DİN DEĞİŞTİRMEK BOŞANMA SEBEBİ DEĞİLDİR

DİN DEĞİŞTİRMEK BOŞANMA SEBEBİ DEĞİLDİR

TC

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

2014/11841 E.

2014/26353 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
    DAVACI-DAVALI :...
    DAVALI-DAVACI :...
    DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma-Aile Konutu Şerhi Konulması-Nafaka

    Taraflar arasındaki "boşanma" davaları ile kadın tarafından bağımsız olarak açılan "nafaka" davasının birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-davalı (kadın) tarafından, yoksulluk nafakası talebinin reddi ile hüküm altına alınan tazminatların miktarı yönünden, davalı-davacı (koca) tarafından ise kendi davasının reddi, kadının davalarının kabulü, kadın yararına hükmedilen nafakalar ve tazminatlar ile vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 123.60'ar TL. temyiz başvuru harçları peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 22.12.2014 (Pzt.)

    (Muhalif)


    KARŞI OY YAZISI

    Mahkemece, taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak karşılıklı olarak açılan boşama davası sonucunda davacı-davalı (kadın)'ın davasının kabulüne, davalı-davacı (koca)'nın davasının reddine karar verilmiştir. Davalı-davacı (koca) eşinin yehova şahitleri üyesi olduğunu, ortak yaşanılan evin kilise haline geldiğini, bu grubun öğretilerinin öğretildiğini, ibadetlerinin yapıldığını, bir çok erkeğin eve girip çıktığını ileri sürmüştür. Mahkemece de kadının ... üyesi olduğu kabul edilmiş acak bu grubun şiddet içeren bir grup olmadığı ve kimsenin dini inançlarından ötürü bu özgürlükleri açısından kusurlu kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davacı kocanın davasının reddine karar verilmiştir . Hükmü davalı koca temyiz etmiştir.
    Yapılan soruşturma ve toplanan delilerden kadının evlendikten sonra dinini değiştirdiği ... olarak bilinen dini topluluğa katıldığı ve bu topluluğun faaliyetlerinde aktif olarak görev aldığı anlaşılmaktadır. Evlilik, iki karşı cins arasında yasalara uymak şartı ile aile kurmayı, çocuk sahibi olmayı, bu çocuklara belli bir statü sağlamayı ve kültürel, sosyo-ekonomik, psikolojik, biyolojik amaçları hedefleyen bir anlaşma ve dayanışmadır. Her anlaşma ve ortaklıkta olduğu gibi evlilikte de tarafların bir kısım hak ve yükümlülükleri vardır. Evlilikle birlikte taraflar ortak amaçlar için bir kısım bireysel hak ve özgürlüklerinden evlilik birliğinin kurallarına uymak için fedakarlık ederler. Taraflar evlenmekle uymaları gereken diğer kuralların yanında kendi rızaları ile oluşturdukları ve aile dediğimiz küçük topluluğun kurallarına da uymak zorundadırlar. Evlilik birliği, taraflar bu kurallara uyduğu sürece devam eder. Bu zorunluluk, birliği oluşturan bireylerin özellikle Anayasada düzenlenen ve birey olmaktan kaynaklanan temel haklarını ortadan kaldırmaz. Ancak zaman zaman tarafların birey olarak sahip oldukları temel hakları ile aile kurumunun yüklediği yükümlülükler ve uyulması gereken kurallar çatışır. Bu durumda bireyin temel haklarının korunması ve üstün tutulması asıl olandır. Ne varki bu durum diğer eş için evlilik birliğini çekilmez hale getirirse bir boşanma sebebi oluşturur. Örneğin eşler birlikte yaşamak ve birbirlerine yardım etmekle görevlidirler. Hal böyleyken eşlerden birisi seyehat ve yerleşme özgürlüğü çerçevesinde başka bir yerde yaşamak ister ve eşine yardım etmek istemezse diğer eş bu tercih hakkını kullanan eşi bunları yapmaya zorlayamaz. Ancak eşin bu tavrı diğer eş için bir boşanma sebebi oluşturur. Somut olayda da kadın din ve inanç özgürlüğü çerçevesinde evlilik birliği içerisinde dini inancını değiştirmiş...olarak bilinen dini gruba katılmıştır. Dini tercihler insanların kültürünü, yaşam biçimlerini ve amaçlarını etkileyen ve düzenleyen en önemli kurallardandır. Kadın dini inancını değiştirmek suretiyle evlilik birliğinin başında taraflarca bilinen ve karşılıklı olarak kabul edilen yaşam biçimini de diğer eş için çekilmez hale getirecek şekilde değiştirmiştir. Diğer eş bu değişikliğin kendisi açısından evlilik birliğini temelinden sarstığını düşündüğüne göre artık bu evliliği sürdürmesi beklenemez. Bu anlamda taraflar arasında artık ortak bir yaşam biçimi ve dolayısıyla ortak bir amaçta kalmamıştır. Bu sebeple diğer eşin boşanmak istemesi davacı kadının Anayasada düzenlenen din ve inanç özgürlüğüne müdahale olarak nitelendirilemez. Çünkü evlilik birlikteliğinin gerektirdiği hak ve yükümlülükler ile birey olarak sahip olduğu temel hakları arasında bir tercih yapmıştır. Öyleyse koca da dava açmakta haklıdır. Hal böyleyken kocanın da davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Hükmün bu sebeple bozulması ve bozma sebebine göre kadının davası ve fer'ileri yönünden yeniden hüküm kurulması zorunlu hale geldiğinden bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesini düşündüğüm için sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.