağlamında haksız bir müdahale teşkil etmediği sonucuna ulaşırken başvurucunun gösteriye katılma ya da gösteri düzenleme nedeniyle değil trafiği engellediği gerekçesiyle suçlu bulunduğuna dikkat çekerek Sözleşme'nin 11. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.
27. Kudrevičius ve diğerleri/Litvanya ([BD], B. No: 37553/05, 15/10/2015) kararında, 16/5/2003 tarihinde hükûmetin tarım politikalarını protesto etmek amacıyla Ziraat Odası tarafından üç büyük otobanın yakınındaki üç farklı yerde gösteri yapılmasına karar verilerek belediyeden gerekli izinler alınmıştır. 19/5/2003 tarihinde gösteriler başlamış, 21/5/2003 tarihinde öğle saatlerinde üç otoban da göstericiler tarafından bloke edilmiştir. Blokaj, otobanlardan birinde 22/5/2003 tarihinde saat 16.00'da; diğer ikisinde ise 23/5/2003 tarihinde öğle vakti sona ermiştir. Litvanya Hükûmeti otobanların bloke edileceğine ilişkin önceden bir bildirim bulunmadığını, göstericilerin neden olduğu blokajın gümrük kapılarından Polonya'ya geçişleri engellediğini, ağır yük taşıtlarının ve araçların kuyruklar oluşturduğunu belirtmiştir. Yerel mahkemece başvuruculardan bir kısmı "ayaklanma organize etme", bir kısmı da "ayaklanma sırasında kamu düzenini ciddi derecede bozma" suçlarından 60 gün hapis cezasına mahkûm edilmiş ve bu ceza bir yıl süreyle ertelenmiştir. AİHM; başvurucuların davranışlarının ayaklanma şeklinde değerlendirilerek cezalandırılmalarında Litvanya makamlarınca "kamu düzeninin korunması" ve "başkalarının haklarının korunması" ile "toplanma özgürlüklerinin gereklilikleri" arasında adil bir denge kurulduğunu, bu kararın olay ve olguların kabul edilebilir bir değerlendirmesine dayandığını belirterek gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğuna, dolayısıyla Sözleşme'nin 11. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.
28. AİHM; Yılmaz Yıldız ve diğerleri/Türkiye (B. No: 4524/06, 14/10/2014, §§ 43, 47, 48) kararında, yetkililer tarafından yasaklanan bir alanda gösteri yapmak için toplanmış olmalarına rağmen başvurucuların niyetlerinin kamu menfaatini ilgilendiren konular yani Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devredilmesi üzerine tartışmaya katılma olduğunu belirtmiştir. Katılımcıların barışçıl bir gösteri yaptıklarını, hastanelerin girişlerinde herhangi bir rahatsızlığa sebep olmadıklarını, ayrıca hastaların hastanelere girmelerine imkân verdiklerini gözlemlediğini ifade etmiştir. Ayrıca gösteri yapan kişilerin gerek kamu düzenine yönelik bir tehlike arz ettiklerini gerekse şiddet içeren eylemlere kalkıştıklarını gösteren bir delil olmadığını vurgulamıştır. AİHM, başvurucuların ilgili makamlar tarafından verilen emirlere uymamalarından suçlu bulunmalarının doğru olduğunu ancak yerel mahkeme kararlarının gerekçe kısmında, söz konusu mahkemelerin müdahalenin orantılılığı ve başvuranların toplantı özgürlüğü nedeniyle sahip oldukları hakların dengelenmesi hususları üzerinde durduklarının tespit edilmediğini kaydetmiştir. Dolayısıyla AİHM, yerel mahkemeler tarafından belirtilen gerekçelerin ilgili ve yeterli olmadığını ve izlenen meşru amaçlarla orantılı olmadığını belirtmiştir. Bu belirtilenler ışığında AİHM, Sözleşme’nin 11. maddesinin (2) numaralı paragrafı kapsamında başvurucuların yalnızca barışçıl bir gösteriye katılmaları nedeniyle yargılanmalarının ve sonunda kendilerine idari para cezaları verilmesinin kamu düzenini sürdürme amacıyla orantılı ve gerekli olmadığını belirtmiştir.
