DANIŞTAY'DAN KURUMLAR ARASI GEÇİŞLERE İLİŞKİN EZBER BOZAN KARAR
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ahmet Ünlü bugünkü yazısında memurların kurumlar arası geçişlerinde muvafakat vermeme işlemlerinin iptali sonrası yapılacak işlemlere dair Danıştay kararını yazmıştır.
Danıştay'dan kurumlar arası geçişlere ilişkin ezber bozan karar
Kurumlar arası geçişler iki kamu kurumunun karşılıklı muvafakat ı ile yapılmaktadır. Bazen memur un çalıştığı kurumun personel ihtiyacı olmamasına rağmen muvafakat vermemesine sıklıkla karşılaşılmaktadır. Kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olduğu düşünülen muvafakat vermeme işlemleri idari yargıya taşınmaktadır. Acaba yargı mercilerince iptal edilen muvafakat vermeme işlemi sonrasında ilgili kurumlar bu defa da hizmetine ihtiyacım kalmadı diyerek atma yapmazsa ne olacak?
İptal edilen muvafakat vermeme işlemi sonrasında atama yapmak zorunlu mudur?
657 sayılı Kanun'un 74'üncü maddesinde kurumlar arası nakil işlemleri düzenlenmiştir. Buna maddeye göre; Memurların 657 sayılı Kanun'a tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakat ı ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68'inci maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakillerinin mümkün olduğu hüküm altına alınmıştır.
Bu maddeye istinaden bir memur naklen geçmek istediği kamu kurumuna bir dilekçe ile müracaat etmekte ve atama yapacak ilgili kurum ise memurun çalıştığı kurumdan muvafakat talep etmektedir. Memurun çalıştığı kurumun makul bir gerekçe olmadan muvafakat talebini reddetmesi halinde ilgili memur bu işlemi idari yargıya taşıyabilmektedir. Memurun idari yargıdan muvafakat vermeme işlemini iptal ettirmesi halinde idareler 30 gün içerisinde muvafakat vermek zorundadırlar.
Ancak, bazı hallerde yargı kararı ile muvafakat alındıktan sonra değişik saiklerin devreye girmesi ile atama işlemi yapılamamaktadır. Yani muvafakat vermeye yargı kararı ile zorlanan kurumun amiri diğer kurumun amirini arayarak atama işlemi yapmama ricasında bulunabilmekte ve bu rica da çoğu zaman yerine getirilmektedir.
Sonuç olarak yargı kararı ile muvafakat alan memur adeta ortada kalmaktadır. Hem istediği kuruma geçemeyen hem de kurumu ile davalık olan bir kişi konumuna düşmektedir. Bu durumun bir memur açısından ne anlama geldiğini herhalde anlatmaya gerek yoktur.
Muvafakat isteme "atama iradesi" anlamına gelir mi?
Danıştay 2. Dairesi'nin Esas No: 2017/534 Karar No: 2017/8383 sayılı kararında muvafakat vermeme işleminin iptali sonrasında idarelerin yapmakla olduğu hususlara açıklık getirilmiştir.
Bu karara göre dava, Mudanya Kaymakamlığı'nda şoför olarak görev yapan davacının, Mudanya Belediye Başkanlığı'nda münhal bulunan bilgisayar işletmeni kadrosuna atanma istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 22/11/2012 günlü ve 560 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Danıştay Beşinci Dairesi'nin 17/05/2016 günlü ve E:2014/4121, K:2016/3115 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle verilen Bursa 3. İdare Mahkemesi'nin 06/12/2016 günlü ve E:2016/1212, K:2016/1595 sayılı kararıyla; davacı tarafından, münhal bulunan bir bilgisayar işletmeni kadrosuna atanma istemiyle yapılan başvuru üzerine davalı İdarece Mudanya Kaymakamlığı'ndan atamaya esas olarak incelenmek üzere bilgi ve belge istenildiği, ancak, davacının atanmasına muvafakat verilmediği; muvafakat vermeme işleminin yargı kararı ile iptali üzerine, davalı İdarece mevcut kadro ve ihtiyaç durumuna göre atama yapma konusunda takdir yetkisine sahip olduğundan, davacının görevlendirilmesi düşünülen yere, birim içerisinde görevlendirme yapılarak personel ihtiyacının giderildiğinden bahisle atamasının yapılmamasına yönelik tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine hükmedilmiştir.
İdare mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasının istendiği dava dosyasının incelenmesinden, Mudanya Kaymakamlığı emrinde 5. derece şoför kadrosunda görev yapan davacının, Mudanya Belediye Başkanlığı'nda münhal bulunan 3. dereceli Bilgisayar İşletmeni kadrosuna atanma istemiyle başvurduğu, atanması uygun görülerek Belediye Başkanlığı'nın 26/07/2012 günlü ve 400 sayılı yazısı ile kurumundan muvafakat verilmesinin istenildiği, ancak Bursa Valiliği'nin 09/08/2012 günlü ve 10797 sayılı işlemi ile davacıya muvafakat verilmediği, davacının bu işlemin iptali istemiyle açtığı davada, Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 24/12/2012 günlü, E:2012/914, K:2012/1490 sayılı kararıyla, davacıya muvafakat verilmemesine ilişkin işlemin iptaline karar verildiği ancak davalı idarece bu arada geçen sürede, davacının görevlendirilmesi düşünülen yere, birim içerisinde görevlendirme yapılarak bu alandaki personel ihtiyacının giderildiğinden bahisle davacının atanma işlemi yapılmamıştır.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının,muvafakat verilmemesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada Bursa 2. İdare Mahkemesi'nin 24/12/2012 günlü ve E:2012/914, K:2012/1490 sayılı iptal kararının, temyiz edilmeyerek kesinleştiği görülmüştür. Bu durumda, davalı idarenin daha önce davacının atanma talebini kabul ederek muvafakat istemesi karşısında atama konusundaki iradesinin mevcut olduğu, muvafakat verilmemesine ilişkin işlemin ise yargı kararı ile iptal edilmiş olması ve söz konusu kararın kesinleşmesi de göz önüne alındığında, yargı kararı uyarınca işlem tesis edilmesi gerekirken, atanma talebinin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında da hukuki isabet görülmediği için karar bozulmuştur.
Karar, benzer durumda olan memurlar açısından oldukça önemlidir
Görüleceği üzere, verilen karar birçok açıdan memurları rahatlatacak niteliktedir. Çünkü, uygulamada yargı kararında yer alan hususlara çok sıklıkla rastlanılmaktadır. Özellikle idareler muvafakat vermeye yargı kararı ile zorlandıklarını düşünerek ikili ilişkileri devreye sokmakta ve muvafakat isteyen kurumları taleplerinden vazgeçmeye ikna etmektedirler. Bu durum ise idareler karşısında zayıf durumda olan memurları zor durumda bırakma anlamına gelmektedir. Elbette idareler yargı kararları ile takdir haklarını kullanamaz hale getirilmemelidir. Ancak, takdir hakkının da kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında kişisel kaprislere alet edilmemesi gerekir. Bu açıdan bakıldığında Danıştay 2. Dairesi'nin vermiş olduğu bu karar oldukça önemlidir.
Bu karar emsal olabilir mi?
Bu karar, bireysel özellikler taşısa da emsal niteliğinde olabilir. Çünkü, idari yargının bu karar sonrasında benzer kararlar verebileceğini ifade edebiliriz. Ancak, kamu kurumlarının bu karara uymaları zorunlu değildir. Yargı kararlarının zorunlu olarak emsal oluşturması İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı ile olabilmektedir. İBKK, diğer tüm mahkeme kararlarından farklı olarak tüm kamu kurumlarınca ve davaya bakan hakimlerce uyulması ve göz önüne alınması gereken kararlardandır. Dolayısıyla İBKK dışındaki kararlar uyulması zorunlu emsal karar niteliğinde değildir. Ancak, bazı kararlar İBKK olmamasına rağmen istikrar kazandığı için bunlara uyulması idarenin yargı ve avukatlık masrafından kurtulması açısından uygun olacaktır. İdarelerin memurlarıyla sulh içerisinde yaşaması dileklerimizle.