'HAK ARANACAK YEGANE YER YARGIDIR. KİMSENİN KENDİSİNİ HAKİM-SAVCI YERİNE KOYMA YETKİSİ YOKTUR'
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, hukukun itibar suikasti, dedikodu ve söylentinin değil, yalnızca gerçeğin peşinde olduğunu belirterek, “Hak aranacak yegane yer yargıdır. Bu noktada kimsenin kendisini hakim-savcı yerine koyma, mahkeme yerine geçme yetkisi yoktur. ‘Bırakalım yargı görevini yapsın’ diyorsak o halde yargının görevinin kanunları uygulamaktan ibaret olduğunu da unutmamalıyız.” dedi.
Bakan Gül, TBMM’nin HSK’ya üye seçiminde gösterdiği uzlaşıyı, yeni sivil anayasa yapımında da göstereceği inancında olduğunu bildirdi.
1 Haziran 2015’te Türk Ceza Hukuku reformu kapsamında temel ceza kanunları yürürlüğe girmesi dolayısıyla her yıl aynı tarihte düzenlenen Türk Ceza Hukuku Günleri’nin 16’ncısı başladı. Pandemi dolayısıyla online olarak düzenlenen etkinlikte konuşan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, ceza kanunlarının ülkelerin demokrasi çıtasını belirlediğini, hukuk devleti ilkesine ayna tuttuğunu söyledi.
“İNSAN ONURU HER ZAMAN HER ŞEYİN ÜZERİNDEDİR”
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun, özel hükümlerin en başına insanlığa karşı suçları, sonra kişilere karşı suçları koyarak bireyi merkezine aldığını gösterdiğini belirten Bakan Gül, “Devlete karşı suçlar kanunun en sonunda yer almaktadır. Bu sistematik tercihin sembolik bir önemi vardır. Soykırım ve insanlığa karşı suçlarda, işkence fillerinde zamanaşımının kaldırılması da kanunumuzun yakaladığı insan hakları düzeyini göstermektedir. Ceza kanunları, özgürlük ve güvenlik dengesinde kantarın topuzunu ayarlayabildiği ölçüde başarılıdır. Bu başarıyı ise kişi onuru ve birey özerkliğinin sahiplenilmesi sağlayacaktır. İnsan onuru her zaman her şeyin üzerindedir. Bu aynı zamanda adalet idealimizin temel pusulasıdır. Atacağımız her adımda, yaptığımız işin doğruluğunu test etmemizi sağlayan temel ölçü de budur. Adaletin yerini bulmasının işte bu hassas dengeye bağlı olduğunu biliyor, bu düşünceyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” dedi.
“HÜKÜMET VE BAKANLIK OLARAK ÇOK SAYIDA REFORMU HAYATA GEÇİRDİK”
Adalet hizmetlerinin kurumsal imkânlarını geliştirmek ve doğru stratejileri belirlemek gerektiğini kaydeden Bakan Gül, uygulama ve mevzuatta görülen sorunların çözümü için de hukuk camiası olarak istişari zeminde ortak çabanın izini sürmeyi çok önemsediklerini bildirdi. Adalet Bakanı Gül, hukukun üstünlüğünü savunan ve güçlendiren her görüşün yanında olmaya devam edeceklerini belirten Bakan Gül, hükümet ve Adalet Bakanlığı olarak, çok sayıda reformun hayata geçirildiğini kaydetti. Önümüzdeki dönemlerde yargı kurumları ile hukuk fakülteleri arasındaki etkileşimin arttırılacağını ve ‘Hukuk Kliniği’ uygulamalarının yaygınlaştırılacağını anlatan Bakan Gül, böylece mesleki kalitenin arttırılması hususunda iş birliğinin güçleneceğini söyledi. Bakan Gül, reform çalışmaları kapsamında ayrıca hakim yardımcılığı kurumu ve coğrafi teminatın hayata geçirileceğini bildirdi.
YENİ YARGI PAKETLERİ TBMM’YE SUNULACAK
TBMM’den son 2 yılda 3 yargı paketinin geçtiğini hatırlatan Bakan Gül, “Hak ve özgürlükler alanında, koruma tedbirlerinde, makul sürede yargılanma hakkında önemli adımlar attık. Temenniden öteye artık somut mevzuat çalışmaları ve uygulamalara taalluk eden konuları hep birlikte gördük. Bunlar yeterli değil, devamının gelmesi ve sürekli olması ortak arzumuzdur.” dedi. Bakan Gül, ilerleyen haftalarda İnsan Hakları Eylem Planında yer alan unsurları da barındıran 4. ve 5. Yargı Reform Paketlerinin de TBMM sunulacağını kaydetti.
CEZA ADALETİNİN NİHAİ GAYESİ ONARICI ADALETTİR
Toplumun hukuk ve adaletten beklentilerinin başında, ceza adaletinin sağlanmasının geldiğini anlatan Bakan Gül, “Suç bir haksızlık, cezalandırma ise yargının millet adına verdiği kararla bu haksızlığın ortadan kaldırılmasıdır. Günümüzde ceza adaletinin nihai gayesi, onarıcı adalettir, toplumdaki yaraların sarılmasıdır. Yani ceza adaleti, toplumda yeni yaralar açmak yerine, var olan yaraların iyileştirilmesini sağlamalıdır. Bu düşüncelerle bütün bir ceza adaleti mevzuatımızın baştan aşağı elden geçirilmesinde yarar görüyoruz. Bu konuda oluşturduğumuz bilim komisyonumuz yoğun bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor.” diye konuştu.
