DİNİ DEĞERLERE HAKARET İÇEREN İFADELER NEDENİYLE CEZALANDIRILMA

DİNİ DEĞERLERE HAKARET İÇEREN İFADELER NEDENİYLE CEZALANDIRILMA

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET EMRE DÖKER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/486)

 

Karar Tarihi: 19/9/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Yücel ARSLAN

Başvurucu

:

Mehmet Emre DÖKER

Vekilleri

:

Av. Emre Baturay ALTINOK

 

:

Av. Zeynep MAHMUTOĞLU

 

:

Av. Hilal BERBER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir internet sitesinde açıklanan dinî değerlere yönelik sözler nedeniyle verilen kovuşturmanın ertelenmesi kararının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/1/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 1978 doğumlu olup İstanbul’da ikamet etmektedir. Başvurucu -kendi beyanına göre- Boğaziçi Uluslararası Mağara Araştırma Derneği ve Mağaracılık Federasyonu Yönetim Kurulu üyesidir.

10. Mağaracılık Federasyonunun (Federasyon) internet sitesinde başvurucunun ismi 2014-2015 yıllarında Federasyonun Yönetim Kurulu üyesi olarak belirtilmektedir.

11. Başvurucu, 29/6/2005 tarihinde www.eksisozluk.com (Ekşi Sözlük) isimli internet sitesinde “Hz. Muhammed” başlıklı yazıya, "speolog" (Rumence'de mağara araştırmacısı, İngilizce'de ise "speleologist") rumuzuyla bir yorum yazmıştır. Ekşi Sözlük internet sitesi 1999 yılında kurulmuş olup üzerinde her türlü kavram ve konu hakkında kayıtları olan yazarların yorumlarını içeren katılımcı sözlük formatında tasarlanmış olan bir ağ sayfasıdır. Kayıtlı kullanıcıların açılan başlıklara yazdıkları yorumlarla oluşturulmuş olan bu sözlükte, yazarların yazmış oldukları yazılar sözlük kuralları dâhilinde kontrol edilir ve bir yazının uygunsuz bulunması durumunda moderatörler tarafından gönüllü sözlük üyelerinin iş birliği ile silinir. Sitede girilen bilgilerin doğru olması, ansiklopedik olması ya da tarafsız olması gibi zorunluluklar bulunmamaktadır. Bazı başlıkların altında tanım cümleleri hâlinde olan ve web forumlarındaki yazılara benzeyen karşılıklı tartışmalar da yer almaktadır. Kişiler belli sayıda yorum yazdıktan sonra onay verilmesi hâlinde siteye yazar olarak kabul edilirler. Başvurucu da bu sitede yazar olarak aşağıdaki yorumu yapmıştır:

 “"bkz. Mağaracı, Edit: kötülemeden önce bi tıklayıp okuyun yahu, kötü bir sey mi dedik? Nedir bu heyecan, sakin olun canlar, herbiseyi tabulastırmayın hemen, Kendisi benden iyi bir magaracıdır, zira magaracılıkta tecrübe ölçütlerinden biri, magara içinde kalma saatidir, her seyden önce senin benim gibi bir insandır, bu da sanırım kendisinin senelerce anlatmaya çalıştığı bir şeydir, sakalına hırkasına tapanlara duyurulur, bkz. Hira mağarası."

12. Başvurucu, yazdığı yorum içinde “bkz. Mağaracı” şeklinde verilen linke tıklandığında "Mağaracı" başlığıyla açılan sayfaya 24/6/2005 tarihinde aşağıdaki entryyi (girdi/yorum) eklemiştir:

"neşeli insanlar su kenarına gitsinler, eğlenmek isteyen insanlar dağlara çıksınlar, erdemli olmak isteyenler ise mağaralara gitsinler. konfüçyus"

13. Yapılan bir şikâyet üzerine açtığı soruşturma sonucunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılama suçundan cezalandırılması talebiyle 29/7/2013 tarihinde iddianame düzenlemiştir. İddianame, başvurucu dışında aynı sitede yorum yazmış olan birçok süpheliyi de kapsamaktadır. İddianamede başvurucunun ve diğerlerinin yazdığı yazıların ulusal mevuzatta ve uluslararası sözleşmelerde korunan düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde açıklanmış bir eleştiriden ziyade, insan ilişkilerinin gelişmesine yarayan kamusal tartışmaya hiçbir katkıda bulunmayan ve yeryüzünde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun mensubu olduğu üç büyük dinin ortak değerleri olan Allah, peygamber, cennet, cehennem, Kuran, İncil gibi kavramlara yönelik hisleri nedensiz yere incitecek şekilde dinî değerleri aşağılamak kastıyla yazıldığı ve yazıların kamu barışını bozmaya elverişli olduğu belirtilmiştir.

14. Başvurucu hakkındaki dava İstanbul (Kapatılan) Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesinde görülmüştür. Davada aynı internet sitesinde aynı veya farklı başlıklar altında yorum yazan kırk kişi yargılanmıştır.

15. Mahkeme 15/5/2014 tarihinde, başvurucunun internet sitesinde yazdığı yazının tarihinin 31/12/2011 tarihinden önce olması nedeniyle 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre başvurucu hakkındaki kovuşturmanın ertelenmesine karar vermiştir.

16. Başvurucunun karara yaptığı itiraz İstanbul Anadolu 13. Asliye Ceza Mahkemesince 16/7/2014 tarihinde reddedilmiştir. Bu karar başvurucuya 10/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu 9/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" kenar başlıklı 216. maddesinin (3) numaralı fıkrasışöyledir:

"(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

19. 6352 sayılı geçici 1. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:

“(1) 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaataçıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;

...

b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,

...

karar verilir.

(2) Hakkında ... kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi hâlinde, ... düşme kararı verilir. Bu süre zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen ... kovuşturmaya devam olunur.”

B. Uluslararası Hukuk

20. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin(Sözleşme) 9. maddesi, dinî duygulara saygı gösterilmesi hakkını da koruma altına almaktadır (Otto-Preminger Enstitüsü/Avusturya, B. No: 13470/87, 20/9/1994, § 47).

21. AİHM, Sözleşme ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamaların demokratik bir toplum için gereklilik arz edip etmediğini incelerken Sözleşmeci devletlerin belirli bir takdir marjını haiz olduklarını fakat bunun sınırsız olmadığını daha önce pek çok defa belirtmiştir (Wingrove/Birleşik Krallık, B. No: 17419/90, 25/11/1996, § 53). AİHM, dinî kanaatlere yönelik saldırılar bakımından başkalarının haklarının korunması noktasındaki ihtiyaçlarla ilgili bir Avrupa standardının olmadığı tespitini yapmıştır. Bu nedenle devletler ahlak veya din gibi konulardaki samimi kişisel inançlara yönelik saldırılar çerçevesindeki ifade özgürlüğünü düzenleme konusunda daha geniş bir takdir marjına sahiptir. Ancak ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamanın Sözleşme ile uyumu konusunu nihai olarak karara bağlama yetkisi AİHM'indir. AİHM, bu yetkisini davanın koşulları altında müdahalenin demokratik bir toplumda sosyal bir ihtiyaç baskısına karşılık gelip gelmediğini ve izlenen meşru amaçla orantılı olup olmadığını değerlendirmek suretiyle kullanacaktır (Wingrove/Birleşik Krallık, § 58; Otto Preminger Enstitüsü/Avusturya, § 50;Aydın Tatlav/Türkiye, B. No: 50692/99, 2/5/2006, §§ 24, 25).

22. AİHM; ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun vazgeçilmez temel taşlarından, toplumun ilerlemesinin ve bireylerin gelişmesinin temel şartlarından biri olduğunu vurgulamaktadır. Bu bağlamda ifade özgürlüğünün sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen bilgi ve düşünceler için değil aynı zamanda devlet veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şok eden veya rahatsız eden bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu, demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülüğün bunu gerektirdiğini ifade etmektedir (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49). AİHM'e göre, dinî bir çoğunluğa veya azınlığa mensup olduklarına bakılmaksızın dinî inançlarını gösterme özgürlüğünü kullanmayı seçen kişilerin her türlü eleştiriden muaf tutulmayı beklemeleri makul görülemez. Bu kişiler, dinî inançlarının başkalarınca inkârını ve hatta diğer kişilerce kendi inançlarına hasım olan doktrinlerin propagandasının yapılmasını kabul etmek ve hoş görmek durumundadırlar (Otto-Preminger Enstitüsü/Avusturya, § 47).

23. AİHM'e göre bir devlet meşru olarak başkalarının düşünce, vicdan ve dinlerine saygı ile bağdaşmayan -haber ve fikirlerin iletilmesi de dâhil olmak üzere- bazıtutumların cezalandırılmasını amaçlayan tedbirler alınmasını gerekli görebilir (Otto-Preminger Enstitüsü/Avusturya, § 47). İlke olarak derin saygı duyulan dinî hususlara yönelik yakışıksız saldırıların cezalandırılması gerekli görülebilir (İ.A./Türkiye, B. No: 42571/98, 13/9/2005, § 24). Bununla birlikte AİHM, Sözleşme ile getirilen kısıtlamanın ve yapılan müdahalenin olayların koşulları dikkate alındığında sosyal bir ihtiyacı karşılayıp karşılamadığının ve öngörülen meşru amaçla orantılı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini ifade etmiştir (Wingrove, § 53).

24. AİHM; somut başvuruya benzer başvurularda ifade özgürlüğü ile düşünce, vicdan ve dinine uygun bir biçimde saygı gösterilmesini isteme hakkı arasında adil bir denge kurulması gerektiğini belirtmektedir (İ.A./Türkiye, § 27; Otto Preminger Enstitüsü/Avusturya, § 55).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 19/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

26. Başvurucu; Ekşi Sözlük isimli internet sitesinde yaklaşık on yıldır yorum yapan (entry giren) biri olduğunu, profesyonel mağaracılığı aktif olarak sürdürdüğünü ve yorumunda geçen mağaracı ifadesinin dağcı veya yüzücü gibi sportif faaliyet yapan bir kişiyi betimlediğini öne sürmüştür. Yaptığı yorumda yer alan sözlerinin hakaret ya da aşağılama içermediğini belirten başvurucu ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.

27. Başvurucu; anılan sitede binden fazla yorumunun bulunduğunu, hangi eylemi nedeniyle suçlandığının kendisine bildirilmeksizin ifadesinin alındığını, isnat edilen suç ve suç konusu eylemini iddianameden öğrendiğini belirtmiştir. Yine celseler arasında kısa süre tanınmış olması nedeniyle savunma hazırlaması için yeterli süre verilmediğini, yargılamanın çok kısa sürede bitirildiğini ve Mahkemenin hiçbir inceleme ve araştırma yapmaksızın hüküm tesis ettiğini iddia etmiştir.

28.Başvurucu; ilk derece mahkemesi kararında her bir sanığın yaptığı birçok farklı yorum nedeniyle yargılandığını, farklı eylemler için farklı gerekçeler tesis edilmesi gerekirken suçun nasıl oluştuğunun açıklanmadığını öne sürmüştür. Başvurucu, yorumlarının aşağılayıcı niteliği haiz olup olmadığının hiçbir şekilde tartışılmadığını belirterek hem ilk derece mahkemesi kararının hem de itirazın reddine ilişkin kararın gerekçesiz olduğunu ve bu suretle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

29. Bakanlık görüşünde, AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarına yer verilmiş; başvurucunun yorumunun kamusal tartışmaya ne şekilde bir katkı sunduğu konusunda yeterli bir açıklamada bulunmadığına işaret edilerek mağaracı ifadesinin aşağılama gayesiyle yapıldığının çok açık olduğu ifade edilmiştir. Bakanlık tarafından, yapılacak değerlendirmede kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi ve başvurucunun adli siciline herhangi bir sabıka kaydının işlenmemiş olmasının da gözönünde bulundurulması gerektiği ifade edilerek başvurucunun ifade özgürlüğüne müdahale olmadığı ve ifade özgürlüğünün ihlal edilmemesi nedeniyle başvurunun reddedilmesi gerektiği belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü ifade özgürlüğüne ilişkin olduğundan iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 26. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

31. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması, ... kamu düzeni, ... başkalarının şöhret veya haklarının ... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

33. Anayasa Mahkemesi içtihadında, kovuşturmanın ertelenmesi kararlarının ifade özgürlüğüne müdahale teşkil edebileceği kabul edilmiştir (Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, §§ 69-79; Ali Gürbüz ve Hasan Bayar, B. No: 2013/568, 24/6/2015, §§ 46-49; sonraki bir karar için bkz. İrfan Sancı, B. No: 2014/20168, 26/10/2017, §§ 43, 44). Başvuru konusu olayda başvurucu hakkında, internet sitesinde yaptığı yorumlar nedeniyle yapılan yargılamada kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmiştir. Başvurucunun Ekşi Sözlük'ün aktif üyelerinden olduğu nazara alındığında söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapıldığı sonucuna varılmıştır.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

34. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

35. Bu sebeple müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

36. 5237 sayılı Kanun'un 216. maddesi ile 6352 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

37. Anayasa'nın 24. maddesinde yer verilen din ve vicdan özgürlüğü Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini bulan demokratik devletin vazgeçilmez unsurlarındandır. Din ve vicdan özgürlüğünün demokratik toplumun temellerinden biri olmasının kökeninde dinin hem bir dine bağlı olan bireyler tarafından hayatı anlama ve anlamlandırmada başvurdukları temel kaynaklardan biri olması hem de toplumsal yaşamın şekillenmesinde önemli bir işlev görmesi bulunmaktadır (Tuğba Arslan, [GK], B.No: 2014/256, 25/6/2014, §§ 51, 52; İhsan Taş, B. No: 2014/11255, 21/11/2017, § 32). Bu kapsamda devlet, meşru olarak başkalarının din ve vicdan özgürlüğü hakkına saygı ile bağdaşmayan bazı davranışların cezalandırılmasını gerekli görebilir. Devletin başkalarının din ve vicdan özgürlüğüne saygı ile bağdaşmayan saldırılar çerçevesindeki ifade özgürlüğünü düzenleme konusunda belli bir takdir payı vardır.

38. Nitekim 5237 sayılı Kanun'un 216. maddesinin (3) numaralı fıkrasında halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerlerin alenen aşağılanmasını suç olarak düzenlemiş olup bu suçla korunan hukuksal değerlerden birisi de başkalarının din ve vicdan özgürlüğü hakkıdır. Kanun koyucu bu bağlamda ifade özgürlüğünün başkalarının din ve vicdan özgürlüğüne saygı hakkı üzerindeki etkilerini dikkate alarak bu konularda ifade özgürlüğü sınırlarını aşan eleştirilerin cezalandırılmasını öngörmüştür (İhsan Taş, § 34). Bu kapsamda başvurucu hakkındaki yargılamada verilen kovuşturmanın ertelenmesine ilişkin kararın başkalarının haklarının korunması ve kamu düzeninin korunması yönünde meşru amaçlar taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi

39. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. İfade özgürlüğü, kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42-43; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).

 (2) Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması

40. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın 13. maddesinde "demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmama" ve "ölçülülük ilkesine aykırı olmama" biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72;AYM, E.2018/69, K.2018/47, K.T. 3/5/2018, § 15; AYM, E.2017/130, K.2017/165, K.T. 29/11/2017, § 18).

