BİLDİRİLEN ADRESE ÇIKARILAN TEBLİGATIN BİLA TEBLİĞ İADE EDİLMESİ HALİNDE, TEBLİGAT, MUHATABIN ADRES KAYIT SİSTEMİNDEKİ YERLEŞİM YERİ ADRESİNE, TEBLİGAT KANUNU’NUN 21/2. MADDESİNE GÖRE ÇIKARILACAKTIR

BİLDİRİLEN ADRESE ÇIKARILAN TEBLİGATIN BİLA TEBLİĞ İADE EDİLMESİ HALİNDE, TEBLİGAT, MUHATABIN ADRES KAYIT SİSTEMİNDEKİ YERLEŞİM YERİ ADRESİNE, TEBLİGAT KANUNU’NUN 21/2. MADDESİNE GÖRE ÇIKARILACAKTIR

T.C.

Yargıtay

12. Hukuk Dairesi         

2017/883 E. 

2018/1786 K.

    MAHKEMESİ :…Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

    Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
    1- Borçlunun temyiz başvurusunun incelenmesinde;
    Borçlunun kaydı yapılamayan ve harçlandırılmayan temyiz dilekçesinin REDDİNE,
    2-Alacaklının temyiz itirazlarına gelince;
    Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nun 353/1-b-2 maddesi göre hüküm kurulmuş olduğundan temyizi kabil olduğu anlaşılmakla temyiz incelemesine geçildi:
    Alacaklı tarafından yazılı kira sözleşmesi ile kiralanan taşınmazın kira süresinin bitmesi nedenine dayalı taşınmazın tahliyesi maksadıyla başlatılan icra takibinde borçlunun, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini ileri sürerek şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurduğu, …5. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 16.8.2016 tarih ve 2016/537 – 678 sayılı kararı ile şikayetin reddine karar verildiği, borçlunun ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurduğu,…Bölge Adliye 12. Hukuk Dairesi’nin 04.11.2016 tarih ve 2016/125 – 2016/131 sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile tahliye emri tebliğ tarihinin 11/05/2016 olarak düzeltilmesine, müteakip işlemlerin icra müdürlüğünce yapılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    11.01.2011 tarihinde 6099 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine eklenen 2.fıkraya göre; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır”.
    Yine Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin “Bilinen Adreste Tebligat” başlıklı 16/2. maddesinde de; ”Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır” hükmü yer almaktadır.
    6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde; ”…Uygulamada yaşanan sorunları önlemek üzere tasarıda yer verilen en önemli değişiklik, 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda kabul edilen “adres kayıt sistemi”nin Tebligat Kanunu’na intibakının sağlanmasıdır. Hatta bu yolla, bazen on-onbeş tebligatla dahi sonuç elde edilemeyen durumlarda (ilânen tebligatın gerektirdiği istisnaî hâller hariç), en fazla iki veya üç tebligatla sorun çözülebilecektir” ifadesine yer verilmiştir.
    Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine eklenen ikinci fıkrasında, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Muhatabın adresi, takip alacaklısı tarafından bildirilecek ve normal tebligat çıkarılacaktır. Bildirilen adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adresi olması arasında fark bulunmamaktadır. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, tebligat, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine, Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre çıkarılacaktır. Tebligat Kanunu’nun 10/2 ve 21/2. maddelerinin farklı şekilde yorumlanarak, başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddeye göre tebligat çıkartılması doğru olmaz. Bu davranış Anayasa’nın 36. maddesine aykırı olur ve muhatabın savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir. Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi, aynı zamanda özünde cezalandırmayı da amaçlayan bir düzenleme içermektedir. Yasa koyucu, 5490 sayılı Kanuna göre doğru adresini zamanında nüfus müdürlüğüne bildirmeyen vatandaşı cezalandırmak amacını gütmüştür. Tebligat Yasasının dar yorumlanması, geçerli bir mazereti nedeniyle yeni adresini zamanında nüfus müdürlüğüne bildiremeyen veya önemli bir mazereti nedeniyle (yatarak hastahanede tedavi gören hasta gibi) bir kaç aylığına adresinden ayrılmak zorunda kalan vatandaşın cezalandırılmasına neden olur. Yasanın yorumunda, yardımcı kaynak olan madde gerekçelerini dikkate almak gerekir. Tebligat Kanunu’nda değişiklik yapılan madde gerekçelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere, iki veya üç tebligatla sorun çözülmek istenmiştir. Hem yasa metninde, hem yasanın uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde, muhatabın, sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde doğrudan doğruya TK’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiş, bilakis bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde 21/2. maddeye göre tebligat yapılacağı önemle vurgulanmıştır. Adres kayıt sistemindeki adres, tebligat yapılamayacağı açıkça anlaşılan bir adres olmadığı için öncelikle normal bir tebligat çıkartılarak, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği’nin 30.maddesinde muhatap lehine olan araştırmaların yapılarak tebligatın muhataba ulaşması ve bilgilendirme işleminin yerine getirilmesi gerekir. Tebligatın anlamı bildirimdir. Tebligatın, yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana unsuru vardır. Tebligat savunma hakkı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.12.2009 tarih ve 2009/12-563 E. – 2009/600 K. sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, icra takibinin sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi, ancak, tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Zira, takip borçlusunun, hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciiye yöneltebilmesi usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir.
    Somut olayda şikayet konusu yapılan tebligatın öncelikle borçlunun mernis adresinden farklı olan bilinen, takip konusu taşınmazın bulunduğu adresine çıkarıldığı, tebligatın iade gelmesi üzerine, borçlunun “Gaziosmanpaşa Mh. Ziya Paşa Cad. Dış Kapı No:82 İç Kapı No:2 Bornova/İzmir” (mernis) adresine çıkartıldığı ve Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre 16.03.2016 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Borçluya takip dosyasında bilinen adresine 7201 sayılı TK.’nun 10/1. maddesi uyarınca normal tebligat çıkarılarak tebliğ edilmeye çalışılmış, tebligatın bila tebliğ dönmesi üzerine, aynı Kanun’un 10/2. ve 21/2. maddesine göre çıkarılan tebligat üzerine, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesine uygun olarak çıkaran merci tarafından, adres, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğu için, tebligatın TK.’nun 21/2. maddesine göre yapılacağına ilişkin bir şerh verildiği görülmekle tebligatın usulüne uygun olduğunun kabulü gerekir.
    O halde Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun istinaf yoluna başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
    SONUÇ : Alacaklının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 22/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.