KREDİLERİN ERKEN KAPATILMASI HÂLİNDE HER İKİ TARAFIN MENFAATLERİ DE DİKKATE ALINIP TMK’NİN 2. MADDESİ ÇERÇEVESİNDE ERKEN KAPAMA ÜCRETİNİN BELİRLENMESİ GEREKMEKTEDİR
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2017/410 E.
2020/189 K.
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 31.12.2010 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı banka arasında 03.07.2007 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını ve müvekkili tarafından bu sözleşme çerçevesinde krediler kullanıldığını, bu kredilerin erken kapatılmak istenmesi üzerine davalı banka tarafından müvekkilinden hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak toplam 20.080,20TL erken kapama ücreti tahsil edildiğini, müvekkilinden haksız tahsil edilen bu erken kapama ücretinin çok fahiş olduğunu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ileri sürerek müvekkilinden erken kapama ücreti adı altında tahsil edilen tutardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 9.000,00TL’nin tahsil edildiği tarihten itibaren işleyecek en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 25.02.2011 tarihli cevap dilekçesinde; kredinin erken kapatılması sırasında erken kapama ücreti alınmasının banka ve ticari teamüllere uygun olduğunu, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 15.6. maddesinde de bu hususun açıkça düzenlendiğini, alınan erken kapama ücretinin fahiş olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.06.2012 tarihli ve 2010/828 E., 2012/316 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin 15.6. maddesinin sözleşme özgürlüğü sınırları içinde kaldığı ve taraflar için bağlayıcı olduğu, bu durumda davalı bankanın erken kapama sebebi ile erken kapama ücreti tahsil etmesinin sözleşmeye aykırı bulunmadığı, davalı bankanın yoksun kaldığı faiz gelirinin karşılığının erken kapama ücreti olarak alabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesince 16.09.2013 tarihli ve 2012/17701 E., 2013/15679 K. sayılı kararı ile; davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra; “…davacı diğer savunmalarının yanı sıra kendisinden kesilen erken ödeme komisyonunun yüksek olduğunu da savunduğuna ve taraflar arasındaki sözleşmede de bu hususta bir belirleme bulunmadığına göre, mahkemece diğer bankalardan aynı dönemde uygulanan erken ödeme komisyonu oranı sorulup buna göre bir uygulama yapılmak gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.05.2014 tarihli ve 2014/210 E., 2014/346 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Taraflar arasında 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) döneminde imzalanan genel kredi sözleşmesinde kredinin erken kapatılması durumunda erken kapama ücreti tahsil edileceği ve erken kapama ücretinin bankanın belirleyeceği miktarda olacağı yönünde hüküm bulunması karşısında davacıdan tahsil edilen erken kapama ücretinin fahiş miktarda olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı banka tarafından tahsil edilecek erken kapama ücretinin diğer banka uygulamaları doğrultusunda belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında kullanılan ticari kredilerin erken kapatılması sırasında alınan erken kapama ücretinin istirdadı istemine ilişkindir.
13. Hemen belirtilmelidir ki; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi 03.07.2007 tarihli olup, sözleşme tarihi itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemelerinin somut olaya uygulanamayacağı hususunda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda somut olaya 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile 818 sayılı BK hükümlerinin uygulanması gerektiği açıktır.
14. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle TMK’nin 2. maddesi ile düzenlenen “dürüstlük kuralı” ve “hakkın kötüye kullanılması yasağı” hakkında açıklama yapılmasında yarar vardır.
15. TMK’nin “Dürüst davranma” alt başlıklı 2. maddesinde;
“Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmüne yer verilmiştir.
16. Buna göre, anılan madde ile hukuk düzeninin kişilere tanıdığı bütün hakların kullanılmasında göz önünde tutulması ve uyulması gereken iki temel ilkeye yer verilmiş olup, öncelikle hakların dürüstlük kuralına uygun kullanılması gerektiği ifade edilmiş, ardından hakların açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı belirtilmiştir.
17. TMK’nin 2/1. maddesinde belirtilen dürüstlük kuralı, herkesin uyması gerekli olan genel ve objektif bir davranış kuralıdır. Genel olarak dürüstlük kuralı, kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, Mustafa/ Sarı, Suat: Türk Özel Hukuku C. I, İstanbul 2018, s. 244).
