İPTAL DAVASI AÇMA SÜRESİ BAKIMINDAN ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRİLMESİ (ÇED) RAPORLARININ İLANINDAN KAYNAKLI SORUNLAR
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET BOLAT VE DİĞERLERİBAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2013/5974) |
|
Karar Tarihi: 10/3/2016 |
R.G. Tarih ve Sayı: 5/5/2016-29703 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Burhan ÜSTÜN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Erdal TERCAN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
Raportör |
: |
Yakup MACİT |
Basvurucular |
: |
1-Mansur TAŞ |
|
|
2- Halil AKÇA |
|
|
3- Güler GÜNDÜZ ÖZLER |
|
|
4- Medine KORKMAZ |
|
|
5- Mustafa ÖNDER |
|
|
6- Yılmaz AKÇA |
|
|
7- Behçet GÜLMEZ |
|
|
8- Salih GÜLMEZ |
|
|
9- Durmuş GÜLMEZ |
|
|
10- Necmettin KOÇ |
|
|
11- Burhan ÖZSOY |
|
|
12- Murat YILDIRIM |
|
|
13- Hikmet GÜLMEZ |
|
|
14- Kerim YILMAZ |
|
|
15- Mustafa KOÇ |
|
|
16- Hüseyin BOLAT |
|
|
17- Aydın YAŞ |
|
|
18- Mehmet ÖNDER |
|
|
19- Satiye AKÇA |
|
|
20- Ahmet ŞEN |
|
|
21- Ahmet UYSAL |
|
|
22- Duran BOLAT |
|
|
23- Bedrettin AYDIN |
|
|
24- Mustafa KOÇAK |
|
|
25- Hüseyin ASLAN |
|
|
26- Durmuş AYDIN |
|
|
27- Orhan TAŞ |
|
|
28- Veis ÖZDEMİR |
|
|
29- Muammer TEKİN |
|
|
30- Hami YILMAZ |
|
|
31- Abdullah KOÇ |
|
|
32- Ömer BOLAT |
|
|
33- Muammer ASLAN |
|
|
34- Orhan BÖĞÜRCÜ |
|
|
35- Abdullah YAŞ |
|
|
36- Ahmet ÖNDER |
|
|
37- Galip TEKİN |
|
|
38- Sinan UYSAL |
|
|
39- Musa ÇELİK |
|
|
40- Nurettin ASLAN |
|
|
41- İzzet TAŞ |
|
|
42- Seyit Ahmet ÖZTÜRK |
|
|
43- Mehmet ASLAN |
|
|
44- Duran NAZLI |
|
|
45- Abdullah AKGÜN |
|
|
46- İbrahim AKGÜN |
|
|
47- Ahmet NAZLI |
|
|
48- Sebahattin AKÇA |
|
|
49- Fazlı KURU |
|
|
50- Hasan DİKMEN |
|
|
51- İlhan ÖZSOY |
|
|
52- Döndü TAŞ |
|
|
53- Murat ÖNDER |
|
|
54- Mehmet BOLAT |
|
|
55- Türkan CEYLAN |
|
|
56- Adem ARSLAN |
|
|
57- Aytül AYDIN |
|
|
58- Deniz KOYUNCU |
|
|
59- Umut İzzet AYDIN |
|
|
60- Ayşe TOPKARA |
|
|
61- Serdar KOÇ |
|
|
62- Fatma AYDIN |
Vekili |
: |
Av. Mehmet HORUŞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hidroelektrik santrali (HES) projesiyle ilgili idarece verilen "Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) gerekli değildir" kararının iptali istemiyle açılan davanın süre yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; projenin, yörede ikametedenlerin yaşamlarında meydana getireceği olumsuz etki nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkınınihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/8/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 12/2/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 6/1/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 9/3/2015 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 18/3/2015 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Amasya ili Taşova ilçesi sınırları içerisinde Yeşilırmak Nehri üzerine kurulması planlanan Umutlu Hidroelektrik Santrali Projesi hakkında Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED ve Planlama Müdürlüğünce 31/5/2007 tarihinde “Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir” kararı verilmiştir.
9. Kararın, projenin uygulandığı bölgede ilan edilmesi ile ilgili emir, Amasya Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğünce 12/6/2007 tarihli yazı ile Taşova Kaymakamlığına bildirilmiştir.
