İCRA AŞAMASINDA ZAMANAŞIMINA İLİŞKİN DEFİ İKİ ŞEKİLDE İLERİ SÜRÜLEBİLİR, TAKİBİN KESİNLEŞMESİNDEN ÖNCEKİ ZAMANAŞIMI DEFİ, TAKİBİN KESİNLEŞMESİNDEN SONRAKİ DEVREDE GERÇEKLEŞEN ZAMANAŞIMI DEFİ
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2012/820 E.
2013/321 K.
- KAMBİYO SENEDİNE ÖZGÜ TAKİPTE ZAMANAŞIMI İTİRAZI
- TAKİP ÖNCESİ ZAMANAŞIMI İTİRAZI
- TAKİP SONRASI ZAMANAŞIMI İTİRAZI
- HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU(MÜLGA) (1086) Madde 76
- İCRA VE İFLAS KANUNU (İİK) (2004) Madde 168
- İCRA VE İFLAS KANUNU (İİK) (2004) Madde 170
- TEBLİGAT KANUNU (7201) Madde 32
- TÜRK TİCARET KANUNU(MÜLGA) (6762) Madde 662
“İçtihat Metni”
Taraflar arasındaki “şikâyet” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesince asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen 10.05.2011 gün, 2011/270 E., 2011/543 K. sayılı kararın incelenmesi davacı(şikâyetçi) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 13.02.2012 gün, 2011/17577 E., 2012/3186 K. sayılı bozma ilamı ile;
(…Borçlu aleyhinde bonoya dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan ilamsız takipte, müvekkili açısından takip dosyasında TTK 661. maddesinde öngörülen üç yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleştiğinden takibin iptalinin talep edildiği, mahkemece borçlunun takip sonrası zamanaşımı şikâyetinde bulunduğu, ancak takibin henüz kesinleşmediğinden talebin reddine karar verildiği görülmektedir.
İİK’nun 168/5. maddesi hükmü gereği borçlunun, alacağın zamanaşımına uğradığını, ödeme emri tebliği üzerine beş gün içinde icra mahkemesine bildirmesi gerekir.
Somut olayda borçluya ödeme emrinin 04.03.2011 tarihinde tebliğ edildiği mahkemece tespit edilmiştir. Borçlu bu tarihten itibaren beş günlük süre içinde 08.03.2011 tarihinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur. HUMK’nun 76. maddesi gereğince hukuki tavsif hâkime ait olduğundan, mahkemece istemin İİK’nun 168/5. maddesi uyarınca takip öncesi zamanaşımı itirazı olarak kabul edilerek, itirazın esasının incelenmesi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava şikâyet yolu ile tebliğ tarihinin düzeltilmesi ve haciz işlemlerinin iptali, birleşen dava da şikâyet yolu zamanaşımının dolmuş olması sebebiyle takibin iptali ve icranın geri bırakılmasını isteklerine ilişkindir.
Şikâyetçi vekili, asıl dava ile müvekkili aleyhine İstanbul 8. İcra Müdürlüğü’nün 2007/3469 E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, müvekkiline usule uygun bir tebligat yapılmadığını, takip kesinleşmeden haciz işlemleri yapıldığı sırada müvekkilinin takibe muttali olduğunu ileri sürerek 04.03.2011 tarihinin tebliğ tarihi olarak belirlenmesini ve takip kesinleşmeden yapılan tüm haciz işlemlerinin iptali ile müvekkili aleyhine yapılan haciz işlemleri nedeniyle dosyaya girmesi muhtemel meblağların dava sonuna kadar tedbiren alacaklıya ödenmemesini, birleşen dava ile de bonoya dayalı olarak başlatılan takibin, müvekkili açısından, TTK 661 maddesi gereğince 3 yıllık zamanaşımının dolmuş olması nedeniyle iptalini ve icranın geri bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
Yerel Mahkemece, asıl davadaki şikâyetin kabulü ile T.K.nun 32 maddesi gereğince usulsüz tebligatın iptali ile 04.03.2011 tarihinin tebliğ tarihi sayılmasına, davacı hakkında gerçekleşen hacizlerin ortadan kaldırılmasına, birleşen davadaki şikâyet ise zamanaşımı itirazı ile ilgili olarak takibin şikâyetçi yönünden henüz kesinleşmediği, kesinleşmeyen bu takipte takip içi zamanaşımının şartlarının tahakkuk ettiğinden bahsetmenin hukuken ve eylemli olarak mümkün olmadığı belirtilerek zamanaşımı itirazı incelenmeksizin ret kararı vermiştir.
Davacı(şikâyetçi) vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece, yukarıda belirtilen bozma ilamında açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, birleşen dava yönünden önceki gerekçeler genişletilerek ve zamanaşımı itirazının takipten sonrasına ilişkin olduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı(şikâyetçi) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı(şikâyetçi) borçlu tarafından yapılan zamanaşımı itirazının İİK’nun 168/5. maddesi uyarınca takip öncesi zamanaşımı itirazı olarak mı, yoksa takipten sonraki işlemsizlik nedeni ile zamanaşımı itirazı olarak mı, kabul edileceği buradan varılacak sonuca göre itirazın esasının incelenmesi gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere; kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte bonoya ilişkin zamanaşımı bonodan doğan alacak hakkı borçluya karşı vadeden başlayarak 3 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar.(6762 sayılı TTK 661.maddesi)
İcra aşamasında zamanaşımına ilişkin defi ise iki şekilde ileri sürülmektedir; birincisi takibin kesinleşmesinden önceki devrede gerçekleşen zamanaşımı defi, diğeri ise, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede gerçekleşen zamanaşımı defidir. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte takibin kesinleşmesinden önceki zamanaşımı defi İİK’nun 168/5. maddesi uyarınca yasal 5 günlük şikâyet süresinde ileri sürülmesi gerekir. Takipten sonraki zamanaşımı defi ise İİK’nun 170/b maddesi yollaması ile aynı kanunun 71 ve 33/a maddesi uyarınca süresiz olarak ileri sürebilir.
Somut olayda alacaklı takibe 02.03.2007 tarihinde başlamıştır. 6762 sayılı TTK’nun 662. maddesi uyarınca takip açılmış olmakla bonoya ilişkin olarak zamanaşımı süresi kesilmiştir. 02.03.2007 tarihinde kesilen zamanaşımı süresi bu tarih itibarı ile yeniden işlemeye başlar. Borçluya ödeme emri 04.03.2011 tarihinde tebliğ edildiği için bu tarih itibariyle (tebliğ işlemi takip işlemi olduğundan) yeniden kesilmiş olur. Takibin kesinleşmesi ise ödeme emrinin tebliği ile 04.03.2011 tarihinde olmuştur. Mahkemece, bu iki tarih arasında zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenmemiştir.
Bu durumda, borçlunun 08.03.2011 tarihli dilekçesindeki itirazının, İİK’nun 168/5 maddesi uyarınca takip öncesi zamanaşımı defi olduğu kabul edilerek işin esasının incelenmesi gerekir.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı (Şikâyetçi) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. madde atfıyla aynı Kanun’un 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.