29. AİHM; Akarsubaşı/Türkiye (B. No: 70396/11, 21/7/2015, §§ 44-46) kararında, yalnızca basın açıklamasının okunması gereken bir gösteriye katıldığı gerekçesiyle başvurucuya para cezası verilmesinin bir sendikaya üye olan herkesi cezalandırılma korkusuyla Sözleşme’nin 11. maddesi ile güvence altına alınan gösteri yapma hakkını kullanmaktan caydırabilecek nitelikte olması sebebiyle yetkililer tarafından gösterilen orantısız bir tepki olduğunu belirleyerek 5326 sayılı Kanun’un 32. maddesinin imkân verdiği müdahalenin Sözleşme’nin 11. maddesi anlamında “demokratik bir toplumda gerekli” olarak görülemeyeceği sonucuna varmıştır. AİHM, bir yandan kamu düzeninin korunmasını gerektiren genel menfaat ile diğer yandan başvurucunun gösteri yapma özgürlüğü arasında adil bir dengenin kurulmadığını tespit etmiş ve başvuranın para cezasına mahkûm edilmesinin makul olarak “zorlayıcı bir sosyal gereksinim”e karşılık geldiği şeklinde bir değerlendirme yapılamayacağını belirtmiştir.
30. AİHM; Öğrü ve diğerleri/Türkiye (B. No: 60087/10, 12461/11 ve 48219/11, 19/12/2017) kararında, başvurucular 2000 yılındaki ceza infaz kurumu operasyonlarını protesto etmek, TEKEL işçilerini desteklemek, Dünya Kadınlar Günü'nü kutlamak, Kızıldere olaylarının yıl dönümünü anmak ve üniversite harçları ile üniversiteye giriş sınavını protesto etmek gibi vesilelerle birden çok gösteri yürüyüşüne katılmışlardır. Kararda, bu gösterilerin bazılarında trafik akışının da bloke edildiği belirtilmiştir. Karardaki bilgiler çerçevesinde trafiğin bloke edildiğinin de belirtildiği gösteri yürüyüşlerinin sürelerinin 30 dk., 45 dk., 1 saat 15 dk. ve 1 saat 30 dk. olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kararda, toplam sürenin içinde sadece trafiğin bloke edildiği zaman dilimi belirtilmemiştir. Katıldıkları protesto yürüyüşleri sırasında valilik kararına uymadıkları gerekçesiyle 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesine göre başvuruculara 143 TL tutarında idari para cezaları verilmiştir. AİHM, ifade özgürlüğüyle ilgili bir kararına atıf yaparak hâkimler tarafından hakka müdahalenin orantılılığı değerlendirilirken usule ilişkin güvenceler ile yeterli bir yargısal incelemenin sağlanması gerektiğini belirtmiş ve aynı gerekçenin Sözleşme'nin 11. maddesi için de geçerli olduğunu ifade etmiş; yine para cezasının çok yüksek olmamakla birlikte -başvuruculardan birinin ekonomik durumu ile birden çok ceza kesilmiş olmasını dikkate alarak- başvurucuların ekonomik durumlarını önemli ölçüde etkileyeceğini ve -başvurucular insan hakları aktivisti olduklarından- idari para cezasının haklarını kullanmaları üzerinde ciddi etki doğurabileceğini belirtmiştir. AİHM; somut olayda yerel mahkemelerin incelemelerinin kapsamının çok sınırlı olduğunu, sadece polis tarafından düzenlenen olay yeri tutanaklarına atıf yaparak başvurucuların pankart taşıdıklarını, slogan attıklarını ve trafiğin akışını kısmen ya da tamamen engellediklerini belirttiklerini ancak çatışan haklar arasında bir dengeleme yapmaya çalışmadıklarını, gösterilerin barışçıl niteliğini ve gerçekleştiği şartları dikkate almadıklarını belirterek Sözleşme'nin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 19/4/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
32. Başvurucular, katıldıkları toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında araç ve tramvay yolunu trafiğe kapattıkları ve emre aykırı davrandıkları gerekçesiyle haklarında verilen idari para cezaları nedeniyle ifade özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuruculardan bir kısmı; katıldıkları toplantı sırasında hiçbir kolluk görevlisi görmediklerini, yolu trafiğe kapattıklarına dair kendilerine hiçbir uyarı yapılmadığını, ceza tutanağı ekinde fotoğraf vb. kabahati gösteren herhangi bir delil olmadığını belirtmiştir.
