DANIŞTAY'DAN ÇATIDAN DÜŞEN ÖĞRENCİYLE İLGİLİ KRİTİK KARAR!
Danıştay 10. Dairesi, 2004/1690 E. , 2006/7348 K. nolu Kararında danışma binasının çatısından düşerek sakat kalan kişinin maddi ve manevi tazminat talebiyle ilgili kritik bir karara imza attı.
Kararın konusu neyi içeriyor?
Davacının, kalmakta olduğu davalı idareye bağlı … Yurdunda, 5.1.2002 tarihinde, danışma binasının çatısından düşmesi sonucu sakat kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü 300.000 YTL maddi, 100.000 YTL manevi zararının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açtığı dava sonucunda; Zonguldak İdare Mahkemesince, davanın reddi yolunda verilen kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Dava; davacının kalmakta olduğu davalı idareye bağlı … Yurdunda, 5.1.2002 tarihinde, danışma binasının çatısından düşmesi sonucu sakat kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü 300.000 YTL maddi, 100.000 YTL manevi zararının yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince; kamu hizmetlerinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları zararların, zarar ile eylem arasında nedensellik bağının bulunması halinde idarece tazmin edilmesi gerektiği, olayda, zararın davacının kendi kusurlu hareketi sonucu meydana geldiği sonuç ve kanaatine varıldığı, meydana gelen zararla idare arasında illiyet bağının kurulamadığı, dolayısıyla idarenin tazminle yükümlü tutulmasına hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Danıştay'ın kararında neler ye alıyor?
Anayasanın 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Ayrıca, kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlenilen ödevin ve yürütülen hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendilerine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak yine de resmi yetki, görev ve olanaklarından yararlanarak, yaptıkları eylem ve işledikleri kusurları, idareden ayrılamamaları nedeniyle görevle ilgili olarak işlenen "görev kusuru" niteliğinde hizmet kusurunu oluşturmaktadır.
Böyle bir durumda, zarar gören kişiler, idarenin personeline karşı değil, onları çalıştıran idareye karşı dava açmaları gerekmektedir. Çünkü, Anayasa'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verildikten sonra, 129. maddesinin 5. fıkrasında da; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği hükme bağlanmıştır.
Nitekim, davalı idare savunmasında, olayın oluşunu "davacı, müvekkil Kurum Ankara Bölge Müdürlüğüne bağlı … Yurdunda barınmakta iken; 5.1.2001 tarihinde saat 23.30-24.00 sıralarında, o saatte görevli olmayan yurdun misafirhanesinde kalan yurt yönetim memuru … nöbet odasındaki televizyonun antenini düzeltmek için çatıya çıkmış, antenin karını temizledikten sonra oradan geçmekte olan davacıya bekçinin su getirmesini söylemiş, ancak davacı suyu kendisi getirerek çatıya çıkmış, çatıdan, önce … inerken davacı şaka amacıyla ayaklarıyla kar atmış ve bu sırada çatıdan düşmüştür." şeklinde açıklanmıştır.
Bu durumda, gece saat 23.30 sıralarında çatıya çıkan yurt görevlisinin davacıdan su istemesi, yurtta o saatte görevli olan personelin de davacının çatıya çıkmasına engel olmaması karşısında, olayın oluşumunda müterafik kusur bulunduğunun, davacının kusuru yanında, yurtta gerekli düzenin kurulamaması, görevlilerin ihmal ve kayıtsızlıkları nedeniyle idarenin de hizmet kusuru olduğunun kabulü gerekmektedir.
Sonuç olarak, davacı ile davalı idarenin kusur oranları belirlenip, belirlenecek oran dahilinde olayda hizmet kusuru olan davalı idarenin hukuken sorumlu sayılması gerekirken olayın bütünüyle davacının kusurundan kaynaklandığı kabul edilerek davanın reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır..