HÜKÜM VERİLMESİNDEN ÖNCE VEKALETTEN İSTİFA EDEN AVUKAT, VEKALET ÜCRETİNE HAK KAZANAMAZ
TC
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
2017/4552 E.
2017/7575 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 06/10/2011 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; maddi tazminat isteminin kabulüne, bakiye maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen 23/05/2017 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, yaralama eylemine dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak maddi tazminat isteminin kabulüne, bakiye maddi tazminat istemleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının kendisini itmesi nedeniyle belinden yaralandığını ileri sürerek, maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, davacıyı itmediğini, davacının kendisine iftira ettiğini, beli kırılan birinin bulunduğu yerden yürüyerek uzaklaşmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, bakiye tazminat istemi yönünden bozmadan sonra ıslah usulen olanaklı olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
a) Davacı dava dilekçesinde, davalının haksız eylemi nedeniyle belinde oluşan kırık nedeniyle çelik korse kullandığını, tedavisinin halen devam ettiğini, maluliyet kaybına uğradığını, hareketlerinin zorlaştığını, sigorta tarafından karşılanmayan ulaşım ve tedavi giderlerinin olduğunu belirterek, hem tıbbi kayıtları ile tedavi gördüğü süre nazara alınarak tedavinin gerektirdiği tüm giderlerinin kapsam ve tutarının, hem de fazladan harcanan ve gelecekte harcanacak efor (güç) kaybı nedeniyle oluşan zararının bilirkişi marifetiyle tespitini istediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla maddi ve manevi zararlarının giderilmesini davalıdan talep etmiş, yapılan yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan alınan 06/10/2016 tarihli rapor ve bu rapora dayalı olarak düzenlenen 12/04/2017 tarihli hesap bilirkişisinin raporunda hesaplanan maddi tazminat miktarı doğrultusunda 27/04/2017 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile de alacak miktarını HMK’nın 107/2 uyarınca artırdığını açıklamış ve harcını da tamamlamıştır.
Şu durumda, davanın açılış şekline ve HMK’nın 107/2. maddesi gereğince artırım isteğine göre; mahkemece davacının davasının belirsiz alacak davası ve 27/04/2017 tarihli dilekçenin ise miktar açıklama dilekçesi olarak kabulü ile hüküm kurulması gerekirken, dilekçenin ıslah dilekçesi olarak kabulü ile bozmadan sonra ıslah olamayacağı gerekçesi ile istemin bu bölümüyle ilgili karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
b) Davalı vekili Avukat ...’nin UYAP kanalı ile gönderdiği 10/04/2014 tarihli dilekçesi ile vekillik görevinden istifa ettiğini bildirdiği, mahkemenin bozmadan önceki ilk kararının davalıya tebliğ edildiği, bozmadan sonra da davayı davalının takip ettiği ve mahkemenin bozmadan sonra verdiği kararın da davalıya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Davalı vekilinin vekaletten hüküm öncesi çekildiği ve hüküm sırasında davalının vekili bulunmadığı anlaşılmakla, davalının daha önce kendisini vekille temsil ettirmiş olduğu gerekçesiyle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2/a-b) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının ise ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27/11/2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Dava haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerince temyiz edilmiş, yapılan inceleme sonunda davalının tüm temyiz itirazları davacının ise bozma kapsamı dışındaki temyiz itirazları reddedilerek hüküm, bozma ilamının (2 a-b) sayılı bentlerinde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Bozma ilamının (2-b) numaralı bendi "Davalı vekilinin vekaletten hüküm öncesi çekildiği ve hüküm sırasında davalının vekili bulunmadığı anlaşılmakla, davalının daha önce kendisini vekille temsil ettirmiş olduğu gerekçesiyle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir." şeklindedir.
Davalı davanın başında davasını vekil ile takip etmiş, sonraki aşamalarda vekilinin istifa etmesi üzerine davasını kendisi takip etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun;
"323-(1) yargılama giderleri şunlardır... ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereği takdir olunacak vekalet ücreti"
"330 (1) Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekalet ücreti taraf lehine hükmedilir."
Hükümleri ile;
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin "Ücretin tümünü hak etme" başlıklı 5-1 maddesindeki "Hangi aşamada olursa olsun dava ve icra takibini kabul eden avukat, tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır."
Hükmü birlikte değerlendirildiğinde, yargılama gideri olan vekalet ücretine hükmedilmesi için bir duruşmaya katılma veya bir dilekçe vermek yeterli olup, mahkemece de hüküm tarihinde istifa etmiş olsa bile başlangıçta vekili olan davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle aksi düşünce ile hükmün bu kısmının bozulmasına ilişkin sayın çoğunluğun bozma kararının (2-b) sayılı bölümüne katılmıyorum. 27/11/2017