33. Başvuruculara göre ortada idari para cezasına konu edilebilecek herhangi bir maddi eylem ve kusurlu bir davranış bulunmadığı hâlde bu cezanın verilmesi Anayasa ile tanınan hakların baskı altına alınmaya çalışılmasının bir sonucudur. Başvurucular; yine aynı şehirde, aynı olayda veya benzer olaylarda idari para cezalarının aynı mahkemece iptal edildiğine dair kararlar bulunmasına rağmen kendileri hakkındaki cezaların iptal edilmemesi nedeniyle adalet ve eşitlik duygularının zedelendiğini, hukuk devleti ilkesininihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
34. Bakanlık görüşünde, AİHM içtihatlarına yer verilerek başvuru konusuna benzer olaylarda toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edilmediğine karar verildiği belirtilmiş ve somut başvuruda toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Ayrıca somut olayda yapılacak orantılılık ilkesinin değerlendirilmesinde gösterinin hafta içi bir gün ve trafiğin yoğun olduğu bir saatte yapıldığı, eylem sırasında ana caddenin trafiğe kapatılmış olması ile ambulans geçişine engel olunması ve bunun yirmi dakika sürmesi, kamu düzeninin ve başkalarının haklarının korunması için önceden bir bildirim yapıldığına dair dosyada herhangi bir verinin bulunmaması ve verilen cezanın cüzi bir miktar olması hususlarının gözönünde tutulması gerektiği belirtilmiştir.
35. Başvurucular; Bakanlık görüşüne karşı beyanlarında, söz konusu toplantı ve gösteri yürüyüşünden kolluk görevlilerinin haberdar olduğunu, buna rağmen hiçbir önlem almadıklarının çekilen fotoğraflardan ve ilk derece mahkemesi kararından anlaşıldığını, kolluğun trafik güvenliği ile ilgili herhangi bir bildirim ya da uyarı yapmadığını belirtmişlerdir.
36. Başvurucular; Bakanlık görüşünde belirtilen AİHM kararlarının somut olayda emsal teşkil edemeyeceğini zira söz konusu kararlarda gösterilerin üç saat, beş saat ve iki gün sürdüğünü oysa somut olayda yirmi dakika sürdüğünü belirtmişlerdir. Ayrıca başvurucular; emekli ve öğrenci olduklarını, 2014 yılı asgari ücretinin 846 TL olduğu dikkate alındığında verilen cezanın orantılı olmadığını ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların şikâyetlerinin özünün toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasına ilişkin olması nedeniyle iddiaların bir bütün olarak Anayasa'nın 34. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
38. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
40. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sadece kullanılması sırasında değil kullanılmasından sonraki işlemlerin de hak üzerinde "sınırlayıcı" etkisi bulunmaktadır (Osman Erbil, § 53; sendika hakkıyla ilgili bir karar için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 48). Bu sebeple başvurucuların katıldığı gösteri yürüyüşüne kolluk kuvvetleri herhangi bir müdahalede bulunmamış olsa bile daha sonra başvurucuların idari para cezası ile cezalandırılmalarının toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yönelik bir müdahale olduğu kabul edilmelidir.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
41. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
42. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
43. 2918 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinin “kanunla sınırlama” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır (5326 sayılı Kanun'un 32. maddesine ilişkin kanunilik değerlendirmesi için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, §§ 52-69).
ii. Meşru Amaç
44. Başvurucuların idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin kararların "kamu düzeninin korunması" ile "başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması"na yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
(a) Demokratik Toplumun Düzeninin Gerekleri
45. Anayasa Mahkemesi "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Buna göre temel hak ve özgürlükleri sınırlayan tedbir, bir toplumsal ihtiyacı karşılamalı ve başvurulabilecek en son çare niteliğinde olmalıdır (Dilan Ögüz Canan, B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 32; sendika hakkı bağlamındaki kararlar için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bir karar için bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü bağlamındaki kararlar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51). Derece mahkemelerinin böyle bir ihtiyacın bulunup bulunmadığını değerlendirmede belirli bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir (Dilan Ögüz Canan, § 32).
