HACİZ ESNASINDA BORÇLU ŞİRKET ADINA BİRÇOK EVRAKIN BULUNMASI MÜLKİYET KARİNESİNİN BORÇLU YARARINA OLDUĞU VE İSPAT YÜKÜNÜN BORÇLU ŞİRKETTE OLDUĞUNU GÖSTERMEKTEDİR
T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi
2013/23933 E.
2015/12458 K.
MAHKEMESİ : İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı 3. kişi Şirket temsilcisi, 03.10.2012 tarihinde haczedilen menkullerin davacıya ait olduğunu, dava konusu ürünlerin üretimi ve satışı için Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’ndan lisans almak gerektiğini, müvekkili Şirketin Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’ndan kimyevi ve organik ürünlerin ithalatı, üretimi ve satışı için 16.06.2010 tarihinde lisans aldığını, dosya borçlusu… ……. …i’nin ise üretim, ithalat ve satış için bu belgelere sahip olmadığını, haczedilen ürünlerin, “………. cad no…..” adresinde kiralamış oldukları fabrikada haczedildiğini, haczedilen malların borçlu Şirket ile bir ilgisinin bulunmadığını iddia ederek istihkak iddiasının kabulü ile haczedilen menkuller üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, haczedilen malların borçlu şirkete ait olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı borçlu vekili, haczedilen ürünlerin müvekkili şirket ile bir ilgisinin bulunmadığını, açılan davaya bir diyeceklerinin olmadığını beyan etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; istihkak iddiasında bulunan şirket ile borçlu şirketin defter ve belgeleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, her iki şirketin aralarında fiili ve organik bir bağlantı bulunduğuna dair herhangi bir delile ulaşılamadığı, borçlu şirket ile davacı 3. kişi Şirket yetkililerinin kardeş olması ve aynı konuda ticari faaliyette bulunmalarının tek başına başka delillerle desteklenmeksizin aralarında muvazaalı bir ilişki bulunduğunu ispat etmeye yeterli olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile menkuller üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, 3.kişinin İİK’nun 96 vd. maddelerine dayalı istihkak davasına ilişkindir.
03.10.2012 tarihinde Organize Sanayi Bölgesinde, bir depoda yapılan haciz sırasında bulunan ve haciz tutanağına da yansıyan, tutanak ekinde yer alan, borçlu şirketin ticaret unvanının yazılı olduğu, …. …. ait etiket,……. ait irsaliyeli fatura, banka hesap ekstresi, ürün takip formu, Çevre Bakanlığı’nda düzenlenen tutanak, ambar çıktı belgesi, noterde düzenlenen araç satış sözleşmesi, borçlu firmaya ait mahsup fişi ve demirbaş listesi, üretim stok fişi gibi belgelere, davalı alacaklı vekili, 05.11.2012 tarihli cevap
dilekçesiyle delil olarak dayanmış ve bu belgelerin yargılamada dikkate alınmasını ve değerlendirilmesini talep etmiş, Mahkemece, bu evraklar üzerindeki adreslerin haciz mahalli ile uyarlı olmadığı gerekçesiyle dikkate alınmadığı görülmüştür. Ancak anılan evrakların haciz mahallinde bulunmasının geçerli nedeni de davacı şirket ve borçlu şirketçe ortaya konulmuş değildir. Bu doğrultuda, haciz esnasında borçlu şirket adına birçok evrakın bulunması mülkiyet karinesi ve ispat yükünün hangi taraf üzerinde bulunduğunun belirlenmesinde de önemli olup, somut olayda, İİK’nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü gerekir. İspat yükü altında olan davacı 3.kişi karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahiptir. Davacı 3. kişi ise delil olarak takip dosyaları içeriklerine, Tarım Bakanlığı’nca verilen gübre lisansı ve gübre tescil belgelerine, davacıya ait vergi levhasına, kira sözleşmesine dayanmaktadır. Ancak, davacının dayandığı her zaman düzenlenmesi mümkün olan vergi levhası ve adi şekilde düzenlenmiş kira sözleşmesi, karinenin aksini ispata yeterli değildir. Ayrıca, Tarım Bakanlığı’nca verilen gübre lisansı ve gübre tescil belgeleri de talep eden kişinin beyanına göre düzenlenmiş belgelerden olup, istihkak davalarında güçlü delil teşkil etmezler.
03.10.2012 tarihli haciz tutanağında, haciz yapılan yerin fiziki koşullarıyla ilgili olarak, hacizli malların boş bir depoda, herhangi bir özel koşul oluşturulmayarak üst üste ve yanyana fabrika deposunda istiflendiğine dair tespit bulunmaktadır. Haczedilen menkullerin çinko tuzu, mangan tuzu, deniz yosunu gibi menkuller olduğu da dikkate alındığında, mahcuzların ilgili depoya götürülmesinin, alacaklılardan mal kaçırma gayretinin bir parçası olduğunun kabulü gerekir. Öte yandan;
Dosya içerisinde bulunan ticaret sicil bilgileri ve SGK kayıtlarına göre; 08.10.2010 tarihinden 08.10.2020 tarihine kadar borçlu ……. …’nin yetkilisinin… … olduğu, bu kişinin 10.09.2012 tarihine kadar da davacı 3. kişi Şirkette çalıştığı görülmektedir. İlaveten, takip dosyasına 18.09.2012 tarihinde davacı Şirket adına beyan dilekçesi ve vekaletname sunan Av. ……….’in dava dosyasında davalı borçlunun da vekili olduğu anlaşılmaktadır. Kaldi ki davacı Şirket yetkilisi…….. ile davalı borçlu Şirket yetkilisi ….. kardeş olup, bu husus da taraflar arasındaki organik bağ olgusunu kuvvetlendirmektedir.
Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak davanın redddine karar verilmesi gerekirken, oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün İİK’nun 366. ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 175,80 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden iadesine 04.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.