LAZER EPİLASYON SONUCU YANIK OLUŞMASI HALİNDE MAĞDUR LEHİNE MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLİR

LAZER EPİLASYON SONUCU YANIK OLUŞMASI HALİNDE MAĞDUR LEHİNE MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLİR

TC

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

2014/19681 E.

2015/15751 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GEBZE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 10/06/2014
    NUMARASI : 2011/671-2014/432

    Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 08/09/2010 tarihinde yüzündeki yanak kıllarını lazerle yaktırmak için davalı şirket sahibine müracaatta bulunduğunu, seans başına talep edilen ücretin ödendiğini, tedavi için odaya alındığında uzman olduğunu bildiren 20-25 yaşlarında Zeynep isimli kişi tarafından lazerle yakma işlemine başlanıldığı, birkaç gün sonra lazerle yakılan bölgelerde 1. derecede yanık izlerinin gözlendiğini, davacının paniğe kapıldığını, işyeri yetkililerinin durumun normal olduğunu, verdikleri kremi kullanmasını, daha sonraki seansların ücretsiz yapacaklarını beyan ettiklerini, 16/9/2010 tarihli Fatih Devlet Hastanesinden verilen rapora göre yanık izlerinin tespit edildiğini, suç duyurusunda bulunduğunu, açılan davada davalı aleyhine hapis cezasına hükmedildiğini, tedavi için yapılan harcamalar nedeniyle maddi, yüzünün girdiği pozisyon ve iyileşmeyeceği inancının manevi anlamda davacıyı çöküntüye uğrattığını, psikolojisinin bozulduğunu belirterek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla 500,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline ilişkin ceza yargılamasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğini, kesinleşmiş mahkumiyet kararının bulunmadığını, lazerle tedavi yapan kişinin davalının yanında çalışan Z.. Ç.. olduğunu, epilasyon kurs ve eğitim belgelerinin bulunduğunu, uygulamadan sonra oluşabilecek komplikasyonların davacıya bildirildiğini, lazerle yapılan tedavi sonrası davacının kullanması gereken kremi kullanmadığını, davacının kusurlu olduğunu, müvekkilinin gereken tüm özeni gösterdiğini, manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu, maddi tazminat taleplerinin gerekçesinin belli olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; İstanbul Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen rapora göre davalıya kusur atfedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    Tarafların açıklamaları ile dosyadaki bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki akdi ilişkinin, TBK'nın 470 (BK. m. 355) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklandığı açıktır.
    Davacı taraf iş-eser sahibi; davalı taraf ise yüklenicidir.
    Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla ödevlidir.
    Eser sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli özelliklerinden birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.
    Eserin, sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da bir kaçının bulunmaması halinde ayıplı ifa edildiğinin kabulü gerekir.
    Eser sözleşmesinde yüklenici, belli bir sonucu (eser) taahhüt ettiğinden sonuç gerçekleşmesi için davacı iş sahibinin zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmeli, somut durumun gerektirdiği tedbirleri noksansız biçimde almalı, uygun tedaviyi belirleyip uygulamalı, uygulanan tedavide nadirde olsa görülebilecek olumsuz sonuçlara dair davacıyı aydınlatıp uyarmalı ve davacının bu hususta rızasını almışsa, eserini iş sahibi davacının ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayarak teslim etme yükümlülüğündedir.
    Somut olayda; davaya konu lazer işleminin 08/09/2010 tarihinde gerçekleştiği, hükme esas alınan Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan rapor öncesi davacının 13/12/2013 tarihinde muayene edildiği, olayın gerçekleşmesinden üç yılı aşkın süre sonra yapılan muayene sonucu ve dosyadaki belge içeriklerine göre rapor düzenlendiği anlaşılmaktadır. Oysa bu rapor manevi tazminat yönünden hükme esas alınacak nitelikte değildir.
    Dava konusu eylem nedeniyle başlatılan ceza yargılaması kapmasında; davacı hakkında Fatih Devlet Hatanesi tarafından düzenlenen 16/9/2010 tarihli raporda; "yüz sağ ve sol kısmında çok sayıda yüzeysel yaraların mevcut olduğunun belirtildiği", Kocaeli Adli Tıp Şube Müdürlüğü'nün 11/10/2010 tarihli raporunda ise; "sol yanak sınırında ancak belli olacak şekilde lazer yanığı görüldüğünün, yaşamsal tehlike oluşturmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun ve sabit eser niteliğinde bulunmadığının belirtildiği" görülmektedir.
    Dinlenen tanık beyanlarına göre; davacı tanığı B. G. 'ın beyanında; lazer tedavisi sonrasında davacının yüzünün kabardığını, yanık şeklinde yaraların bulunduğunu, 2-3 ay süreyle yaraların geçmediğini, yara ve yanıklar nedeniyle dışarı çıkamadığını, davacı tanığı C.. K..'nın beyanında; yüzünde ikinci derece yanıklar gördüğünü, olaydan sonra içine kapandığını, davacı tanığı M.. A.. beyanında; epilasyon yaptırınca yüzende yanıklar oluştuğunu, yanıklar nedeniyle evden dışarı çıkmamaya başladığını ifade ettikleri görülmüştür.
    Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse, manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır.
    Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek, takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü, kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4.maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
    O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
    Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
    Hal böyle olunca, davalıların uyguladığı hatalı lazer epilasyon işlemi sonucunda, davacı iş sahibinin istediği sonuca ulaşamadığı, yüzünde yanıklar meydana geldiği, çektiği sıkıntı ve ızdırap da dikkate alındığında, davacı lehine uygun oranda manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.