KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT

KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2017/1426 E.

2018/1789 K.

MAHKEMESİ: ……Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki kişilik haklarına saldırı nedeniyle “manevi-tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Aksaray 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 30.10.2014 tarihli ve 2013/19037 E., 2014/14130 K. sayılı kararı ile;

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istem reddedilmiş; karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Tarafların İddia ve Savunmaları

Davacı, resmi nikâhlı eşinin davalı ile kendisini aldattığını belirtmektedir. Ayrıca davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde eşiyle ilişkiye girmesi eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte davalının kendisine hakaret ettiğini iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini, aksi düşünülse dahi, davacıya karşı sadakat yükümlülüğü bulunanın eşi olduğunda davanın ona yöneltilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu nedenle kendisine dava açılamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İlk Derece Mahkemesinin Değerlendirmesi

Mahkeme, davacının halen eşiyle birlikte yaşıyor olmasını ve eşinin davalıyla ilişkisini öğrenmesinden çok sonra bu davanın açılmış bulunmasını gözönüne almıştır.  Ayrıca manevi tazminatın cezalandırma aracı olamayacağı davacının dava açmakta samimi olmadığı belirtmiştir. Hakaret iddiası hakkında ise hakaretin gıyapta olup ihtilat unsuru gerçekleşmediği anlaşıldığından suç teşkil etmemesi nedeniyle davanın tümden reddine karar verilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin Değerlendirmesi

Dosya arasındaki bilgi, belge ve tanık beyanlarından, davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek ilişkiye girdiği görülmektedir. Eşinin davacıya karşı sadakat yükümlülüğü bulunduğu, davalının da eşin eylemine bilerek iştirak ederek davacının zarar görmesine neden oldukları anlaşılmaktadır.

818 sayılı BK’nın 50 ve 51. maddelerine göre, haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda zarar gören dilediği takdirde eyleme katılanların birisinden, birkaçından veyahut tamamından zincirleme olarak sorumlu tutulmalarını isteme hakkına sahiptir. Aynı hüküm 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanununun 61. maddesinde de tekrar edilmiştir.

Şu durumda, davalı ile dava dışı eşin birlikte neden oldukları zarar nedeni ile davacının zarar verenlerin tümüne birlikte dava açma zorunluluğu bulunmamaktadır. Halen eşi ile birlikte yaşıyor olması nedeniyle dava açmakta samimi olmadığı biçimindeki gerekçe ile istemin reddi isabetli olmamıştır. Davalının davacının eşi ile bilerek birlikte yaşaması eyleminin davacının aile bütünlüğüne yönelik saldırı niteliğindedir. Bu nedenle davacı yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.

Tarafların İddia ve Savunmaları

Davacı vekili;

Müvekkilinin, eşi Kamuran ile yaklaşık 26 yıl önce evlendiklerini, evliliklerinden iki çocukları olduğunu belirtmiştir. Ancak eşinin müvekkilini davalı ile aldattığını, bunun üzerine eşi aleyhine zina nedeniyle boşanma davası açtığını söylemiştir. Davalının eylemi müvekkilinin manevi şahsiyetine yapılan bir saldırıdır. Hem müvekkilinin eşiyle zina yaparak hem de müvekkiline hakaret ederek onurunu kırdığını ileri sürerek 50.000,00TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili;

Müvekkilinin oğlunun geçirdiği kaza nedeniyle uzun süre komada kaldığını, davacının eşi Kamuran’ın ameliyat nedeni ile müvekkiline maddi yardımda bulunduğunu belirtmektedir. Bu yardımdan sonra Kamuran ile müvekkili arasında insani ilişkilerin geliştiğini, ancak aralarındaki ilişkinin duygusal veya cinsel bir ilişki olmadığını söylemektedir. Davalının davacının eşinin evli olduğunu bilmediğini, davacıyı tanımadığını, hiçbir ortamda birlikte olmadığını, davacıya hakaret ettiği iddialarının doğru olmadığını belirtmektedir. Bu gerekçelerle davanın reddini savunmaktadır.

İlk Derece Mahkemesinin Değerlendirmesi

Davacının…. ile hâlen evli olduğu, evlilikleri sırasında davacının eşi olan….’un davalıyla görüşerek zina yaptığı, bu nedenle evlilik-birliğinin-temelinden-sarsıldığı iddia edilmiştir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında bir kişinin evli olduğunu bilen başka bir kişinin buna rağmen evli olan kişiyle ilişki kurması hâlinde bu durumun haksız fiile sebep olacağı belirtilmiştir. Haksız fiil de bir tazminat ödenmesini gerektirir.