41. İfade özgürlüğü üzerindeki sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51).

42. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında olayın şartları içinde bir denge kurmaktır ( bkz. Bekir Coşkun, § 44, 47, 48; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017,§§ 58, 61, 66).

43. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti halinde orantılılık ilkesi yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir. Kamu gücünü kullanan organların düşüncelerin açıklanmasına ve yayılmasına müdahale ederken ifade özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan korunması gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, §§ 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, §§ 59, 68).

44. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya dazorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.

 (3) İfade Özgürlüğünün Kapsamı

45. Anayasa’nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemiştir. İfade özgürlüğü; siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her türlü ifadeyi kapsamına almaktadır (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 40). Bu itibarla bir siyasetçinin kamuoyuna aktardığı görüşleri başkaları açısından değersiz veya yararsız görülse bile kişilerin subjektif değerlendirmelerinden bağımsız olarak ifade özgürlüğünün korumasındadır (Kemal Kılıçdaroğlu, § 52).

46. Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü kapsamında; dinî inançlar bağlamında meseleye yaklaşıldığında kamusal bir tartışmaya katkı sunma kapasitesi olmaksızın başkaları için temelsiz biçimde yaralayıcı nitelik taşıyan, saldırgan ve yakışıksız ifadelerden kaçınma yükümlülüğü söz konusudur. Bununla birlikte çatışan hakların dengelenmesinde ifadelerin bağlamından kopartılmaksızın ele alınması da dengelemede önemli bir unsurdur.

47. Başvurucunun internet sitesinde yaptığı yorumlar başkalarınca değersiz ya da yararsız görülse bile demokratik toplumun gelişimi için gerekli olan ifade özgürlüğünün koruması altındadır. Bu özgürlüğün başkalarının haklarının korunması kapsamında sınırlanması mümkün olduğundan somut olayda başvurucunun yaptığı yorumlar nedeniyle yargılanarak hakkında kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesinin demokratik toplumda gerekli olup olmadığı hususu ifadelerin içeriği, başvurucunun konumu, bu ifadelerin başkalarının hakları ve kamu düzeni üzerindeki etkisi ve alınan tedbirlerin sosyal bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediği dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

48. Kural olarak demokratik bir toplumda saygı gösterilen dinî inanç ya da sembollere karşı uygun olmayan saldırıların önlenmesi ve hatta gerektiğinde cezalandırılması, alınan tedbirlerin izlenen meşru amaçlarla orantılı olması koşuluyla gerekli görülebilir. Bu konuda derece mahkemelerinin belli bir takdir payı söz konusudur. Ancak bu takdir payı sınırsız olmayıp ifade özgürlüğüne yönelik müdahalelerin ikna edici bir biçimde gerekçelendirilmesi gerekir. Anılan takdir payı, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir (İhsan Taş, § 41).

49. Anayasa Mahkemesinin görevi, bu denetimi yerine getirirken derece mahkemelerinin yerini almak olmayıp söz konusu yargı mercilerinin takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararların Anayasa'nın 26. maddesi açısından doğruluğunu denetlemektir (Eyüp Hanoğlu, B. No: 2015/13431, 23/5/2018, § 41).

 (4) İlkelerin Olaya Uygulanması

50. Başvurucunun yorum yaptığı www.eksisozluk.com isimli sitede "Hz. Muhammed" başlığı altında birçok yorum yapılmıştır. Başvurucu, yorumunun üzerine "bkz. Mağaracı", altına da "bkz. Hira mağarası" şeklinde atıflar eklemiştir. Söz konusu internet sitesi, güncel siyasal, sosyal ve kültürel olaylar ve haberler de dâhil birçok konuda kayıtlı kullanıcılar tarafından farklı rumuzlar altında yorumların yapıldığı popüler bir forum sitesidir. Bu sitede yapılan yorumların altında, üstünde ya da içinde konuyla ilgili kelime ya da kelime grupları verilerek okuyucular forumun ilgili sayfalarına ve yorumlara yönlendirilmektedir. Bu yöntem anılan sitede sıklıkla kullanılmaktadır. Başvurucu da bu sitenin kayıtlı kullanıcısı olarak yorumuna atıf linkleri ekleyerek İslam dininin peygamberi olan Hz. Muhammed hakkında yorum yazmıştır.

