KAÇAK BİNANIN YIKILMASI DURUMUNDA ÖLÜM OLUŞURSA MALİK BASİT TAKSİRDEN SORUMLUDUR

KAÇAK BİNANIN YIKILMASI DURUMUNDA ÖLÜM OLUŞURSA MALİK BASİT TAKSİRDEN SORUMLUDUR

TC

YARGITAY

12. Ceza Dairesi        

2020/332 E. 

2020/2497 K.

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : TCK'nın 85/2, 22/3, 62/1. maddeleri uyarınca ayrı ayrı mahkumiyet

Taksirle öldürme suçundan sanıkların mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar ..., ... ve ... müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmedilen cezanın on yıl hapis cezasından aşağı olması nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 318. maddesi gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
A) Sanık ... hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
UYAP sisteminden temin edilen nüfus kayıt örneğinde sanık ...'ın 08/04/2012 tarihinde temyiz aşamasında öldüğünün tespit edilmiş olması karşısında, sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 64/1. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA,
B) Sanıklar ..., ... ve ... hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya kapsamına göre, tarihi net olarak tespit edilememekle beraber, tahminen 1986 yılında dosya sanıklarından ... tarafından, kendisine ait Van ili Merkez Dereçalık Mahallesi, 217/22 ada/parsel numaralı arsa üzerinde toplam 5 katlı bir bina inşa ettirildiği, inşa edilen bina için yetkili birimlerden her hangi bir yapı izni alınmadığı, binanın kaçak nitelikte olduğu, olaydan sonra yapılan teknik incelemeler neticesinde bu binanın bazı teknik uygunsuzluklar içerdiğinin tespit edildiği, sanık ... tarafından bir süre ikamet edilen ve kullanılan binanın 1998 yılında dosya sanıkları ... ve ... tarafından satın alındığı, satış işleminin binanın üzerinde bulunduğu arsaya ait tapu kaydının devri şeklinde yapıldığı, üzerinde kaçak nitelikte bir yapı bulunan arsayı satın alan sanıklar ... ve ...'ın yapıyı yönetmeliklere uygun hale getirmek ve tapu siciline uygun olarak kaydettirmek için bir takım girişimlerde bulunmasına rağmen bu girişimlerini sonuçlandırmadığı, 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilinde gerçekleşen 7.1 büyüklüğündeki deprem neticesinde bahsedilen 5 katlı binanın yıkıldığı ve bina içinde bulunan 8 kişinin öldüğü, 2 kişinin ise nitelikli şekilde yaralandığı, meydana gelen olay neticesinde ölenlerden ...'in babası, ...'ın ise eşi olan müşteki ...'in ve diğer müştekilerin yalnızca dosya sanığı ...'dan şikayetçi oldukları olaya ilişkin;
Meydana gelen deprem neticesinde yıkılarak 8 kişinin ölümü ile 2 kişinin yaralanmasına neden olan binaya ilişkin, projelendirme ve inşa aşamasında denetleme ve gerekli görülmesi halinde önleme yetkisine sahip birimlerin yetkili sorumluları hakkında, resmi görev sahipleri bakımından gerekli soruşturma izinleri de alınmak suretiyle, soruşturma ve kovuşturma işlemleri yapılarak hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği, bununla beraber incelenen dosya kapsamında tespit edilen sanıkların yapıyı inşa ettiren kişi ve deprem tarihi itibariyle yapının tapuda kayıtlı maliklerinin olduklarının anlaşıldığı, dosya sanıklarının kusur durumları bakımından yapılan incelemenin, tespit edilebilecek diğer şüphelilerin cezai sorumluluklarını etkileyecek nitelikte olmayacağı, bununla beraber ölümlere neden olan kaçak yapının projelendirme ve inşa sürecinde ihmali davranışları nedeniyle sorumlulukları doğabilecek resmi sıfata sahip şüphelilerin soruşturma ve kovuşturma usullerinin farklılık gösterebileceği göz önünde bulundurularak, tebliğnamede meydana gelen neticede etkin davranışı olan tüm sanık ve şüphelilerin hukuki durumlarının beraberce değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiilerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiş, ancak gerek öğretide, gerekse uygulamada, bu taksir kalıplarına yer verilmemiş olmasının, bir eksiklik veya farklılık oluşturmayacağı kabul edilmektedir.
Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Öğretide ve yargı kararlarında taksirin unsurları,
a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
b) Hareketin iradiliği,
c) Neticenin iradi olmaması,
d) Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
e) Neticenin öngörülebilmesi, ancak bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi,
Şeklinde belirtilmiştir.
Bilinçli taksir kavramı mülga 765 sayılı TCK’nın 45. maddesine 8.1.2003 tarihli ve 4758 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile hukukumuza girmiş olup, anılan fıkrada, “Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde ceza ... arttırılır.” hükmüne yer verilmiş, aynı hüküm, 5237 sayılı TCK’nın 22. maddenin 3. fıkrasında da korunmuştur.
Taksirden söz edilebilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekli ve yeterli olmasına karşılık, bilinçli taksir halinde failin somut olayda ayrıca bu neticeyi öngörmüş olması da gereklidir.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir.
Bilinçli taksiri, taksirden ayıran özellik, bilinçli taksirde istenmeyen netice fiilen öngörülürken, taksirde öngörülmemektedir.
Bu bilgiler ışığında sanıklar ... ve ...'ın, tapu sicilinde arsa vasfında kayıtlı olan, anca fiili durum itibariyle üzerinde kaçak nitelikte 5 katlı bir yapı olan taşınmazı 1/3'er oranda paydaş olarak satın aldıkları, sanıkların söz konusu yapının satın alma tarihleri itibariyle tapu sicilinde arsa vasfıyla kayıtlı olduğunu bildikleri, devam eden süreçte yapıyı usul ve yönetmeliklere uygun şekilde kayıt altına aldırmak için bir kısım işlemler yapmışlarsa da bu girişimlerini neticelendirmedikleri, sanıkların kaçak nitelikte olup meydana gelen deprem neticesinde yıkılan yapıyı usul ve yönetmeliklere uygun hale getirme niyet ve girişimlerinin ileride ortaya çıkabilecek resmi ve sanıklar arasında mülkiyete ilişkin oluşabilecek sorunları önlemeye yönelik olduğu, 1. dereceden deprem bölgesi sınırları içinde bulunan Van ilinin bu özelliğinin öngörülebilir nitelikte olduğundan şüphe bulunmamakla beraber sanıklar tarafından meydana gelen depremin ve bu deprem neticesinde kendilerinin de bizzat ikamet ettikleri yapının yıkılabileceğini öngörmelerinin beklenemeyeceği, bununla beraber deprem bölgelerinde yapılan inşaatların, inşa edilen yerin deprem risk durumuna göre sağlamlık ve direnç hesaplamalarının inşaatları bizzat projelendiren, sürdüren ve denetleyen kişilerce yapılması gerektiği, sanıklar ... ve ...'ın satın aldıkları ve deprem neticesinde yıkılan binanın kaçak nitelikte olduğunu bilmelerine rağmen inşa aşamasında etkin bir rol almadıkları, kaçak nitelikteki binayı satın alarak bir takım riskleri üstelen sanıkların meydana gelen neticede taksir düzeyinde sorumlu oldukları kabulünde tereddüt bulunmamakla, bir depremin meydana geleceği ve bu deprem neticesinde sahip oldukları binanın yıkılarak ölümlere sebebiyet vereceğini öngörmelerinin kendilerinden beklenemeyeceği gözetilmeden basit taksir düzeyinde sorumlulukları bulunan sanıklar hakkında TCK'nın 22/3. maddesinde tanımlı bilinçli taksir hükümleri uygulanmak suretiyle fazla cezaya hükmolunması,
Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca hükmün isteme kısmen uygun olarak BOZULMASINA; 09/03/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.