(b) Barışçıl Toplanma Hakkı
46. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin "silahsız ve saldırısız", başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla kendine özgü özerk işlevine ve uygulama alanına rağmen -ifade özgürlüğünde olduğu gibi- siyasi ve kamu yararını ilgilendiren meseleler söz konusu olduğunda toplantı hakkına yapılan müdahaleler daha dar yorumlanmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, § 45).
47. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle gerçekleştirilmesi savunulan siyasi fikirlerin toplanma özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla kendisini ifade edebilmesi imkânı sunulmalıdır. Şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösteriler barışçıl toplanma kavramı dışındadır. Dolayısıyla toplanma hakkının amacı, şiddete karışmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Bunun dışında toplantının veya gösteri yürüyüşünün hangi amaçla yapıldığının bir önemi yoktur (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, §§ 67, 68).
(c) İfade Özgürlüğü
48. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında koruma altına alınan ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun temel dayanaklarından ve demokratik toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin başlıca şartlarından birini oluşturduğunu her zaman vurgulamıştır. Toplumsal çoğulculuğa ancak her türlü fikrin serbestçe ifade edilebildiği özgür bir tartışma ortamında ulaşılabilir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, § 35; internet ortamında ifade özgürlüğünün önemine ilişkin bir karar için bkz. Yaman Akdeniz ve diğerleri, B. No: 2014/3986, 2/4/2014, §§ 25, 26; sanatsal ifade özgürlüğünün önemine ilişkin bir karar için bkz. Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§ 66, 104; bir siyasetçinin basın açıklamasında ileri sürdüğü düşüncelere ilişkin bir karar için bkz. Mehmet Ali Aydın, [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 74, 84).
49. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir (Dilan Ögüz Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 72;Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 66).
(ç) Bildirim Yapılması
50. Ülkemizde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesine ilişkin olarak 2911 sayılı Kanun’un 10. maddesinde bildirim usulü kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, toplanma hakkının bildirim usulüne bağlanabileceğine daha önce karar vermiştir. Söz konusu bildirimin amacı toplantı, yürüyüş veya diğer gösterilerin düzgün bir şekilde yapılmasını güvence altına almak için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlamak olduğu sürece bildirim şartı getirilmesi genel olarak hakkın özüne dokunmaz. Bildirim usulünün uygulanmasının amacı, toplanma hakkının etkin kullanılmasına imkân sağlamaktır. (Dilan Ögüz Canan, § 39; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 122; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 81; Osman Erbil, § 52). Derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlarda, barışçıl nitelikte toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılması hâlinde sadece bildirim yükümlülüğüne uyulmamış olması nedeniyle toplantının dağıtılması barışçıl toplantı hakkına ölçüsüz bir sınırlama olarak kabul edilmelidir (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 121, 122; katılımcılar açısından derhâl tepki verilmesinin haklı olduğu özel durumlara ilişkin olarak ayrıca bkz. Osman Erbil, §§ 65, 67)
51. Kanunlarda öngörülen usullere tam olarak uyulmamış olması tek başına toplantı veya gösteri yürüyüşünün barışçıl niteliğini ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla halka açık yerde yapılan her türlü gösterinin günlük hayatın akışında belli bir karışıklığa sebep olabileceği ve olumsuz tepkilere yol açabileceği açıktır. Bu durumların varlığı toplanma hakkının ihlal edilmesini haklı gösteremez (Dilan Ögüz Canan, § 41; Ali Rıza Özer ve diğerleri,§ 119; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 69). Bu çerçevede günlük hayatın akışında gösterinin yol açacağı belli bir düzeye kadar olan rahatsızlık idarece makul kabul edilerek buna hoşgörü gösterilmelidir. Bu rahatsızlık düzeyini aşan ve kamu düzeninin ciddi derecede bozulmasına yol açan durumların ise somut olaylarda ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması gerekir.