10. Karar, Taşova Belediye Başkanlığı tarafından 23/6/2007 ile 2/7/2007 tarihleri arasında Belediye ilan panosuna asılmak suretiyle ve Umutlu Köyü Muhtarlığınca 26/6/2007 tarihinde köy hoparlöründen yayımlanarak ilan edilmiştir.
11. O dönemde Umutlu köyü muhtarı olan başvurucu İlhan Özsoy, bilgi edinme hakkı kapsamında 5/11/2008 tarihli dilekçe ile Amasya Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğünden proje ile ilgili "ÇED gereklidir veya gerekli değildir"kararı verilip verilmediği hususunun tespiti ile proje tanıtım dosyasının bir suretinin verilmesini talep etmiştir.
12. Amasya Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğünün 5/1/2009 tarihli cevap yazısında proje ile ilgiliÇevre ve Orman Bakanlığınca "ÇED gerekli değildir" kararı verildiğibelirtilmiştir.
13. Başvurucular 14/5/2009 tarihli dilekçe ile kararın geri alınması yönünde Çevre ve Orman Bakanlığına başvurmuş, Çevre ve Orman Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğünün 16/6/2009 tarihli yazısı ile talep reddedilmiştir.
14. İdarenin ret kararı üzerine başvurucular, kurulması düşünülen tesisin insan ve çevre sağlığı açısından risk oluşturacağını, tarım alanlarına zarar vereceğini belirterek 16/6/2009 tarihli işlemin iptali talebiyle Samsun 2. İdare Mahkemesinin E.2009/1007 sayılı dosyasında dava açmışlardır.
15. Mahkeme, 28/12/2009 tarihli ve E.2009/1007, K.2009/1372 sayılı kararı ile davayı süre yönünden reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...
Dosyanın incelenmesinden, Amasya ili Taşova İlçesi sınırları içerisinde, Yeşilırmak Nehri üzerinde kurulması planlanan Umutlu Hidroelektrik Santrali Projesi hakkında 31/5/2007 tarihinde "ÇED Gerekli Değildir" kararı verildiği, davacılar tarafından 14/5/2009 günlü dilekçe ile "ÇED Gerekli Değildir" kararının geri alınması yönünde yapılan başvurunun 16/6/2009 günlü ve 35385 sayılı işlem ile reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu olayda, yukarıda alıntısına yer verilen Yönetmeliğin 17. maddesi ile, Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararlarının Valiliğe ve proje sahibine bildirileceği, Valiliğin bu kararı taşra teşkilatlarına ve halka duyuracağı hükme bağlanmakla, kurulması düşünülen tesisin bulunduğu yörede yaşayan ve dolayısıyla menfaatleri etkilenecek olan kişi ve kurumlara "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı duyurularak söz konusu kişi ve kurumların bilgilendirilmesinin amaçlandığı, yine anılan yönetmelik incelendiğinde, dava konusu işlemin, tüm ilgililere ayrı ayrı bildirimini zorunlu kılan birhükmün de bulunmadığı gibi, bu hususun olanaklı da olmadığı, duyuru yapılmak suretiyle yörede yaşayan kişilerin dava konusu işlemden haberdar olduklarının kabulü gerektiği, aksi halde, işlemin herhangi bir tarihte öğrenildiğinden bahisle ilanihaye dava edilebilir olmasının idari istikrar ve kamu düzenine uygun olmayacağı açıktır.
Bu durumdan, "ÇED Gerekli Değildir" kararının halka duyurulması için Taşova Belediye Başkanlığına gönderildiği ve anılan Belediyece 23/6/2007 ile 2/7/2007 tarihleri arasında ilan edildiği yine, dava konusu işlemin Umutlu Köyü Muhtarlığı tarafından 26/6/2007 tarihinde ilan ediliği anlaşıldığından, ilan tarihinin sona erdiği tarihte kurulması düşünülen tesisin bulunduğu bölgede yaşayan kişi ve kurumların dava konusu işlemden haberdar olduklarının kabulü zorunlu olduğunda, bu tarihten itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde iş bu davanın açılması veya aynı süre içerisinde İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 11. maddeleri kapsamında idareye başvurularak, işlemin geri alınması, kaldırılması veya değiştirilmesini istemeleri idarenin tutumuna göre başvuruya kadar geçen sürede hesaba katılarak kalan dava açma süresi içerisinde bakılmakta olan davanın açılması gerekirken bu süreler geçirilmek suretiyle 14/5/2009 günlü başvuruya verilen cevap üzerine açılan davanın süresinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
..."
