MAHKEMENİN VERDİĞİ ZORLAMA HAPSİ KARARI NEDENİYLE KİŞİ HÜRRİYETİ VE GÜVENLİĞİ HAKKININ İHLAL EDİLMEDİĞİ
Olaylar
Başvurucunun eski kız arkadaşı olan müşteki; başvurucu tarafından kendisine yurt dışı kaynaklı muhtelif numaralar üzerinden şantaj, cinsel taciz, hakaret ve tehdit içerikli mesajlar, gizlice çekilmiş fotoğraf ve videolar gönderildiği iddiasıyla hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesi (aile mahkemesi sıfatıyla) kararı ile 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 5. maddesi uyarınca başvurucu hakkında altı ay süreyle geçerli olmak üzere tedbir kararı vermiştir. Mahkeme, müştekinin talebi üzerine başvurucunun tedbir kararına aykırı davrandığı gerekçesiyle 6284 sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca başvurucu hakkında 7 gün zorlama hapsine hükmetmiştir. Başvurucunun bu karara itirazı Çifteler Asliye Hukuk Mahkemesince reddedilmiştir. Başvurucu anılan karar gereği zorlama hapsinin infazı kapsamında 7 gün ceza infaz kurumunda tutulmuştur.
İddialar
Başvurucu, aile mahkemesince verilen zorlama hapsi kararı nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda başvurucu hakkındaki zorlama hapsi, başvurucunun tedbir kararının gereklerine uymaması nedeniyle verilmiştir. Dolayısıyla somut olayda mahkeme kararının gereği olarak tutma hâli söz konusudur. Başvurucunun tutulmasının dayanağının 6284 sayılı Kanun'un 13. maddesi olduğu görülmektedir.
Başvurucu, zorlama hapsine yaptığı itirazda 6284 sayılı Kanun'a ilişkin Uygulama Yönetmeliği'nin 38. maddesine atıf yaparak Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin Ankara'nın Polatlı ilçesi sınırlarında gerçekleştiği iddia olunan ihlal ile ilgili zorlama hapsi kararı verme konusunda yetkili mahkeme olmadığını belirtmiştir. Türk hukukunda somut olay açısından yer bakımından yetki kamu düzenine ilişkin bir durum olarak kabul edilmemektedir. Bu itibarla başvurucu hakkındaki zorlama hapsinin hangi yer mahkemesi tarafından verildiğinin tutmanın hukuka uygunluğu bağlamında bir etkisi yoktur. Esasen tutuklamaya karar verme yetkisine sahip olan farklı yerdeki mahkemeler arasında hâkimlik teminatı, mahkemelerin tarafsızlığı veya bağımsızlığı yönünden hiçbir farklılık bulunmamakta olup anılan hâkimler tümüyle aynı güvencelere sahiptir. Bu yönüyle başvurucunun tutulmasının kanunda öngörülen usule uygun olduğunun kabul edilmesi gerekir.
Başvurucu hakkında verilen tedbir kararında başvurucunun bu karara aykırı davranması hâlinde hakkında zorlama hapsi uygulanacağına dair ihtara yer verilmiş ve bu karar başvurucuya tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun tedbir kararından ve tedbire uymamanın sonuçlarından haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
Zorlama hapsi, tedbir kararlarının gereklerine uymaya zorlayarak şiddet mağdurunu etkin biçimde korumayı amaçlayan bir yaptırımdır. Başvurucu da bu hüküm kapsamında mağdur olduğu belirtilen kadını korumak amacıyla bir mahkeme tarafından verilen tedbir kararının gereklerine uymadığı gerekçesiyle ve mahkeme kararının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla tutulmuştur. Dolayısıyla başvurucunun tutulmasının meşru amacı bulunmaktadır.
Derece mahkemelerinin zorlama hapsine ilişkin tespit ve değerlendirmelerinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan hususun bulunmadığı görülmektedir. Bu itibarla derece mahkemelerinin değerlendirmeleri ile somut olayın özellikleri dikkate alındığında başvurucu hakkında hükmedilen 7 günlük zorlama hapsi ölçülüdür.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
---------
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
|
MUSTAFA KARACA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/15967) |
|
Karar Tarihi: 20/5/2021 |
R.G. Tarih ve Sayı: 30/9/2021-31614 |
|
GENEL KURUL |
|
KARAR |
Başkan |
: |
Zühtü ARSLAN |
Başkanvekili |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Başkanvekili |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Yusuf Enes KAYA |
Başvurucu |
: |
Mustafa KARACA |
Vekili |
: |
Av. Uğur ARSLAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aile mahkemesince verilen zorlama hapsi kararı nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/6/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
7. Birinci Bölüm tarafından 28/1/2021 tarihinde yapılan toplantıda, niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucunun eski kız arkadaşı olan müşteki; başvurucu tarafından kendisine yurt dışı kaynaklı muhtelif numaralar üzerinden şantaj, cinsel taciz, hakaret ve tehdit içerikli mesajlar, gizlice çekilmiş çıplak görüntü ve videolar gönderildiği iddiasıyla hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Bu iddialarla ilgili olarak Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde 2018/690 ve 2019/569 sayılı dosyalar üzerinden soruşturma yürütüldüğü, 2018/690 soruşturma sayılı dosyada başvurucu hakkında iddianame düzenlendiği ve yargılamanın Sivrihisar Asliye Ceza Mahkemesinde devam ettiği, 2019/569 sayılı soruşturmanın ise derdest olduğu anlaşılmıştır.
