İŞÇİNİN İŞE GİDERKEN SERVİSTE GEÇEN SÜRESİ FAZLA MESAİ SAYILMAZ

İŞÇİNİN İŞE GİDERKEN SERVİSTE GEÇEN SÜRESİ FAZLA MESAİ SAYILMAZ

TC

YARGITAY

22. HUKUK DAİRESİ

2017/24311 E.

2019/17945 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili ile davalılardan ... İnşaat San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakim ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı işyerindeki baraj santrali inşaatında çalışırken iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, haftanın yedi günü, ulusal bayram ve genel tatillerde dahil çalıştığını, her gün saat 06:00'da işveren tarafından temin edilen servis araçlarıyla alınıp şantiye alanına götürüldüğünü, saat 07:00'de işe başladığını, ara dinlenmenin 30 dakika olduğunu, akşam en erken saat 19:00’da işi bıraktığını, çalışmasının bazen 19:30-20:00'ye kadar devam ettiğini, iş bitiminde yine işverene ait servis araçlarıyla bir saatlik yolculuktan sonra evine döndüğünü, fazla çalışmalarının karşılığının ödenmediğini, yıllık izin kullanamadığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalıkar vekili, ... Santrali Yatırım A.Ş.’ye anahtar teslimi iş verildiğini bu nedenle kendisine karşı açılan davanın husumetten reddi gerektiğini, diğer davalı ... İnşaat San. Tic. A.Ş. bakımından ise davacının iş sözleşmesinin mevsimlik sözleşme niteliğinde olduğunu, inşaat bitimi nedeni ile iş sözleşmesinin işçilik alacakları ödenmek suretiyle sona erdirildiğini, talep konusu alacakların ödendiğini ileri sürerek, davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece, toplanılan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı ... Yat. A.Ş. yönünden açılan davanın husumetten reddine, diğer davalıya yönelik davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Karar süresi içerisinde davacı vekili ve davalılardan ... İnşaat San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, belgelere ve tüm dosya kapsamına göre; tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Davacı, davalı ... Yat. A.Ş. hakkında verilen husumetten ret kararının yerinde olmadığını iddia etmektedir. Dosyada bulunan şirkete ait ana sözleşmenin incelenmesinde ortaklarından en büyük hisse sahibinin diğer davalı ... İnş.San. Tic. A.Ş. olduğu, ayrıca ana sözleşmenin amaç ve şirketin konularını düzenleyen 3. maddesinde “kendi hidro enerji tesisleri kurulması, bu tesislerin montajı, işletmeye alınması, bakım ve servis hizmetlerinin yapılması” amacının olduğu görülmektedir. Davalının kendisi tarafından yapılacak bir işi anahtar teslimi olarak başka bir tüzel kişiye ihale ettiğinin kabulü dosya içeriğine uygun değildir. Bu nedenle davalı ....’nin asıl işveren ve ... İnşaat San. Tic. A.Ş’nin alt işveren olarak davacıyı çalıştırdıkları kabul edilerek alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerekirken davalı ... Yat. A.Ş. hakkındaki davanın husumetten reddi hatalıdır.
    3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
    Somut olayda, davacı dava dilekçesinde sabah saat 07.00 de işbaşı yaptığını bildirmesine rağmen mahkemece, davacının talebini de aşar şekilde, sabah işveren tarafından sosyal yardım olarak sağlanan ve 4857 sayılı Yasanın 66/b bendine göre çalışma süresinden sayılmasına yasal imkan bulunmayan serviste geçen süreleri de kapsayan fazla mesai hesabının hükme esas alınması isabetsizdir. Ayrıca imzalı bordolarda tahakkuk olan aylar yönünden, imzalı ücret bordroları ile imzalı puantaj kayıtlarındaki imzalara davacı tarafça baştan beri itiraz edildiğinden, davacının imza itirazı üzerinde durularak, imzalar davacıya gösterilerek, gerektiğinde imza incelemesi yaptırılarak, imzanın davacıya ait olup olmadığı belirlendikten sonra sonucuna göre davacı tarafından imzalandığının sabit olması halinde, bu aylar dışlanmak suretiyle fazla çalışma ücretinin hesaplamanması gerekirken ödenen miktarın mahsubu suretiyle alacak hesabı yapan bilirkişi raporunun esas alınmış olması da bozma nedenidir.
    4-Davacının ulusal bayram ve genel tatiller ile hafta tatilinde çalışıp çalışmadığı hususu tartışmalıdır.
    Ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan bayram ve genel tatil ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
