KAMULAŞTIRMA İŞLEMİNİN İPTALİ DAVASININ REDDİ NEDENİYLE MÜLKİYET HAKKININ İHLAL EDİLMESİ
Olaylar
Başvurucunun taşınmazının da içinde bulunduğu alan 1/5.000 ölçekli Hadımköy Sanayi Bölgesi, nâzım imar planında ve 1/1.000 ölçekli Hadımköy Sanayi Bölgesi 1. Etap uygulama imar planında yoğunluklu olarak sanayi alanında kalmaktadır. Anadolu Sanayicileri Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin (ASKOOP) Toplu Konut İdaresi Başkanlığına (TOKİ) yazdığı yazıda başvuru konusu taşınmazın da içinde bulunduğu alanın tüm harcamaları Kooperatif tarafından karşılanmak üzere kamulaştırılması talep edilmiştir. Bu talep üzerine başvuru konusu taşınmazı da kapsayan alanın 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesine dayanılarak Avrupa Yakası’ndaki sanayi tesislerinin tek bir merkezde toplanmasını sağlamak amacıyla kamulaştırma kararı verilmiştir
ASKOOP'un talebi üzerine alınan kamulaştırma kararı sonrasında TOKİ ve ASKOOP arasında düzenlenen protokolde kamulaştırma işlemleri için ASKOOP'un TOKİ hesabına avans yatıracağı, kamulaştırma bedellerinden, tapu masraflarından, her türlü vergi ve harçlardan ASKOOP'un sorumlu olacağı kararlaştırılmıştır. Ayrıca davaların ASKOOP avukatları tarafından takip edileceği ve kamulaştırma sonrası TOKİ adına tapuya tescil edilen taşınmazların ASKOOP'a devredileceği konularında anlaşmaya varılmış ve başvuru konusu taşınmazı da kapsayan alanın TOKİ adına tescil edilmesinden sonra taşınmazlar ASKOOP'a satılarak devredilmiştir. Kamulaştırma kararı üzerine TOKİ, asliye hukuk mahkemesinde başvurucu aleyhine kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası açmış; asliye hukuk mahkemesi 7.250.000 TL kamulaştırma bedeli tespit etmiş ve bu bedelin başvurucuya ödenmesi karşılığında taşınmazların TOKİ adına tesciline hükmetmiştir. Yargıtay bu kararı bedelin yüksek belirlendiği gerekçesiyle bozmuştur.
Başvurucunun kamulaştırma işleminin iptali talebiyle TOKİ aleyhine açtığı davada idare mahkemesi yetki yönünden ret kararı vermiştir. Bunun üzerine başvurucu, yetkili idare mahkemesinde kamulaştırma işleminin iptali talebiyle dava açmış; idare mahkemesi ise davanın reddine karar vermiştir. İdare mahkemesi kararının Danıştay tarafından bozulması sonrası TOKİ karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Danıştay bozma kararını kaldırarak ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu, kamulaştırma işleminin iptali davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Öncelikle belirtmek gerekir ki kamu hizmeti alanı niteliği bulunmayan sanayi alanlarının devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından kamulaştırılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu noktada ASKOOP, TOKİ'den kamulaştırma yapılmasını talep etmeksizin doğrudan başvuru konusu taşınmazı satın alma imkânına sahiptir.
Öte yandan kamu hizmet alanı olmasa da 1164 sayılı Kanun uyarınca, TOKİ'nin sanayi yatırımları için arsa ve arazi sağlanmasına yönelik kamulaştırma yapma yetkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte kamulaştırma yetkisi olan devlet ve TOKİ dâhil tüm kamu tüzel kişilerinin özel mülkiyete kamulaştırma yoluyla son verilebilmesi için kamulaştırmanın Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen güvencelere uygun olarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda bir özel hukuk tüzel kişisi olan ASKOOP'un talebi üzerine başlayan kamulaştırma işlemlerinin tüm masrafları ASKOOP tarafından karşılanmış, ASKOOP'un kontrolünde kamulaştırma süreci tamamlanmış ve TOKİ adına tescil edilen taşınmazlar ASKOOP'a satılarak devredilmiştir. Bu olgular ışığında henüz kamulaştırma işlemleri başlamadan önce, kamulaştırılacak taşınmazların ASKOOP'a devredileceği belli olduğuna göre söz konusu kamulaştırma işlemlerinin TOKİ aracı kılınarak bir özel hukuk tüzel kişisi olan ASKOOP için yapıldığı aşikârdır.