“HUKUK İTİBAR SUİKASTI, DEDİKODU VE SÖYLENTİNİN DEĞİL YALNIZCA GERÇEĞİN PEŞİNDEDİR”
Hukuk güvenliğinin bir boyutunun öngörülebilir ve belirli kuralların hukuka egemen olması, diğer boyutunun ise hukuk düzeninin sağladığı huzur ve esenlik duygusunu herkesin hissetmesi olduğunu belirten Bakan Gül, şöyle konuştu:
“Hukukun verdiği bu güvence; iftira, yalan ve karalamalara karşı da tam koruma sağlamalıdır. Bunun için biz insanımızın lekelenmeme hakkını korumak üzere düzenlemeler yaptık. Soruşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (SYOK) gibi yeni muhakeme usulleri getirdik. Buradan da ifade etmek isterim ki SYOK’un uygulayıcılar eliyle daha da güçlü kullanılması lazım. Vatandaşımızın iftira ve asılsız ihbarlarla şeref ve onurunun zedelenmesi asla kabul edilemez. Tabii bu noktada ‘çamur at izi kalsın’ kabilinden yapılan iftira ile haklı sebebe dayanan iddiayı birbirinden ayırmak gerekir. Hukuk, karakter suikastinin sığınağı değildir. Hukuk, itibar suikastı, dedikodu ve söylentinin değil; gerçeğin, yalnızca gerçeğin peşindedir. İnsan onurunu karalamaya yönelik yalan ve iftiraların yerine gerçeği koyacak olan da yine hukuktur.”
“KİMSENİN KENDİSİNİ HAKİM SAVCI YERİNE KOYMA YETKİSİ YOKTUR”
Savcılık makamlarınca yürütülen etkin soruşturmanın önemini vurgulayan Bakan Gül, “Elbette soruşturmada esas olan gizliliktir. Ama bu gizlilik, hakikati toplumdan kaçırmak anlamı taşımaz. Bu sürecin amacı; bir yandan kişi şeref, onur ve haysiyetini korumak, diğer yandan soruşturmanın somut delile dayalı olarak etkili yürütülmesini sağlamaktır. Dolayısıyla bir suç iddiasını ve işin aslını araştıracak olan savcılarımızdır. Kanunlar çerçevesinde, deliller ışığında adil kararı verecek olan da hakimlerdir, mahkemelerdir. Hak aranacak yegane yer yargıdır. Bu noktada; kimsenin kendisini hakim-savcı yerine koyma, mahkeme yerine geçme yetkisi yoktur. ‘Bırakalım yargı görevini yapsın’ diyorsak -ki bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz- o halde yargının görevinin kanunları uygulamaktan ibaret olduğunu da unutmamalıyız. Hakim, özellikle de ceza hakimi, bir yaptırım söz konusu olduğunda kanunun lafzını tekrar etmek zorundadır.” diye konuştu.
“SAVCININ, HAKİMİN İTHAM EDİLMESİ HİÇBİR ŞEKİLDE MARUZ GÖRÜLEMEZ”
Bakan Gül, uygulaması gereken mevzuatı uyguladığı için yargıya ithamda bulunulmasının kabul edilir bir durum olmadığını vurguladı. Ortaya çıkan sosyal veya hukuki ihtiyaçlar doğrultusunda kanunu değiştirmek veya düzenlemek görev ve yetkisinin Meclis’te olduğunu kaydeden Adalet Bakanı Gül, şöyle devam etti:
“Hakimin adeta ‘pozitif kanun koyucu’ya dönüşmesi hiçbir şekilde kabul edilemez, sistemimizde zaten bu mümkün de değildir. Yargının kendi tabii ve doğal mecrası içinde çalışması beklentisi, bu tabii ve doğal işleyişe saygıyı da gerektirir. Kanunu uyguladığı için savcının, hakimin itham edilmesi, hedef haline getirilmesi hiçbir şekilde mazur görülemez. Uygulaması gereken mevzuatı uyguladığı için yargıya ithamda bulunulması hukuk devletinde alışık olunan bir durum değildir. Kanunu değiştirme ihtiyacı ortaya çıkmışsa, kanunda bir eksiklik olduğu düşünülüyorsa, bu işlemin adresi bellidir. Ortaya çıkan sosyal veya hukuki ihtiyaçlar doğrultusunda kanunu değiştirmek veya düzenlemek Meclisin görev ve yetkisindedir.”
“HSK SEÇİMLERİNDEKİ UZLAŞI ZEMİNİ İLERİSİ İÇİN UMUT VERİCİ”
Bakan Gül, ayrıca, HSK seçimleriyle ilgili siyasi partilerin uzlaşı sağlanmasının sevindirici bur durum olduğunu söyledi. Aynı uzlaşıyı yeni anayasada da görmek istediklerini belirten Gül, “Bu uzlaşı zemini ilerisi için de umut vericidir. Meclis’imizin, HSK’ya üye seçiminde gösterdiği uzlaşıyı, ülkemizin ihtiyacı olan yeni sivil anayasa yapımında da göstereceğine inanıyorum. Yine, önümüzdeki dönemde ceza adaleti sistemine ilişkin iyileştirici düzenlemelerin Meclis’imiz tarafından uzlaşma ile gerçekleştirileceğine inanıyorum. Bu konularda durma, duraklama, soluklanma hakkımızın olmadığını tekrar belirtmek isterim. Yargının bağımsızlık ve tarafsızlığını korumak hepimizin görevidir.” dedi.
3 Haziran’a kadar devam edecek olan 16. Türk Ceza Hukuku Günleri’nin ilk gününde Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Ekmekçi de birer konuşma yaptı.