JANDARMAYA 'ULAN' DEMEK HAKARET MİDİR?

JANDARMAYA 'ULAN' DEMEK HAKARET MİDİR?
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Sanığın, mağdur jandarmaya yönelik "ulan" şeklindeki sözünün mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı söz niteliğinde olduğu ve kamu görevlisine hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığına karar verdi.

Olayda, jandarma personeline yönelik olarak "seni buradan sürdüreceğim, bak neler yapacağım" diye tehdit emiş ve "ulan" şeklinde hitap etmiş ve ilgili hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir. Yargıtay bu kararı bozmuştur.

Yargıtay'ın buna ilişkin gerekçeleri şu şekildedir:

Sanığın jandarmanın görev yerini değiştirme konusunda herhangi bir yetki ve gücü bulunmayıp, anılan sözlerinin tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde tehdit niteliğinde değildir.

Sanığın, mağdur jandarmaya yönelik: "ulan" şeklindeki sözü mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı söz niteliğinde olduğu ve kamu görevlisine hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmelidir.

T.C

YARGITAY

4. CEZA DAİRESİ

2020/26174 E.

2021/1851 K.

25/01/2021 T.

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Mahkemece kabul edilen oluşa göre, sanığın görevli jandarma personeli olan mağdura "seni buradan sürdüreceğim, bak neler yapacağım" diyerek tehdit yoluyla direndiğinden bahisle mahkümiyet kararı verilmiş ise de, sanığın jandarmanın görev yerini değiştirme konusunda herhangi bir yetki ve gücü bulunmayıp, anılan sözlerinin tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde tehdit niteliğinde olmadığı ve görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturmadığının gözetilmemesi,

2- Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını içermesi gerekmektedir. Somut olayda sanığın, mağdur jandarmaya yönelik: "ulan" şeklindeki sözü mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı söz niteliğinde olduğu ve kamu görevlisine hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, kanuni olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçe ile hakaret suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,

Kabule göre de,

3- Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu'nun 2013/13-293 esas, 2013/297 karar sayılı ve 11/06/2013 tarihli kararında da kabul edildiği üzere TCK'nın 43. maddesinin ikinci fıkrası; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır" hükmünü içermekte olup, zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın kanunun 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür. Ancak burada kastedilen, fiil ya da hareketin, doğal anlamda değil hukuki anlamda tekliğidir Hakaret suçunun farklı mağdurlara karşı tek fiille gerçekleştirildiğinden söz edilebilmesi için hakaretin mutlaka ortak söz veya davranışlarla gerçekleştirilmiş olması şart değildir. Her bir mağdura veya mağdurlardan bazılarına özel olarak hitap edilerek hakaret içeren sözler söylenmiş veya davranışlarda bulunmuş olsa bile objektif bir gözlemcinin bakış açısıyla bakıldığında failin hareketlerinin tek bir iradi karara dayalı olduğu, aralarında yer ve zaman bakımından bağlantı bulunduğu, bu nedenle bir bütünlük oluşturduğu sonucuna ulaşılması durumunda, fiilin hukuken tek olduğu kabul edilmelidir.

Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda, sanığın katılan ...'ya hakaret ettikten sonra mağdur jandarmaya hakaret etmesi şeklinde gerçekleştiği kabul edilen eylemlerinin bir bütün halinde hukuki olarak tek bir hakaret suçunu oluşturduğu ve hakaret suçundan bir kez mahkumiyetine karar verilerek cezasından TCK'nın 43. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden, mağdur sayısınca hükümlülüğüne karar verilmesi,

4- Mağdur Abdulmenaf Kaya'ya yönelik tehdit ve hakaret suçlarından kurulan hükümlerde, hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde yürürlüğe giren, 7188 sayılı Kanun'un 26. maddesi ile değişik CMK'nın 253. maddesi uyarınca, uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte ve aynı mağdura karşı işlenmiş olması halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağının hüküm altına alındığı, somut olayda birlikte işlenen görevi yaptırmamak için direnme ve hakaret suçlarının mağdurları ile tehdit ve basit hakaret suçunun mağdurunun farklı olması ayrıca suç tarihinde uzlaştırma kapsamında olmayan TCK'nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunun 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik CMK'nın 253/1. madde hükmü uyarınca, uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında; CMK'nın 253. maddesi gereğince sanık hakkında ...'ya yönelik hakaret ve tehdit suçlarından usulünce uzlaştırma işlemleri yerine getirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği,

5- TCK'nın 125/4. maddesinde ağırlaştırıcı neden olarak öngörülen aleniyetin söz konusu olabilmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli olmayıp, hakaretin belirlenemeyen sayıda kişi ve herkes tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması, herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesinin gerekmesi karşısında, somut olayda hakaret eylemlerinin karakolun ve hastanenin neresinde gerçekleştiği tespit edilip buna göre aleniyet öğesinin ne şekilde oluştuğu tartışılıp açıklanmadan, yetersiz gerekçeyle cezaların anılan kanun maddesi gereğince artırılması,

6- 1 no'lu bozma nedenine uyulup 5 no'lu bozma nedeni uyarınca yapılacak değerlendirme sonucunda aleniyet öğesinin oluşmadığının kabulü halinde ise,

17/10/2019 gün ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 251. maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiştir.

Ancak bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle, 5271 sayılı CMK'ya eklenen geçici 5. maddenin (d) bendi ile; "01/01/2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz" hükmü getirilmiştir.

Konuyu somut norm denetimi yoluyla inceleyen Anayasa Mahkemesi (25/06/2020, 2020/16, 2020/33; R.G. 19/08/2020, Sayı:31218), sözü geçen geçici 5/d maddesindeki hükmün, "kovuşturma evresine geçilmiş" ibaresinin aynı bentte yer alan, "basit yargılama usulü" yönünden Anayasa'nın 38. maddesine aykırı görerek iptaline karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi kararında, hükme bağlanmış dosyalarla ilgili iptale karar verilmemiş ise de, 5271 sayılı Kanun'un 2/1-f maddesince hükme bağlanmış dosyalarla ilgili olarak kovuşturma evresinin kesinleşmeye kadar devam etmesi ve aynı Yasa'nın 251/3. maddesi gereği mahkumiyet hükmü verildiği takdirde sonuç cezadan dörtte bir indirim öngörülmesi, bu durumun da temyiz incelemesi devam eden dosyalar bakımından lehe düzenleme getirmesi karşısında,

Anayasa Mahkemesinin iptal kararında; sanık lehine getirilen, yeni düzenlemenin 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesi gereğince, 5271 sayılı CMK'ya eklenen geçici 5. maddesiyle "kovuşturma evresine geçilmiş" dosyalar bakımından uygulanması gerektiğine işaret edildiğinden, temyiz incelemesi yapılan ve 5271 sayılı CMK'nın 251/1 maddesi kapsamına giren suçlar yönünden; Anayasa'nın 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK'nın 7 ve 5271 sayılı CMK'nın 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,

Bozmayı gerektirdiğinden, sanık ... ile müdafiinin temyiz nedenleri bu nedenlerle yerinde görülmekle, tebliğnameye aykırı olarak, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25/01/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.