Kamulaştırma mahiyeti itibarıyla Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca devlet ve kamu tüzel kişilerince kamu yararının gerektirdiği hâllerde yapılabilir. Somut olayda olduğu gibi özel bir kişinin talebiyle ve bütünüyle özel bir kişi adına yürütüldüğü anlaşılan kamulaştırma işlemi mülkten yoksun bırakmayı mümkün kılan kamu yararının varlığını tartışılır hâle getirmektedir. Bu durum, bireylerin kendi taşınmazını imar kuralları çerçevesinde serbest piyasa ortamında dilediği gibi -taşınmazı devretmeme dâhil- tasarruf edebilmeleri imkânının ortadan kaldırılmasına yol açmaktadır. Üstelik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda kamulaştırma işleminin devlet ve kamu tüzel kişilerince ancak özel kanunlarına dayanılarak gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına kamulaştırma yapılabileceği belirtilmişken somut olayda ASKOOP lehine böyle bir kamulaştırma yapılabileceğine dair özel bir kanun hükmünün varlığı da ortaya konulamamıştır.
Sonuç olarak TOKİ tarafından kamulaştırma yapılmış gözükse de aslında ASKOOP için yapıldığı anlaşılan söz konusu kamulaştırma işleminin Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen devlet ve kamu tüzel kişilerince kamu yararının gerektirdiği hâllerde kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırma yapılması güvencesine uygun düşmemektedir. Bu bağlamda başvuruya konu kamulaştırma işleminin mülkiyet hakkının korunması yönünden öngörülemez ve keyfî durumlara yol açtığı, müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
---
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
|
HAKAN BİLAL KUTLUALP BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/19597) |
|
Karar Tarihi: 14/9/2023 |
R.G. Tarih ve Sayı: 14/12/2023 - 32399 |
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
aşkan |
: |
Zühtü ARSLAN |
Başkanvekili |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Başkanvekili |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Mahmut ALTIN |
Başvurucu |
: |
Hakan Bilal KUTLUALP |
Vekili |
: |
Av. Şükran ALTINSOY |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; kamulaştırma işleminin iptali davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/6/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
4. İkinci Bölüm tarafından başvurunun Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1959 doğumlu olup İstanbul'da ikamet etmektedir. Başvurucu, İstanbul ili Arnavutköy ilçesi Ömerli köyünde kâin 250 parsel numaralı 25.000 m² yüz ölçümündeki taşınmazın malikidir.
7. 29/4/1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile kurulan Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü (Arsa Ofisi) 8/12/2004 tarihli ve 5273 sayılı Kanun'la 1164 sayılı Kanun'da yapılan değişikliklerle lağvedilmiş ve Arsa Ofisine verilen görevler Toplu Konut İdaresi Başkanlığına (TOKİ/İdare) devredilmiştir.
8. S.S. Anadolu Sanayicileri Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin (ASKOOP/Kooperatif) TOKİ'ye yazdığı 7/4/2011 tarihli yazıda; üyelerinin İstanbul genelinde dağınık vaziyette lojistik ve sanayi alanında faaliyet gösterdiği, hafif sanayi ve lojistik kullanımına uygun alan ihtiyacı olduğu belirtilerek üyelerinin başvuru konusu taşınmazı da kapsayan alanda toplu şekilde faaliyette bulunmasında kamu yararı kararı olduğu açıklanmıştır. Bu kapsamda tüm harcamaların Kooperatif tarafından karşılanacağı izah edilerek kamulaştırma çalışmalarının başlatılması talep edilmiştir.
9. 1/11/2012 tarihli Başbakanlık olurunda başvuru konusu taşınmazı da kapsayan alanın 1164 sayılı Kanun'un 9. maddesine dayanılarak kamulaştırılmasına karar verilmiştir. Kararda, başvuru konusu taşınmazın da içinde bulunduğu yaklaşık 975.000 m² yüz ölçümündeki alanın 1/5.000 ölçekli Hadımköy Sanayi Bölgesi nâzım imar planında ve 1/1.000 ölçekli Hadımköy Sanayi Bölgesi 1. Etap uygulama imar planında yoğunluklu olarak sanayi alanında kaldığı ve Avrupa Yakası'ndaki sanayi tesislerinin tek bir merkezde toplanmasını sağlamak amacıyla kamulaştırma kararı verildiği belirtilmiştir.
