BERAAT EDEN SANIK LEHİNE HÜKMEDİLEN VEKALET ÜCRETİ AVUKATA ÖDENMELİDİR

BERAAT EDEN SANIK LEHİNE HÜKMEDİLEN VEKALET ÜCRETİ AVUKATA ÖDENMELİDİR

BERAAT EDEN SANIK YARARINA

HÜKMEDİLEN VEKALET ÜCRETİ AVUKATA

ÖDENMELİDİR

Son günlerde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, beraat eden ve kendisini bir vekille temsil ettiren sanık yararına hükmedilen vekalet ücretinin, sanığa mı yoksa sanık avukatına mı ödenmesi gerektiğine ilişkin Adalet Bakanlığı’ndan görüş talep etmesi üzerine, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 06.02.2020 gün ve 12457 sayılı cevabi yazısı gündeme gelmiştir.

Bu yazıda; beraat eden ve kendisini bir vekille temsil ettiren sanık yararına hükmedilen vekalet ücretinin sanığa verilmesi gerektiği, Avukatlık Kanunu’nun 164/5. maddesinde yer alan: “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenilecek vekalet ücreti avukata aittir.” düzenlemesinin, avukat ile müvekkil arasındaki hukuki ilişkide geçerlilik göstereceği değerlendirmesi bildirilmiştir.

Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına, Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi, ilk olarak 13.12.2007 gün ve 26729 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde düzenlemeye tabi kılınmıştır.

Adalet Bakanlığı’nca bu hükmün iptali için açılan davada, Danıştay 8. Dairesinin 06.03.2009 ve 2008/128 E. 2009/1567 K. no’lu kararı ile; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargılama Giderleri” kenar başlıklı 324., “Beraat veya Ceza Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verilmesi Halinde Gider” kenar başlıklı 327. maddeleri uyarınca beraat eden kişinin sadece kendi kusurundan oluşan giderleri ödeyeceği, bu kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderlerin Hazinece üstlenileceği, ücret ödeyerek avukat tutan ve beraat eden kişinin ödediği avukatlık ücretinin de kişinin önceden ödemek zorunda olduğu giderler kapsamında yer aldığından Devlet Hazinesince karşılanacağının esas olduğu belirtilerek, düzenlemede hukuka hukuka aykırılık görülmemiş ve davanın reddine karar verilmiştir.

Adalet Bakanlığı’nın, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirmiş olduğu görüş yazısı, Anayasa Mahkemesi’nin 2017/154 E. 2019/18 K. no’lu kararına dayanmaktadır. Bu karar; yargı mercilerince haklılık durumuna göre karşı taraf aleyhine hükmedilecek vekalet ücretinin avukata ait olmasına dair Avukatlık Kanunu’nun 164/5. maddesinin 1. cümlesinin Anayasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan başvuru üzerine verilen karardır.

Daha önce Çine Asliye Ceza ve İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemeleri, Avukatlık Kanunu’nda 2001 yılında yapılan bu değişikliğin Anayasaya aykırılığını ileri sürmüştü. Anayasa Mahkemesi 03.03.2004 gün ve 2002/126 E. 2004/27 K. ve aynı tarihli 2004/8 E. 2004/28 K. sayılı kararları ile yasa düzenlemesinin Anayasaya aykırı olmadığına karar vermişti.

Her iki kararın gerekçesinde şöyle denilmiştir: “Avukatların hukuksal bilgi ve tecrübelerinden yararlanma, hak arama ve savunmada başvurulacak meşru yol ve vasıtaların başında gelir. Vekalet ücreti, savunma hakkının en önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı hukukçular tarafından yapılmasının doğal bir sonucudur. Avukatların mesleklerini serbestçe ve herhangi bir kaygı olmadan yapabilmeleri için yaptıkları hizmetin karşılığı olan makul bir ücret almaları gerekir. Avukatla yapılacak sözleşmede ücret kararlaştırılırken, dava sonunda karşı tarafa yüklenecek avukatlık ücretinin gözetilmesi engellenmediğinden, itiraz konusu kuralla hak arama özgürlüğünün kullanılmasının zorlaştırıldığından da söz edilemez. İtiraz konusu kural, anılan nedenlerle Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.”

