HACİZ MÜZEKKERESİNİN BANKAYA TEBLİĞ EDİLDİĞİ TARİH BELİRLENEREK, SÖZ KONUSU TARİH İTİBARI İLE BANKAYA OLAN BORCUN VARLIĞINI KORUYUP KORUMADIĞI, BORÇ VAR İSE NE KADAR OLDUĞU, BANKANIN HERHANGİ BİR RİSKİNİN OLUP OLMADIĞI, VARSA MİKTARININ BELİRLENMESİ GEREKİR
T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi
2018/14018 E.
2020/1239 K.
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı alacaklı vekili, borçlu şirketin üçüncü kişi Banka nezdindeki hesapları üzerine haciz ve bloke konulması için tezkere gönderildiğini, tüm hesaplar üzerine haciz uygulandığını, üçüncü kişi Bankanın borçluya ait para üzerinde rehin hakları bulunduğundan bahisle istihkak iddiasında bulunduğunu, üçüncü kişi Bankanın borçlunun hesaplarında bulunan mevduata rehin hakkı olduğundan dolayı el koymasının bankacılık mevzuatına ve kamu düzenine aykırılık oluşturduğunu ileri sürerek, üçüncü kişi Bankanın istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı üçüncü kişi Banka vekili, müvekkili Banka ile borçlu şirket arasında yapılan genel kredi sözleşmesi gereğince Bankanın borçlunun hak ve alacakları üzerinde rehin, takas ve mahsup hakkı bulunduğunu, müvekkili Bankanın takip borçlusuna verdiği ancak karşılıksız kalan çekler ile Bankanın yasal sorumluluk miktarı kadar riski bulunduğunu, borçlu şirkete ait yasal sorumluluk tutarı, ödenen-ödenecek olan çeklerin dökümü ile Bankanın yasal sorumluluktan kaynaklanan riskinin tespiti gerektiğini bildirerek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; istihkak iddiasının bankanın kendi müşterilerini korumak amacıyla yapılmış mücerret bir iddia olup, Banka hesabı üzerinde istihkak iddia eden Banka tarafından takip borçlusu ile ilgili herhangi bir kısıtlama getirilmediği gerekçesiyle davalı Bankanın istihkak iddiasının reddine; yasal şartları oluşmadığından tazminat talebinin reddine karar verilmiş kararın davalı tarafça temyizi üzerine Dairemizin 27.03.2017 tarihli ve 2015/5381 E. 2017/4426 K. sayılı ilamı ile; “Temyize konu dava dosyasında, davalı 3. kişi vekili, 02.10.2014 tarihli cevap dilekçesi içeriğinde takip borçlusuyla yapılan Genel Kredi Sözleşmesine ve yine borçlu şirketle imzalanan “Nakit Teminat için Bloke ve Rehin Talimat Mektubu” na dayanmıştır. Ancak temyize konu kararın verildiği 13.01.2015 tarihli ilk celsede ise cevap dilekçesinde belirtilmesine rağmen davalının dayandığı delilleri ibrazı için kendisine süre verilmediği ve HMK’nin 140/5 maddesinin dava konusu olayda uygulanmadığı görülmüştür. Bu sebeple, Mahkemece yapılması gereken iş, davalının cevap dilekçesinde dayandığı delilleri sunması için davalıya süre ve imkan verilmesi, davalı tarafından, dayanılan bilgi ve belgelerin sunulması durumunda öncelikle üçüncü kişi Bankadan, davalı borçlu Şirket ile Banka arasında imzalanan sözleşmelere ilişkin ödeme planının ve varsa tahsilât makbuzlarının getirtilip, haciz müzekkeresinin davalı Bankaya tebliğ edildiği tarih itibarı ile Bankaya olan borcun varlığını koruyup korumadığı, borç var ise ne kadar olduğu, Bankanın herhangi bir riskinin olup olmadığı, varsa miktarının belirlenmesi, dosyadaki diğer deliller gözetilerek Banka hesap işleri konusunda uzman bilirkişi heyetinden ayrıntılı rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Mahkemece eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde karar verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda; haciz müzekkeresinin davalı Bankaya tebliğ edildiği tarih itibarı ile Bankaya olan borcun varlığını koruyup korumadığı, borç var ise ne kadar olduğu, bankanın herhangi bir riskinin olup olmadığı, varsa miktarının belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, alınan bilirkişi raporu dayanak alınarak davanın reddine karar verilmiş, karar davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nın 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Mahkemece; bozma sonrasında alınan bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiş ise de, bozma gerekleri yerine getirilmemiş olup, dayanılan bilirkişi raporu ile yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye elverişli değildir.
Davalı üçüncü kişi Banka ve takip borçlusu arasında, Genel Kredi Sözleşmesi ve Nakit Teminat İçin Bloke ve Rehin Talimat Mektubu imzalanmış olup, söz konusu teminat mektubu ile, banka nezdindeki …tüm hesaplarda mevcut alacak bakiyesi ile hesaplarına gelecek tüm bedellerin 52.250 TL kısmına tekabül eden tutarı bankalarına karşı doğmuş/doğacak, vadesi gelmiş/gelecek tüm borç ve yükümlülüklerinin teminatı olmak üzere Bankaya rehnettiği, rehin ve bloke edilen bu parayı irat kaydederek doğmuş ve doğabilecek alacaklarına mahsup etmeye yetkili olduğu kabul edilerek sözleşme imzalanmıştır.
Davalı üçüncü kişinin dayandığı rehin ve hapis hakkının anılan sözleşmenin imzalandığı tarihte doğduğunun kabulü gerekir.
Nitekim, TMK’nin 881. maddesinde: “Halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir…” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre; anılan düzenleme alacak rehnine kıyasen uygulandığında, ileride doğacak alacakların da rehnedilebileceği sonucuna varılabilir.
Bankanın üçüncü kişi sıfatı ile istihkak iddiasında bulunabilmesi için haciz müzekkeresinin davalı Bankaya tebliğ edildiği tarih itibarı ile Bankaya olan borcun varlığını koruması ve Bankanın herhangi bir riskinin bulunması durumunda bu miktarlar ile sınırlı olmak üzere üçüncü kişi Bankanın dava konusu hesaplar üzerinde rehin ve hapis hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir.
Buna göre, Mahkemece öncelikle haciz müzekkeresinin davalı Bankaya tebliğ edildiği tarih belirlenerek, söz konusu tarih itibarı ile Bankaya olan borcun varlığını koruyup korumadığı, borç var ise ne kadar olduğu, Bankanın herhangi bir riskinin olup olmadığı, varsa miktarının belirlenmesi gerekir. Aynı şekilde Bankanın, çekle işleyecek hesap açarken ve çek karnesi verirken gerekli basiret ve itinayı göstermek zorunda olduğu da gözetilerek, rehin hakkını karşılıksız kalan çekler ve ibraz edilmeyen çekler ile ilgili olarak ileri sürebileceğinin kabulü mümkün olduğundan, haciz tarihi itibarı ile tamamen ya da kısmen karşılıksız kalan çeklerden doğan yasal sorumluluk miktarı ile henüz muhatap Bankaya ibraz edilmeyen çek yapraklarından kaynaklanan risk miktarı toplamının hesaplanması, bu doğrultuda çek karnesi verilirken teminat istenip istenmediği, çek yapraklarının geri istenip istenmediği, haciz tarihinde kaç tane çekin ibraz edilmiş olduğu, bu tarihten sonra karşılıksız çek ödemesi olup olmadığı hususlarını da içerir şekilde başka bir ehil bilirkişiden hüküm kurmaya ve denetime uygun bilirkişi raporu alınması gerekmektedir.
Mahkemece belirtilen tüm bu maddi ve hukuki özellikler dikkate alınmadan ve özellikle yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı biçimde karar verilmesi isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nin 366. ve HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 12.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.