İHTİYATİ HACİZ UYGULAMASI SIRASINDA BORCU KABUL EDEN BORÇLUNUN, TEBLİĞ EDİLEN ÖDEME EMRİNE İTİRAZ HAKKI SAKLIDIR

İHTİYATİ HACİZ UYGULAMASI SIRASINDA BORCU KABUL EDEN BORÇLUNUN, TEBLİĞ EDİLEN ÖDEME EMRİNE İTİRAZ HAKKI SAKLIDIR

T.C.

Yargıtay

12. Hukuk Dairesi

2010/323 E.

2010/12484 K.

TAKİBİN İPTALİ

2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 168 ]

2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 169 ]

2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 170 ]

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :

İcra takibi, Sakarya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25.08.2009 tarih ve 2009/188 D.İş sayılı 2 adet çek nedeniyle verdiği ihtiyati haciz kararına dayanılarak başlatılmış, 26.08.2009 tarihinde yapılan ihtiyati haciz uygulaması sırasında borçlu “…borcumun tamamını 04.09.2009 tarihinde ödemeyi kabul ve taahhüt ediyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bundan sonra 27.08.2009 tarihinde takibe geçilip (10) nolu ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu, süresinde çekler altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ve diğer itirazlarını bildirerek icra mahkemesinden takibin iptalini istemiştir.

Kambiyo senetleri hakkında haciz yolu ile takipte borca itiraz İİK. 169-169/a maddelerinde, imzaya itiraz aynı kanunun 170.maddesinde, borçlunun kambiyo hukuku bakımından şikayeti ise yine aynı kanunun 170/a maddesinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere İİK. 170/a maddesinde, şikayet ya da itiraza konu edilen takip dayanağı senedin kambiyo senedi olma vasfına ve alacaklının takip hakkına yönelik hususların re’sen nazara alınarak takibin iptaline karar verileceği öngörülmüş, imza itirazına bu madde kapsamında yer verilmemiştir. Aynı kanunun 168.maddesinin 4.bendi ise “borçlu takip müstenidi kambiyo senedindeki imza kendisine ait olmadığı iddiasında ise bunu beş gün içinde açıkça bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirmesi…” ihtarını içermektedir. İhtiyati haciz ve icra takibi birbirinden ayrı hukuki düzenlemeler olup ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğurur. İhtiyati haciz bir icra takip işlemi olmayıp icra takibinden veya açılacak davadan önce uygulanan bir nevi tedbir işlemidir. (HGK. 16.02.2000. gün 2000/12-49 E. 2000/94 K. 22.06.1968 gün 1967/805 E. 1968/475 K.) Bu açıklamalar ışığında ihtiyati haciz kararının infazı sırasında borcun kabulü, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere icra takip işlemi olmayan ihtiyati haczin tatbiki sırasında gerçekleştiğinden, hukuki nitelik olarak harici ikrar olup bu ikrar başka emare ve delillerle teyit edilmediğinden bağlayıcı sayılamaz. Borçlunun ihtiyati haciz sırasında ki ikrarının müzayaka altında yapıldığı düşünüldüğünde ve yasal olarak ancak ödeme emri tebliği üzerine senedi inceleme ve itiraz olanağı doğacağı gözönünde tutulduğunda, bu ikrarın ödeme emri tebliği ile doğan imza itirazı olanağını ve dava hakkını ortadan kaldırmayacağının kabulü gerekir (HGK. 23.01.2008 tarih 2008/12-25 E. 2008/3 K.). Mahkemece İİK. 170 maddesi hükümleri gereğince işin esasına girilip gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borçlunun itirazları hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 24.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.