GEÇ ATAMASI YAPILAN VERGİ MÜFETTİŞLERİNİN TAZMİNAT DAVALARINA İLİŞKİN ÖNEMLİ KARAR
T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
2022/50 E.
2022/66 K.
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ KARARLARI ARASINDAKİ AYKIRILIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİ HAKKINDA KARAR
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulunun 07/06/2022 tarih ve E:2022/36, K:2022/36 sayılı kararıyla;
Bakanlığı vekili Av tarafından, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 11/02/2022 tarih ve E:2021/5319, K:2022/368 sayılı kararı ile İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 24/02/2021 tarih ve E:2021/53, K:2021/348 sayılı kararı arasındaki aykırılığın giderilmesinin istenilmesi nedeniyle,
"Aykırılığın, davanın reddi yolundaki İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi kararı doğrultusunda giderilmesi gerektiği" görüşüyle, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'un 3/C maddesinin 5. fıkrası uyarınca karar verilmesi için dosyanın Danıştaya gönderilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakimi 'un açıklamaları dinlendikten sonra konu ile ilgili kararlar ve yasal düzenlemeler incelenerek gereği görüşüldü:
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulu tarafından yapılan başvuru, vergi müfettiş yardımcısı olarak görev yapan davacıların, vergi müfettişi kadrosuna atanma istemiyle yaptıkları başvuruların reddine ilişkin işlemlere karşı açtıkları davalar neticesinde lehlerine verilen kararların otuz gün içerisinde uygulanmaması nedeniyle açtıkları manevi tazminat davalarında verilen kararlar arasındaki aykırılığın giderilmesi istemine ilişkindir.
İdari yargı kararlarının idarece uygulanma zorunluluğu ve yargı kararlarının uygulanmamasından kaynaklanan manevi tazminat davaları ile ilgili genel değerlendirme;
Anayasa'nın 138. maddesinin son fıkrasında, "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." hükmüne; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinin 1. fıkrasında, "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez." hükmüne; 3. fıkrasında, "Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir." hükmüne; 4. fıkrasında ise, "Mahkeme kararlarının süresi içinde kamu görevlilerince yerine getirilmemesi halinde tazminat davası ancak ilgili idare aleyhine açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükümler çerçevesinde; idarenin, maddi ve hukuki koşullarına göre uygulanabilir nitelikteki bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamak zorunda olduğu anlaşılmakta; dolayısıyla, idarenin bu nitelikteki bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan kaçınmasının ağır hizmet kusuru oluşturacağı, hizmet kusuru nedeniyle kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmenin ve bu nedenle duyduğu her türlü sıkıntı ve üzüntüden kaynaklanan manevi zararın giderilmesi gerekmektedir.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun yargı kararının uygulanmaması nedeniyle açılan tazminat davasının reddi yönünde verilen ısrar kararının bozulmasına ilişkin 22/04/2014 tarih ve E:2011/1088, K:2014/1787 sayılı kararında:
"Anayasada ve Yasada yer alan emredici kurallar karşısında idarenin, maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan kaçınmasının, 'ağır hizmet kusuru' oluşturacağı, idari işlemin tarafı olan kişinin hizmet kusuru nedeniyle duyduğu her türlü sıkıntı ve üzüntüden kaynaklanan manevi zararının giderilmesinin gerektiği,
İncelenen olayda; davacının 2006 yılı sicil raporunun 'orta' olarak düzenlenmesine ilişkin işlemin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine, aynı yıl sicil raporunun yine aynı başarı düzeyine karşılık gelecek not seviyesinde (71 notla yine orta olarak) düzenlendiği, ayrıca davacının hakkındaki soruşturma ve iddiaların sadece bununla ilgili sicil hanelerinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerektiği yönündeki iptal kararının gerekçesinin dikkate alınmadığı ve yeniden düzenlenen 2006 yılı sicil raporunda hakkındaki soruşturma ve iddialarla ilgili olmayan sicil hanelerinin aynı şekilde olumsuz değerlendirildiği ve bunun sonucunda davacının 2006 yılı sicilinin yine 71 notla orta olarak düzenlendiği,
Belirtilen durum karşısında, idarenin mevcut Anayasal ve yasal hükümleri gözardı etmek suretiyle yargı kararının uygulanmaması kastı ile hareket ettiği ve bunun sonucunda davacının manevi olarak zarara uğradığının kabul edilmesi gerektiği,
Bu itibarla; olayda manevi tazminat ödenmesini gerektirecek koşullar oluştuğundan, davacı hakkındaki yargı kararını uygulamadığı saptanan davalı idarenin, olaydaki kusurunun niteliği ve ağırlığının dikkate alınarak Mahkemece takdir edilecek miktarda manevi tazminatın davacıya ödenmesine hükmedilmesinin gerektiği"ne karar verilmiştir.
Yukarıda yer alan açıklamalar ve emsal Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararında da belirtildiği üzere, yargı kararlarının aynen ve gecikmeksizin uygulanmasının zorunlu olduğunda tartışma bulunmamaktadır. Ancak, yargı kararlarının nasıl uygulanacağı konusunda zaman zaman sorunlarla karşılaşılmakta, fiili ve hukuki imkansızlık, davacının kusurundan kaynaklanan sebepler, idarenin yargı kararını uygulama iradesinin tek başına yeterli olmaması, idari işlemin tesisi için zorunlu olan prosedüre ilişkin sürecin otuz günlük süreyi aşması gibi bu ayrıksı durumlar, doktrin ve yargı içtihatlarında kararın gerekçesi ve işlemin niteliği dikkate alınarak ayrı ayrı değerlendirilmektedir.
Aykırılığa konu uyuşmazlıklar açısından önem arz ettiğinden yargı kararlarının uygulanmasında idari işlemin tesisi için zorunlu olan otuz günlük sürenin aşılması durumunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinde yargı kararlarının uygulanması için otuz günlük bir süre öngörülmüş ise de, mahkeme kararının uygulanması için idari işlemin belli bir prosedüre tabi olması ve bu prosedürün de otuz günlük süreyi aşması gibi durumlarda işlemin makul bir sürede tamamlanması şartıyla yargı kararının uygulanmış kabul edileceği doktrin ve yargı içtihatlarıyla kabul edilmektedir.
Nitekim, Danıştay Beşinci Dairesinin 09/02/2000 tarih ve E:1997/1268, K:2000/434 sayılı kararında, "Olayda; Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu kararı üzerine davacının bakan onayı ile, ...vali yardımcılığına iade edildiği ve karar gerekçesinde yer alan ve durumuna uygun bir göreve; kararname hazırlanması için gerekli aşamalar geçirilerek makul sürede atandığı anlaşılmış olup; bu durum karşısında idarenin yargı kararlarını uygulamayarak davacının manevi tazminata konu olabilecek şekilde elem ve ızdırap duymasına yol açan bir eyleminin bulunmadığı" yönünde karar verilmiştir. (Danıştay Dergisi, Sayı:104'de yayımlanmıştır.)
Öte yandan, bir idari işlemin tesisi için gerekli prosedürün ne olduğunun, bu prosedürün tamamlanması için gereken makul sürenin ne kadar olacağının ise her bir somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu genel değerlendirmelerden sonra, aykırılık konusu olay incelendiğinde;
2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun'a 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun ile eklenen 3/C maddesinin 4. fıkrasının (c) bendinde, "Benzer olaylarda, bölge idare mahkemesi dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında veya farklı bölge idare mahkemeleri dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında aykırılık veya uyuşmazlık bulunması halinde; resen veya ilgili bölge idare mahkemesi dairelerinin ya da istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların bu aykırılığın veya uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, istemin uygun görülmesi halinde kendi görüşlerini de ekleyerek Danıştaydan bu konuda karar verilmesini istemek" bölge idare mahkemesi başkanlar kurulunun görevleri arasında sayılmış; aynı Kanun maddesinin, 17/10/2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile değişik 5. fıkrasında ise, 4. fıkranın (c) bendine göre yapılacak istemlerin, konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kuruluna iletileceği; ilgili dava daireleri kurulunca üç ay içinde karar verileceği; aykırılık veya uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin olarak bu fıkra uyarınca verilen kararların kesin olduğu kurala bağlanmıştır.
Anılan maddenin gerekçesinde de, bölge idare mahkemesi dairelerinin benzer konularda birbiriyle çelişen kararlar vermesini önlemek amacıyla bu tür kararların Danıştay Başkanlığına gönderilmesinin sağlanması konusunda bölge idare mahkemesi başkanlar kurulunun görevlendirildiği belirtilmiştir.
