CEZA DAVASINDA KUSURUN VARLIĞINA İLİŞKİN MADDİ OLGU HUKUK HAKİMİ İÇİN BAĞLAYICIDIR
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
2023/12685 E.
2023/12491 K.
06.12.2023 T.
İŞ KAZASINA DAYALI MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ
İŞ KAZASI NEDENİYLE YÜRÜTÜLEN CEZA DAVASI DOSYASINDA, SİGORTALININ KUSURSUZ, ŞİRKET YETKİLİSİ VE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANININ TALİ, DAİMİ NEZARETÇİ, MADEN MÜHENDİSİ, VARDİYA AMİRİ VE İŞLETME ŞEFİNİN ASLİ KUSURLU OLDUĞU KABUL EDİLEREK MAHKUMİYET KARARLARI VERİLDİĞİ
CEZA DAVASINDA KUSURUN VARLIĞINA İLİŞKİN MADDİ OLGUNUN HUKUK HAKİMİ İÇİN BAĞLAYICI OLDUĞU
KESİNLEŞEN CEZA MAHKEMESİ KARARI İLE KUSURLU BULUNANLARA DA BİR MİKTAR KUSUR VERİLMESİ GEREĞİ GÖZ ÖNÜNE ALINARAK KUSUR ORAN VE AİDİYETİ KONUSUNDA YENİDEN RAPOR ALINARAK, VARILACAK SONUCA GÖRE HÜKÜM KURULMASININ GEREKTİĞİ
ÖZETİ: Dava, iş kazasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Meydana gelen iş kazası nedeniyle işveren %70 sigortalı %30 kusurlu olduğundan bahisle hesaplama yapılıp karar verilmiş ise de, aynı olay nedeniyle yürütülen ceza davası dosyasında, sigortalının kusursuz, şirket yetkilisi ve iş güvenliği uzmanının tali, daimi nezaretçi, maden mühendisi, vardiya amiri ve işletme şefinin asli kusurlu olduğu kabul edilerek mahkumiyet kararları verildiği, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi safhasında olduğu belirgin olup, ceza davasında kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından, ilgili dosyanın kesinleşip kesinleştiği araştırılmak suretiyle, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile kusurlu bulunanlara da bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilerek, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
SAYISI : 2022/764 E., 2022/869 K.
KARAR : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 38. İş Mahkemesi
SAYISI : 2019/629 E., 2021/990 K.
Taraflar arasındaki iş kazasına dayalı maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, 17.05.2018 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının eşi ve oğulları için olaya sebebiyet veren davalıdan maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirtilenin aksine kazanın meydana gelmesinde gerek şirket yönetiminin gerekse şirket çalışanlarının kusurunun olmadığını, kazanın maalesef müteveffa İşçi...'ın kendi ihmali ve tedbirsiz tutumundan kaynaklandığını, müteveffanın düştüğü tahmin edilen kat arası platformun pratikte yüksekte çalışma alanı olmadığını, söz konusu platformun bir geçiş alanı olduğunu, müteveffa...'a güvenli çalışma ile ilgili talimatlar ve iş güvenliği eğitimi vb. verildiğini, Savcılık bilirkişi raporunda geçen işin yapılacağı yer beton zemin ile yaklaşık 14-16 metre yüksekliğe sahiptir ifadesinin doğru olmadığını, söz konusu olayda düşme üç aşamalı olarak gerçekleştiğini, birinci aşamada 2-3 metre yükseklikten düştüğü tahmin edilen müteveffa ardından bir alt katın korkuluklarına çarpmış ve oradan daha aşağıdaki kat zeminine düştüğünü, açıklanan nedenlerle cevap dilekçesinin kabulü ile öncelikle ihtiyati tedbir ve geçici ödemeye ilişkin itirazların kabulü ile ihtiyati tedbir ve geçici ödemeye ilişkin arar kararlardan dönülmesine ve davanın Liberty Sigorta A.Ş.'ye ihbar olunmasına, yasal dayanaktan yoksun olduğu anlaşılacak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;kusurun hatalı belirlendiğini,davacıların murisine herhangi bir eğitim verilmediğini,meydana gelen olayda davalı işverenin kusurlu olduğu, ayrıca manevi tazminat miktarının çok düşük belirlendiğini,vekalet ücretinin tamamen hatalı olduğu, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
2.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; sigorta şirketinin davalı olarak kararda belirtilmemesinin hatalı olduğu, ceza dosyasında verilen kararın kesinleşmediğini, keşif yapılması taleplerinin değerlendirilmediğini, meydana gelen olayda vefat eden işçinin kusurlu olduğunu, işvereninin tüm önlemleri aldığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince, "Somut olayda, işçi...'ın davalıya ait işyerinde 17.05.2018 tarihinde saat 10:30 sıralarında HMT adlı makinede temizlik ve boya işlemi yaparken, yaklaşık 14 metre yükseklikten kademeli olarak önce spiral makinelerine sonra korkulukların olduğu bir platforma ve en sonunda bir alt kata beton zemine düşmesi şeklinde gerçekleşen olay sonrası vefat ettiği anlaşılmıştır.
