BLOKE ÇEKE DAYALI İLAMSIZ İCRA TAKİBİ NEDENİYLE ÖDENEN PARANIN İSTİRDATI İSTEMİ

BLOKE ÇEKE DAYALI İLAMSIZ İCRA TAKİBİ NEDENİYLE ÖDENEN PARANIN İSTİRDATI İSTEMİ

T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

2020/6947 E.

2022/1096 K.

14.02.2022 T.

BLOKE ÇEKE DAYALI İLAMSIZ İCRA TAKİBİ NEDENİYLE ÖDENEN PARANIN İSTİRDATI İSTEMİ

BEDELİN İSTİRDATI VE KÖTÜ NİYET TAZMİNATI

İCRA TAKİBİNİN İPTALİ

İLAMSIZ İCRA TAKİBİ

ÖZETİ: Davacı, davalının iki adet taşınmazı davacıya satması konusunda taraflarca anlaşılmasına rağmen tek bir taşınmazın devrinin yapıldığı, devri gerçekleşmeyen taşınmazın bedeli olarak davalıya verilen bloke çekin bedelsiz kalmasına rağmen girişilen icra takibinde haciz tehdidi altında haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürmüş; davalı ise, davaya konu bloke çekin devri gerçekleşen taşınmaz bedeline karşılık alındığını savunmuştur. Çeke dayalı ilamsız icra takibine dayalı menfi tespit ve istirdat davasında alacağı ispat yükünün davalı-alacaklı üzerinde olduğu ve davalının alacağını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı borçlunun taraflar arasında iki adet taşınmazın devri konusunda anlaşma yapıldığı, dava ve takip konusu çekin gerçekleşmeyen taşınmaz satışına ilişkin düzenlendiği yolundaki iddiasını yazılı şekilde ispatlaması gerekmekte olup bu yoldaki iddiasını ispata elverişli bir delil sunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken ispat yükü bakımından yerinde olmayan değerlendirmeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08.02.2017 tarih ve 2015/209 E- 2017/128 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabul-kısmen reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 13.07.2020 tarih ve 2017/3031 E- 2020/1301 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi .... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, davalının davacı aleyhine 15.01.2015 tarihli bloke çeke dayalı ilamsız icra takibi yaptığını, davacının davalıdan İstanbul Bahçelievler'de bulunan bir daireyi KDV dahil 398.700.-TL'ye satın aldığını, bedelinin 12/01/2015 tarihli G. Barter A.Ş.'ye ait barter çekiyle ödendiğini, davalı ile ikinci bir gayrimenkulün devri konusunda da anlaşılmasına rağmen bu gayrimenkulün devrinin sağlanmadığını ve ikinci gayrimenkulün devir bedeli için verilen icra takibine konu bloke çekin konusuz hale geldiğini ancak davalının bu çeki iade etmediğini, davacının ihtiyati haciz baskısı altında 400.000.-TL'yi ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek icra takibinin iptaline, müvekkilinin takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, ödenen bedelin istirdatına ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, haksız kazanç sağlama peşinde olduğunu, müvekkiline ait Bahçelievler'deki 21 numaralı dairenin 15/01/2015 tarihli 400.000.-TL bedelli bloke çekin müvekkiline teslimi ile bloke çekin tahsil garantisi de dikkate alınarak davacıya devredildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davalının davaya konu blokeli çekin düzenlenmesine dayanak olan hukuki ilişkiye dayanarak davacıya karşı takip ve dava açabileceğini, davalının davacıdan alacaklı olduğuna ilişkin belge sunmadığı gibi çekin davacıya devrettiği taşınmazın bedeli olduğunu savunmuş ise de bu taşınmazın bedelinin barter çeki ile ödendiğin anlaşıldığı, davalı tarafından davacıya devredilen Bahçelievler'deki 21 numaralı daire bedeli için davalıya G. Barter A.Ş.'ye ait barter çekin verildiğinin G. Barter A.Ş.'nin cevabi yazısıyla anlaşıldığı, davalının 2. bir taşınmazı da davacıya devrettiğini savunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının takibe konu çekten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra dosyasına ödenen toplam 467.121,32 TL'nin davalıdan istirdatına, 400.000.-TL asıl alacak üzerinden % 40 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde; davalı, maliki olduğu 21 numaralı dairenin 15/01/2015 tarihli bloke çek karşılığında davacıya devredildiğini iddia etmiş ve bu konuda 19/01/2015 tarihli faturayı da delil olarak sunmuş ancak tapu senedi, fatura ve bilirkişi raporundan davacının 21 numaralı dairenin mülkiyeti karşılığında davalıya 450.000,00 TL'lik barter çekinin verildiği anlaşılmış, ispat külfeti kendisinde olan davalı taraf söz konusu bloke çek nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu kanıtlayamadığı gibi davalı yemin deliline dayanmadığından yemin teklif etme hakkı bulunmadığı, ancak kötüniyet tazminatının reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davalının istinaf istemlerinin kısmen kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile; davacının Büyükçekmece 1. İcra Müdürlüğü'nün 2015/3225 Esas sayılı takip dosyasına konu çekten dolayı davacıya borçlu olmadığının tespiti ile davacının bu takip nedeniyle davalıya ödemek zorunda kaldığı 467.121,32 TL'nin davalıdan istirdatına, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1-) Dava, bloke çeke dayalı ilamsız icra takibi nedeniyle ödenen paranın istirdatı istemine ilişkindir.

Davacı, davalının iki adet taşınmazı davacıya satması konusunda taraflarca anlaşılmasına rağmen tek bir taşınmazın devrinin yapıldığı, devri gerçekleşmeyen taşınmazın bedeli olarak davalıya verilen bloke çekin bedelsiz kalmasına rağmen girişilen icra takibinde haciz tehdidi altında haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürmüş; davalı ise, davaya konu bloke çekin devri gerçekleşen taşınmaz bedeline karşılık alındığını savunmuştur. Gerek ilk derece mahkemesi ve gerekse de bölge adliye mahkemesince çeke dayalı ilamsız icra takibine dayalı menfi tespit ve istirdat davasında alacağı ispat yükünün davalı-alacaklı üzerinde olduğu ve davalının alacağını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Her ne kadar menfi tesbit davalarının bazı türlerinde, kural olarak ispat yükü davalı alacaklıya düşmekte ise de, bu kural mutlak nitelikte olmayıp, bir kambiyo senedinin karşılıksız (bedelsiz) kaldığının iddia edilmesi suretiyle açılan menfi tesbit davasında ispat külfeti, değişen ispat yükümü çerçevesinde davacı borçluya düşer. Esasen çekin ödeme aracı niteliğinde olması, keza genellikle konut satışları nedeniyle kullanılmakta olan bloke çekin, taşınmazın devrine bağlı olarak satıcıya teslimi gerekmesi, somut olayda bloke çekin satıcı davalıya teslim edilmiş olması nedeniyle ispat yükü bakımından aksinin düşünülmesi mümkün değildir.

Bu durumda, davacı borçlunun taraflar arasında iki adet taşınmazın devri konusunda anlaşma yapıldığı, dava ve takip konusu çekin gerçekleşmeyen taşınmaz satışına ilişkin düzenlendiği yolundaki iddiasını yazılı şekilde ispatlaması gerekmekte olup bu yoldaki iddiasını ispata elverişli bir delil sunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken ispat yükü bakımından yerinde olmayan değerlendirmeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp bölge adliye mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

2-) Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davacı ve davalıya iadesine, 14/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.