KENDİNE ÖZGÜ BİR SORUMLULUK OLAN GÜVEN SORUMLULUĞU, BU GÜVEN İLİŞKİSİNDEN KAYNAKLANMAKTADIR VE HERHANGİ BİR SÖZLEŞME İLİŞKİSİNİN VARLIĞINI GEREKTİRMEDİĞİ İÇİN TARAF İRADESİNDEN BAĞIMSIZ YASAL BİR SORUMLULUK SEBEBİDİR
T.C.
Yargıtay
9. Hukuk Dairesi
2017/17897 E.
2020/13824 K.
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkili işçinin müvekkilinin MS hastası ve %82 özürlü olduğunu, müvekkilinin bu özrünü belirtir İŞKUR’a rapor sunduğunu ve 11/06/2013 tarihinde çağrıldığı toplu iş görüşmesine katıldığını, burada yapılan toplu iş görüşmesi sonucu davalı şirkette insan kaynakları yetkilisi olan … adlı kişinin müvekkilini işe başlatacaklarını ve gerekli evrakları hazır itmesi için arayacaklarını söylediğini, 14/05/2015 tarihinde arayarak evraklarını hazır etmesini istediklerini, işyerine gittikten sonra ve işbaşı evrak listesini hazırlamadan evvel mevcut iş sözleşmesini sonlandırdığını, 18/05/2015 tarihinde işyerine giden müvekkiline … adlı yetkili tarafından işe alınmayacağının ancak yine de işyeri doktoru ile görüşülüp kendisine haber verileceğinin söylendiğini, ancak müvekkilinin daha sonra aranmadığını, bunun üzerine İŞKUR’a ve devamında davalı şirkete görüşmeye giden müvekkilinin işveren tarafından görüşme talebi reddedilerek onur kırıcı bir şekilde işyerinden gönderilmeye çalışıldığını, uğradığı zarar sebebi ile manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, müvekkil firmanın özürlü kadrosundaki eksikliğin bir kişi olduğunu, mevzuat gereği İŞKUR’da 11 kişiyle toplu iş görüşmesi yapıldığını, görüşmeler neticesinde bu kişilerden davacının da içinde bulunduğu toplam 4 kişinin aday olarak belirlendiğini, içlerinden birini seçmek üzere bu 4 kişiyle tekrar görüşülmesinin kararlaştırıldığını, dava dilekçesinde anlatılanın aksine bu görüşmede olumlu bir intiba uyanmasının iş ilişkisi kurulduğu veya kurulacağı manasına gelmediğini, görüşmenin sonunda aynı iş için davacının yanı sıra 3 kişinin daha aday olarak seçildiğini, davacının iş sözleşmesinin sözlü olarak kurulduğu yönündeki iddiasının da aynı sebepten dolayı ve fiilen işe başlamaması nedeni ile mesnetsiz kaldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti :
Mahkemece, yapılan yargılama, sonucu yazılı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, öncelikle borç doğurucu sorumluluk kaynakları üzerinde durulmasında yarar vardır.
Toplumsal hayatın hızla gelişmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik olay ve problemlerin çözümünü, klasik borç doğurucu sorumluluk kaynakları olarak nitelendirilen, haksız fiil, sözleşme ve sebepsiz zenginleşme içerisinde bulabilme ve aynı unsurları bu yeni olay ve problemlere uygulayabilme hemen hemen imkansız hale gelmiştir. Kanunların çözüm öngöremediği bu tip durumlara, 19. yüzyılın sonlarına doğru doktrin kayıtsız kalınamayacağını anlamış, özü ve niteliği farklı yeni hukuki müessese ve sorumluluk türlerini belirleme yoluna gitmiştir (…, Türk- İsviçre Hukukunda Sözleşme Görüşmelerinden … Sorumluluk, Ankara 2006, s. 37).
Bu yeni belirlenen sorumluluk türlerinden olan sözleşme görüşmelerinden … sorumluluk, (culpa in contrahendo) genel bir ifadeyle belirtmek gerekirse, sözleşme görüşmeleri aşamasında taraflardan birinin diğerine veya onun koruması altında bulunan kişilere karşı aralarında dürüstlük kuralı (MK. m. 2) gereğince ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlali sonucu meydana gelen sorumluluktur. (b…, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt. III, Ankara 1990, s. 1083.; İlhan Ulusan, … in … Üstüne, Prof. Dr. … Anısına Armağan, İstanbul 1982, s. 287).
