KORONAVİRÜS KARANTİNASINDAN KAÇANLARA VE HASTALIĞI BAŞKASINA KASTEN BULAŞTIRANLARA KAÇ YIL CEZA VERİLİR?-AV.YUSUF KARATAŞLI'NIN KALEMİNDEN
KORONAVİRÜS SALGIN HASTALIĞININ CEZA HUKUKU KARŞISINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Global bir hal alan korona virüsü salgın hastalığı ile bütün dünyanın aylardır mücadele ettiği ve bu mücadelede birçok can kaybının yaşandığı bilinen bir gerçektir. Fakat malumunuz üzere dünyadan ve ülkemizden her ne kadar iyi haberler gelmekte ise de gelen haberler bazen kötü olup canımızı sıkmaktadır. Bu yazımızda korona virüslü birisinin karantina şartlarına uymamasına veya virüslü olduğunu bilmesine rağmen hastalığını başka kişilere bulaştırması halinde alabileceği cezaları ve yaptırımları değerlendireceğiz.
Bulaşıcı Hastalıklara İlişkin Tedbirlere Aykırı Davranma
Türk Ceza Kanunun 195. maddesi başlığından da anlaşılacağı üzere kişilerin bulaşıcı hastalıklara ilişkin kurumların almış olduğu tedbirlere aykırı davranması hukukun üstünlüğünün bulunduğu bütün ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de bir cezai müeyyideye bağlanmıştır. TCK 195. Maddesinde “ Bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Denilerek maddenin amir hükmüne aykırı hareket eden kişinin asliye ceza mahkemesinde yargılanıp suçunun sabit olması durumunda iki ay dan başlayarak bir yıla kadar hapis cezasına çarptırılacağı sabittir. İlgili kanun maddesi ile kamu sağlığı korunmak istenmiş olup kamu menfaati bireylerin menfaatinden üstün tutulmuştur. Karantina hükümlerine aykırı davranma suçu manevi unsur olan doğrudan kast ile işlenmektedir. Yani kanunun bu madde hükmüne aykırı hareket eden kişi bulunduğu ortamda uygulanan karantina kurallarına aykırı hareket ettiği takdirde bilerek ve sonucunu isteyerek eylemde bulunmuş kabul edilir.
Yukarıda anlattığımız durumu ülke şartlarımızda dikkate alarak değerlendirdiğimiz takdirde İstanbul, Ankara, Kayseri ve daha say(a)madığımız birçok ilimizde karantinadan kaçan ya da kaçmaya çalışan birçok vatandaşımız oldu. Bu vatandaşlarımızın hepsinin hakkında TCK 195. Maddesine göre Bulaşıcı Hastalıklara İlişkin Tedbirlere Aykırı Davranma suçundan soruşturma başlatılmalı ve cezalandırılması yoluna gidilmelidir. Çünkü burada esas olan hastalığın yayılmasının önüne geçmek ve her şeyden önce kamu sağlığını en üst güvenlik pozisyonunda tutmaktır.
Korona Virüslü Birisinin Hastalığını Bir Başkasına Bulaştırması Durumunda Türk Ceza Kanunu Karşılığındaki Müeyyideleri
Korona virüslü olan kişinin virüslü olduğunu bilerek halen insanlar ile temasını kesmemesi ve tedavisini olmamakta diretmesi neticesinde hastalığın bulaştığı kişilerde iki sonuç doğabilir. Birincisi bu hastalığın bulaştırıldığı kişiler tedavi altına alınıp iyileşebilir, ikincisi ise tedavi altına alınan hastanın sonu ölüm olabilir.
