İŞÇİLİK ALACAKLARI AÇISINDAN 02.06.2018 TARİHİNDEN SONRAKİ ARABULUCULUK BAŞVURULARINDA BAŞVURU FORMU İÇERİĞİNE İTİBAR EDİLEREK SONUCA GİDİLMELİDİR
T.C.
Yargıtay
9. Hukuk Dairesi
2019/3608 E.
2019/15523 K.
MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ
DAVA : Davacı, işçilik alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin usulden red kararına karşı davacı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi davacı avukatının istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin kararı süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin 13.07.2013 – 31.10.2014 ve 15.01.2015 – 09.03.2018 tarihleri arasındaki çalışmaları yönünden kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti ve hafta tatili ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde yer alan hususları kabul etmediklerini, davacının müvekkil firma nezdinde hak ettiği alacağının bulunmadığı, tüm hakedişlerinin kendisine ödendiğini savunarak davacının davasının reddini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece; anlaşamamaya dair son tutanağın ” fazla mesai, UBGT vs. işçi alacakları” şeklinde düzenlendiği, arabuluculuk görüşmesinde sadece fazla mesai ücreti talebinin açıkça müzakere edildiğinin belli olduğu gerekçesiyle fazla çalışma ücreti alacağına yönelik dava eldeki dosyadan tefrik edilmiş ve taraflar arasındaki ihtilafa konu hususların tespit edilemediği gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Ç) İstinaf başvurusu:
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
D) İstinaf Sebepleri:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin işçilik alacakları için arabuluculuk bürosuna başvurduklarını, tarafların anlaşamadığını, olumsuz sonuçlanan arabuluculuk faaliyetinin ardından ilgili tutanaklar ile işçilik alacağı konulu davalarını ikame ettiklerini, yerel mahkemece verilen kararın iş hukuku ilkelerine ve hak arama özgürlüğüne aykırı olduğunu beyan ederek Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/344 E.-2018/691 K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
E) Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesi Kararında, arabuluculuğun sona ermesini düzenleyen Yasanın 17. maddesinin 3.fıkrasında “Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge, arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır. Belge taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmazsa, sebebi belirtilmek suretiyle sadece arabulucu tarafından imzalanır” şeklinde düzenleme bulunduğu, dosyaya sunulan arabuluculuk son tutanağında “başvurucu vekili müvekkili adına fazla mesai, UBGT vs. İşçi alacaklarını rakamsal olarak bildirmek suretiyle talep etmiş, taraflar yürütülen arabuluculuk müzakereleri sonucunda anlaşmaya varamamışlardır” hususuna yer verildiği, belge içerisinde arabuluculuk konusu uyuşmazlığın hangi taleplerden kaynaklandığına ilişkin ibare mevcut olmadığı gibi davacı tarafın hangi alacak kalemi için arabulucuya başvurduğunun tespitinin de mümkün olmadığı, dosyaya sunulan arabuluculuk tutanağında taraflar arasındaki ihtilaf konusu talepler tespit edilemediğinden usulüne uygun bir arabuluculuk tutanağından bahsedilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmış ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
F) Temyiz Başvurusu:
Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
Davacı vekili temyiz başvurusunda özetle, usulüne uygun olarak arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu, arabuluculuk dava şartını yerine getirmiş olduklarını, yerel mahkeme kararını destekleyen Bölge Adliye Mahkemesi kararının hak arama özgürlüğünü kısıtladığını, alacak kalemlerinin belirlenmemesinin giderilebilir bir eksiklik olarak yorumlanması gerektiğini belirterek Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/4705 Esas, 2019/364 Karar sayılı ilamının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
G) Gerekçe:
Davacı işçi 20.03.2018 tarihinde açtığı dava ile davalı işveren nezdinde 13.07.2013 – 31.10.2014 ve 15.01.2015 – 09.03.2018 tarihleri arasında çalışarak hak kazandığını iddia ettiği bir kısım işçilik alacaklarının tahsilini davalıdan talep etmiş olup, dosya kapsamında 16.04.2018 tarihli ”Arabulucuk Son Tutanağı” ve 21.03.2018 tarihli “Arabuluculuk Başvuru Formu” yer almaktadır.
Taraflar arasında “Arabuluculuk Son Tutanağı” 16.04.2018 tarihinde düzenlenmiş ve “başvurucu vekili müvekkili adına fazla mesai, UBGT vs. İşçi alacaklarını rakamsal olarak bildirmek suretiyle talep etmiş, taraflar yürütülen arabuluculuk müzakereleri sonucunda anlaşmaya varamamışlardır” hususuna yer verilmiştir. 21.03.2018 tarihli “Arabulucuk Başvuru Formu”nda ise dava türü “İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan (Nisbi)” şeklinde belirtilmiş olup genel bir içerik taşımaktadır.
Arabuluculuk Kanun’da “Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” olarak tanımlanmıştır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3/1.maddesinde “kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebi ile açılan davalarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” şeklinde düzenlemeye yer verilerek dava şartı olarak arabuluculuk öngörülmüştür. Aynı Kanun’un 3/21.maddesi uyarınca uygulanan 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 15/3.maddesinde ise “Taraflarca kararlaştırılmamışsa arabulucu; uyuşmazlığın niteliğini, tarafların isteklerini ve uyuşmazlığın hızlı bir şekilde çözümlenmesi için gereken usul ve esasları göz önüne alarak arabuluculuk faaliyetini yürütür” denilmek sureti ile arabuluculuk faaliyetinin ne şekilde sürdürüleceği belirlenmiştir.
Arabuluculuk ile ilgili gerek 7036 sayılı Kanun gerekse de 6325 sayılı Kanunda başvurunun kapsamı ve başvurunun şekline dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple başvuru esnasında dile getirilmeyen bir alacak kaleminin görüşmeler kapsamında talebe konu edilmesi her zaman mümkün olduğu gibi müphem durumlar olması halinde ise uyuşmazlığın kapsamı arabulucu tarafından belirlenir. Zira arabuluculuk faaliyeti bir yargılama faaliyeti olmadığından görüşmeler sırasında talepler artırılabilir, değiştirilebilir.
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 17/2.maddesinde “Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge, arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır” şeklinde düzenlemeye yer verilerek son tutanağın arabulucu tarafından düzenleneceği açıkça kurala bağlanmıştır.
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği’nin 23/3. maddesinde, başvurunun dilekçe ile veya bürolarda bulunan formların doldurulması suretiyle yahut elektronik ortamda yapılabileceği belirtilmiştir.
Yönetmeliğin 20.maddesinde arabuluculuğun sona ermesi düzenlenmiş olup bu maddenin (3). bendinde arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanağa, faaliyetin sonuçlanması dışında hangi hususların yazılacağına tarafların karar vereceği ancak arabulucunun bu tutanak ve sonuçları konusunda taraflara gerekli açıklamaları yapacağı belirtilmiştir. Şu hale göre son tutanağın tarafların beyanına göre oluşturulması asıl ise de, arabulucunun görevleri arasında tutanağın içeriği ve düzenlenme şekli konusunda tarafları bilgilendirmesi de gerekir.
Somut uyuşmazlıkta arabulucunun, tutanak içeriğinin dava şartını karşılayıp karşılamadığı noktasında bilgilendirme yaptığı anlaşılamamaktadır.
İş Hukukunun ortaya çıkışının temel sebebi; esasen eşit olmayan işçi ve işveren arasındaki hukuki ilişkileri düzenlemesidir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun genel gerekçesinde, “dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin madde ile diğer düzenlemelerde iş yargısının temeli olan çabukluk, basitlik, emredicilik, zayıfın korunması ve ucuzluk ilkeleri”nin dikkate alındığı açıklanmıştır. İşçinin, hak ve alacaklarını en kısa sürede ve en basit yoldan almasını sağlamaya yönelik getirildiği anlaşılan bir kurumun, işçinin aleyhine yorumlanması doğru olmaz. Aksine Yasa’nın gerekçesinde belirtildiği gibi zayıf konumda olan işçinin korunması esastır.
Kaldı ki, arabuluculuğa başvurma işçi açısından olduğu gibi işveren açısından da zorunluluktur. Bu tür uygulama hataları işveren açısından da gündeme gelebilmektedir.
Anlaşmazlık tutanağında her bir tazminat ve alacak kaleminin açıkça gösterilmemesinin arabulucunun hatasından kaynaklandığı kabul edilmelidir. Bu eksikliğin de dava şartının sağlanmadığı şeklinde yorumlanması, hak arama özgürlüğünü aşırı şekilde zorlaştıran bir hâl olarak değerlendirilebilir.