10. Tarafları TOKİ ve ASKOOP olan "İstanbul ili, Arnavutköy ilçesi, Ömerli Mahallesindeki Yaklaşık 975.000 m² Yüzölçümlü Taşınmazların Avans Usulü ile Kamulaştırılmasına Yönelik Protokol" başlıklı ve 15/1/2013 tarihli protokolde kamulaştırma işlemleri için gerekli olan harcamalarda kullanılmak üzere TOKİ tarafından belirlenecek miktarda parayı ASKOOP'un TOKİ hesabına avans olarak yatıracağı kabul edilmiştir. Ayrıca kamulaştırma bedellerinin ASKOOP tarafından yine TOKİ hesabına yatırılacağı, bu süreçteki tapu masraflarından ve her türlü vergi ve harçlardan ASKOOP'un sorumlu olacağı kararlaştırılmıştır. Bunun yanında anlaşma ya da dava yoluyla belirlenen kamulaştırma bedellerinin peşin olarak hak sahiplerine ödenmesi için gerekli olan paranın banka hesabında bulunmaması durumunda TOKİ tarafından yapılan ihtar üzerine en geç yedi gün içinde banka hesabına ASKOOP tarafından yatırılacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte TOKİ'nin ASKOOP'un avukatlarına özel vekâletname vereceği, avukatların dava süreçlerini TOKİ'den ücret istemeden sürdüreceği, bu dava süreçlerinde TOKİ lehine elde edilen vekâlet ücretlerinin ASKOOP tarafından TOKİ hesabına yatırılacağı izah edilmiştir. Son aşamada kamulaştırma sonrası TOKİ'ye geçen taşınmazların maliyet hesabı yapılarak ASKOOP'a devredileceği, bu devir için gerekli olan bedelin kamulaştırma bedelleri mahsup edilerek ASKOOP tarafından TOKİ hesabına yatırılacağı, taşınmazlara 1164 sayılı Kanun'un 11. maddesi (amaca uygun kullanım) uyarınca şerh konulacağı, kamulaştırma süreçlerinde ya da ASKOOP'a taşınmazların devri gerçekleştikten sonra TOKİ aleyhine hükmedilen her türlü yargı tazminatından ASKOOP'un sorumlu olacağı konularında anlaşmaya varılmıştır.
A. Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescili Davasına İlişkin Süreç
11. Kamulaştırma kararı üzerine TOKİ, başvurucu aleyhine 25/6/2013 tarihinde Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Hukuk Mahkemesi) kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası açmıştır. Asliye Hukuk Mahkemesi 21/1/2016 tarihli kararıyla 7.250.000 TL kamulaştırma bedeli tespit etmiş ve bu bedelin başvurucuya ödenmesi karşılığında taşınmazların TOKİ adına tesciline hükmetmiştir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi bu kararı bedelin yüksek belirlendiği gerekçesiyle bozmuştur. Bozma kararı sonrası yapılan yargılama neticesinde Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 30/11/2021 tarihinde ilk kararda belirlenen bedele hükmedilmiş olup dava derdesttir.
B. Kamulaştırma İşleminin İptali Talebiyle Açılan Davaya İlişkin Süreç
12. Başvurucunun 26/8/2013 tarihinde kamulaştırma işleminin iptali talebiyle TOKİ aleyhine Ankara 7. İdare Mahkemesinde açtığı davanın 10/9/2013 tarihinde yetki yönünden reddine karar verilmiştir.
13. Yetkisizlik kararı üzerine başvurucu, kamulaştırma işleminin iptali talebiyle 20/9/2013 tarihinde İstanbul 6. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Dava dilekçesinde, kamu yararı bulunmaksızın genel ve soyut ifadelerle çok büyük alanın/taşınmazın özel hukuk tüzel kişisi olan ASKOOP lehine kamulaştırılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
14. İdare Mahkemesi 5/3/2015 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, başvuru konusu taşınmazın da içinde bulunduğu alanın 1/5.000 ölçekli nâzım imar planında ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar planında yoğun olarak sanayi kullanımına ayrıldığını vurgulamıştır. Ayrıca 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 6. maddesinin son fıkrasına ve 1164 sayılı Kanun'un 1. ve 9. maddelerine atıfta bulunarak TOKİ'ye sanayi, eğitim gibi alanlara ilişkin yatırımlara arsa ve arazi sağlanmasına yönelik kamulaştırma yapma yetkisi bulunduğunu izah etmiştir. Buna göre dağınık olarak faaliyet gösteren sanayi alanlarının tek merkezde toplanması maksadıyla tesis edilen kamulaştırma işleminin hukuka uygun olduğunu açıklamıştır.