(d) Ölçülülük
52. Öte yandan temel hak ve özgürlüklere yönelik herhangi bir sınırlamanın -demokratik toplum düzeni için gerekli nitelikte olmakla birlikte- temel haklara en az müdahaleye olanak veren ölçülü bir sınırlama niteliğinde olup olmadığının da incelenmesi gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; sendika hakkı bağlamında bir karar için bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, §§ 53-55; ifade özgürlüğü bağlamında ölçülülük ilkesine ilişkin açıklamalar için ayrıca bkz. Kamuran Reşit Bekir [GK], B. No: 2013/3614, 8/4/2015, § 63; Bekir Coşkun §§ 53, 54; Tansel Çölaşan, §§ 54, 55;Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72). Bu sebeple Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığına bakılması gerekir.
(e) Tedbirler ve Cezalar
53. Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlar bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabilirler. Alınan bu tedbirlere aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilir (Dilan Ögüz Canan, § 40; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 81;toplanma hakkına kamu düzeninin bozulması nedeniyle yapılan bir müdahalenin demokratik toplumda gerekli olduğuna karar verildiği bir başvuru için bkz. Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 76-86).
54. Bununla birlikte alınan tedbirlerin veya öngörülen cezaların barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine müsaade edilemez. Güvence altına alınan toplanma hakkını kullanırken kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 42; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 82; Gülşah Öztürk ve diğerleri, § 76). Barışçıl amaçlarla bir araya gelmiş kişilerin toplantı hakkını kullanırken kamu düzeni açısından tehlike oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir (Dilan Ögüz Canan, § 38; Osman Erbil, § 54).
(f) Caydırıcı Etki
55. Barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan ve bir gösteride, yasaklanmamış davranışlarda bulunan kişilerin toplantı hakkı -herhangi bir kınanabilir olaya karışmadıkları sürece- en hafif kabul edilecek disiplin cezasının dahi uygulanmamasını gerektirir (Osman Erbil, § 51). Zira bu tip soruşturmalar veya cezalandırmalar caydırıcı etki doğurabilir (Osman Erbil, § 71). Gösteri öncesi yapılan müdahaleler -gösteriye katılmak isteyenlerin seyahatine engel olunması (Ali Rıza Özer ve diğerleri,§ 152)- veya gösteri sonrası yapılan müdahaleler -barışçıl gösteriye katılanlar hakkında idari para cezaları verilmesi- ileride kişilerin haklarını kullanmalarında caydırıcı etkiye neden olabilir.
56. Bu nedenlerle keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya tedbir almak veya alınan tedbirlere aykırı davrananlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun makul gerekçelere dayanılarak gösterilmesi gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 83). Bu çerçevede başvuruculara toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanırken araç ve tramvay yolunun kapanması veya idare tarafından yasaklanan yerlerde gösteri yürüyüşü düzenlenmesi nedeniyle idari para cezası niteliğinde idari yaptırım kararı verilmesi de gösteri sonrası uygulanan bir sınırlama türüdür. Dolayısıyla bu sınırlamanın demokratik toplumda gerekliliği ve ölçülülüğü derece mahkemelerince değerlendirilirken çatışan haklar arasında dengeleme yapılması ve somut olayın özelliklerine göre kamu düzeninin ya da başkalarının haklarının korunmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasına üstün tutulmasının gerekçelerinin ilgili ve yeterli surette ortaya konulması gerekmektedir.
(g) Ödev ve Sorumluluklar
57. Anayasa'nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." Biçimindeki ikinci fıkrası kişilerin temel hak ve hürriyetleri kullanırlarken sahip oldukları ödev ve sorumluluklara gönderme yapmaktadır. Anayasa'nın 12. maddesi, hak ve özgürlükler ile ödev ve sorumluluklar arasında içsel olarak var olan bağlantıyı vurgulamaktadır. Ödev ve sorumluluklar, somut başvurudaki gibi ödev ve sorumluluğunu yerine getirmediği iddia edilen kimselerin bir temel hak veya özgürlüğünün kısıtlanmasına ilişkin şikâyetlerinde özellikle önem taşımaktadır. Anayasa Mahkemesi, kendisine yapılan şikâyetlerin çözümlenmesi sırasında bireylerin sahip oldukları ödev ve sorumlulukları gözönünde bulundurur. Bireylerin hak ve özgürlüklerinden tümüyle yararlanmalarının sahip oldukları hak ve özgürlüklerin gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun davranmaları ile bağlantılı olduğunun kabul edilmesi gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 43).
