İŞÇİNİN GÖREV TANIMINA UYMAYAN EK İŞLERİ YAPMAMASI SEBEBİYLE İŞVERENCE YAPILAN FESİH, HAKSIZ FESİHTİR

İŞÇİNİN GÖREV TANIMINA UYMAYAN EK İŞLERİ YAPMAMASI SEBEBİYLE İŞVERENCE YAPILAN FESİH, HAKSIZ FESİHTİR

T.C.

Yargıtay

7. Hukuk Dairesi         

2015/8649 E. 

2015/20934 K.

Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak

YARGITAY İLAMI

Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, müvekkilinin davalı işyerinde “porter” olarak çalışmakta iken görevlerine ek olarak yardımcı sağlık personelinin yapmakla görevli olduğu hastaların alt bakım ve temizliği, saç ve vücut temizliği, ameliyata hazırlanması, saç traşı, çağrı ziline cevap verilmesi gibi işleri de birlikte yürüteceğinin söylenerek bu işlerin de yaptırılmak istendiğini, kabul etmemesi üzerine iş akdinin davalı şirket tarafından bildirim önellerine uyulmaksızın ve haklı bir sebebe dayanılmaksızın feshedildiğini, işinde yapılmak istenen değişikliğin yazılı olarak bildirilmediğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının porter olarak işe başladığını, hastane organizasyonundaki değişiklik sonucu “porter” tanımının “yardımcı sağlık personeli” olarak değiştirildiğini, değişikliğin hastanenin işletmesel kararı olup sadece idari bir değişiklik olduğunu, değişikliğin davacıya yazılı olarak bildirilmeye çalışıldığını, davacının bildirimi almaktan imtina ettiğini, durumun tutanak altına alındığını, davacının görev tanımının daha ayrıntılı düzenlendiğini, işinin ağırlaştırılmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi heyeti raporuna itibarla; işverenlikçe yapılmak istenen değişikliklerin iş şartlarında esaslı değişiklik teşkil etmediği, bu nedenle işverence yönetim hakkı kapsamında ve iş sözleşmesinde yer alan hüküm uyarınca davacıya tebliğ edilen görevi yapmamakta ısrar etmesinin iş akdinin feshinde haklı neden teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işverenlikçe yapılmak istenen değişikliklerin iş şartlarında esaslı değişiklik teşkil etmediği ve davalı tarafça bu sebeple yapılan feshin haklı fesih olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Çalışma koşullarının değişikliğinden söz edebilmek için öncelikle bu koşulların neler olduğunun ortaya konulması gerekir.
Sözü edilen 22 nci maddenin yanı sıra Anayasa, yasalar, toplu ya da bireysel iş sözleşmesi, personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ile işyeri uygulamasından doğan işçi ve işveren ilişkilerinin bütünü, çalışma koşulları olarak değerlendirilmelidir.
İş sözleşmesinin esaslı unsurları olan işçinin iş görme borcu ile bunun karşılığında işverenin ücret ödeme borcu, çalışma koşullarının en önemlileridir.
Borçlar hukukunda olduğu gibi (Borçlar Kanunu 19/1) iş hukukunda da genel kural sözleşme serbestisidir. Taraflar iş ilişkisinde dikkate alınması gereken kuralları yasalarla belirlenen emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydıyla serbestçe belirleyebilirler. 1475 sayılı Yasada, yazılı sözleşmede bulunması gereken unsurlar gösterildiği halde, 4857 sayılı Kanunda bu yönde bir kurala yer verilmemiştir. Bu noktada iş sözleşmesinde bulunması gereken öğeler yönünden de bir serbestinin olduğu söylenebilir. Çalışma koşullarında değişikliğe dair sözleşmenin kural olarak yazılı biçimde yapılması gerekmez.
Uygulamada, yazılı olarak yapılan iş sözleşmelerinde çoğunlukla işçinin yerine getireceği iş, unvanı, ücret ve ekleri belirtilmekle birlikte, çalışma koşullarının tespitine yönelik ayrıntılı düzenlemelere yer verilmemektedir. Bu noktada çalışma koşullarının tespiti ve değişikliğin yapılıp yapılmadığı konularında ispat sorunlarını beraberine getirmektedir. Çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik yapıldığı konusunda ispat yükü işçidedir.
İş sözleşmesinde, gerektiğinde çalışma koşullarında değişiklik yapabileceğine dair düzenlemeler bulunması halinde, işverenin genişletilmiş yönetim hakkından söz edilir. Bu halde işveren, yönetim hakkını kötüye kullanmamak ve sözleşmedeki sınırlara uymak kaydıyla işçinin çalışma koşullarında değişiklik yapma hakkını sürekli olarak kazanmış olmaktadır. Örneğin, işçinin gerektiğinde işverene ait diğer işyerlerinde de görevlendirilebileceği şeklindeki sözleşme hükümleri, işverenin bu konuda değişiklik yapma hakkını saklı tutar. Anılan hak objektif olarak kullanılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshini sağlamak için sözleşme hükmünün uygulamaya konulması, işverenin yönetim hakkının kötüye kullanılması niteliğindedir.
Çalışma koşullarını belirleyen kaynaklar arasında, iş sözleşmesinin eki sayılan personel yönetmeliği veya işyeri iç yönetmeliği gibi belgeler de yerini alır. Bu nedenle işçinin açık veya örtülü onayını almış personel yönetmeliği, iş sözleşmesi hükmü niteliğindedir. İşyerinde öteden beri uygulanmakta olan personel yönetmeliğinin kural olarak işçi ile iş ilişkisinin kurulduğu anda işçiye bildirilmesi gerekir. Daha sonra yapılacak olan değişikliklerin de işçiye duyurulması bağlayıcılık açısından gereklidir. Yasal veya sözleşme gereği bir zorunluluk olmadığı halde, işyerinde uygulana gelen “işyeri uygulamaları” da çalışma koşullarının belirlenmesinde etkindir.
İşyerindeki uygulamaların tüm işçiler yönünden ortak bir nitelik taşıması mümkün olduğu gibi, eşit konumda olan bir ya da birkaç işçi açısından süregelen uygulamalar da çalışma koşullarını oluşturabilir.
Çalışma koşullarındaki değişiklik, işverenin yönetim hakkı ile doğrudan ilgilidir. İşveren işyerinin kârlılığı, verimliliği noktasında işin yürütümü için gerekli tedbirleri alır. İş görme ediminin yerine getirilmesinin şeklini, zamanını ve hizmetin niteliğini işveren belirler. İşverenin yönetim hakkı, taraflar arasındaki iş sözleşmesi ya da işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinde açıkça düzenlenmeyen boşluklarda uygulama alanı bulur.
Yasanın 22 nci maddesinin ikinci fıkrasında, çalışma koşullarının, tarafların karşılıklı uzlaşmaları ile değiştirilmesinin her zaman mümkün olduğu kurala bağlanmıştır. Çalışma koşullarında değişiklik konusunda işçinin rızasının yazılı alınması yasa gereğidir. Aynı zamanda işverence değişiklik teklifinin de yazılı olarak yapılması gerekir. İşçi çalışma koşullarında yapılmak istenen değişikliği usulüne uygun biçimde yazılı olarak ve süresi içinde kabul ettiğinde, değişiklik sözleşmesi kurulmuş olur. İşçinin değişikliği kabulü, sadece bu işlem yönünden geçerlidir. Bir başka anlatımla işveren işçinin bir kez vermiş olduğu değişiklik kabulünü, daha sonraki dönemlerde başka değişiklikler için kullanamaz.
Yapılan değişiklik önerisi, altı işgünü içinde işçi tarafından yazılı olarak kabul edilmediği sürece işçiyi bağlamaz. Bu sürenin geçirilmesinden sonra, işçinin değişiklik önerisini kabul etmesi, işçi tarafından işverene yöneltilen yeni icaptır. İşveren iş sözleşmesini ancak altı işgünlük sürenin geçmesinden sonra feshedebilir. İşçinin altı işgünü geçmesinden sonra yaptığı kabul beyanı üzerine işverenin iş sözleşmesini feshi, kendisine yöneltilen yeni icap beyanının örtülü olarak reddi anlamına gelir.
İşçi çalışma koşullarında esaslı değişikliği kabul etmez ve işyerinde çalışmaya devam edilirse, değişiklik gerçekleşmemiş ve sözleşme eski şartlarla devam ediyor sayılır. Bu durumda işveren, değişiklik teklifinden vazgeçerek sözleşmenin eski şartlarda devamını isteyebilir ya da çalışma koşullarında değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için başka bir nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine uymak koşulu ile sözleşmeyi feshedebilir.
4857 sayılı Kanunun 22 nci maddesinde, çalışma koşullarında esaslı değişiklik sebebiyle işçinin iş sözleşmesini haklı olarak feshedebileceği öngörülmemiştir. Bununla birlikte çalışma koşullarının değiştirilmesi aynı zamanda koşullarının uygulanmaması anlamına geldiğinden, aynı Yasanın 24 üncü maddesinin (II-f) bendinde belirtilen hal, işçinin haklı fesih nedenleri arasında sayılmıştır. Bu durumda işçinin ihbar tazminatı talep hakkı doğmazsa da, kıdem tazminatı ödenmelidir. Bununla birlikte, çalışma koşullarında esaslı değişikliği kabul etmeyen işçinin iş sözleşmesinin işverence feshi halinde, ihbar ve kıdem tazminatlarını talep hakkı doğar.
Somut olayda, davacı, davalı hastanede porter ve diyaliz teknisyeni olarak çalışmak üzere işe alınmış olup, sonradan yapılan değişiklik ile kendisine -hastaların alt bakımı dahil- yeni görevler verilmiş ve davacının görevi ağırlaştırılmıştır. Dairemizde, aynı gün yapılan temyiz incelemesi sonucu, davacı ile aynı görevi yapan(porter olarak)… isimli davacının Karşıyaka 3. İş Mahkemesi’nin 2011/605 Esas sayılı dosyasındaki kararın ONANMIŞ olması da dikkate alınarak davacının çalışma şartlarının ağırlaştırıldığı, bu ağır çalışma şartlarının davacı tarafından kabul edilmemesi üzerine davalı tarafından yapılan feshin haklı nedene dayanmadığı anlaşılmakla mahkemece kıdem ve ihbar tazminatının kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddine karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 28.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.