15. Başvurucu temyiz talebinde bulunmuştur. Temyiz dilekçesinde, kamu yararı bulunmaksızın genel ve soyut ifadelerle çok büyük alanın/taşınmazın özel hukuk tüzel kişisi olan ASKOOP lehine kamulaştırılmasının hukuka aykırı olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca düşük kamulaştırma bedeline hükmedildiğini, bu husustaki delillerinin değerlendirilmediğini ve kamulaştırma bedelinin ödenmediğini ileri sürmüştür. İdare Mahkemesi kararı, Danıştay Altıncı Dairesinin (Daire) 23/5/2017 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararında benzer şekilde başvuruya konu taşınmazla aynı bölgede yer alan taşınmazlara ilişkin açılan davalarda verilen iptal kararlarına da değinilerek 1164 sayılı Kanun uyarınca sanayi tesisi yapılması amacıyla kamulaştırma kararı alınmışsa da bölgede ne tür bir sanayi alanı yapılacağına ilişkin somutlaştırma yapılmadığı ve dosya kapsamında ihtisaslaşmış bir sanayi alanı yapılmasına yönelik herhangi bir bilgi bulunmadığı belirtilmiştir.
16. TOKİ, Dairenin emsal kararlarına atıfta bulunarak kamulaştırmanın organize sanayi bölgesi oluşturma amacıyla yapıldığını belirterek karar düzeltme talebinde bulunmuştur. Daire 19/3/2019 tarihinde bozma kararını kaldırarak ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir.
17. Nihai karar 22/5/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 14/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
18. 1164 sayılı Kanun'un 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı; arsaların aşırı fiyat artışlarını önlemek üzere tanzim alış ve satışı yapmak; konut, sanayi, eğitim, sağlık ve turizm yatırımları ve kamu tesisleri için arazi ve arsa sağlamaktır.
Bu Kanunda yazılı görevler Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülür. Bu Kanunda, diğer kanunlarda ve ilgili mevzuatta Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne yapılan atıflar Toplu Konut İdaresi Başkanlığına yapılmış sayılır. "
19. 1164 sayılı Kanun'un 9. maddesi şöyledir:
"Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü; konut, sanayi, eğitim, sağlık ve turizm yatırımları ile kamu tesisleri için gerçek ve tüzel kişilere ait arazi ve arsaları ve bunlar içerisinde veya üzerinde bulunan muhdesatı Bakan onayı ile kamulaştırmaya yetkilidir. "
20. 1164 sayılı Kanun'un 15. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü, konut, sanayi ve turizm bölgeleri, konut veya sanayi siteleri veya diğer kamu tesisleri meydana getirmek istiyen kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar, kamu kurumları ve özel hukuk tüzel kişileri ile araştırma, inceleme ve proje hazırlama konularında teknik işbirliği yapabilir, lüzum gördüğü yerlerde Maliye Bakanlığının muvafakatini almak şartiyle, bu kanunun uygulanması için belediyelerle ortaklık kurabilir.
... "
21. 2942 sayılı Kanun'un 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz malların, Devlet ve kamu tüzel kişilerince kamulaştırılmasında yapılacak işlemleri, kamulaştırma bedelinin hesaplanmasını, taşınmaz malın ve irtifak hakkının idare adına tescilini, kullanılmayan taşınmaz malın geri alınmasını, idareler arasında taşınmaz malların devir işlemlerini, karşılıklı hak ve yükümlülükler ile bunlara dayalı uyuşmazlıkların çözüm usul ve yöntemlerini düzenler.
Özel kanunlarına dayanılarak gerçek ve özel hukuk tüzelkişileri adına yapılacak kamulaştırmalarda da, bu Kanun hükümleri uygulanır."
22. 2942 sayılı Kanun'un 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kamu yararı kararı verecek merciler şunlardır:
a) Kamu idareleri ve kamu tüzelkişileri;
1. 3 üncü maddenin ikinci fıkrasında sayılan amaçlarla yapılacak kamulaştırmalarda ilgili bakanlık,
..."
23. 2942 sayılı Kanun'un 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kamu yararı kararı;
...
g) Kamu kurumları yönetim kurulu veya idare meclisleri veya yetkili idare organları kararları, denetimine bağlı oldukları bakanın
...
