BOZMAYA UYULMASIYLA KAZANILAN HAKLARI İHLAL EDEBİLECEĞİ GEREKÇESİYLE BOZMADAN SONRA ISLAH YAPILAMAYACAĞINA OY BİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ

BOZMAYA UYULMASIYLA KAZANILAN HAKLARI İHLAL EDEBİLECEĞİ GEREKÇESİYLE BOZMADAN SONRA ISLAH YAPILAMAYACAĞINA OY BİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

2019/21-442 E.

2020/76 K.

04.02.2020 T.

TAZMİNAT DAVASI – BOZMADAN SONRA ISLAH YAPILMASI MÜMKÜN
OLMADIĞI – HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET

Somut olay değerlendirildiğinde, mahkemece Özel Dairenin 26.03.2013 tarihli bozma kararına uyulduğu belirtildiği ve bozmadan sonra ibraz edilen davacı vekilinin 26.06.2014 havale tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda da belirtildiği üzere Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 sayılı K. ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları dikkate alındığında bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından mahkemenin direnme gerekçesi hatalıdır. – Islah –

Hâl böyle olunca, direnme kararı Özel Daire bozma kararı yanında, yukarıda belirtilen ilave nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı işveren vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda belirtilen ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA karar verilmiştir.

(6100 S. K. m. 176, 177, Geç. m. 3) (YİBK. 06.05.2016 T. 2015/1 E. 2016/1 K.) (YİBK. 04.02.1948 T. 1944/10 E. 1948/3 K.)

1. Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda,

İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı işveren vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 14.01.2010 harç tarihli dava dilekçesinde;

Müvekkilinin 2002 yılından itibaren davalı şirkete ait işyerinde pet şişe enjeksiyon makinesinde çalıştığını, 06.07.2009 tarihinde kaza geçirdiğini ve sağ el parmaklarının kesildiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı şirketin kusurlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı şirketten tahsiline karar verilmesini istemiş, birleşen dosyada ise meydana gelen aynı olay nedeniyle 150.000,00TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 06.07.2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Asıl ve birleşen dosya davacı vekili, Özel Dairenin ilk bozma kararı sonrası aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda ibraz ettiği 26.06.2014 harç tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 47.855,46TL maddi tazminatın ve talep doğrultusunda manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı işveren vekili 01.06.2010 tarihli cevap dilekçesinde; davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:

6. Kartal 2. İş Mahkemesinin 04.07.2012 tarihli ve 2010/34 E., 2012/663 K. sayılı kararı ile; maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7. Kartal 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 21. Hukuk Dairesince 26.03.2013 tarihli ve 2012/17202 E, 2013/5791 K. sayılı kararı ile; “Dava, iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezliğe uğrayan davacının maddi ve manevi zararlarının karşılanması istemine ilişkindir.

Mahkemece, 3.794,88 TL maddi ve 60.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 06.07.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacı …’in geçirdiği zararlandırıcı olayın kurum tarafından iş kazası olarak kabul edildiği, SGK Maluliyet Daire Başkanlığınca sigortalının yaralanması neticesinde % 31,2 oranında maluliyeti bulunduğunun tespit edildiği, tarafların kusur oranına ilişkin olarak, tek kişilik 17.01.2011 tarihli iş güvenliği uzmanı makine mühendisinden bilirkişi raporu alındığı buna göre;

Davacının % 20, davalının ise % 80 kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır.

Somut olayda davacının maruz kaldığı iş kazasının meydana gelmesinde davacının ve davalının kusur oranlarının hiç bir kuşkuya yer bırakmadan iş güvenliği uzmanlarından oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden alınan rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekirken tek kişiden alınan kusur raporuna göre karar verilmesi doğru olmamıştır.