18. Dürüstlük kuralı, hakların ve borçların nasıl ve hangi kurallara riayet edilerek kullanılacağını ve nasıl yerine getirileceğini gösterir. Başka bir deyişle “haklarını kullanan” ve “borçlarını yerine getiren” herkesin dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranması gerektiğini belirtmektedir. TMK’nin 2. maddesi anlamında dürüstlük kuralı, tüm hakların kullanılmasının sınırını çizmek suretiyle hakların ve borçların kapsamını belirlemektedir. Bu hakların sözleşmeden ya da kanundan doğmuş olması bakımından bir fark yoktur. Hakların ve borçların içeriğini belirleyen bu kural, herkese yönelik olup hem alacaklıya hem de borçluya hitap etmektedir.
19. TMK’nin 2/2. maddesinde belirtilen hakkın kötüye kullanılması yasağı ile hiçbir hakkın, o hakkın kötüye kullanılması şeklinde bir yetkiyi içermediği, bu nedenle içerdiği yetkiyi aşan şekilde bir kullanımın hak olarak hukuk düzeni tarafından korunmayacağı belirtilmiştir. Bu durumda getirilen sınırlama, bütün haklar yönünden genel ahlâki bir sınırlama niteliğindedir. Bu sınırın aşıldığı durumlarda, hakkın sahibine tanıdığı yetkilerin dışına çıkılmış olmakta, bir hakkın kullanıldığı görüntüsü altında haksız bir davranış gerçekleştirilmektedir. Hakkın dışına çıkıldığı için de doğal olarak hukuk düzeni bu davranışa herhangi bir koruma sağlamamaktadır (Dural/Sarı, s. 256).
20. TMK’nin “başlangıç hükümleri” arasında yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı diğer başlangıç hükümleri gibi bir “genel kural”dır. Bu sebeple medeni hukuk dışındaki hukuk dallarında da uygulama alanı bulmaktadır. Bu kurallara uyma zorunluluğu hakları kullanan ve borçları ifa eden herkes için geçerlidir. Tacirler de TMK’nin 2. maddesinde belirtilen “herkes” kavramına dâhil olup, gerek özel gerekse ticari hayatlarında bu kurallara uymak mecburiyetindedirler.
21. Tacirler aynı zamanda 6762 sayılı TTK’nin 20/2. (6102 sayılı TTK’nin 18/2.) maddesi anlamında basiretli bir işadamı gibi hareket etmek zorundadırlar. Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, tacire, tacir olmayanlara göre vasatın üstünde bir özen gösterme yükümlülüğü getirmektedir. Başka bir deyişle tacir, ticari hayatında bir hakkı kullanırken veya bir borcu ifa ederken, yalnızca dürüst, namuslu, makul ve fiilinin neticelerini bilen orta zekâlı bir insanın benzer hadiselerde hareket edeceği şekilde hareket etmekle kalmayıp aynı zamanda kendi ticari sınıfına dâhil, tedbirli bir tacirin benzer olaylarda takip edeceği şekilde hareket etmek zorundadır.
22. Kuruluşları özel izne tâbi olan ve faaliyetlerini Devlet’in tanıdığı imtiyazla yürüten bankalar da birer “güven kurumu” olmaları nedeniyle dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uymak zorundadırlar. Zira bankaların, müşterilerinde yarattıkları güvene ve bankacılık sektörünün yazılı olan veya olmayan ilke, kural ve teamüllerine uygun hareket etme yükümlülükleri bulunmaktadır. Başka bir deyişle bankaların birer güven kurumu olmaları ve müşteriler tarafından kendilerine özel bir güven duyulması, onların hukuki sorumluluğunu diğer tacirlere nazaran daha da ağırlaştırmaktadır. Nitekim bir kişi davranışlarıyla başkaları nezdinde haklı bir güven oluşturduktan sonra, bu tutumuyla çelişkili ve özellikle de söz konusu güveni boşa çıkaran bir davranışta bulunması açıkça hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.
23. Bankaların dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uyma yükümlülükleri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 75/1. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Anılan madde; “Bankalar ile bunların mensupları; bu Kanuna, ilgili düzenlemelere, kuruluş amaç ve politikalarına uygun olarak faaliyetlerin icra edilmesini temin etmeye ve yönetimde adalet, doğruluk, dürüstlük ve sosyal sorumluluğu esas almaya yönelik etik ilkelere uymakla yükümlüdürler.” hükmünü haizdir. Ayrıca anılan Kanun’un 75/2. maddesinde verilen yetkiye dayanılarak Türkiye Bankalar Birliği’nce Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) uygun görüşü alınarak çıkarılan “Bankacılık Etik İlkeleri”nin 3/(a) maddesinde; bankaların, faaliyetlerini yerine getirirken ilişkilerinde dürüstlük ilkesine bağlı kalacakları ifade edilmiştir.
24. Bu aşamada “erken ifa” ve “erken kapama ücreti” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.
25. Borçlu kural olarak borçlanılan edimini muaccel olmadan da ifa edebilir. Buna borçlunun erken ifa yetkisi denmektedir (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2017, s. 978). Bu husus 818 sayılı BK’nin 80. maddesinde “Akdin hükmünden veya mahiyetinden veya hâl icabından iki tarafın hilafını kast ettikleri anlaşılmadığı takdirde, borçlu borcunu vadesinden evvel ifa edebilir. Şu kadar ki borçlunun, vadeden evvel tediyede bulunmasından dolayı mukavele ile veya âdeten mezun olmadıkça bir miktar tenzilat icrasına hakkı yoktur” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan madde metninden de anlaşılacağı üzere, ifa zamanı kural olarak borçlu lehine düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle borçlu, kendi lehine konulmuş bir yetkiden vazgeçerek erken ifada bulunabilir. Esasen kanun koyucunun ifa zamanını genel olarak borçlu lehine düzenlediği gözetildiğinde borçlu kendisine tanınan bu yetkiden vazgeçip vaktinden evvel ifa talebinde bulunabilir. Alacaklı erken ifaya yetkili olan borçlunun ifa teklifini reddettiği takdirde mütemerrit duruma düşecektir.
26. Erken ifada bulunan borçlu, erken ödemede bulunmasından dolayı alacaklıdan bir indirimde bulunmasını isteyemez. Ancak, sözleşmede erken ödeme hâlinde indirim yapılacağı kararlaştırılmışsa veya bu yönde bir âdet varsa, borçtan bir miktar indirim yapılabilir.
27. Bununla birlikte borçlunun erken ifa yetkisi, tarafların aksini kararlaştırmaları ile bertaraf edilebilir. Söz konusu yetkinin taraflarca bertaraf edilip edilmediği ise hâlin icabından veya sözleşmenin niteliğinden de anlaşılabilir. Nitekim ifanın vaktinden evvel yapılması alacaklının aleyhine sonuçlar doğuruyorsa veya taraflar arasındaki kesin vadeli sözleşmelerin niteliği erken ifayı engelliyorsa borçlu vaktinden evvel ifada bulunamaz. Bu tür durumlarda erken ifa alacaklının muvafakatine bağlıdır.
28. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesinde; nakdi, gayrinakdi her cins ve surette kredi verme işlemleri bankaların faaliyet konuları arasında sayılmıştır. Bankalar müşterilerine verdikleri kredilerden faiz gelirleri elde etmekte ve kredinin geri ödenme süresinin uzun olması bankanın faiz gelirini artırmaktadır. Bu itibarla kredi borcunun vaktinden evvel ifa edilmesi alacaklı bankanın aleyhine sonuçlar doğurduğu ve işin mahiyetine aykırı olduğu için bankanın, borçlunun erken ifa talebini reddetme hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle kredi borcunun erken kapatılması bankanın muvafakati ile mümkün olmaktadır.
29. Bankacılık uygulamalarında genel olarak, kredi sözleşmelerine; kredinin erken kapatılmasının bankanın kabulüne bağlı olduğu ve bankanın mahrum kalacağı faiz gelirine karşılık belli bir erken kapama ücreti (erken ödeme cezası) mukabilinde kredinin erken kapatılabileceği yönünde hükümler konulduğu görülmektedir. Hatta kredilerin erken kapatılmasında, bankaların mahrum kalacağı faiz gelirinin bir kısmına karşılık, erken kapama ücreti alınmasının âdet hâline geldiği ve dolayısıyla faiz gelirinin bir kısmından vazgeçtiği anlaşılmaktadır.
30. Erken kapama ücretinin öngörülmesinin asıl sebebi borçluyu erken ifa düşüncesinden caydırmaktır. Ayrıca bankacılık uygulamalarında kredi taksitlerinin geri ödemelerinde başlangıçta faize daha fazla kesinti yapılmakta ve giderek kredinin sonuna yaklaşıldığında neredeyse faizin tamamı tahsil edilmiş olmaktadır. Faiz kesintisinin başlangıçta fazla olması bankacılık uygulamasında aslında örtülü bir erken kapama ücretinin bulunduğunu göstermektedir. Zira bankalar, ilk taksitlerde faiz kesintisini fazla tutarak erken kapamanın risklerinden kendilerini korumuş olmaktadırlar.
31. Erken kapama ücreti alınabilmesi, müşteri ile banka arasındaki kredi sözleşmesinde bu yönde hüküm bulunmasına bağlıdır. Dolayısıyla erken kapama ücreti, yasal bir medeni ceza olmayıp, taraflar arasındaki sözleşmeden doğan bir yan yükümlülüktür. Erken kapama ücreti ile faiz indiriminden yararlanarak kâr eden müşteri ile faiz geliri düşmek suretiyle gelir kaybına uğrayan bankanın menfaatlerinin dengelenmeye çalışıldığı görülmektedir. Nihai olarak erken kapama ücreti ile kredi veren bankanın zararının bir kısmının tazmin edilmesi amaçlanmaktadır.
32. Öte yandan Merkez Bankası tarafından yayımlanan 2006/1 sayılı Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kâr ve Zarara Katılma Oranları ile Kredi İşlemlerinde Faiz Dışında Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ’in 4/1. maddesi gereğince; bankalarca, reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranları ile üye iş yeri komisyonu hariç faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenebilecektir. Anılan maddeye göre, bankaların, kredilerin erken kapatılması hâlinde erken kapama ücretini serbestçe belirleyebilecekleri bir bakıma belirtilmiştir.
33. Bununla birlikte, tüketicileri bankalar karşısında korumak ve erken ödeme nedeniyle faiz indiriminden yararlanan tüketiciyle faiz geliri düşen bankanın menfaatlerini dengelemek amacıyla 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da (6502 sayılı TKHK) tüketicinin konut finansmanı kredilerinde erken kapama hakkının bulunduğuna, erken kapama hâlinde indirim talep edebileceğine ve erken kapama ücretine (erken ödeme tazminatı) ilişkin özel düzenleme yapılmıştır.
34. Şöyle ki 6502 sayılı TKHK’nin 37. maddesi şu şekildedir:
“(1) Tüketici, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabileceği gibi, konut finansmanı borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hâllerde, konut finansmanı kuruluşu, erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim yapmakla yükümlüdür.
(2) Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleşmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda, konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilebilir. Erken ödeme tazminatı gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın kalan vadesi otuz altı ayı aşmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi otuz altı ayı aşan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez. Oranların değişken olarak belirlenmesi hâlinde tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilemez.”
35. Bu durumda 6502 sayılı TKHK’nin 37. (4077 sayılı TKHK’nin 10/B) maddesi, erken ödeme ücreti alınabilmesine izin vermekte ve bu ücretin tavanını belirlemektedir. Buna göre konut finansman kredilerinde tüketiciye, kredi borcunu tamamen ya da bir veya birden fazla taksitini erken ödeme hakkı tanınmış ve konut finansmanı kuruluşu (banka) erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim yapmakla yükümlü kılınmıştır. Ayrıca erken kapama ücreti alınabilmesi, tüketiciyle konut finansman kuruluşu arasındaki kredi sözleşmesinde -haksız şartlarına ilişkin denetim mekanizmaları baki kalmak kaydıyla- bu yönde hüküm bulunmasına bağlanmış ve konut finansman kuruluşunun erken ödenen tutarın kalan vadesine göre belli oranda (%1 veya %2) erken kapama ücreti almasına izin verilmiştir.
36. Hemen belirtilmelidir ki, tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredileri haricindeki diğer kredilerin erken kapatılmasına ve erken kapama ücretine ilişkin herhangi bir düzenleme mevzuatta yer almamaktadır. Bununla birlikte yukarıda da bahsedildiği üzere bankalar tarafından kullandırılan kredilerin erken kapatılması ve erken kapama ücreti alınması bir bankacılık uygulaması hâline gelmiştir. Bu itibarla kredi sözleşmelerinde erken kapama ücretine ilişkin düzenlemeye yer veren bankaların, genel işlem koşullarına ilişkin denetim mekanizmaları baki kalmak kaydıyla, bu sözleşme hükümlerini düzenlerken ve uygularken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uyma yükümlülüğü bulunmaktadır. Zira hukuk düzeninin temelini oluşturan ve TMK’nin 2. maddesinde ifadesini bulan bu iki esasa tabi olmayan hiçbir hakkın kullanımı söz konusu olamayacaktır.
37. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının talebi doğrultusunda taraflar arasında 818 sayılı BK döneminde 03.07.2007 tarihli ve 900.000,00TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşmeye binaen davacıya 10.07.2007 tarihinde aylık %1,59 sabit faiz oranı ile 59 ay vadeli 265.000,00TL bedelli kredi kullandırıldığı, yine 10.08.2009 tarihinde aylık %1,52 sabit faiz oranı 48 ay vadeli 187.000,00TL ve 63.000,00TL bedelli iki ayrı kredi kullandırıldığı, davacı tarafından 19.04.2010 tarihinde kullanılan bu üç kredinin erken kapatılmasının talep edildiği ve bu talebin davalı banka tarafından kabul edildiği, davalı banka tarafından genel kredi sözleşmesinin 15.6. maddesi gereğince üç kredinin erken kapatılması karşılığında toplam 20.080,20TL erken kapama ücretinin davacıdan tahsil edildiği anlaşılmaktadır.
38. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi; ileride birden fazla kredi ilişkisine girmek isteyen banka ve müşterisi arasında akdedilen ve münferit kredi sözleşmelerine ilişkin temel ilkeleri düzenleyerek sürecin genel çerçevesini çizen ve ayrıca münferit kredi sözleşmelerinin akdedilmesiyle uygulanabilecek olan isimsiz bir çerçeve sözleşmedir. Çerçeve sözleşme, ön sözleşmenin aksine tarafların ileride bir sözleşme yapmaları taahhüdünü içermeyen, ancak sözleşme yaparlarsa uygulama alanı bulacak olan kuralları belirleyen bir sözleşme niteliğindedir.
39. Bununla birlikte yukarıda bahsedildiği üzere davalı banka genel kredi sözleşmesi gereğince haklarını kullanırken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun hareket etmek zorundadır. Çünkü genel kredi sözleşmesi de tıpkı diğer bankacılık sözleşmeleri gibi yoğun bir güven ilişkisi üzerine inşa edilmektedir. Bu güven ilişkisi sözleşme müzakerelerinden itibaren ifa safhasına kadar artarak varlığını devam ettirmektedir.
40. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 15.6. maddesi; “Müşterinin bakiye borcunu vadesinden önce ödeyerek hesabını kapatması, bankanın kabulüne bağlıdır. Bankaca kabul edilmesi hâlinde erken ödeme, taksit vadelerinden birinde ve ödeme vadesinde işlemiş faizin ve kalan ana paranın, bankanın belirleyeceği miktarda bir erken kapatma ücreti ile erken ödeme nedeniyle doğabilecek vergi, Kaynak Kullanımı Destek Fonu gibi mali yükümlülüklerin nakden ve defaten ödenmesi kaydıyla mümkündür. Bankanın erken ödeme tarihi ile vade tarihi arasındaki süreç için erken ödeme sebebiyle bankanın mahrum kalacağı ilgili kredi faiz oranı üzerinden hesaplanmış faiz tutarını da talep hakkı saklıdır.” şeklindedir. Buna göre genel kredi sözleşmesinde erken kapama opsiyonu olmasa dahi, müşterinin erken kapama talebi bankanın uygun görmesi ve banka tarafından belirlenecek erken kapama ücretinin ödenmesi ile mümkün olacaktır.
41. Sözleşmenin 15.6. maddesinde erken kapama ücreti olarak belirli bir oran belirtilmemiş, erken kapama ücretinin bankanın belirleyeceği miktarda olacağı öngörülmüştür. Başka bir deyişle banka, erken kapama talebini kabul etmekle birlikte müşteriden kendisinin tek taraflı olarak belirleyeceği miktarda erken kapama ücreti tahsil edebilecektir. Bu durumda erken kapama talebini kabul eden davalı banka, kredinin erken kapatılması nedeniyle oluşacak faiz kaybını müşteriden tahsil edecek, ayrıca alacağına vadeden çok önce kavuşarak kredinin risklerini bertaraf etmiş olacaktır.
42. Somut olayda genel kredi sözleşmesinde erken kapama talebinin bankanın kabulüne bağlı olduğunun belirtilmesine rağmen davacının erken kapama talebi davalı banka tarafından kabul edilmiş ve erken kapama tarihine kadar işleyen faiz ile birlikte erken kapama tarihi olan 19.04.2010 tarihi itibariyle üç kredinin kapatılması karşılığında bankanın kendince belirlediği toplamda 20.080,20TL davacıdan tahsil edilmiştir. Erken kapama tarihine kadar işleyen ve davalı banka tarafından tahsil edilen faiz uyuşmazlık konusu değildir.
43. Tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredileri haricindeki diğer kredilerin erken kapatılmasına ve erken kapama ücretine ilişkin herhangi bir düzenleme mevzuatta yer almadığı için bankaların, genel işlem koşullarına ilişkin denetim mekanizmaları baki kalmak kaydıyla, erken kapama ücretini serbestçe belirledikleri görülmektedir. Oysa yukarıda da bahsedildiği üzere kredilerin erken kapatılması hâlinde erken kapama ücreti alınması bankacılık uygulaması hâline geldiği, bankaların ise genel olarak erken kapama ücreti için kalan anapara üzerinden sabit bir oran belirledikleri ve böylece faiz alacaklarının bir kısmından vazgeçtikleri anlaşılmaktadır. Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin 15.6. maddesinde ise, erken kapama ücreti için öngörülebilir nitelikte belli bir oran belirlenmemiş, erken kapama ücretinin miktarı bankanın takdirine bırakılmıştır. Bu itibarla davacı tarafından genel kredi sözleşmesi imzalanırken erken kapama ücretinin nasıl olacağı hususunun öngörülmesi mümkün olmayıp bu husus belirsizlik içermektedir.
44. 6762 sayılı TTK’nin 20/2. (6102 sayılı TTK’nin 18/2.) maddesi gereğince her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkânlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2003 tarihli ve 2003/13-332 E. 2003/340 K. sayılı kararı). Bu bağlamda davacıya yüklenmesi gereken basiretli işadamı gibi hareket etme yükümlülüğü, taraflar arasındaki sözleşmedeki belirsizlik karşısında, bilinmesi mümkün olmayan bir hususa karşı önlem alınmasını gerektirecek şekilde aşırı bir yoruma tabi tutulmamasını gerektirmektedir.
45. Bu durumda taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin yoğun güven ilişkine dayandığı ve davacıya kredi limiti dâhilinde kredi kullandırılacağına dair güven oluşturulduğu, her ne kadar davalı bankanın davacının erken kapama talebini kabul etme yükümlülüğü bulunmamakta ise de davalı bu hakkını kullanırken dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uymak zorunda olduğu, erken kapama ücretinin belirlenmesinde de davalı bankanın bankacılık uygulamalarını gözeterek dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun davranması gerektiği kabul edilmelidir.
46. O hâlde, kredinin erken kapatılmasının her iki tarafın da menfaatine olduğu, tarafların serbestçe erken kapama ücretini belirleyebilecekleri, ancak bunun sınırının dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı olduğu, tüketici kredisi niteliğindeki konut finansmanı kredilerinin erken kapatılması hâlinde dahi erken kapama ücreti alınmasının mümkün olduğu gözetilerek diğer bankaların dava konusu krediler ile aynı özellikteki (kullanım tarihi, vade tarihi, taksit ödeme aralığı, miktarı, erken kapama tarihi) kredilerin erken kapatılması hâlinde alacakları erken kapama ücreti tespit edilerek, her iki tarafın menfaatleri de dikkate alınıp TMK’nin 2. maddesi çerçevesinde yukarıda bahsedilen hususlar da gözetilerek erken kapama ücretinin belirlenmesi gerekmektedir.
47. Bu itibarla mahkemece, davalı bankanın genel kredi sözleşmesi gereğince erken kapama ücreti alabileceğinin kabulü ile davacı tarafça alınan ücretin fahiş olduğu ileri sürüldüğünden, davacıdan tahsil edilen erken kapama ücretinin dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun olarak tespit edilmesi için davalı bankanın davacıdan tahsil ettiği erken kapama ücreti oranı ile diğer bankaların aynı miktar, aynı tür ve aynı vadeli kredilerin erken kapatılması hâlinde uyguladıkları erken kapama ücreti oranları da gözetilerek ve tarafların kredinin erken kapatılması ile elde ettikleri menfaatler de dikkate alınarak, davalı bankanın aldığı erken kapama ücretinin bankacılık uygulamalarına ve özellikle TMK’nin 2. maddesine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
48. O hâlde direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 20.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.