2576 sayılı Kanun'un 3/C maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, bölge idare mahkemesi başkanlar kurulunun Danıştay'dan aykırılığın giderilmesi başvurusunda bulunabilmesi koşullarından birisi, başvuruya konu bölge idare mahkemesi idari dava dairesi kararlarının benzer olaylara ilişkin olmasıdır.
Konusu farklı olan ve farklı hukuki irdeleme ve incelemeye tabi tutularak çözümlenecek olan davaların, yukarıda metnine yer verilen Kanun hükmünde belirtilen "benzer olay" kapsamında değerlendirilebilmesine hukuken olanak bulunmadığından, bu mahiyetteki davalarda bölge idare mahkemesi dairelerince verilen kararlar arasında aykırılık bulunduğundan bahisle aykırılığın giderilmesi de hukuken mümkün değildir.
Başvuruya konu aykırılığın giderilmesi istenilen İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 24/02/2021 tarih ve E:2021/53, K:2021/348 sayılı kararına ilişkin uyuşmazlıkta, davacının, vergi müfettişi kadrosuna atanması isteminin reddine ilişkin işleme karşı açtığı davada, Danıştay İkinci Dairesince yürütmenin durdurulması yolunda verilen 04/12/2018 tarih ve E:2020/16 sayılı kararın davalı idareye 02/03/2020 tarihinde tebliğ edildiği; bilahare davacı tarafından anılan kararın otuz gün içerisinde uygulanmadığından bahisle 12.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı; kararın idareye tebliğ tarihinden itibaren yaklaşık on beş ay sonra 23/06/2021 tarih ve 31520 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 22/06/2021 tarih ve 2021/269 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile de davacının vergi müfettişi olarak atandığı anlaşılmaktadır.
Bu karar ile aykırılık oluşturduğu ileri sürülen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 11/02/2022 tarih ve E:2021/5319, K:2022/368 sayılı kararına konu uyuşmazlıkta ise, davacının, vergi müfettişi kadrosuna atanması ve parasal haklarının tazmini isteminin reddine ilişkin işleme karşı açtığı davada, Ankara 2. İdare Mahkemesince dava konusu işlemin iptali, yoksun kaldığı parasal hakların idareye başvurduğu 29/06/2020 tarihinden itibaren hesaplanarak bu tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi yolunda verilen 11/03/2021 tarih ve E:2020/1780, K:2021/407 sayılı kararın davalı idareye 26/03/2021 tarihinde tebliğ edildiği; bilahare anılan kararın otuz gün içerisinde uygulanmadığından bahisle 15.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı; kararın davalı idareye tebliğ edildiği tarihten yaklaşık üç ay sonra 23/06/2021 ve tarih 31520 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 22/06/2021 tarih ve 2021/269 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile davacının vergi müfettişi olarak atandığı görülmektedir.
Somut olaylarda, davacılar bakımından yargı kararının uygulanması noktasındaki prosedürlerin, örneğin güvenlik soruşturmasına ilişkin sürecin her bir kişi bakımından farklılık oluşturabileceği, ayrıca kararların gereğinin yerine getirilme süreleri farklı olduğundan, makul sürenin de ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği hususları göz önüne alındığında, her uyuşmazlığın ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulunca, aykırılığın giderilmesi istemine konu edilmek istenilen davaların benzer olaylara ilişkin olduğundan bahisle söz konusu başvuru yapılmış ise de, başvuruda bahsi geçen uyuşmazlıklara konu davalarda İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince karara bağlanan uyuşmazlıkta yargı kararının davalı idareye tebliği ve davacının vergi müfettişi kadrosuna atandığı tarih ile Ankara Bölge idare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince karara bağlanan uyuşmazlıktaki yargı kararının davalı idareye tebliği ve davacının vergi müfettişi kadrosuna atandığı tarihler davacıların durumlarına göre farklılık arz ettiğinden ve her iki uyuşmazlıkta davacılarla ilgili süreçlerin farklı olması sebebiyle bu süreçler için yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerektiğinden, sözü edilen uyuşmazlıkların Kanun'un öngördüğü "benzer olay" olarak kabul edilebilmesine olanak bulunmadığından, Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairelerince verilen kararlar arasındaki aykırılığın 2576 sayılı Kanun'un 3/C maddesi kapsamında giderilmesi hukuken mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle; 2576 sayılı Kanun'un 3/C maddesinin 4. fıkrasının (c) bendi kapsamında bulunmayan aykırılığın giderilmesi isteminin REDDİNE, kesin olarak 19/10/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.