58. Bundan sonra Anayasa Mahkemesinin yapması gereken; başvuruya konu müdahaleye olayın bütünlüğü içinde bakmak, keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya katılanlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olduğunun makul gerekçelere dayanılarak gösterilip gösterilmediğini ve müdahalenin “ölçülü” olup olmadığını belirlemektir.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
(a) Emre Aykırılık Nedeniyle Uygulanan İdari Para Cezaları Yönünden (Başvurucular Erhan Yıldız ve Barış Gençyılmaz)
59. Somut olayda Eskişehir Valiliği, idari kararla belirlediği ve ilan ettiği yerlerde gösteri yürüyüşü ve basın açıklaması yapılmasını yasaklamıştır. Valilik emrinde belirtilen toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılamayacak yerler şehirdeki tramvay hizmetlerinin ve trafik akışının aksamaması amacıyla belirlenmiştir. Şehrin genel trafik akışı ve tramvay gibi toplu taşıma hizmetlerinin diğer kurumların talepleri ve ihtiyaçları da dikkate alınarak Valilikçe düzenlenmesinin devletin takdir alanında yer aldığı konusunda kuşku bulunmamaktadır.
60. Öte yandan şehrin ana caddelerinde ve tramvay güzergâhında toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılmasının her somut olayda yürüyüşe katılanların sayısı ve somut olayın özelliklerine göre araç ve tramvay trafik akışını belli bir düzeyde aksatabileceği eylemin ve bu hakkın kullanımının doğal sonucu olarak kabul edilmelidir. Bu sebeple mevcut başvurudaki gibi bir toplantı ve gösteri yürüyüşünün doğal sonucu olarak belli bir düzeyi aşan aksamaları önlemek için yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda toplumsal bir ihtiyacı karşıladığı orandagerekli olabileceğini kabul etmek gerekir.
61. Bununla birlikte 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinde yer alan "emre itaatsizlik" kabahati için öngörülen idari yaptırımın barışçıl gösterilere dolaylı müdahale edilmesinde kullanılma riski bulunduğu kabul edilmelidir (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 87).
62. 5326 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yetkili merciler tarafından verilen emrin amacı kamu güvenliğinin, kamu düzeninin veya genel sağlığın korunması olmalıdır. Emre aykırı davranışın cezalandırılabilmesi için kanunda öngörülen kabahatin uygulanma koşullarının somut olayda bulunup bulunmadığı ve kabahatin unsurlarının neler olması gerektiği meselesi Anayasa Mahkemesinin ilgi alanının dışındadır. Buna karşılık yetkili mercinin verdiği emre aykırı davranışın cezalandırılması anayasal bir hakka müdahale oluşturursa bu müdahale, Anayasa Mahkemesinin ilgi alanında kalmaktadır (Dilan Ögüz Canan, § 47).
63. Barışçıl bir toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında bir kimse sırf emre aykırı davrandığından bahisle cezalandırılmış, Anayasa Mahkemesi temel hak ve özgürlüklere bir müdahalede bulunulduğunu kabul etmiş ise bundan sonra Anayasa Mahkemesinin denetleyeceği ilk husus emre aykırılık ya da söz konusu eylem nedeniyle kamu düzeninin bozulup bozulmadığı, bozulma tehlikesinin bulunup bulunmadığı ya da böyle bir tehlikenin ortaya çıkıp çıkmadığı olacaktır (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 88).
64. Anayasa Mahkemesi, usulüne uygun olarak verilmiş bir emre aykırı davranışın varlığını tek başına temel hak ve özgürlüklere müdahale için yeterli kabul etmemektedir.Temel hakka müdahaleyi haklı kılacak ve emrin amacı olan kamu güvenliğinin, kamu düzeninin bozulduğunun veya bozulma tehlikesinin bulunduğunun da yetkili mercilerin kararlarında gösterilmesi gerekmektedir.