16. Temyiz üzerine Danışay Altıncı Dairesinin 14/7/2010 tarihli ve E.2010/3561, K.2010/7719 sayılı ilamı ile hüküm bozulmuştur. Bozma gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"...
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu, Umutlu HES projesi hakkında, davalı İdarece verilen "ÇED gerekli değildir" kararının 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca davacılara tebliğine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, davacılar tarafından söz konusu işlemden haberdar olunması üzerine işlemin geri alınması istemiyle 14/5/2009 tarihinde davalı idareye başvuruda bulunulduğu, başvurunun reddine ilişkin 16/6/2009 günlü işlemin 20/6/2009 gününde tebliği üzerine 11/9/2009 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda idare mahkemesince yasal süre içerisinde açılan davanın esası incelenmek suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle Samsun 2. İdare Mahkemesinin 28/12/2009 günlü, E.2009/1007, K.2009/1372 sayılı kararının bozulmasına,
..."
17. İdarece yapılan karar düzeltme talebi, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 16/4/2013 tarihli ve E.2011/12838, K.2013/2792 sayılı ilamı ile kabul edilerek bozma kararı kaldırılmış ve İlk Derece Mahkemesinin kararı onanmıştır. Onama ilamının ilgili kısımları şöyledir:
"...
Karar veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine göre kararın düzeltilmesi istemi yerinde görüldüğünden, Danıştay Altıncı Dairesinin 14/07/2010 günlü, E:2010/3561, K:2010/7719 sayılı kararı kaldırılarak, 644 ve 648 sayılı Kanunu Hükmünde Kararnameler uyarınca husumet Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na yöneltilerek işin esası yeniden incelendi.
Dava; Amasya İli, Taşova İlçesi sınırları içerisinde Yeşilırmak Nehri üzerinde kurulması planlanan "Umutlu HES Projesi" hakkında davalı idare tarafından verilen "ÇED gerekli değildir" kararının geri alınması yönünde yapılan başvurunun reddine ilişkin 16/06/2009 günlü 4359 sayılı davalı idare işleminin iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince; "ÇED Gerekli Değildir" kararının halka duyurulması için Taşova Belediye Başkanlığına gönderildiği ve anılan Belediyece 23/06/2007 - 02/07/2007 tarihleri arasında ilan edildiği, yine, dava konusu işlemin Umutlu Köyü Muhtarlığı tarafından 26/06/2007 tarihinde ilan edildiği, ilan tarihinin sona erdiği tarihte kurulması düşünülen tesisin bulunduğu bölgede yaşayan kişi ve kurumların dava konusu işlemden haberdar olduklarının kabulü gerektiği, bu tarihten itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde davanın açılması veya aynı süre içerisinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 11. maddesi kapsamında idareye başvurularak, işlemin geri alınması, kaldırılması veya değiştirilmesinin istenilmesi, idarenin tutumuna göre başvuruya kadar geçen sürede hesaba katılarak kalan dava açma süresi içerisinde bakılmakta olan davanın açılması gerekirken, bu süreler geçirilmek suretiyle 14/05/2009 günlü başvuruya verilen cevap üzerine açılan davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. Samsun 2. İdare Mahkemesinin 28/12/2009 günlü, E:2009/1007, K:2009/1372 sayılı kararı ve dayandığı gerekçe, hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından, anılan kararın ONANMASINA,
..."
18. Karar, 11/7/2013 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiş; 5/8/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
19. Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi ile yapılan mernis sorgulamasına göre başvuruculardan İzzet Taş 14/7/2015, Mustafa Koç 28/3/2014, Veis Özdemir ise 24/4/2015 tarihinde vefat etmiştir.
B. İlgili Hukuk
20. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.
...
4. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz."
21. 2577 sayılı Kanun'un 8. maddesi şöyledir:
"1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
2. Tatil günleri sürelere dahildir. Şu kadarki, sürenin son günü tatil gününe rastlarsa, süre tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzar.
3. Bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlarsa bu süreler, ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır."
22. 2577 sayılı Kanun'un 11. maddesi şöyledir:
"1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.
2. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.
3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır."