Onayı ile tamamlanır.
...
Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur. Bu durumlarda yetkili icra organınca kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir karar alınır."
24. 14/6/2014 tarihli ve 29030 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği'nin "Mekânsal kullanım tanımları ve esasları" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi şöyledir:
"...
ı) Sanayi alanı: İçerisinde sanayi tesisleri ile sanayiye hizmet vermek üzere diğer yapı ve tesislerin de yapılabileceği alanlardır.
..."
25. 22/2/2020 tarihli ve 31047 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Arazi ve Arsa Düzenlemeleri Hakkında Yönetmelik'in "Tanımlar" kenar başlıklı 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (p) bendi şöyledir:
"Umumi ve kamu hizmet alanları: Yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi/parkı ve yeşil alan, ibadet yeri, karakol ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı öğretime yönelik eğitim tesis alanları, kamuya ait kreş alanları, pazar yeri, semt spor alanı ve şehir içi toplu taşıma istasyonları ve durakları, Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık tesis alanları, otoyol hariç erişme kontrolünün uygulandığı yol, su yolu, spor alanı, teknik altyapı alanı, kamuya ait trafo alanı, belediye hizmet alanı, sosyal ve kültürel tesis alanı, kent meydanı, kent parkı, özel tesis yapılmasına konu olmayan ağaçlandırılacak alan, rekreasyon alanı ve mesire alanları, resmî kurum alanı, idari tesis alanı, mezarlık alanı, bunun dışında kamusal ihtiyaçlara göre ortaya çıkacak imar planı kararıyla belirlenen diğer umumi ve kamu hizmet alanları ile taşkın kontrol tesisidir."
2. Anayasa Mahkemesi Kararı
26. Anayasa Mahkemesi 12/4/2000 tarihli 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 4/7/2012 tarihli 6353 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle değiştirilen 5. maddesinin iptali talebini incelemiş, 31/10/2013 tarihli ve E.2013/49, K.2013/49 sayılı kararıyla anılan maddeyi iptal etmiştir. İptal kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
6353 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle, 4562 sayılı Kanun’un, OSB’nin niteliklerini düzenleyen ve aynı zamanda OSB’yi tanımlayan 5. maddesi değiştirilmiştir. Anılan 5. maddenin birinci fıkrasının önceki hâlinde, OSB, adına kamulaştırma 'yapılabilen veya yaptırılabilen' bir özel hukuk tüzel kişiliği olarak tanımlandığı hâlde, 6353 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, OSB’nin, kamulaştırma işlemi'yapılabilen veya yaptırılabilen' bir özel hukuk tüzel kişiliği olduğu ifade edilmiştir. Bu suretle, bir özel hukuk tüzel kişisi olan OSB’nin, Devlet tüzel kişiliği bünyesinde bulunan kamu kurum ve kuruluşlarının veya kamu tüzel kişiliğini haiz idarelerin kararına gerek olmaksızın doğrudan kendisinin kamulaştırma yapabilmesine imkân sağlanmıştır. Ancak, OSB’nin kamulaştırma yapabilmesi için gerekli olan kamu yararı kararının Bakanlıkça verilmesi şartı aranmıştır. Ayrıca, OSB’nin, Bakanlıkça sınırları belirlenmiş yetki çerçevesinde kamulaştırma yapabileceği açıklanmıştır.
Kamulaştırmanın yalnızca Devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilmesi, mülkiyet hakkının sınırlandırılmasına yönelik usuli güvencelerden birini oluşturmaktadır. OSB, bazı kamu gücü ayrıcalıklarıyla donatılmış ise de bu durum, OSB’nin kamulaştırma yapabilmesi yönünden yeterli olmayıp, Anayasa’nın 46. maddesi uyarınca, kamu tüzel kişiliğini de haiz olması zorunludur. 4562 sayılı Kanun’un 5. maddesinin birinci fıkrasında, OSB’nin bir özel hukuk tüzel kişisi olduğu açıkça kurala bağlandığından OSB’ye kamulaştırma yetkisi tanınması, özel mülkiyetteki bir taşınmaza kamulaştırılmasına yönelik olarak Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırılık teşkil etmektedir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 35. ve 46. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
..."