65. Somut olayda polis tutanaklarında, başvuruculara verilen idari para cezalarının gerekçesi olarak başvurucuların tramvay yolu üzerinde yürüyüş yapmak suretiyle tramvayyolunu kapatmaları nedeniyle emre aykırı davrandıkları belirtilmiştir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü devam ederken kolluk güçleri veya idare tarafından bir müdahale yapılması gereği duyulmamıştır. Başvurucular hakkındaki idari para cezaları gösteri yürüyüşünden sonra kolluk güçleri tarafından düzenlenmiştir.
66. Başvurucuların itirazını reddeden Hâkimliğin gerekçesi incelendiğinde çatışan haklar arasında bir denge kurulmaya çalışıldığı görülmektedir (bkz. §§ 18, 19). Bununla birlikte tramvay yolunun kısa bir süre kapatılması suretiyle emre aykırı davranışın kamu düzenini ne şekilde bozduğu ve başkalarının haklarını ne ölçüde etkilediği, ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konamamıştır. Bir başka deyişle kamu düzenini katlanılmaz ölçüde zora sokan, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasının ötesine geçen sonuçların doğduğu ispatlanmamıştır.
67. Zaten Hâkimlik aynı olaya ilişkin emre aykırılık fiilini incelediği diğer bir kararında -aynı olaya ilişkin olarak kısa bir süreliğine yolun kapatılmış olması ve hemen yakın yerdeki alternatif yolların olması da dikkate alındığında- başkalarının hak ve özgürlüklerini sınırlandıracak derecede bir yol kapatmadan bahsedilemeyeceğini belirterek cezalandırmanın demokratik toplumda gerekli olmadığını kabul etmiştir (bkz. § 20).
68. Sonuç olarak mevcut başvurularda, derece mahkemesi tarafından Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile başvurucuların aynı madde kapsamındaki hakları arasında adil bir denge sağlanamamıştır.
69. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
(b) Trafik İdari Para Cezaları Yönünden (Başvurucular Rıza Gökçen Erus, Aslıhan Uludoğan ve Sultan Şahbaz)
70. Somut olayda başvuruculara verilen trafik idari para cezalarının gerekçesi polis tutanaklarında, araç yolunu kapatmak ve trafiği tehlikeye düşürmek olarak belirtilmiştir. Başvurucular hakkında düzenlenen görüntü izleme ve tespit tutanağında, başvurucuların yirmi dakika boyunca cadde ve sokakları araç trafiğine kapattıkları ve bu nedenle tepe lambaları yanan görevli ambulansın ve diğer araçların yönlerini değiştirdiği belirtilmiştir.
71. Trafik idari para cezası yönünden de kamu düzeninin ve başkalarının haklarının korunmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına üstün tutulmasının gerekip gerekmediği incelenmelidir.
72. 2918 sayılı Kanun'un 14. maddesince uygulanan yaptırımın amacıkara yollarının fiziki yapısının ve trafik işaretlerinin korunması, bu suretle kara yollarında genel trafiğin sağlıklı şekilde işlemesidir. Bu Kanun hükmünün de -5326 sayılı Kanun'un 32. maddesinde olduğu gibi- barışçıl gösterilere dolaylı müdahale olarak kullanılma riski bulunduğu hatırda tutulmalıdır.
73. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanan kişilerin bu hakkın kullanımı sırasında diğer hukuk normlarını ihlal etmeleri durumunda somut olayın özellikleri dikkate alınmalıdır. Trafik akışını kısa süreli durdurmak ya da aksatmak veya trafiği tehlikeye düşürmek gibi fiiller toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasının belli bir düzeye kadar doğal sonucu olabilir. Bu fiillerin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasının gerektirdiği düzeyi aştığı ve bunun başkalarının haklarına etkisi ile kamu düzeni açısından olumsuz sonuçları, kamu gücünü kullanan yetkili mercilerin kararlarında (örneğin ceza tutanağını düzenleyen polis raporlarında veya derece mahkemelerinin gerekçelerinde)irdelenmelidir. Bu hususların aynı zamanda yeterli bir yargısal denetimden geçmiş olması gereklidir (bkz. § 30). Dolayısıyla idarece ayrıca yaptırım uygulanan fiillerin neden temel hak kapsamından ayrılarak ayrı bir yaptırıma tabi tutulduğunun ikna edici ve yeterli surette ortaya konulmadığı hâllerde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlali söz konusu olacaktır.