23. Olay tarihinde yürürlükte olan 16/12/2003 tarihli ve 25318 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 17. maddesi şöyledir:
"Bakanlık 15 inci maddenin (a), (b), (c) bendinde yer alan projeleri, EK-IV’deki kriterler çerçevesinde inceler ve değerlendirir. Bakanlık, bu aşamada gerekli görülmesi halinde proje sahibinden projesi ile ilgili geniş kapsamlı bilgi vermesini, araç gereç sağlamasını, yeterliği kabul edilebilir kuruluşlarca analiz, deney ve ölçümler yapmasını veya yaptırmasını isteyebilir.
Bakanlık on beş işgünü içinde inceleme ve değerlendirmelerini tamamlayarak proje hakkında “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararını beş işgünü içinde verir, kararı Valiliğe ve proje sahibine bildirir. Valilik bu kararı taşra teşkilatlarına ve halka duyurur.
Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir kararı verilen proje için 5 yıl içinde yatırıma başlanmaması durumunda Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir kararı geçersiz sayılır.
“Çevresel Etki Değerlendirmesi Gereklidir”kararı alınan projeler 7 nci madde uyarınca Çevresel Etki Değerlendirmesine tabidir. Bir yıl içinde 8 inci maddeye göre Çevresel Etki Değerlendirmesi sürecininbaşlatılmaması durumunda başvuru geçersiz sayılır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 10/3/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
25. Başvurucular; mevzuata göre HES projeleriyle ilgili çevresel etki değerlendirmesine gerek olup olmadığı hususunda, kurulu güce göre bir ayrım yapıldığını ancak böyle birayrımın,projelerin tümünün çevreye verdiği zararın aynı olması nedeniyledoğru olmadığını, Amasya ili Taşova ilçesi sınırları içerisinde Yeşilırmak Nehri üzerine kurulması planlanan Umutlu HES Projesi ile ilgili “ÇED gerekli değildir” kararı verildiğini, bu kararın, projenin çevreye vereceği etki açısından sürecin daha basit ve kısıtlı bir incelemeye tabi tutulduğu anlamına geldiğini, Samsun İdare Mahkemesinde açtıkları iptal davasında bu iddialarını dile getirdiklerini ancak Mahkemenin davayı süre yönünden reddettiğini, dava açma süresinin başlangıcına esas alınan ilan ile çevresel etki değerlendirmesinin ne anlama geldiğini dahi net olarak bilmeyen yöre halkının söz konusu karar ve içeriğine vakıf olduğunu kabul etmenin doğru olmadığını, inşaat faaliyetlerinin başlaması üzerine Umutlu köyü muhtarının idareye yaptığı bilgi edinme başvurusuna, idarenin cevap vermekte dahi tereddüt ederek Çevre ve Orman Bakanlığından görüş sorduğunu ve bu şekilde proje tanıtım dosyasının suretini muhtara verdiğini, bu durumun bile söz konusu ilanla karar içeriğinden yeterince haberdar olmadıklarını açıkça ortaya koyduğunu, bunun yanında projenin etki alanının yalnızca Umutlu köyü ve Taşova ilçesi ile sınırlı olmadığını, bu iki yerleşim yerinde yapılan ilanlarla farklı yerlerde oturan ve projeden etkilenen kişilerin işlemin içeriğinden haberdar oldukları anlamının çıkarılmayacağını, süre yönünden davanın reddedilmesi nedeniyle iddialarının haklılığını kanıtlama imkânını elde edemediklerini, bu açıdan sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama haklarının ihlal edildiğini, yaşam hakkının diğer temel hak ve özgürlüklerin ön koşulu olduğunu, çevre hakkı ile yaşam hakkının ayrılmaz bir bütün olduğunu, projenin çevreye vereceği olumsuz etki nedeniyle yörede yaşayan insanların geçim kaynakları, sosyal ve gündelik yaşam alışkanlıklarının da değişeceğini belirterek Anayasa’nın 2., 17., 36. ve 56. maddelerinde güvence altına alınanhaklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların Anayasanın 2., 17. ve 56. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiği iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
27. Başvurucuların, dava açma süresinin başlangıcına esas alınan ilanların yalnızca Taşova ilçesi ve Umutlu köyünde yapıldığı, aynı yörede projeden etkilenen fakat ilgili yerleşim birimlerinde oturmayan kişilerle ilgili dava açma süresinin de aynı tarihten başlatılmasının bu nitelikteki başvurucuların adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarıyla ilgili olarak başvuru konusu dava dosyasının incelenmesi neticesinde dava tarihi itibarıyla başvurucular Türkan Ceylan'ın Taşova ilçesi Yeşilyurt köyü, Hasan Dikmen'in Kavaloğlu köyü, Orhan Böğürcü'nün Taşova ilçesi Uluköy beldesinde, Mehmet Bolat'ın Amasya il merkezinde ikamet ettiklerine yönelik bilgiler bulunduğu anlaşılmış; bu başvurucular açısından ayrı bir başlık altında incelenmek üzere iddiaların tümü Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.
