ECRİMİSİL İSTENEN İLK DÖNEMİN ECRİMİSİL MİKTARI SAPTANARAK, SONRAKİ YILLAR İÇİN ÜFE ARTIŞ ORANI UYGULANARAK HESAP EDİLİR

ECRİMİSİL İSTENEN İLK DÖNEMİN ECRİMİSİL MİKTARI SAPTANARAK, SONRAKİ YILLAR İÇİN ÜFE ARTIŞ ORANI UYGULANARAK HESAP EDİLİR

T.C.

Yargıtay

8. Hukuk Dairesi         

2018/6113 E. 

2018/15598 K.

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Eski Hale Getirme Ve Ecrimisil

    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme yönünden kabulüne, ecrimisil yönünden ise kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
    KARAR
    Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu … ada … parsel sayılı taşınmaza davalının haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın müvekkilinin kullanımını engelleyecek biçimde ticari faaliyetlerinde kullandığı araç ve malzemeleri taşınmaz üzerinde bulundurmak suretiyle müdahalede bulunduğunu belirterek, müdahalesinin önlenmesi ve eski hale getirilmesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile geriye dönük toplam 30.000 TL ecrimisil bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, davalının … ada … parsel sayılı taşınmaza tomruk ve kereste yığarak depo olarak kullanmak suretiyle elatmasının önlenmesi ile eski hale getirilmesine, ecrimisil talebinin kısmen kabulü ile 6.697,00 TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin ise reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, eski hale getirme ve kal isteklerine ilişkindir
    1.Elatmanın önlenmesi ve eski hale getirmeye yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür davalarda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. maddesi ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16.maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil veya tazminatın toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değerinin elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinde öngörüldüğü şekilde işlemlerin yerine getirilerek gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davanın; 30.000 TL ecrimisil bedeli üzerinden harç ödenmek suretiyle açıldığı, mahkemece yapılan keşifte taşınmaz değerinin 70.000 TL olarak saptandığı ancak harç ikmali yapılmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun (temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın) mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve buyurucu nitelikteki 32. maddesinde, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngörmüştür.
    Hal böyle olunca, öncelikle davada ileri sürülen isteklerden elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme istekleri ile ilgili olarak keşfen saptanan toplam dava değeri 100.000 TL üzerinden yargılama sırasında eksik harcın tamamlanması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulması doğru değildir.
    2. Ecrimisile yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere; ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır.
    Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.02.2004 günlü ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
    25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
    Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve 6100 sayılı HMK’nin 266. vd. maddelerine uygun olmalıdır.
    Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
    Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
    İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
    Somut olaya gelince, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda ecrimisil hesaplama yönteminin usulüne uygun olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
    Şöyle ki; ecrimisil istenen ilk dönemin ecrimisil miktarı saptanarak, sonraki yıllar için ise ÜFE artış oranı uygulanmak suretiyle takip eden dönemler için ecrimisil miktarının hesap edilmesi gerekirken; son dönemin ecrimisil miktarı saptanarak, geriye doğru ÜFE oranı uygulanmak suretiyle ecrimisil hesap edilmiştir.
    Hâl böyle olunca, yukarıda belirlenen ilkeler ve açıklanan olgular çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılması ve buna göre belirlenecek ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, bu hususların göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenle kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nin 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 12.09.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.