İlk olarak tedavi altına alınan hastalık bulaştırılan kişinin tedavi sonucunda iyileşmesi gerçekleşir ise hastalığı bulaştıran kişi TCK da kasten yaralama eylemlerinden cezalandırılır. Tabi ki TCK da kasten yaralama eylemleri 86 ve 87. Maddesinde hükme bağlanmıştır. Hastalığı kasten bulaştıran kişi 1 yıldan 8 yıla ve sonuca göre daha fazla da olabileceği gibi hapis cezası ile cezalandırılabilir. Tabiî ki burada önemli olan korona virüs hastalığını bilerek tedavi olmamak ve insanlara bulaşabileceğini bile bile hareket etmektir. Sonucunda bu kişinin hastalık bulaştırdığı kişinin tedavi olarak iyileşmesi gerekmektedir. Hastalığı bulaştıran kişinin kasten yaralama suçundaki manevi unsuru olası kast olabildiği gibi bilinçli taksir de olabilir. Nedir olası kast ve bilinçli taksir? Olası kast, kişinin kendi düşüncesinde saklı olup “kime bulaşırsa bulaşsın” fikri ile topluma karışması sonucudur. Bilinçli taksir ise hastalığa yakalanan kişinin “ben kimseye bulaştırmam” fikri ile hareket edip hastalığın diğer insanlara bulaştırması sonucudur. Bunun sonucunda hastalığa yakalanan kişiler tedavi sonucunda iyileşecek ve hastalığı bulaştıran kişiye karşı müşteki olarak kasten yaralama dava yargılamasında bulunabileceklerdir. Hastalığın bulaştırıldığı kişi sayısı kadar müşteki oluşur. Açılacak davalar, kamu davası niteliğinde olup şikayete tabi değildir.
İkinci olarak hasta, korona virüs hastalığını bulaştırdığı kişinin ölmesi neticesinde TCK’nın kasten öldürme hükmünden yargılanıp cezalandırılacaktır. TCK’nın 81. Maddesi olan kasten adam öldürmenin cezası dikkate alınarak düşünüldüğünde hastalığı bulaştıran kişinin bu hükme göre müebbet hapis cezasına çarptırılma ihtimali vardır. Bu suçun da olası kast ve bilinçli taksirle işlenebildiği düşünülür. Bu durum da kamu davası niteliğinde olup yargılaması ağır ceza mahkemelerinde yapılır. Bir çok hukukçu uzmanlar da aynı görüştedir. Bu hususa farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum: Bana göre virüs salgın hastalığını bulaştıran kişinin hastalığı bulaştırdığı kişinin ölmesi neticesinde bulaştıran sanık olarak yargılandığında alabileceği cezanın TCK’nın 87/4 amir hükmü gereği yaralama kastının soncunda ölüm meydana gelmesi, neticesinde 8 yıldan 16 yıla kadar hapis cezasının düşünülerek yargılanması ve cezalandırılması gerekir. Nihayetinde korona salgınından hastaneye kaldırılan bir çok kişinin uzunca bir tedavi sürecinden geçtiği dikkate alınarak yaralama sonucunda ölümün meydan geldiği düşünülmelidir. Kasten veya bilinçli taksirle hareket eden kişinin hastalığı bulaştırırken öldürme duygusu ile hareket etme iradesinde olduğunu düşünmüyorum. Nihayetinde toplum olarak insanımız hastalığı hafife aldığı için “bir şey olmaz, virüs bize ne yapar, hastanede üç beş gün yatar çıkarız.” Fikri ile hareket ettiği için hastalık bulaşan kimsenin ölmesi neticesinde yukarıdaki şartlara göre sanık tüm bu irade beyanları ile kanaatimce kasten öldürmeden değil, kasten yaralama durumunda ölümün meydana gelmesi hükmünden cezalandırılmalıdır.
Tüm bu anlatılanlar neticesinde aklımıza gelen polise tükürme, karantinadan kaçma olayları ve karantinaya alınma hususunda direnme tarzındaki olayların TCK çerçevesinde teknik bir soruşturma süzgecinden geçirilmesi en doğru karar olacaktır. Çünkü korona virüsü hafife alınacak bir salgın değildir. Ki bu soruşturmaların ince elenip sık dokunarak yapılması neticesinde Türk Ceza Kanununun caydırıcılık fonksiyonunun da devreye girmesi sağlanacak ve bu tarz suçların önüne geçilecektir. Tüm bu nedenler ile vatandaşlarımızın daha dikkatli davranması gerekmekte olup her an yukarıda detaylı bir şekilde açıklamış olduğumuz soruşturmalar ile karşılaşabileceklerini düşünerek yaşamaları gerekmektedir.
Av. Yusuf KARATAŞLI