28. Bunun yanında nüfus kayıtlarına göre başvuru tarihinden sonra vefat eden başvurucular İzzet Taş, Mustafa Koç, Veis Özdemir açısından başvurunun incelenmesinin sürdürülüp sürdürülmeyeceği hususunda ayrı bir başlık altında değerlendirme yapılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü, Mehmet Bolat Dışındaki Başvurucular Yönünden
29. Başvurucular; Mahkemenin, dava açma süresinin başlangıcına esas alınan Taşova Belediyesive Umutlu köyünde yapılan ilanlar ile çevresel etki değerlendirmesinin ne anlama geldiğini dahi net olarak bilmeyen yöre halkının söz konusu karar ve içeriğinden haberdar olduğunu kabul ederek davayı süre yönünden reddetmesinin, mahkemeye erişim haklarının ihlali sonucunu doğurduğunu ileri sürmüşlerdir.
30. Bakanlık görüşünde, başvuruya konu davada "ÇED gerekli değildir" kararının Yönetmelik'te öngörüldüğü şekilde halka duyurulmak üzere Taşova Belediye Başkanlığına gönderildiği ve 23/6/2007 ile 2/7/2007 tarihleri arasında ilgili Belediyece ilan edildiği, yine kararın Umutlu Köyü Muhtarlığı tarafından 26/6/2007 tarihinde ilan edildiği belirtilerek bu hususlara göre somut olayı değerlendirme yetkisinin Anayasa Mahkemesine ait olduğu belirtilmiştir.
31. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
33. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde Anayasa’nın 40. maddesi uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir (AYM, E.2013/64, K.2013/142, 28/11/2013). Bu bağlamda Anayasa’nın, devletin işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmesi gerektiğini ifade eden 40. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır. Bunun yanında Anayasa'da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme'nin 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
34. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkemeye etkili erişim hakkını “hukukun üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili erişim hakkının, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki belirsizliklerin tarafların mahkemeye erişimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlal edildiğine karar verilmektedir (Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34).
35. Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koşullarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi; hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/64, K.2013/142, 28/11/2013).
36. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlamaların, hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Devletler bir davanın açılabilirliğine ilişkin olarak takdir hakları gereği bazı sınırlamalar getirebilir ve bu davalar, niteliği gereği düzenleyici işlemlere konu olabilir. Bununla birlikte bu sınırlamalar dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmamalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Edificaciones March Gallego S.A./İspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34; Rodríguez Valín/İspanya, B. No: 47792/99, 11/10/2001, § 22).
37. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Osu/İtalya, B. No: 36534/97, 11/7/2002, §§ 36-40).
38. Belli bir hakkın mahkemede ileri sürülebilmesi ya da hak arama hürriyeti kapsamında bir davanın açılabilmesi için öngörülecek süreler hukuk güvenliği ilkesi gereği olup adil yargılanma hakkının ihlali olarak değerlendirilemez. Anılan süreler, mahkemelerin zamanın geçmesi nedeniyle güvenilirliği kalmayan, eksik ya da ulaşılması zor kanıtlara dayanarak uzak geçmişte meydana gelmiş olaylar hakkında karar vermelerini istemekle oluşabilecek adaletsizliklerin önüne geçmek ve hukuk güvenliğini sağlamak gibi önemli ve meşru amaçlara hizmet ederler. Süre sınırlaması getiren bu müdahaleler, devletin takdir yetkisi içinde olup ulaşılmak istenen meşru amaçla orantılı oldukça ve hakkın özünü zedelemedikçe Anayasa'da yer alan hak arama hürriyetini engellemiş sayılmazlar (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Stubbings ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 22083/93,22095/93; 22/10/1996, § 51).
39. Bunun yanında bir mahkemeye başvuru hakkının yasal birtakım şartlara tabi tutulması kabul edilebilir olsa da mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan adil yargılanma hakkını ihlal edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdırlar (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Walchli/Fransa, B. No: 35787/03, 26/7/2007, § 29).
40. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği mevzuatın yorumlanması ve uygulanması derece mahkemelerinin görevi olmakla birlikte bu yorum ve uygulamaların etkilerinin Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanında bulunan hak ve yükümlülüklerle bağdaşıp bağdaşmadığının Anayasa Mahkemesince incelenebileceği tabiidir. Mahkemeye erişim hakkı yönünden yapılacak böyle bir inceleme, somut olayın koşulları çerçevesinde olacaktır (Kemal İnan, B. No: 2013/1524, 6/10/2015, § 49).
41. İdari işlem ve eylemlerin sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi altında kalmasını engellemek, kamu hizmetinin hızlı ve etkin biçimde yürütülmesini sağlamak düşüncesi ile idari davaların açılma süresi kanunlarla düzenlenmiş; 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, idari davalarda dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, aynı maddenin (4) numaralı fıkrasında ise ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı belirtilmiştir.
42. Başvuru konusu dava tarihinde yürürlükte olan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 17. maddesinde, HES projeleriyle ilgili Çevre ve Orman Bakanlığının on beş iş günü içinde inceleme ve değerlendirmelerini tamamlayarak proje hakkında “Çevresel Etki Değerlendirmesi gereklidir” veya “Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir” kararını beş iş günü içinde vereceği, kararın valiliğe ve proje sahibine bildirileceği ve valiliğin, kararı "taşra teşkilatlarına ve halka duyuracağı" hükme bağlanmıştır.
43. Somut olayda Mahkemenin, Umutlu HES projesi ile ilgili olarak "Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir" kararının Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından halka duyurulması için Taşova Belediye Başkanlığına gönderildiği ve anılan Belediyece 23/6/2007 ile 2/7/2007 tarihleri arasında kararın ilan edildiği yine dava konusu işlemin Umutlu Köyü Muhtarlığı tarafından 26/6/2007 tarihinde hoparlör vasıtasıyla ilan edildiği, ilan tarihinin sona erdiği tarihte kurulması düşünülen tesisin bulunduğu bölgede yaşayan kişi ve kurumların dava konusu işlemden haberdar olduklarının kabulünün zorunlu olduğu, bu tarihten itibaren 60 günlük dava açma süresi içinde davanın açılması veya aynı süre içerisinde 2577 sayılı Kanun'un 11. maddeleri kapsamında idareye başvurularak işlemin geri alınması, kaldırılması veya değiştirilmesini istemeleri idarenin tutumuna göre başvuruya kadar geçen sürede hesaba katılarak kalan dava açma süresi içerisinde bakılmakta olan davanın açılması gerekirken bu süreler geçirilmek suretiyle 14/5/2009 günlü başvuruya verilen cevap üzerine açılan davanın süresinde olmadığı belirtilerek reddine karar verildiği, temyiz üzerine kararın Danıştay Altıncı Dairesinin 14/7/2010 tarihli ilamı ile bozulduğu, karar düzeltme talebi üzerine Danıştay Ondördüncü Dairesinin 16/4/2013 tarihli ilamı ile İlk Derece Mahkemesinin ret gerekçesine iştirak edilerek hükmün onandığı anlaşılmıştır.
44. Anayasa Mahkemesi bir temyiz incelemesi yapmamakla birlikte usul kurallarının yorumlanmasının, dava açmak isteyen kişinin mahkemeye ulaşmasını aşırı derecede zorlaştırmaması ya da imkânsız hâle getirmemesi gerekir (Kemal İnan, § 54).