74. Göstericilerin cadde ve sokaklarda yürüyüşlerini gerçekleştirirken ne ölçüde trafiği aksattıklarının, kamu düzeninin bozulmasına yol açtıklarının, yürüyüşün doğası gereği kaçınılmaz kabul edilenlerden başka sonuçların ortaya çıkıp çıkmadığının ve hoşgörü gösterilmesini gerektiren kabul edilebilir sınırı aşıp aşmadıklarının tespiti için idarenin tutanakları ile derece mahkemesinin kararlarının birlikte değerlendirilmesi gerekir.
75. Somut olayda, Hâkimlik kararlarının dayandığı polis tutanaklarına bakıldığında başvurucuların da içinde bulunduğu grubun yirmi dakika süreyle yolu kapatmasından dolayı ambulansın ve diğer araçların yolunu değiştirdiklerinin, bazı araçların ters yöne girdiklerinin belirtildiği görülmektedir.
76. Hâkimlik kararlarında da 450 kişilik grubun yolu kapattığı, içinde ambulansın da olduğu araçların ilerleyemediği ve geri döndüğü belirtilmiştir. Ancak kararlarda, başvurucuların eylemi nedeniyle trafiğin akışındaki aksamanın süresinin yirmi dakika gibi kısa bir süre olduğu dikkate alınmamıştır. Yine araçların ilerlemesi için alternatif yolların mevcudiyetine ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Aynı Hâkimliğin aynı olaya ilişkin kararında, mevcut başvurulardakinin aksine kısa bir süreliğine yolun kapatılmış olması ve hemen yakın yerdeki alternatif yolların oluşu hususları ise çatışan hakların dengelenmesinde dikkate alınmıştır (bkz. § 20).
77. Hâkimlik, bu kısa süre içinde kamu düzeni ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması çerçevesinde katlanılması zor veya imkânsız bir zarar ya da zarar tehlikesi ile karşılaşıldığına ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır.
78. Buna ek olarak verilen idari para cezalarının başvurucuların statüleri ve gelirleri dikkate alınarak göstericiler açısından caydırıcı sonuç doğurup doğurmayacağı hususlarının tespiti yönünde herhangi bir değerlendirme de yapılmamıştır. Yine derece mahkemesi özellikle gösterinin barışçıl niteliğini, çatışan haklar arasında kurmaya çalıştığı dengeleme sırasında gözönüne almamıştır.
79. Sonuç olarak mevcut başvurularda, derece mahkemesi tarafından Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile başvurucuların aynı maddede düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları arasında adil bir denge sağlanamadığı anlaşılmaktadır.
80. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
81. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
82. Başvurucular ilk başvurularında tazminat talebinde bulunmamıştır. Rıza Gökçen Erus ve Erhan Yıldız'ın manevi tazminat talepleri ise başvuru süresi dolduktan sonra yapılmıştır. Bu nedenle tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
83. Başvuruda, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
84. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Eskişehir 1. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
85. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 412,20 TL harç ve1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.392,20 TL yargılama giderinin başvuruculardan Rıza Gökçen Erus ve Erhan Yıldız'a müştereken ödenmesine;412,20 TL harç ve1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.392,20 TL yargılama giderinin başvuruculardan Aslıhan Uludoğan ve Sultan Şahbaz'a müştereken ödenmesine; 206,10 harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin Barış Gençyılmaz'a ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Eskişehir 1. Sulh Ceza Hâkimliğine (Dosya Numaraları: 2014/199 Değişik İş sayılı, 2014/279 Değişik İş sayılı, 2014/307 Değişik İş sayılı, 2014/180 Değişik İş sayılı, 2014/212 Değişik İş sayılı) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvuruculardan Rıza Gökçen Erus ve Erhan Yıldız'ın tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 412,20 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.392,20 TL yargılama giderinin başvuruculardan Rıza Gökçen Erus ve Erhan Yıldız'a MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE;412,20 TL harç ve1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.392,20 TL yargılama giderinin başvuruculardan Aslıhan Uludoğan ve Sultan Şahbaz'a MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE; 206,10 harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin Barış Gençyılmaz'a ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/4/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.