İŞÇİNİN ARALIKLI OLARAK AYNI İŞVERENE AİT İŞYERİNDE ÇALIŞMASI HALİNDE, ÖNCEKİ DÖNEMİN KIDEM TAZMİNATI ÖDENEREK FESHEDİLMİŞ OLMASI, İZİN YÖNÜNDEN SÜRELERİN BİRLEŞTİRİLMESİNE ENGEL OLUŞTURMAZ

İŞÇİNİN ARALIKLI OLARAK AYNI İŞVERENE AİT İŞYERİNDE ÇALIŞMASI HALİNDE, ÖNCEKİ DÖNEMİN KIDEM TAZMİNATI ÖDENEREK FESHEDİLMİŞ OLMASI, İZİN YÖNÜNDEN SÜRELERİN BİRLEŞTİRİLMESİNE ENGEL OLUŞTURMAZ

T.C.

Yargıtay

9. Hukuk Dairesi         

2016/27846 E. 

2020/12620 K.



    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, davacının dava dışı … A.Ş.de 1988 yılında grafiker olarak işe başladığını, söz konusu şirketin davalı işverenin grup şirketi olduğunu, çalışma süresi boyunca kayden işvereni görünen tüm şirketlerin aynı gruba bağlı olup, aralarında organik bağ olduğunu, iş akdinin haksız olarak feshedildiğini ancak işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek fazla çalışma ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, iddia edildiği gibi davalının, dava dışı şirketlerin grup şirketi olmadığını, … A.Ş. müşterileri, ticari unvanındaki “…” sözcüğünü ve çalışanların bir kısmını bünyesine aldığını, böylece 02.04.2010 tarihinde bugünkü unvanını aldığını, davacının bu unvan altında şirkette 2 yıl çalıştığını, dava dışı şirketlerde çalıştığı dönemdeki taleplerin söz konusu şirketlere yöneltilmesi gerektiğini, davacının 31.10.2012 tarihli ibraname ile davalıyı ibra ettiğini, fazla mesai ücretine ilişkin talebin zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacının fazla mesai yaptığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, yıllık izinlerini kullandığını, 2001 yılı öncesindeki kıdem tazminatlarının ilgili şirketler tarafından ödendiğini beyanla davanın reddine karar verilemesini talep etmiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
    Temyiz Başvurusu:
    Karar, davacı vekili ve davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Taraflar arasında davacının yıllık izin ücreti alacağının hesabı hususunda uyuşmalık bulunmaktadır.
    4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
    4857 sayılı Kanun’un 54. maddesinde, yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında, işçinin aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştığı sürelerin birleştirilerek göz önüne alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, işçinin daha önce aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde geçen hizmetlerinin yıllık izne hak kazanma ve izin süreleri hesabı yönlerinden dikkate alınması gerekir. Kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmetlerin de aynı gerekçeyle izin hesabı yönünden birleştirilmesi zorunludur. Bununla birlikte, işçiye önceki feshe bağlı olarak kullanmadığı izin ücretleri tam olarak ödenmişse, bu dönemin sonraki çalışma sürelerine eklenerek izin hesabı mümkün değildir. Önceki çalışma döneminde izin kullandırılmak veya fesihte karşılığı ödenmek suretiyle tasfiye edilmeyen çalışma süreleri, aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerindeki çalışmalara eklenir. İşçinin aralıklı olarak aynı işverene ait işyerinde çalışması halinde, önceki dönemin kıdem tazminatı ödenerek feshedilmiş olması, izin yönünden sürelerin birleştirilmesine engel oluşturmaz. Yine, önceki çalışılan sürede bir yılı doldurmadığı için izne hak kazanılmayan süreler de, işçinin aynı işverene ait işyeri ya da işyerlerindeki sonraki çalışmalarına eklenerek yıllık izin hakkı belirlenmelidir. Yıllık izin, özde bir dinlenme hakkı olup, aralıklı çalışmalarda önceki dönem zamanaşımına uğramaz.
    Bir işyerinde başlangıçta mevsimlik olarak çalıştırılan ve daha sonra devamlılık arz eden işte çalıştırılan işçinin, mevsimlik dönemdeki çalışması kıdeminde dikkate alınmasına rağmen, yıllık ücretli iznin hesabında dikkate alınmaz. Ancak bu olgu için işçinin mevsimlik çalıştığı belirtilen dönemde yapılan işin gerçekten mevsime bağlı olarak yapılması gerekir. Yapılan iş mevsimlik olmayıp, işçi aralıklı olarak çalıştırılmış ise, mevsimlik işten söz edilemeyeceğinden, bu sürenin de izin hesabında dikkate alınması gerekir. Uygulamada tam yıl çalışılması gereken ve devamlılığı olan bir işte, işçilerin işlerine 1-2 ay ara vererek mevsimlik olarak çalıştıkları birçok olayda gözlemlenmektedir. Tam bir yıldan daha az sürmüş olan bu tür çalışmalarda, mevsimlik iş kriterlerinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan, sırf bir yıldan az çalışma olduğu gerekçesiyle çalışmanın mevsimlik olduğunu kabul etmek doğru değildir. Bir işyerinde iş kolundaki faaliyeti yılın her dönemi yapılıyor, ancak bazı işçiler yılın belirli bir zamanında çalıştırılmakta ise, bu işçilerin aralıklı çalıştıkları kabul edilmelidir. Zira bu durumda yapılan işin mevsimlik iş olarak kabulü mümkün değildir.
    Somut uyuşmazlıkta, yıllık izin ücreti alacağı bakımından, davalı tarafından bilirkişi raporuna itiraz edilerek davacının yıllık izin kullanmayı talep ettiğine dair 1989, 1990 ve 1991 yıllarına ilişkin “yıllık izin talep formu” başlıklı bir kısım belgeler sunulmuş ve mahkemece hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda, bu belgelerde yer alan süre ayrıca mahsup edilerek hesaplama yapılmıştır. Ne var ki, söz konusu belgelerin incelenmesinde “talep formu” şeklinde oldukları anlaşılmış olup, davacının bu günlere ilişkin izninin kullandırılmadığını beyan etmesi, davalının ise buna mukabil iznin kullandırıldığına dair davacı imzalı bir belge sunamaması karşısında, yapılan değerlendirme ve varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Bu nedenle 31.03.2016 tarihli bilirkişi ek raporundaki hatalı değerlendirmeye itibar edilmek suretiyle, talep formunda yer alan sürelerde davacın izin kullanmış gibi değerlendirilerek sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    3-Davacı işçinin istek konusu süre içinde fazla çalışma ücreti isteklerinin kabulüne karar verilmiştir. Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre takdir edilmelidir.
    Somut olayda, hesaplanan fazla çalışma ücret alacağının hüküm altına alınmasında, davacının çalışma şekli, işin düzenlenmesi ve fazla çalışma miktarı gibi hususlar göz önünde bulundurularak dosya kapsamına uygun makul bir oranda indirim yapılması gerekirken %50 gibi yüksek nispette indirime gidilmesi de isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.10.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.