45. Mahkeme ve Danıştayın, Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 17. maddesi gereği, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Umutlu HES projesi ile ilgili verilen "ÇED gerekli değildir" kararının, ilanı gereken düzenleyici bir işlem niteliğinde olduğu, bu açıdan kararın yöre halkına duyurularak söz konusu kişi ve kurumların bilgilendirilmesinin amaçlandığı, dava konusu işlemin tüm ilgililere ayrı ayrı bildirimini zorunlu kılan birhükmün bulunmadığı, bu hususun mümkün de olmadığı, duyuru yapılmak suretiyle yörede yaşayan kişilerin dava konusu işlemden haberdar olduklarının kabulünün gerektiği, aksi hâlde işlemin herhangi bir tarihte öğrenildiğinden bahisle sürekli dava edilebilir durumda olmasının idari istikrar ve kamu düzenine uygun olmayacağının açık olduğu, 2577 sayılı Kanun'un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği Taşova Belediye Başkanlığı ve Umutlu Köyü Muhtarlığı tarafından yapılan ilan tarihini izleyen günden itibaren dava açma süresinin başlatılması gerektiği ve bu tarihlere göre davanın süresinde açılmadığına dairmevzuat çerçevesinde yaptığı değerlendirmenin, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri bağlamında öngörülebilirlik sınırları içerisinde olduğu ve mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren niteliğinin olmadığı anlaşılmış; bu açıdan davanın süre yönünden reddedilmesinin, başvurucuların mahkemeye erişim haklarının özünü zedelemediği sonucuna ulaşılmıştır.
46. Açıklanan nedenlerle mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Başvurucular İzzet Taş, Mustafa Koç ve Veis Özdemir Yönünden
47. Başvuruculardan İzzet Taş, Mustafa Koç ve Veis Özdemir'in başvuru tarihinden sonra vefat ettikleri anlaşılmıştır.
48. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 80. maddesinin ilgilikısımları şöyledir:
"(1) Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
...
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi.
(2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir."
49. Ölen başvurucular tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının mal varlığı haklarına ilişkin olmadığı, bu açıdan mirasçılar bakımından doğrudan veya dolaylı da olsa başvurunun devamında herhangi bir hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmış; bu açıdan mirasçılara başvuruya devam edip etmeyecekleri hususu sorulmamıştır.
50. Bununla birlikte İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen başvurunun incelenmesinin devamında, Anayasanın uygulanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı herhangi bir durumun da söz konusu olmadığı anlaşılarak ölen başvurucular açısından düşme kararı verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
51. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin düşmesine karar verilmesi gerekir.
c. Başvurucular Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü ve Mehmet Bolat Yönünden
52. Başvurucular, dava açma süresinin başlangıcına esas alınan ilanların yalnızca Taşova ilçesi ve Umutlu köyünde yapıldığını, projenin uygulandığı yörede farklı yerleşim birimlerinde oturan ve projeden etkilenen kişilerle ilgili dava açma süresinin de aynı tarihten başlatılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
53. Başvuru konusu dosya kapsamına göre, dava tarihi itibarıyla davacılardan Türkan Ceylan'ın Taşova ilçesi Yeşilyurt köyü, Hasan Dikmen'in Taşova ilçesi Kavaloğlu köyü, Orhan Böğürcü'nün Taşova ilçesi Uluköy beldesi, Mehmet Bolat'ın Amasya il merkezinde ikamet ettikleri iddia edilmekle bu başvurucular açısından başvuru, ayrı başlık altında mahkemeye erişim hakkının ihlali iddiası kapsamında incelenmiştir.
54. Başvurucuların, adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmaması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
55. Başvurucular, projenin uygulandığı yörede farklı yerleşim birimlerinde oturduklarını ve projeden etkilendiklerini, kendileri açısından da dava açma süresinin aynı tarihten başlatılarak davanın reddedilmesi nedeniyle Mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
56. Bakanlık görüşünde bu iddialarla ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
57.Başvurucular; Umutlu HES projesinin etki alanının yalnızca Taşova ilçesi ve Umutlu köyü ile sınırlı olmadığını, bu nedenle "ÇED gerekli değildir" kararının bu yerlerde ilan edilmesiyle projeden etkilenen ve başka yerleşim birimlerinde oturan kişilerin kararın içeriğinden haberdar olduklarını kabul etmenin mümkün olmadığını, bu açıdan dava açma süresinin bu nitelikteki davacılar açısından ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini belirtmişlerdir.
58. Başvurucular vekili bu iddialarını 5/3/2010 tarihli temyiz dilekçesinde, "dava konusu işlemle hayata geçirilmeye başlanan projenin sadece Umutlu köyü ve Taşova ilçesi ile sınırlı olmadığıdır. Şayet davamızda keşif, bilirkişi incelemesi yapılmış olsaydı projeden en fazla Erbaa'ya bağlı köylerin etkileneceği görülürdü. Davacılar arasında yer alan gerçek ve tüzel kişilerin yerleşim yerleri ve ekli vekaletnamelerdeki adresleri incelendiğinde, davacıların da Umutlu köyü ve Taşova ilçesi ile sınırlı olmadığı açıkça görülecektir." şeklinde ifade ederek açıkçadile getirmiştir.
59. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 17. maddesinde, "ÇED gerekli değildir" kararınınprojenin uygulandığı yerin bağlı olduğu Valilikçetaşra teşkilatlarına ve halka duyurulacağı belirtilmiş, hüküm gereği Amasya Valiliği 12/6/2007 tarihli yazısıyla kararın Taşova Kaymakamlığı, Umutlu Köyü, Çembüke ve Mülkbükü Köyü Muhtarlıklarınca ilan edilmesi istenmiş ve karar Taşova Belediyesi ve Umutlu Köyü Muhtarlığınca ilan edilmiştir.
60. Dava dosyası kapsamında, başvurucular vekilinin iddiasıyla ilgili olarak dava tarihi itibarıyla başvurucular Türkan Ceylan'ın Taşova ilçesi Yeşilyurt Köyü, Hasan Dikmen'in Kavaloğlu köyü, Orhan Böğürcü'nün Taşova ilçesi Uluköy beldesi ve Mehmet Bolat'ın Amasya il merkezinde ikamet ettikleri bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
61. Başvurucular vekilinin temyiz dilekçesinde açıkça ifade ettiği, içerisinde başvurucular Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü, Mehmet Bolat'ın bulunduğu Taşova ilçesi ve Umutlu köyü dışında farklı yerleşim biriminde oturup projeden etkilendiğini iddia eden bir kısım davacının gerçekten iddia ettikleri yerlerde ikamet edip etmedikleri, ikamet ediyorlarsa projeden etkilenen yerlerde taşınmazlarının bulunup bulunmadığı, bu yönüyle dava açmakta hukuki menfaatlerinin bulunması hâlinde oturdukları yerleşim yerlerinde belirtilen ilanların yapılıp yapılmadığı, buna göre davanın süresinde açılıp açılmadığı hususlarında başvurucuların ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren ve davanın esasını etkileyecek nitelikte olan iddiaların Danıştay onama ilamında değerlendirilmeden dava açma süresinin Amasya ili Taşova ilçesi ve Umutlu köyünde yapılan ilanlarla sınırlı tutularak "ÇED gerekli değildir" kararına ilişkin ilanın içeriğinden bu davacıların da haberdar olduklarının kabul edilerek dava açma süresinin diğer davacılarla birlikte aynı tarihten başlatılması suretiyle davanın süresinde açılmadığına dair yapılan yorumun, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri bağlamında öngörülebilirlik sınırları içerisinde olmadığı ve başvurucularınmahkemeye ulaşmasını aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hâle getiren nitelikte olduğu, bu açıdan başvurucuların mahkemeye erişim haklarının özünün zedelendiği sonucuna ulaşılmıştır.
62. Açıklanan gerekçelerle başvurucular Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü, Mehmet Bolat'ın Anayasanın 36. maddesinde güvence altına mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
63. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesi şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve işlem niteliğinde karar verilemez.
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
64. Başvurucular Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü, Mehmet Bolat anayasal haklarının ihlal edildiğini belirterek ihlalin tespiti ile yeniden yargılama ve tazminata karar verilmesini talep etmişerdir.
65. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkınınihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
66. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, adil yargılanma hakkının unsurlarından olan mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmesinden kaynaklandığından ve ihlalin yeniden yargılama yapılarak ortadan kaldırılmasında hukuki yarar bulunduğundan 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucular Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü, Mehmet Bolat açısından yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
67. Yeniden yargılanma kararı verildiğinden başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
68. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucular Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü, Mehmet Bolat'a müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü ve Mehmet Bolat dışındaki başvurucular açısından mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucular İzzet Taş, Mustafa Koç ve Veis Özdemir açısından ileri sürülen ihlal iddialarının incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmamış olması nedeniyle bu başvurucular açısından başvurunun DÜŞMESİNE,
3. Başvurucular Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü ve Mehmet Bolat açısından mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü ve Mehmet Bolat'ın Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,
D. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Samsun 2. İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
E. 1. Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü ve Mehmet Bolat dışındaki başvurucular tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde BIRAKILMASINA,
2. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,38 TL yargılama giderinin başvurucular Türkan Ceylan, Hasan Dikmen, Orhan Böğürcü ve Mehmet Bolat'a MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
10/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.