ERKEK, KADINI KÖYDE YAŞAMAYA ZORLAYAMAZ
T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2020/2561 E.
2020/3634 K.
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek erkeğin davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş, ilk derece mahkemesinin bu kararına karşı davalı kadın tarafından tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesince yapılan yargılama sonucunda kadının tüm istinaf taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı kadın tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Davalı kadının süresinde verdiği cevap dilekçesinde belirttiği 11.12.2017 tarihinde açtığı ve kesinleşen bağımsız tedbir nafakası davasında "Tarafların 1993 yılında evlendikleri, ortak üç çocuklarının olduğu, erkeğin din görevlisi olması nedeni ile uzun yıllar köyde yaşadıkları, erkeğin Konya Merkez'e bağlı bir köye tayininin çıkması üzerine, kadının Konya Merkez'de bulunan eve yerleştiği ve bundan sonra köye gitmek istemediği, erkeğin de kadının ailesini bahane ederek Konya Merkez'de bulunan müşterek konuta gelmeyi reddedip kadın ve ihtiyaçları ile ilgilenmediği, kadının uzun yıllardan sonra köyde yaşamak istememesinin makul olduğu, erkeğin görev yerine günübirlik gidip gelme imkanı varken kadını köyde yaşamaya zorlamasının haklı bir gerekçesinin olmadığı, dolayısıyla kadının nafaka talebinde haklı olduğu" gerekçesi ile nafakaya hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece, davalı kadının boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle erkeğin davasının kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davalı kadına yüklenen “Eşini eve almadığı" vakıası tanık Muhammed'in beyanınında geçmekte olup, tarafların ortak çocuğu olan davacı tanığı Muhammed'in davalı ile aralarındaki husumet nedeniyle ifadesine itibar edilemeyeceği, çocuklarına "Sizi bu evden atacağım, çıkaracağım" dediği, evin kilidini habersiz değiştirdiği ve Konya Merkezde bulunan eşyaları habersiz olarak alıp götürdüğü” vakıalarına erkeğin dava dilekçesinde dayanmadığı, "Davalı kadının köyde yaşamak istemediği, bu şekilde kadının birlik görevlerini yerine getirmediği" vakıasının ise, yukarıda 2. paragrafta anlatılan kadının açtığı ve kesinleşin bağımsız tedbir nafakası davasında kadına kusur olarak yüklenilmediği de dikkate alındığında, davalı kadına yüklenebilecek başkaca da kusurlu davranışın bulunmadığı, davacı erkeğin eşi ve evin ihtiyaçlarıyla ilgilenmediği, kadını köyde yaşamaya zorladığı ve kadının yaşadığı Konya'daki evi kadından habersiz sattığı, bu haliyle erkeğin tamamen kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece davacı erkeğin davasının reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.14.09.2020