Bu sefer Söke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, bu ücretin dava sonunda haklı çıkan tarafın ödediği avukatlık ücretinin karşılanması için getirildiği, düzenlemenin taraflara farklı konuda sözleşme yapma olanağı vermediği, bu nedenle eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçeleri ile Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmuştur.

Anayasa Mahkemesi 10.04.2019 gün ve 2017/154 E. 2019/18 K. no’lu kararı ile bu kuralın emredici değil tamamlayıcı olduğuna, tarafların eşit koşullarda özgür iradeleri ile düzenleyecekleri avukatlık sözleşmelerinin hukuki geçerliliği ve kapsamına müdahale teşkil etmeyen kuralın Anayasa’da koruma altına alınan sözleşme özgürlüğüne ve eşitlik ilkesine aykırı olmadığına karar vermiştir.

2014 yılında İstanbul Barosu, bu ücretin ödenmesini isteyen avukatlara Adalet Bakanlığı görüşü gerekçe sunularak ödeme yapılmadığı, bizzat sanıklara ödeme yapılacağı yakınmaları üzerine, Bakanlıktan bu yönde bir görüşünün olup olmadığını sormuştur.

Adalet Bakanlığı; usul kuralları uyarınca yargılama giderlerinden olan yasal vekalet ücretinin hükümle birlikte davanın tarafları hakkında hükmedileceği, Avukatlık Kanunu’nun 164/son fıkrasında yer alan dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olduğu, bu ücretin iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceği, haczedilemeyeceğine dair düzenlemenin avukat ile müvekkil arasındaki iç ilişki olduğu, kararla birlikte sanık yararına hükmedilen vekalet ücretinin nihai kararın kesinleşmesinden sonra sanığa ödenebileceği, ayrıca vekaletnamede “ahzu kabz” yetkisinin bulunması halinde sanık vekiline de ödemenin yapılabileceğinin düşünüldüğü şeklinde görüş bildirilmiştir.

İstanbul Barosu, Adalet Bakanlığı’na yazdığı yazıda; öncelikli olarak yasa gereği nihai hak sahibi olan avukata bu ödemenin yapılmasını, böylelikle olası vekil-müvekkil sorunun da önüne geçileceğini, öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 74. maddesi uyarınca “ahzu kabz” yetkisinin özel yetki olmaktan çıkartıldığını bildirmiştir (Yazışmalar için bakınız: https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/docs/20140911YAZI.pdf).

Avukatlık Kanunu’nun 164/5. maddesinin tamamlayıcı kural olması vekil-müvekkil ilişkisini ilgilendirmekte olup, sözleşmenin tarafı olmayan 3. kişiler yönünden yasa emredici kural niteliğindedir. Dolayısıyla taraflar arasında sözleşme ilişkisi dışındaki Cumhuriyet Başsavcılıkları, kendileri için emredici kural niteliğindeki hükmü uygulamalı ve öncelikle avukata ödeme yapmalıdır.

Zaten yasa koyucu; Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinde bu ücretin müvekkilin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceği, haczedilemeyeceği, 165. maddesinde tarafların sulh olması halinde avukatlık ücretinden müteselsil sorumlu oldukları, 166. maddesinde avukatlık ücretinin rüçhanlı olduğu ve bu ücret için hapis hakkının kullanılabileceğine dair hükümler ihdas etmek suretiyle Kanunun 34. maddesinde kutsal sayılan avukatlık hizmetinin karşılığı olan ücreti güvence altına almaya çalışmıştır.

Öte yandan Avukatlık Kanunu’nun 1. ve 2. maddeleri uyarınca, yargı organları ve diğer kamu kurum ve kuruluşları; kamu hizmeti gören, amacı hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olan, bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eden avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadırlar.

Bu kapsamda avukatlık sözleşmesinin tarafı olmayan Cumhuriyet Başsavcılıkları, kendisini bir vekille temsil ettiren sanık yararına hükmedilen vekalet ücretini, nihai hak sahibi olan avukata ödemek suretiyle Kanun hükmünü icra etmiş sayılacaklardır.

Av. Atilla ÖZEN

İstanbul Barosu Avukatı