Yapılacak iş; Rücu dosyasının celp edilerek incelenmesi ve iş güvenliği uzmanlarından 3 kişiden oluşan bilirkişi kurulundan rapor alınarak sonucuna göre yeniden bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı:

9. İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesinin 22.07.2014 tarihli ve 2013/1017 E., 2014/525 K. sayılı kararı ile;

Özel Dairenin bozma kararına uyulmuş ve bozma kararı sonrası kusur durumlarının tespiti amacıyla yeniden rapor alınarak 19.03.2014 havale tarihli raporda davalı şirketin %70, davacının ise %30 oranında kusurunun bulunduğunun belirtildiğinin görüldüğü, yine kaza neticesinde davacının %31,2 oranında maluliyete uğradığının Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından belirlendiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle maddi tazminat yönünden açılan davanın kabulüne, manevi tazminat yönünden açılan davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

10. İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 21. Hukuk Dairesince 30.04.2015 tarihli ve 2014/26249 E., 2015/9526 K. sayılı kararı ile; “Dava, iş kazası nedeniyle sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, ıslah talebi dikkate alınarak maddi (maddi) tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında davacı vekili 26.06.2014 tarihinde harçlandırdığı ıslah dilekçesi ile maddi tazminata ilişkin dava değerini toplamda 47.855,46 TL olarak artırmıştır ve Mahkemece ıslah dilekçesindeki talep dikkate alınmak suretiyle hüküm kurulmuştur.

Ne var ki varılan bu sonuç hatalı olmuştur. Yargıtay İçtihadı birleştirme büyük genel kurulunun  4.2.1948 gün 1944/10 E. 1948/3 K. Sayılı kararı uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Hâl böyle olunca da bozmadan sonraki yargılama aşamasında davacı tarafça yapılan ıslah işlemi dikkate alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O hâlde, taraf vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.”
gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesinin 24.12.2015 tarihli ve 2015/430 E., 2015/683 K. sayılı kararı ile;

Bozma kararından sonra aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda verilen ıslah dilekçesinin davanın uzamasına neden olmadığı gibi tek bir dava ile çözümlenebilecek bir uyuşmazlığın bir başka dava konusu olmasının da usul ekonomisine uymadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13. Direnme kararı süresi içinde davalı işveren vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;

Eldeki davada 26.03.2013 tarihli ve 2012/17202 E., 2013/5791 K. sayılı bozma kararı sonrası davacı vekili tarafından ibraz edilen  26.06.2014 harç tarihli dilekçe ile maddi tazminata ilişkin dava değeri yönünden yapılan ıslahın geçerli olup olmadığı; burada varılacak sonuca göre ıslah talebi esas alınmak suretiyle hüküm kurulmasının usulen mümkün bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
15. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 83. ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş;

83. maddede davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84. maddede, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği belirtilmiş benzer hükümlere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 176 ve 177/1. maddelerinde de yer verilmiştir.

16. Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.
17. Eş söyleyişle, ıslah, iyi niyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur.
18. Bu konuda 1086 sayılı HUMK zamanında verilmiş olan 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da (İBK) yukarıda bahsi geçen hükümler benimsenmiş;

Ayrıca ıslahın tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı kabul edilmiştir. Sözü edilen kararda taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınmasının davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olacağı, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılmasının, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi davanın tamamen ıslah edildiği hâllerde işin sonuçlandırılmasını güçleştireceği vurgulanmıştır.

19. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 177/1. maddesinin tahkikat sonuçlanıncaya kadar ıslah yapılabileceğini öngördüğü,

Bu sebeple Yargıtayın bozma kararı sonrasında tahkikat safhasına dönüleceğinden bozmadan sonra ıslah yapılabileceği, 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinin yanlış yorumlandığı, 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının 6100 sayılı HMK karşısında güncelliğini kaybettiğini, bozma kararı sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağına dair Yargıtay Daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek içtihadın birleştirilmesi talep edilmiş ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararında 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 K. sayılı içtihadı birleştirme kararındaki benzer gerekçelerle “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” dair karar verilmiştir.

20. O hâlde bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde,

Mahkemece Özel Dairenin 26.03.2013 tarihli bozma kararına uyulduğu belirtildiği ve bozmadan sonra ibraz edilen davacı vekilinin 26.06.2014 havale tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yukarıda da belirtildiği üzere Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E., 1948/3 sayılı K. ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 E., 2016/1 K. sayılı kararları dikkate alındığında bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından mahkemenin direnme gerekçesi hatalıdır.

21. Hâl böyle olunca, direnme kararı Özel Daire bozma kararı yanında, yukarıda belirtilen ilave nedenlerle bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı işveren vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda belirtilen ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.02.2020 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildİ