“HANGİ ŞEREFSİZ BENİMLE UĞRAŞIYOR” SÖZÜ İŞVEREN AÇISINDAN HAKLI NEDENLE FESİH SEBEBİDİR
T.C.
Yargıtay
7. Hukuk Dairesi
2013/8913 E.
2013/16392 K.
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalı işyerinde aşçı olarak 06/07/2010 – 02/12/2011 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığını, 27/10/2011 tarihinde ” mesai saatine riayet etmediği, bunun sorulması üzerine amiriyle tartıştığını, çalışma arkadaşlarına bağırdığını, daha sonra eşini arayarak mağazaya gelmesine ve çalışma arkadaşlarına küfür ve hakaretler etmesine, tehditler savurmasına neden olduğu” gerekçesiyle 02/12/2011 tarihinde Disiplin Kurulu kararı ile İş Kanununun 25/2-E bendi uyarınca işveren tarafından iş akdinin tek taraflı feshedildiğini ancak bu fesih gerekçesinin doğru olmadığını, bu nedenle kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacağı, fazla mesai ücreti, senelik izin ücreti, genel tatil ve bayram çalışması ücretinin ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacının 27/10/011 tarihinde mesai saatlerine riayet etmeyerek mağazaya geç geldiğini, bunun sebebinin sorulması üzerine tartışmaya başladığını, çalışma arkadaşlarına bağırdığını, eşini arayıp mağazaya gelmesine, çalışma arkadaşlarına küfür ve hakaretler etmesine, tehditler savurmasına neden olduğunu ve işyerini terk ettiğini, 4857 sayılı İş Kanunu madde 25/2’ye uyan eylemleri nedeniyle kovuşturmaya alındığını ve durumun 01/12/2011 tarihli toplantıda Disiplin Kurulu’na intikal ettiğini, kurulca tüm kovuşturma evraklarının incelendiğini, davacının iş akdinin haklı nedenle ve tazminatsız olarak feshine karar verildiğini, ve kendisine noterden bildirim yapılarak haklı nedenle iş akdinin feshedildiğini ve tüm haklarının ödendiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iş akdinin davalı yanca haklı nedenlerin varlığı kanıtlanmaksızın tek taraflı bildirimsiz fesih edildiği gerekçesiyle ücret alacağı dışında tüm taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında iş akdinin işveren tarafından yapılan feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı konusunda uyuşmazlık vardır.
4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (d) alt bendinde işçinin işverenin başka bir işçisine sataşması halinde işverenin iş akdini bildirim süresini beklemeksizin feshedilebileceği bildirilmiştir.
Anılan Yasanın 19.maddesin de fesih usulü düzenlenmiş ve buna göre: “ Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışına veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez. Ancak, işverenin 25’nci maddenin (II) numaralı bendi şartlarına uygun fesih hakkı saklıdır.” denilerek işçinin ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı hareketi halinde savunması alınmaksızın iş akdinin haklı olarak fesih edilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, davacının 27.10.2011 günü işe kaçta geldiği hususu kendisine sorulduğunda “hangi şerefsiz benimle uğraşıyor” diyerek, işverenin diğer işçisine küfretmek suretiyle sataştığı, bu durumda işverenin feshinin 4857 sayılı Yasanın 25/ll fıkrasının (d) bendine uygun olduğu ve iş akdi, haklı nedenle işveren tarağından feshedilen işçiye kıdem ve ihbar tazminatı verilemeyeceği göz ardı edilerek mahkemece hatalı gerekçe ile davacının kıdem ve ihbar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmiş olması isabetsiz olmuştur.
3- Davacı işçinin fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususu uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatlamalıdır. İşçinin imzasını taşıyan bordroların sahteliği ortaya konmadıkça bu bordrolardaki fazla çalışma karşılığının ödendiği kabul edilir. İşyerine giriş çıkış kayıtları vb. belgeler fazla çalışmayı ispat vasıtasıdır. Yazılı belge bulunmaması halinde ise tanık anlatımlarına göre değerlendirme yapılması gerekir.
Bordrolardaki imzanın davacıya ait olduğunun anlaşılması halinde ilgili bordronun kapsadığı ay ile ilgili davacının fazla çalışma ücretini aldığı kabul edilmelidir. Eğer bordrolar ihtirazi kayıt konulmak suretiyle imzalanmışsa bordroda belirtilenden daha fazla süre ile çalıştığını davacı taraf her türlü delil ile ispatlayabilir.
Davalı işverence dosyaya davacının imzasını içeren bordrolar sunulduğu ve bordroların bir kısmında fazla çalışma ödemeleri yer aldığı anlaşılmaktadır. Fazla çalışma ödemesi olan aylar bakımından gerekli ödemelerin yapıldığı kabul edilerek hesaplamada bu ayların dışlanması suretiyle alacak miktarı belirlenmelidir. Mahkemece 2011 yılı Mart-Nisan-Mayıs ve Haziran ayları yönünden yeniden fazla mesai hesabı yapan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması isabetsiz olup bozma nedenidir.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde, davalıya iadesine 7.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.