B. Uluslararası Hukuk
27. Uluslararası hukuk için bkz. Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş. (4) [GK], B. No: 2017/36186, 28/12/2022, §§ 45-47.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Anayasa Mahkemesinin 14/9/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
29. Başvurucu, söz konusu kamulaştırma kararının ASKOOP'un talebi üzerine alındığını, ardından 15/1/2013 tarihinde TOKİ ile ASKOOP arasında taşınmazların avans usulüyle kamulaştırılması konusunda protokol imzalandığına dikkat çekmiş; taşınmazın TOKİ tarafından özel hukuk tüzel kişisi olan ASKOOP lehine kamulaştırıldığını ileri sürmüştür. Başvurucu; kamulaştırma kararında "kamulaştırmanın sanayi faaliyetlerini de destekleyen ünitelerin tek bir merkezde toplanmasını sağlamak" genel amacına dayanıldığını ancak kamulaştırmanın lojistik faaliyeti ve ASKOOP adına yapılacağının belirtilmediğini, kamulaştırma işleminin sebebinin/amacının somutlaştırılmadığını vurgulamıştır. Başvurucu özellikle özel hukuk tüzel kişisi olan ASKOOP'un talebi üzerine başlatılan kamulaştırma sürecinin yine ASKOOP'un kontrolünde sürdürüldüğünü ve böylece TOKİ'nin özel kişi lehine kamulaştırma işlemi yaptığını iddia etmektedir. Başvurucu bu minvalde 1164 sayılı Kanun'un TOKİ'ye özel kişiler lehine kamulaştırma yapma yetkisi tanımadığını belirterek kamulaştırma işleminin kanuni dayanağının bulunmadığından ve bu hususun derece mahkemelerince değerlendirilmemesinden yakınmaktadır. Ayrıca TOKİ'nin karar düzeltme dilekçesinde kamulaştırmanın organize sanayi bölgesi kurmak amacıyla yapıldığı izah edilmiş ise de organize sanayi bölgesi kurmak konusunda TOKİ'nin görevli olmadığı öne sürülmüştür. Öte yandan Dairenin onama kararının gerekçesiz olduğu belirtilmiştir. Başvurucu, bu gerekçelerle mahkemelerin bağımsız ve tarafsızlığı ilkesiyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
30. Bakanlık görüşünde, başvuru konusu taşınmazın bulunduğu alanda 1164 sayılı Kanun'un 1. ve 2. maddesi kapsamında sanayi tesisi amaçlı kamulaştırma yapıldığı ve kamulaştırma bedeli başvurucuya ödendikten sonra taşınmazın TOKİ adına tescil edildiği belirtilmiştir. Ardından taşınmazın sanayi alanında faaliyet gösteren ASKOOP'a satılarak devredildikten sonra kamulaştırma amacına uygun olarak imar edildiği ve hâlen sanayi tesislerinin faaliyet gösterdiği izah edilmiştir. Ayrıca başvuru konusu taşınmazın kamulaştırma işlemleri tamamlanarak başvurucuya kamulaştırma bedellerinin ödendiğine değinilerek başvurucunun mağdur sıfatı yönünden bu hususun dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Öte yandan derece mahkemelerinin kararlarının bariz bir takdir hatası içerip içermediğinin ve başvurucunun şikâyetlerinin kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığının incelenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
31. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda belirttiği iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
32. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
33. Anayasa'nın ''Kamulaştırma'' kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:
"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır."
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun belirtilen şikâyetlerinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Mülkün ve Müdahalenin Varlığı ile Türü
36. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır (Mustafa Ateşoğlu ve diğerleri, B. No: 2013/1178, 5/11/2015, §§ 49-54). Kamulaştırılan taşınmaz, başvurucunun mülkiyetinde bulunduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır. Öte yandan somut olayda başvurucunun taşınmazı kamulaştırılmış ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/1/2016 tarihli kararıyla TOKİ adına tescil edilmiştir. Başvurucunun taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği tartışmasızdır. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32; AYM, E.1988/34, K.1989/26, 21/6/1989; E.2011/58, K.2012/70, 17/5/2012).
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
37. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
38. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62). Bu bağlamda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenmelidir.
(1) Genel İlkeler
39. Anayasa'nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir. Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkelerin düzenlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde de hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği temel bir ilke olarak benimsenmiştir. Buna göre mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde dikkate alınacak öncelikli ölçüt, müdahalenin kanuna dayalı olmasıdır. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır (Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49).
40. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).
41. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen ve hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan, B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60). Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik şartının sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önem arz etmektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince erişilebilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).
42. Hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön şartlarındandır. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013; E.2014/183, K.2015/122, 30/12/2015, § 5). Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013; E.2010/80, K.2011/178, 29/12/2011).
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Somut olayda başvuru konusu taşınmazın da içinde bulunduğu alan 1/5.000 ölçekli Hadımköy Sanayi Bölgesi nâzım imar planında ve 1/1.000 ölçekli Hadımköy Sanayi Bölgesi 1. Etap uygulama imar planında yoğunluklu olarak sanayi alanında kalmaktadır. ASKOOP'un TOKİ'ye yazdığı 7/4/2011 tarihli yazıda başvuru konusu taşınmazın da içinde bulunduğu alanın tüm harcamaları Kooperatif tarafından karşılanmak üzere kamulaştırılması talep edilmiştir. Bu talep üzerine 1/11/2012 tarihinde başvuru konusu taşınmazı da kapsayan alanın 1164 sayılı Kanun'un 9. maddesine dayanılarak Avrupa Yakası'ndaki sanayi tesislerinin tek bir merkezde toplanmasını sağlamak amacıyla kamulaştırma kararı verilmiştir (bkz. §§ 8, 9).
44. ASKOOP'un talebi üzerine alınan kamulaştırma kararı sonrasında TOKİ ve ASKOOP arasında "İstanbul ili, Arnavutköy ilçesi, Ömerli Mahallesindeki Yaklaşık 975.000,00 m² Yüzölçümlü Taşınmazların Avans Usulü ile Kamulaştırılmasına Yönelik Protokol" başlıklı 15/1/2013 tarihli protokol düzenlenmiştir. Anılan protokolde kamulaştırma işlemleri için ASKOOP'un TOKİ hesabına avans yatıracağı, kamulaştırma bedellerinden, tapu masraflarından, her türlü vergi ve harçlardan ASKOOP'un sorumlu olacağı kararlaştırılmıştır. Ayrıca davaların ASKOOP avukatları tarafından takip edileceği ve kamulaştırma sonrası TOKİ adına tapuya tescil edilen taşınmazların ASKOOP'a devredileceği konularında anlaşmaya varılmıştır (bkz. § 10).
45. Netice itibarıyla ASKOOP'un kamulaştırma talep yazısına ve protokole uygun olarak kamulaştırma çalışmaları başlamış, başvuru konusu taşınmazı da kapsayan alanın TOKİ adına tescil edilmesinden sonra taşınmazlar ASKOOP'a satılarak devredilmiştir.
46. Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen ve temel unsurunun kamu yararı olduğu kabul edilen kamulaştırma, bir taşınmaz üzerindeki özel mülkiyet hakkının malikin rızası olmaksızın, kamu yararı için ve karşılığı ödenmek şartıyla devlet tarafından sona erdirilmesidir. Özel mülkiyete kamulaştırma yoluyla son verilebilmesi için kamulaştırmanın Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen usuli güvencelere uygun olarak yapılması gerekir. Kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddenin birinci fıkrasında “Devlet ve kamu tüzelkişileri, kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir.” denilmektedir. Buna göre kamulaştırma ancak devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından yapılabilir (AYM, E.2013/49, K.2013/125, 31/10/2013).
47. Anayasa Mahkemesi, Hüseyin Ünal (B. No: 2017/24715, 20/9/2018) başvurusunda taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmasına rağmen beş yılı aşkın bir süredir kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığına karar vermiştir. Yönetmelik hükümlerine göre imar planında sanayi alanında bulunan başvuru konusu taşınmazın kamu hizmet alanı niteliğinin olduğu söylenemez (bkz. §§ 24, 25).
48. Buna göre öncelikle kamu hizmeti alanı niteliği bulunmayan sanayi alanlarının devlet ve kamu tüzel kişileri tarafından kamulaştırılması zorunluluğu bulunmadığına dikkat çekmek gerekir. Bu noktada ASKOOP'un TOKİ'den kamulaştırma yapılmasını talep etmeksizin başvuru konusu taşınmazı bizatihi satın alma imkânının olduğu açıktır.