Olayla ilgili olarak SGK Teftiş Kurulu Başkanlığının 18.09.2018 tarihli inceleme raporu ile, meydana gelen iş kazası sonucunda işverenin %70, kaza geçiren işçinin %30 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Bu dosyada kusur incelemesi için aldırılan tek kişilik ve 3 kişilik heyet raporları ile meydana gelen iş kazası sonucunda işverenin %70, kaza geçiren işçinin %30 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Kusur raporları arasından çelişki bulunmadığı ve raporlardaki kusur oranlarının birbirini teyit ettiği anlaşılmakla mahkemece bu oranların hükme esas alınması usul ve yasaya uygun bulunmuştur." gerekçeleriyle birlikte manevi tazminat miktarının da yerinde görüldüğü belirtildikten sonra vekalet ücretinin hatalı belirlenmesi nedeniyle,
"I-Davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine,
-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
II-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına,
III- Davanın kısmen kabulüne,
1-İş kazası sebebi ile davacının eşi ... için 154.497,94 TL, davacının çocuklarından ...için 19.716,75 TL destekten yoksun kalma tazminatının kazanın meydana geldiği 17.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının çocuklarından ... için açılan davanın reddine,
3-İş kazası sebebi ile davacının eşi ... için 70.000,00 TL, davacının çocuklarından ...için 50.000,00 TL, ... için 50.000,00 TL manevi tazminatın kazanın meydana geldiği 17.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ayrı ayrı reddine, " şeklinde karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2.Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, iş kazasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49 ve devamı maddeleri ile 417 nci maddesi, 5510 sayılı Kanunun 13 ve 16 ncı maddeleri ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun 4 ncü maddesi
3. Değerlendirme
1.İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işverenin, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu 4857 sayılı İş Kanunu'nun 77 nci maddesinin açık buyruğu iken, 4857 sayılı Kanun'un 77 nci ve devamı bir kısım maddeleri 30.06.2012 tarih ve 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 37 nci maddesiyle, 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yürürlükten kaldırılmış olup, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverenin sağlık ve güvenlik önlemlerini alma yükümünü daha ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
2. Buna göre, 6331 sayılı Kanun’un "İşverenin Genel Yükümlülüğü" kenar başlıklı 4 üncü maddesinde:
"İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;
a)Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dahil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
b)İş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.
c)Risk değerlendirmesi yapar ve yaptırır.
ç)Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu gözönüne alır.
d)Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışında ki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır." hükmü düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 5 inci maddesinde de risklerden korunma ilkeleri düzenlenmiştir. Buna göre maddede, "İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
a)Risklerden kaçınmak,
b)Kaçınılması mümkün olmayan riskleri analiz etmek,
c)Risklerle kaynağında mücadele etmek,
ç)İşin kişilere uygun hale getirilmesi için iş yerlerinin tasarımı ile iş ekipmanı, çalışma şekli ve üretim metotlarının seçiminde özen göstermek, özellikle tekdüze çalışma ve üretim temposunun sağlık ve güvenliğe olumsuz etkilerini önlemek, önlenemiyor ise en aza indirmek,
d)Teknik gelişmelere uyum sağlamak,
e)Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek,
f)Teknoloji, iş organizasyonu çalışma şartları, sosyal ilişkiler ve çalışma ortamı ile ilgili faktörlerin etkilerini kapsayan tutarlı ve genel bir önleme politikası geliştirmek,
g)Toplu korunma tedbirlerine, kişisel korunma tedbirlerine öncelik vermek,
ğ)Çalışanlara uygun talimatlar vermek." hükmü yer almaktadır.
3. Görüldüğü üzere, işverenin çalışanlarla ilgili sağlık ve güvenliği sağlama yükümünün genel çerçevesi, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 üncü maddesinde çizilmiştir. Bu çerçevede işverenin, “çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü” olduğu belirtildikten sonra, yapacağı ve uymakla yükümlü bulunacağı birtakım esaslara yer verilmiştir. Bunun gibi 5 inci maddede, işverenin anılan yükümlülükle gerçekleştireceği korunma sırasında uyacağı ilkeler belirlenmiştir. 10 uncu maddede ise, işyerinde sağlık ve güvenlik sağlanırken, işverenin yapacağı risk değerlendirmesi çalışmasında dikkate almakla yükümlü bulunduğu hususlar belirlenmiştir (Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 tarih 2013/21-102 Esas 2013/1456 sayılı kararı).
4. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 üncü ve 5 inci maddeleri ile bunu uygun olarak çıkarılan iş güvenliği yönetmelikleri hükümleri, işverenin sorumluluğunu objektifleştiren kriterler olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple mevzuatta yer alan teknik iş güvenliği kurallarına uyulmaması işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmelidir. Ancak, işveren sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılamalıdır.
5. Öte yandan, objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmez. Çünkü, bu halde dahi işverenin sorumluluğu için kusurun varlığı şarttır. Kusurun objektifleştirilmesi kriterinin yanısıra, Türk Borçlar Kanunu’nun 417/2 nci maddesinin, Anayasa hükümleri ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4 üncü maddesi kapsamında yorumlanması da işverenin sorumluluğunu oldukça genişletecektir.
6. Yukarıda belirtilen açıklamalar doğrultusunda; işvereni zararlandırıcı olay nedeniyle sorumluluk halinden kurtaracak olan durum iş sağlığı ve güvenliği alanındaki ihmalleri ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağının kesildiğini ispat etmekten ibarettir. Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2013 tarih 2012/21-1121 E. 2013/386 sayılı kararında da belirtildiği üzere uygun nedensellik bağı üç durumda kesilebilir. Bunlar mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü kişinin kusurudur. Bu hallerden birinin varlığı halinde işverenin sorumluluğuna gidilmesi mümkün değildir.
7. İş kazası hukuki sebebine dayalı tazminat davalarında olayın gerçekleşme şeklinin tarafların gösterdiği deliller dikkate alınarak her türlü şüpheden uzak bir şekilde ortaya konulması ve giderek kusur oranlarının bu olaya uygun şekilde belirlenmesi gerektiği açıktır.
8. Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, her ne kadar meydana gelen iş kazası nedeniyle davalı işveren %70 sigortalı %30 kusurlu olduğundan bahisle hesaplama yapılıp karar verilmiş ise de, aynı olay nedeniyle yürütülen ceza davası dosyasında, sigortalının kusursuz, şirket yetkilisi ve iş güvenliği uzmanının tali, daimi nezaretçi, maden mühendisi, vardiya amiri ve işletme şefinin asli kusurlu olduğu kabul edilerek mahkumiyet kararları verildiği, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi safhasında olduğu belirgin olup, ceza davasında kusurun varlığına ilişkin maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından, ilgili dosyanın kesinleşip kesinleştiği araştırılmak suretiyle, kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile kusurlu bulunanlara da bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilerek, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, yazılı şekilde karar tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının sair yönler incelenmeksizin BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine, gönderilmesine,
06.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi