EŞLERDEN BİRİNİN BORCUNDAN DOLAYI AİLE KONUTUNUN HACZEDİLMESİ AİLE HAYATINA SAYGI HAKKININ İHLALİNİ OLUŞTURUR

EŞLERDEN BİRİNİN BORCUNDAN DOLAYI AİLE KONUTUNUN HACZEDİLMESİ AİLE HAYATINA SAYGI HAKKININ İHLALİNİ OLUŞTURUR

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 GENEL KURUL KARAR

EMİNE GÖKSEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/10454)

Karar Tarihi: 12/12/2019

R.G. Tarih ve Sayı: 8/4/2020-31093

Olaylar

Başvurucu; eşinin borcu nedeniyle haczedilen ve aile konutu şerhi konulan taşınmazın üzerindeki haczin meskeniyet iddiasına dayanmak suretiyle kaldırılması için İcra Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) başvurmuştur. Mahkeme aktif dava ehliyetsizliği nedeniyle şikâyetin reddine karar vermiştir. Karar Yargıtay tarafından onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi de reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, eşinin borcundan dolayı aile konutunun haczedilemeyeceğine ilişkin yaptığı itirazın aktif dava ehliyeti olmadığı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesinde borçlunun “hâline münasip” evinin haczedilemeyeceği kuralıyla barınma hakkına üstünlük tanınmıştır. Diğer yandan Medeni Kanun’un 194. maddesinde yer alan aile konutuna ilişkin düzenlemeler de aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerdendir.

Bu durumda hacze konu meskenin aynı zamanda aile konutu olması hâlinde Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde öngörülen aile hayatına saygı hakkına yönelik güvenceler de devreye girer. Bu nedenle haczedilen evin aile konutu olduğu durumlarda “hâline münasip ev” kavramı sadece borçlunun değil borçlunun ve ailesinin sosyal ve ekonomik durumuna uygun olan konut biçiminde anlaşılmalıdır. 

Anayasa'nın aile konutuyla ilgili olarak devlete yüklediği pozitif yükümlülükler mülkiyet hakkından bağımsızdır. Aile konutunun maliki olmayan eşin koruyucu yetkileri kullanmasının engellenmesi bu yükümlülüklerin ihlali sonucunu doğurabilir. Aile konutunun haczedilmesine karşı borçlunun eşinin de yargı yoluna gitmekte hukuki yararının olduğu değerlendirildiğinde aile konutu güvencesinden kaynaklanan haklarını ileri sürebilme ve bunları yargı mercilerinde tartıştırabilme imkânına sahip olması gerekir.

Somut olayda yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporunda ilgili taşınmazın başvurucunun eşi ve kızı ile birlikte yaşadığı hâline münasip bir ev olduğu tespitine yer verilmiştir. Başvurucunun meskeniyet iddiasına dayalı haczedilemezlik şikâyeti ise Mahkeme tarafından dava ehliyeti yokluğuyla reddedilmiştir. Bu nedenle başvurucunun, aile konutuna ilişkin Anayasa’daki güvencelerin gözetilmediği iddialarını öne sürme imkânı ortadan kaldırılmıştır.

Yargılama bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde, taşınmazın üzerine konulan hacizden doğrudan etkilenecek başvurucunun aile konutuna ilişkin güvencelerden yararlanarak meskeniyet iddiasıyla dava açabileceği, dolayısıyla mahkemenin dava ehliyetine ilişkin daraltıcı yorumunun Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvencelere uygun olmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.