49. Öte yandan kuşkusuz kamu hizmet alanı olmasa da 1164 sayılı Kanun'un 1. ve 9. maddeleri uyarınca, bir kamu tüzel kişisi olan TOKİ'nin sanayi yatırımları için arsa ve arazi sağlanmasına yönelik kamulaştırma yapma yetkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte kamulaştırma yetkisi olan devlet ve TOKİ dâhil tüm kamu tüzel kişilerinin, özel mülkiyete kamulaştırma yoluyla son verilebilmesi için kamulaştırmanın Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen güvencelere uygun olarak yapılması gerekmektedir.
50. Bu çerçevede somut olayda kamulaştırma kararının Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen güvencelere uygun olarak alınıp alınmadığının değerlendirilmesi gerekir.
51. Belirtmek gerekir ki bir özel hukuk tüzel kişisi olan ASKOOP'un talebi üzerine başlayan kamulaştırma işlemlerinin tüm masraflarının ASKOOP tarafından karşılandığı, ASKOOP'un kontrolünde kamulaştırma sürecinin tamamlandığı, kamulaştırma işlemleri başlamadan önce ASKOOP ile TOKİ arasında yapılan protokolde kararlaştırıldığı gibi kamulaştırılarak TOKİ adına tescil edilen taşınmazların ASKOOP'a satılarak devredildiği vurgulanmalıdır. Bu olgular ışığında henüz kamulaştırma işlemleri başlamadan önce kamulaştırılacak taşınmazların ASKOOP'a devredileceği belli olduğuna göre söz konusu kamulaştırma işlemlerinin TOKİ aracı kılınarak bir özel hukuk tüzel kişisi olan ASKOOP için yapıldığı aşikârdır.
52. Mülkiyet hakkı bireylere -kural olarak- mallarını dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarruf etme yetkisi verir. Tasarruf etme yetkisi bireylerin malları üzerinde hukuki işlemde bulunma veya bulunmama ya da bu bağlamda mallarını kendi belirlediği bedelle devretme imkânı tanır. Kamulaştırma ise Anayasa'dan kaynaklanan bir yetkiyle ancak devlet ve kamu tüzel kişilerinin kamu yararının varlığı hâlinde mülkiyet hakkının tanıdığı bu yetkilere rağmen mülkiyetten yoksun bırakılmasına yol açmaktadır. Buna göre mülkiyet hakkına yönelik ağır bir müdahale teşkil eden kamulaştırma mahiyeti itibarıyla Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrası uyarınca devlet ve kamu tüzel kişilerince kamu yararının gerektirdiği hâllerde yapılabilir. Somut olayda olduğu gibi özel bir kişinin talebiyle ve bütünüyle özel bir kişi adına yürütüldüğü anlaşılan kamulaştırma işlemi mülkten yoksun bırakmayı mümkün kılan kamu yararının varlığını tartışılır hâle getirmektedir. Bu durum, bireylerin kendi taşınmazını imar kuralları çerçevesinde serbest piyasa ortamında dilediği gibi -taşınmazı devretmeme dahil- tasarruf edebilmeleri imkânının ortadan kaldırılmasına yol açmaktadır. Üstelik 2942 sayılı Kanun'un 1. maddesinde kamulaştırma işleminin devlet ve kamu tüzel kişilerince ancak özel kanunlarına dayanılarak gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına kamulaştırma yapılabileceği belirtilmekle birlikte somut olayda ASKOOP lehine böyle bir kamulaştırma yapılabileceğine dair özel bir kanun hükmünün varlığı da ortaya konulamamıştır.
53. Sonuç olarak TOKİ tarafından kamulaştırma yapılmış gözükse de aslında ASKOOP için yapıldığı anlaşılan söz konusu kamulaştırma işlemi Anayasa’nın 46. maddesinde öngörülen devlet ve kamu tüzel kişilerince kamu yararının gerektirdiği hâllerde kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırma yapılması güvencesine uygun düşmemektedir. Bu bağlamda başvuruya konu kamulaştırma işleminin mülkiyet hakkının korunması yönünden öngörülemez ve keyfî durumlara yol açtığı, müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmadığı kabul edilmiştir.
54. Müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı tespit edildiğinden Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerinde öngörülen diğer unsurlar olan meşru amaç ve ölçülülük kriterlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
55. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
56. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
57. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır
58. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Giderim Yönünden
59. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ile 100.000 manevi tazminat ve yargılamanın yenilenmesine hükmedilmesini talep etmiştir.
60. Başvuruda tespit edilen mülkiyet hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
61. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 6. İdare Mahkemesine (E.2013/2072, K.2015/567) GÖNDERİLMESİNE,
D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Danıştay Altıncı Dairesine ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.