ÇEYİZ SENEDİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ - AKSİNİN YAZILI BELGE İLE İSPAT ZORUNLULUĞU
TC
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
2018/35 E.
2020/408 K.
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesi, bulunamadığı takdirde bedellerinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kırşehir Aile Mahkemesince verilen ziynet eşyaları yönünden davanın reddine, diğer eşyalar yönünden davanın kabulüne ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 30.05.2011 havale tarihli dava dilekçesinde; evlilik esnasında çeyiz senedinde belirtilen eşyaların müvekkilinin eşi davalı ... ve kayınpederi davalı ...’a teslim edildiğini, davalı ...’ın kusurlu hareketleri ve müvekkiline karşı kötü muameleleri nedeniyle tarafların boşandıklarını, davalı eşin kötü niyetli davranarak ve hile ile aldatarak müvekkilinden aldığını, müvekkilinin defalarca talep etmesine rağmen davalıların ziynet eşyasını vermediğini, davalı ...’ın fiziki ve manevi cebirde bulunarak müvekkilini müşterek haneden kovduğunu, bu nedenle müvekkilinin çeyiz senedinde belirtilen eşyaları yanına almadan müşterek haneden ayrıldığını ileri sürerek ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesine, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 7.250,00TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevabı:
5. Davalı vekili 29.09.2011 havale tarihli cevap dilekçesinde; müvekkili ...'ın davaya konu “Eşya Senedi” başlıklı belgeyi kefil sıfatıyla imzaladığını, adi kefil olması nedeniyle dava şartları gerçekleşmediğinden müvekkili ... hakkındaki davanın reddi gerektiğini, çeyiz senedinde belirtilen eşyaların hiçbir zaman müvekkillerine teslim edilmediğini, ziynetlerin de müvekkillerinin yedinde olmadığını, ziynetleri davacının evden ayrılırken yanında götürdüğünü, diğer eşyaların da değerleri artırılarak ve abartılarak talepte bulunulduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Kırşehir Aile Mahkemesinin 17.05.2012 tarihli ve 2011/331 E., 2012/317 K. sayılı kararı ile; davaya konu ev eşyalarının davalılarda bulunması durumunda aynen alınarak davacıya verilmesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bilirkişi raporunda tespiti yapılan ve kısa hükümde dökümü yapılan eşyaların değerlerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine; senette belirtilen diğer ziynet eşyalarının ise kadınların zati eşyaları olarak kabul edileceği ve taşınmasının kolay olduğu, zorla uzaklaştırma gibi ani bir durum olmadığı taktirde yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ziynet eşyalarının kadının üzerinde olacağının kabulü gerektiği, aksi durumun ispatlanamadığı gerekçesiyle, ziynet eşyaları yönünden açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Kırşehir Aile Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 04.11.2013 tarihli ve 2013/16999 E., 2013/15159 K. sayılı kararı ile;
“Dosya içerisindeki deliller ve tüm dosya kapsamı itibariyle; davacı ile davalılardan ...'ın 22/06/1995 tarihinde evlendikleri, evlenirken dosyada mevcut senet fotokopisinden de anlaşılacağı üzere çeyiz senedi tanzim edildiği ve listesi yapılan senetteki eşyaların ... ile ... tarafından teslim alan sıfatı ile imzalandığı ve durumun diğer şahitlerce de imza ile tastik edildiği, davalılardan ...'ın diğer davalı ... ...'ın babası, davacının da kayınbabası olduğu, davacı ile eşi ...'ın diğer davalı ... ile aynı evde oturdukları tanık beyanları ve tüm dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Ancak, taraflar arasında 01.07.1995 tarihli çeyiz senedi düzenlendiği dosya kapsamından anlaşılmakta olup esasen bu husus taraflar ve mahkemenin de kabulündedir. Davalı, çeyiz senedini kabul ederek eşyaların babasının evinde olduğunu belirtmiştir. Öyle olunca, mahkemece, davalının da kabul ettiği çeyiz senedi incelenip değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile davacının çeyiz senedinde yazılı ziynet eşyaları yönünden aynen veya bedeline ilişkin maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Kırşehir Aile Mahkemesinin 12.11.2015 tarihli ve 2015/275 E., 2015/695 K. sayılı kararı ile; önceki karar verilirken özellikle Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2012/6256 E., 2012/11511 K. sayılı kararında belirtilen gerekçelerin göz önüne alındığı, davacı ayrılırken zor kullanılıp dövme, yaralama, zorla uzaklaştırma gibi durumlar yaşanmadığında ziynet eşyalarının taşınması ve her zaman için başka yere nakledilmesi mümkün olduğundan davalı koca ve diğer davalı tarafından alındığının ispatının davacı tarafa düşeceği, davacının iddiasını ispat ile mükellef olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, ziynet eşyaları yönünden ispat yükünün hangi tarafta olduğu, çeyiz senedinin incelenip değerlendirilmesine gerek bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Konunun aydınlatılması için ispat hukuku yönünden geçerli kurallara değinmekte yarar vardır:
13. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir.
14. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 238/1. [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1. ] maddesi :
“Delil davanın halline tesir edebilecek münazaalı hususları ispat için ikame olunur.” şeklinde düzenlenmiştir.
15. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir.
16. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.
17. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “İspat Yükü” başlıklı 6. maddesinde: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." düzenlemesi yer almaktadır.
18. HUMK’nın 290. maddesinde “Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler dörtyüzmilyon liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
19. Senede karşı ileri sürülen hukuki işlemlerin senetle ispatı zorunludur. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir.
20. Ancak, HUMK’nın 293. maddesinde (HMK m. 203) hangi hâllerde tanık dinlenebileceği açıklanmış olup,
“1- Usul ve füru, birader ve hemşire veya karı koca ve kayınpeder ve valide ile damat ve gelin arasındaki muameleler,
2- Cürümden mütevellit olsun olmasın tazminatı müstelzim fiiller,
3- Yangın veya kazayı bahri veyahut düşman istilası gibi senet alınması gayrimümkün veya fevkalade müşkül hallerde yapılan muameleler,
4- Halin icabına ve iki tarafın vaziyetlerine nazaran senede raptı müteamil olmıyan muameleler,
5- Akitlerde hata, hile, gabin, cebir ve ikrah vukuu.” şeklinde düzenlenmiştir.
21. Anılan madde gereği tarafların karı-koca-kayınbaba oldukları, bu nedenle iddialarını tanıkla ispatlayabilecekleri düşünülebilirse de, HUMK’nın 293/1. maddesinde sayılan yakın hısımlar arasında dahi senedin aksi tanıkla ispat edilemez. Anılan yakın hısımlar arasındaki hukuki işlem senede bağlandığında, taraflar arasında artık manevi imkânsızlık bulunduğundan söz edilmeyeceğinden bu kişiler arasında dahi senede karşı ileri sürülecek savunmalar tanıkla ispat edilemez; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir.
22. Diğer taraftan, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2019 tarihli ve 2017/3-958 E., 2019/1285 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.
23. Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde; davacı kadın 01.07.1995 tarihinde evlendikten sonra çeyiz senedinde belirtilen ziynet eşyalarının eşi ve kayınpederi olan davalılara 03.07.1995 tarihinde teslim edildiğini, eşinin kusurlu hareketleri ile boşanmalarına ve kendisinin müşterek evden ayrılmasına rağmen çeyiz senedinde belirtilen ziynet eşyalarının iade edilmediğini ileri sürerek, davalılara teslim olgusunu delilleri arasında belirttiği “EV EŞASI (EŞYASI) SENETİ” başlığı altında düzenlenen belgeye dayandırmış; davalı taraf ise esasen imzayı inkâr etmemekle birlikte bu eşyaların kendilerine teslim edilmediğini, evden ayrılırken de davacı tarafından götürüldüğünü savunmuştur.
24. İspat külfetinin hangi tarafta olduğu hususunun, yukarıda bahsedilen hukuki düzenleme çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Ziynetin kadına ait olduğu ve kadının yanından ayırmayacağı, giderken de yanında götüreceği karine olmakla birlikte somut olayda, kadının ziynetlerini davalı tarafa teslim ettiğinin yazılı belgeyle sabit olduğunun kabulü gerekir. Keza, Özel Daire bozma ilamında da bu hususlara değinilmiştir.
25. Ne var ki, davacının evden ayrılırken ziynetleri yanında götürdüğünü iddia etmekle davalı bu hususu ispat yükü altındadır.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davacının ziynet eşyalarının davalı tarafça elinden alınmasını hile hukuksal nedenine dayandırdığı, bu hâlde ispat yükünün davacı üzerinde kaldığı ve iddiasını ispatlayamaması nedeniyle davanın reddine dair direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca, direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
HUMK’nın 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 16.06.2020 tarihinde oy çokluğuyla ve kesin olarak karar verildi.