    Ulusal bayram genel tatil ve hafta tatilinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
    İmzalı ücret bordrolarından, ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili ücretlerinin ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıt taşımaması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili çalışmalarının yapıldığını yazılı delille kanıtlaması imkân dahilindedir.
    Somut olayda, dosyaya sunulan imzalı puantajlardaki imzalara davacı tarafça baştan beri itiraz edildiğinden, davacının imza itirazı üzerinde durularak, imzalar davacıya gösterilerek, gerektiğinde imza incelemesi yaptırılarak, imzanın davacıya ait olup olmadığı belirlendikten sonra sonucuna göre davacı tarafından imzalandığının sabit olması halinde, davacının ulusal bayram ve genel tatil ve hafta tatili çalışmalarının hesabına esas alınması gerekirken, yazılı belgenin aksinin tanık beyanlarıyla ispatlanamayacağı hususu gözardı edilerek tanık beyanlarına itibarla hesaplama yapan raporun hükme esas alınması hatalı olmuştur.
    5-Davacının çıplak ücretinin ne kadar olduğu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
    İş sözleşmesinde açıkça işçinin günlük yevmiyesi ve buna eklenen yol ve yemek giderleri belirtilerek ücret kararlaştırılmış ve yol ve yemek dahil ücretin kıdem tazminatı hesabına esas ücret olduğunun belirlenmiş olmasına rağmen, bilirkişinin sadece bordrolaştırma usulünün yanlış olduğundan bahisle bu giydirilmiş ücretin fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve hafta tatili ücreti hesabında çıplak ücret olarak kabulü ile bu alacakların hesaplanmış olması hatalıdır. Sözleşmede belirlenen çıplak ücretin, hesaplamaya esas alınması gereklidir. Ayrıca kıdem ve ihbar tazminatı hesabında da, sözleşmede belirlenen ve kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücret olduğu belirtilen ücrete göre hesaplanması, yeniden bir yemek ve yol ücretinin eklenmemesi gerektiği hususu da ihmal edilmemelidir.
    6-Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
    İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
    Somut olayda, dosyaya davacıya ödeme yapıldığına ilişkin 23.04.2012 tarihli ve 7.776,39 TL tutarlı banka dekontu ve ibraname başlıklı kıdem ve ihbar tazminatı ödeme tutarlarını gösterir tarihsiz, davacının imzasını havi belge sunulmuştur. Davacının iş sözleşmesinin sona erme tarihi ve banka ödeme dekontunun 23.04.2012 olması gözetilerek ibranamenin, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndan önce 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde düzenlendiği anlaşılmaktadır. İbraname her ne kadar tarih içermese de, bu belgenin fesihten sonra düzenlendiği açıkça anlaşılmaktadır. Dosyada bulunan ibraname makbuz niteliğinde olduğu anlaşılmakla, yapılan ödemelerin mahsubu ile varsa bakiye kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının hüküm altına alınması gerekirken, bu husus gözetilmeden kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine dair karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    7-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesi usule aykırıdır.
    Somut olayda, davacı dava dilekçesinde 24.10.2007-31.03.2011 tarihleri arasında çalıştığını beyan etmesine rağmen, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, yukarıdaki kanun hükmü ve taleple bağlılık ilkesine aykırılık teşkil edecek şekilde, sosyal güvenlik kurumu kayıtlarına göre, davacının 18.09.2007-02.03.2012 tarihlerinde çalıştığı kabul edilmek suretiyle işçilik alacaklarının hesaplanması hatalı olup bzomayı gerektirmiştir.
    Öte yandan, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacınn 18.09.2007-02.03.2012 tarihleri arasında 4 yıl 5 ay 18 gün çalıştığı kabul edilmesine rağmen, yıllık izin ücretinin hesabında 5 tam yıl kıdem süresine göre 70 gün izne hak kazandığı kabul edilmek suretiyle bakiye yıllık izin ücreti alacağının hüküm altına alınması da hatalıdır.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.10.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.