51. Başvurucu, yorumunda Hz. Muhammed'in kendisi gibi mağaracı olduğunu belirtmiş; devamında ise Hz. Muhammed’in her şeyden önce insan olduğunu ifade etmiş ve “sakalına ya da hırkasına tapanlara duyurulur” şeklindeki Hz. Muhammed’in sakalı ya da hırkasına kutsallık atfeden kişilere dönük eleştirel bir ifade kullanmıştır. Başvurucunun yorumunda kendisinin mağara araştırmacısı olması ve Hz. Muhammed’in Hira Mağarası'nda inzivaya çekilmesi olgularını analoji (benzeşim) yoluyla yorumladığı anlaşılmaktadır.

52. Başvurucu, mağaracılıktan yola çıkarak Hz. Muhammed’in de kendisi gibi insan olduğunu vurgulamış; tarihte Hz. Muhammed’in mağarada geçirdiği sürenin günümüzde mağaracılıkta kriter alındığını belirterek bu durumu yorumuna dayanak olarak kullanmıştır. Yine yorumunun üstündeki atıf linkine tıklandığında ulaşılan internet sayfasında başvurucunun mağaracılıkla ile ilgili diğer bir yorumu karşımıza çıkmaktadır. Başvurucu, söz konusu diğer yorumunda Konfüçyus'un sözünü paylaşmıştır. Anılan söz neşeli insanlar, eğlenmek isteyen insanlar ve erdemli olmak isteyen insanlar için öneriler içermektedir. Anılan söze göre mağaraya gitmek erdemli olmak isteyenlerce yapılması önerilen bir tavsiyedir.

53. Dikkate alınması gereken bir diğer husus ise başvurucunun Boğaziçi Uluslararası Mağara Araştırma Derneği ve Mağaracılık Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi ve profesyonel mağaracı olmasıdır. Başvurucu, rumuz olarak da mağara araştırmacısı anlamına gelen speolog kelimesini kullanmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun yorumunun içeriği ile uğraş alanının bağlantılı olduğu görülmektedir.

54. Başvurucunun yorumunun başkalarının hakları üzerindeki etkisi değerlendirildiğinde başvurucunun yorumu ile atıf olarak eklediği mağaracı link başlığının ilk bakışta İslam dinine mensup kişiler açısından rahatsız edici bulunmuş olabilir. Bununla birlikte başvurucunun yorumu, içeriği ve bağlamıyla birlikte değerlendirildiğinde İslam peygamberi Hz. Muhammed’e yönelik temelsiz ve yakışıksız ifadeler içerdiği söylenemez.

55. Yukarıda belirtilenler ışığında, kovuşturmanın ertelenmesi kararı ile uzun süredir söz konusu internet sitesinde yorum yazan bir kişi olan başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik üç yıl denetim altına alınması şeklindeki müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyeceğinden müdahalenin demokratik toplum düzeninde gerekli olmadığı kanaatine varılmıştır.

56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Kadir ÖZKAYA bu görüşe katılmamıştır.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

57. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

58. Başvurucu 2.000 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

59. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

60. İfade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul (Kapatılan) Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

61. İfade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.750 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

62. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

63. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA Kadir ÖZKAYA'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA ,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE Kadir ÖZKAYA'nın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul (Kapatılan) Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesine (E. 2013/1305, K. 2014/438) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 6.750 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 226,90 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/9/2018 tarihinde karar verildi.