Zira, Anayasa Mahkemesi, dava şartı olarak arabuluculuğa dair yasal düzenlemenin iptali isteğiyle ilgili olarak verdiği kararında(AYM 11.07.2018 gün, 2017/178 E, 2018/ 82 K.), düzenlemenin hak arama hürriyeti ve bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına getirilen bir sınırlama niteliğinde olduğunu kabul etmiş ancak “Arabuluculuğa başvuru zorunluluğunun, kişilerin hak aramalarını imkânsız hâle getiren veya aşırı derecede zorlaştıran etkisiz ve sonuçsuz bir sürece neden olmadıkça hak arama hürriyetinin özüne dokunduğu söylenemez” şeklinde gerekçeyle bir çeşit sınır tayin etmiştir.
Dava şartı olarak arabuluculuğun ağır koşullara bağlanması ve birkaç defa bu yola başvurulmasının gerekliliğine dair uygulama, işe iade davalarında hak düşürücü süre sorunlarının yaşanmasına, tazminat ve alacaklar yönünden alacağın kısmen zamanaşımına uğramasına, birden fazla arabuluculuk ücretlerinin yargılama giderlerine eklenmesiyle bu yöndeki sorumluluğun taraflara paylaştırılmasında tereddütlere ve en nihayet arabulucunun sorumluluğuna neden olabilecektir.
Bu tür anlaşmazlıklara ve tereddütlere meydan verilmemesi için arabuluculuk tutanağında tarafların anlaştıkları yada anlaşamadıkları alacak kalemleri tek tek belirtilmelidir.
Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk uygulamalarında başlangıçta hem talepte bulunanlar ve hem de arabulucular tarafından yapılan bu tür hatalar tarafların mağduriyetlerine sebebiyet verdiği gibi arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı gibi uygulanmasına engel olduğundan, arabuluculuk kanununa dayanılarak çıkartılan ve 02.06.2018 tarihinde yürürlüğe giren yönetmeliğin ve aksaklıkları gidermek amacı ile uygulamaya sokulan arabuluculuğa hangi konularda başvurulduğuna ilişkin “başvuru formu“ uygulamasının başladığı 02.06.2018 tarihine kadar arabuluculuk anlaşamama tutanağında arabuluculuğa konu alacaklar tek tek belirtilmeden “ işçilik alacakları” “işçi-işveren uyuşmazlığı” gibi soyut ifadeler kullanılmış ise, başvuru formu getirtilip, talepler açık açık belirtilmiş ise talep formunda belirtilen alacakların görüşmelere konu edildiği, açıkça belirtilmemiş ise taraflar arasındaki işçilik alacaklarının tamamının arabuluculuğa konu edildiği kabul edilmelidir.
Başka bir deyişle “ başvuru formu “ uygulamasının başladığı 02.06.2018 tarihi öncesinde taraflardan kaynaklanmayan bu tür uygulama hataları aşılarak, arabuluculuk müessesinin amaca uygun yürütülmesi sağlanmalıdır.
Başvuru formu uygulamasının başladığı 02.06.2018 tarihinden sonraki başvurularda ise başvuru arabuluculuk ile görevli mahkemenin memuruna yapılmış ise arabuluculuk bürosundaki görevli veya memur tarafından başvuru formundaki bu tür eksiklikleri giderecek uyarılarda bulunmalı, 02.06.2018 tarihinden sonraki başvurularda başvuru formu içeriğine itibar edilerek sonuca gidilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, Bursa Arabuluculuk Bürosu tarafından dosyaya sunulmuş 21.03.2018 tarihli “Arabuluculuk Başvuru Formu”nda dava türü “İşçi İle İşveren İlişkisinden Kaynaklanan (Nisbi)” şeklinde genel bir içerik taşımaktadır. 16.04.2018 tarihli “Arabulucuk Son Tutanağı”nda ise arabuluculuk konusu uyuşmazlık “fazla mesai, UBGT vs.” şeklinde düzenlenmiştir. Arabuluculuğa başvuru tarihinin yönetmelikten öncesine ait oluşu nedeni ile arabulucuğa başvuru dava şartının gerçekleştiği kabul edilmelidir.
Mahkemece yazılı gerekçe ile karar verilmesi hatalı olup, davacının temyiz itirazlarının kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H) SONUÇ:
Bölge Adliye Mahkemesi ile İlk Derece Mahkemesinin kararlarının, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.