Bir kişinin davranışlarıyla, başkalarında yarattığı haklı beklentiler nedeniyle bu kişiler arasında güvene dayalı bir ilişki oluşmuştur. Kendine özgü bir sorumluluk olan güven sorumluluğu, bu güven ilişkisinden kaynaklanmaktadır ve herhangi bir sözleşme ilişkisinin varlığını gerektirmediği için taraf iradesinden bağımsız yasal bir sorumluluk sebebidir. Güven sorumluluğunun pozitif hukuktaki dayanağı Türk – İsviçre Hukuku açısından Medeni Kanun’un 2. maddesi olan dürüst davranma ilkesidir.(…, … Sözleşme Dışı Yanlış Tavsiyede Bulunma Öğüt Verme veye Bilgi Vermeden … Sorumluluk, İzmir ,2006 s.214) Medeni Kanun’un 2. maddesinde, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kuralına uygun davranmak mecburiyetini getiren kanun koyucu, açık bir şekilde doğruluk ve güven kurallarına atıf yapmıştır. Ayrıca kanunun yorumlanmasında, tamamlanmasında, irade beyanlarının yorumunda, bu nedenle de hukuki işlemlerin kurulmasında ve yorumlanmasında, sözleşmelerin yeni şartlara uyarlanmasında, tamamlanmasında ve değiştirilmesinde de önemli işlevi olan doğruluk ve güven kuralları, sözleşme görüşmeleri esnasında meydana gelen culpa in contrahendo sorumluluğunun da temelini oluşturmaktadır. (Edis, Medeni s.308) … in contrahendo sorumluluğunun varlığından söz edebilmek için sözleşmenin tüm unsurları ile kurulmuş olmasının veya geçerli bir sözleşme olup olmadığınında bir önemi bulunmamaktadır. Bütün bu hukuki kurumların temelinde dürüstlük kuralı gereği korunması gereken ve bu yüzden yasal bir yükümlülük olarak da ortaya çıkan, kendine özgü bir sorumluluk vardır. Güven sorumluluğu edim yükümünden bağımsız yasal bir borç ilişkisine dayanır. Sorumluluğun doğması için zarar verenle zarar gören arasında asli edim yükümünün doğumunu sağlayacak bir sözleşme ilişkisinin kurulmuş olması gerekmez. Taraflardan birinin kendi davranışlarıyla diğer tarafta güven oluşturmasıyla, bu ikisi arasında var olan güven ilişkisinin zarar görmüş olmasından dolayı dürüstlük kuralı gereği bir sorumluluk meydana gelmektedir.(… , s.217)
Yukarıda belirtildiği üzere, borç doğurucu sorumluluk kaynakları yönünden somut olay değerlendirildiğinde; olaya “sözleşme görüşmelerinden … sorumluluk” kurallarıyla bakılması gerektiğinde kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Gerçekte de; sözleşme bir süreçtir. Bir anda kurulup meydana gelen hukuki bir işlem değildir. Sözleşme kurulmadan önce taraflar sözleşmenin muhtevası, şartları, içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde görüşmeler yaparlar; bu görüşmeler kısa veya uzun sürebilir. Görüşmelerin başlamasıyla görüşmeciler arasında hukuki bir ilişki kurulur. Bu ilişki sözleşme benzeri bir güven ilişkisidir. Güven ilişkisi MK. m. 2/1’de düzenlenmiş bulunan dürüstlük kuralına dayanır. Buna göre görüşmeler esnasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması gerekir. Görüşmeciler bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp, görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan … zarardan sorumludurlar (…, a.g.e., s. 1084, 306 vd., …, a.g.e., s. 286).
Somut uyuşmazlıkta; davacı taraf İŞKUR’da yapılan toplu görüşme sonrası davalı şirketin insan kaynakları yetkilisinin davacıyı işe başlatacaklarını ve gerekli evrakları hazır etmesi için arayacaklarını belirttiğini, davacının 14.05.2015 tarihinde aranarak işe başlatmaya ilişkin evrakları hazır ederek işyerine gittiğini, önceki çalıştığı işyerinden ayrıldığını, görüşmeye gittiğinde ise işe alınmayacağının ancak yine de işyeri doktoru ile görüşülüp kendisine haber verileceğinin söylendiğini, bir daha aranmadığı gibi görüşme talebi reddedilerek onur kırıcı bir şekilde işyerinden gönderilmeye çalışıldığını iddia etmiştir. Davalı taraf ise toplu görüşme sonrası olumlu intiba uyandıran dört adayın seçildiğini ve işyerine raporları, evrakları ile gelmelerinin söylendiğini davacıyı işe başlatılacağının bildirilmediği savunulmuştur. Yargılama sırasında dinlenen işyeri doktorunın beyanına göre, davacının rapor ve evraklarını incelenmesi sonucu kullandığı ilaçlardan ötürü şirketin çalışma alanının tehlikeli sanayi olması sebebiyle davalı işyerinde çalışmasının sağlığı açısından uygun olmayacağının bildirilmesi üzerine işe başlatılmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında iş sözleşmesi henüz kurulmamıştır. Davacının sözleşme öncesi işlemlere dair sorumluluk temeline dayanan davalarda görevli mahkeme İş mahkemesi olmayıp, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu nedenle görev hususu re’sen gözetilerek mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 28.10.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.