Olayda, davacının eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiği görülmektedir. Uzun bir süreden beri eşi başka bir kadınla görüşüyor olmasına rağmen davacının üzerinden çok zaman geçtikten sonra iş bu davayı açtığı görülmektedir. Dolayısıyla davacının bu davayı açmakta samimi olmadığı kanaatiyle manevi tazminat koşullarının oluşmamıştır. Ayrıca davacı davalı tarafından kendisine gıyapta hakaret edildiğini iddia ederek bu nedenle de manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de davacıya davalı tarafından gıyapta hakaret edildiğine ilişkin yalnızca tanık …’ın beyanlarının bulunduğu görülmektedir. Buna ilişkin başkaca bir tanık yoktur. Oysa TCK’nın 125. Maddesine göre, gıyapta hakaret suçunun oluşabilmesi için en az 3 kişinin buna şahit olması gerekir. Haksız fiil sorumluluğunun şartlarından birisinin hukuka aykırılıktır. Dolayısıyla suç oluşturmayan bir eylem yönünden hukuka aykırılıktan söz edilemez. Bu nedenle hakaret iddiası yönünden de manevi tazminat koşullarının oluşmamıştır. Sonuç olarak davanın tümden reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, önceki karardaki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.

Hukuk Genel Kurulunun Değerlendirmesi

Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi nedeniyle davacının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Direnme kararının temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca, 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ile “Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına” karar verilmiştir.

Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede, anılan içtihadı birleştirme kararının eldeki uyuşmazlığa etkisi tartışılıp değerlendirilmiştir.

2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun “İçtihatların birleştirilmesini istemek yetkisi ve bağlayıcılığı” başlıklı 45. maddesinde; “İçtihatların birleştirilmesini Birinci Başkan doğrudan doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı ile başvurması halinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması zorunludur.

Diğer merci veya kişilerin gerekçe göstererek yazılı başvurmaları halinde, içtihadı birleştirme yoluna gitmenin gerekip gerekmediğine Birinci Başkanlık Kurulu karar verir. Bu karar kesindir.

İçtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır.

İçtihadı birleştirme görüşmeleri, alınmış olan ilke kararları çerçevesinde yürütülür ve kararları yazılır.

İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.

İçtihadı birleştirme kararlarının niteliğini açıkça belirten özeti, kararın verilmesini izleyen en kısa zamanda Adalet Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığı bütün adliye mahkemelerine ve Cumhuriyet savcılıklarına bu kararları gecikmeksizin duyurur.

İçtihadı Birleştirme Kurulları, genel kurulların veya dairelerin kararlarındaki gerekçe ve görüşlerle bağlı olmaksızın sorunu başka bir görüşle karara bağlayabilirler.” hükmü yer almaktadır.

Bu yasal düzenleme gereğince içtihadı birleştirme kararlarının benzeri hukuki konularda, gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

Somut Olayın Değerlendirilmesi

Tüm bu açıklamalar, yasal düzenlemeler ve 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ışığında somut olay incelendiğinde;

Davacının dava dışı eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu haksız eyleminin, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır.

Davacının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacının dava dışı eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda olan davalının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkindir.

Davalının eylemi, dava dışı eş ile evli olduğunu bilerek birlikte olmaktan ibarettir. Ayrıca davalının davacıya hakaret ettiği de iddia edilmiştir. Ancak yerel mahkemece hakaretin gıyapta olup ihtilat unsuru gerçekleşmediğinden hukuka aykırılık unsurunun oluşmaması nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairece davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle kesinleşen bu husus dışında davalının doğrudan doğruya davacıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlalinde bulunduğuna dair başka bir iddia bulunmamaktadır. Bu nedenlerle eldeki davanın konusu itibariyle 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararı kapsamında değerlendirilmesi gereklidir.

Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 45/5 maddesi gereğince bağlayıcı olan söz konusu içtihadı birleştirme kararı ile “evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına” karar verilmiş olmakla davacı tarafından üçüncü kişi konumundaki davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Şu hâlde manevi tazminat isteminin reddine ilişkin direnme kararı sonucu bakımından yerinde olup yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile onanmalıdır.

Sonuç

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile ONANMASINA, 27.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.