10. 2019/569 sayılı soruşturma kapsamında müştekinin talebi üzerine Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu hakkında 8/3/2012 tarihli ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (c) ve (f) bentlerinde belirtilen tedbirlere altı ay süreyle hükmedilmesini talep etmiştir.
11. Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesince (aile mahkemesi sıfatıyla) 4/9/2019 tarihinde başvurucu hakkında 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (c) ve (f) bentleri uyarınca altı ay süreyle geçerli olmak üzere lehine tedbir istenen kişiye (müştekiye) karşı şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, bu kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesine, lehine tedbir istenenin bulunduğu konuta, okula ve işyerine yaklaşmamasına karar verilmiştir.
12. Müşteki, kendisine tehdit ve şantaj içerikli mesajlar atmaya devam ettiği ve böylelikle tedbir kararını ihlal ettiği iddiasıyla başvurucudan şikâyetçi olmuştur. Bu şikâyet üzerine Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığı 24/9/2019 tarihinde başvurucunun tedbir kararına uymadığından bahisle bu hususta bir karar verilmesi talebiyle Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesine başvurmuştur. Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesi 24/9/2019 tarihinde, yabancı numaralardan gönderilen mesajların başvurucu tarafından gönderildiğine dair somut delil veya emarenin bulunmaması nedeniyle zorlama hapsi talebinin reddine karar vermiştir.
13. Müşteki 3/1/2020 tarihinde Ankara'nın Polatlı ilçesinde bir alışveriş merkezindeyken başvurucunun yanına gelerek yaklaşmama tedbirini ihlal ettiği gerekçesiyle yine Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat etmiştir. Müşteki ayrıca başvurucunun yabancı numaralar üzerinden kendisine tehdit, şantaj, cinsel taciz içerikli mesajlar gönderdiğini de ileri sürmüştür. Müştekinin olaya ilişkin emniyette verdiği ifadesi şöyledir:
"3/1/2020 günü saat 17.00 sıralarında ben aracımı Ankara Polatlı'da sanayiye bırakarak yine Ankara Polatlı ilçesinde bulunan Kartaltepe isimli alışveriş merkezine girdim. Alışveriş mağazasının 3. katına yürüyen merdivenlerden çıktığım esnada Mustafa Karaca [başvurucu] ve avukatı olduğunu bildiğim [U.A.] isimli şahsı gördüm bunun üzerine panik yaparak hemen yürüyen merdivenlerden tekrar geri inerek dışarıya çıktım. Alışveriş merkezinin çıkış kapısından sol yaparak Polatlı Merkez istikametine kapalı otopark girişine doğru yürüdüm. Burada bulunan otobüs durağına oturdum ben durakta oturduğum esnada yaklaşık 10 dakika geçmeden Mustafa Karaca ve avukatı olan [U.A.] kolkola girerek yanıma doğru geldiler. Ben de duraktan kalktım ve alışveriş merkezinin ana giriş kapısına doğru yürümeye başladım. Benim arkamdan Avukat [U.A.] seslendi ben kendisine cevap vermedim. Mustafa Karaca da bana hitapta bulundu Fakat ben ona da cevap vermedim. Ben daha sonra alışveriş merkezi kapısına yakın bir yerde durdum. İkisi birlikte yanıma geldiler ve Avukat bana tedbir kararı var ama konuşabilir miyiz şikayet etmeyeceksin değil mi diye sordu bu esnada Mustafa Karaca da ne olur dur konuşalım tarzında şeyler söyledi. Ben ikisine de hitaben konuşmak istemediğimi gitmelerini söyledim. Hatta kendilerinden rica ettim. Fakat ikisi de ısrarla görüşmek istediklerini söylediler benim kabul etmemem üzerine etraftaki insanlar da bakmaya başladı. Bu nedenle ikisi alışveriş merkezi önüne doğru yürüdü. Mustafa Karaca da bu esnada bana hitaben sen göreceksin dedi. Ben de kendisine kim neyi görecek kimin ne yaptığını çok iyi biliyorum dedim. Mustafa Karaca da bana hitaben sen zaten cezanı çekiyorsun, çekmeye devam edeceksin dedi. Mustafa daha önce video ve fotoğraflarımı sosyal medya ortamlarında paylaşmıştı bu maksatla söylediğini düşünüyorum. Ben bu olaydan sonra tekrar durağa doğru gittim ve durakta oturdum bir sigara yaktım. Durağa doğru tekrar Avukat [U.A.] ve Mustafa Karaca kol kola geldiler. Mustafa Karaca bana yaklaştıkları esnada biraz geride kaldı Avukat bana daha yakın bir mesafede durarak hocam ben sadece aracılık yapıyorum. Mustafa sizin için saç ektirmiş. Bunu size söylememi istedi ben de Avukat bey şaka mı yapıyorsunuz dedim. Bu esnada Mustafa Karaca da bana hitaben seni seviyorum ne olur beni affet tarzında şeyler söyledi avukatı da gülerek hocam bak sizi çok seviyor sevdiğinden yapıyor eğer siz cevap vermezseniz daha kötü şeyler olabilir dedi. Ben bunun üzerine beni tehdit mi ediyorsunuz dedim Avukat bey de ne alakası var dedi. Mustafa da bana hitaben bütün bu olanları rezillikleri düzeltecek olan benim, bunu sen de biliyorsun dedi. Senin ne işin var kız başına sen tek mi geldin nasıl gelmedin seni ben bırakayım dedi. Avukat bey ve Mustafa Karaca sürekli konuşuyorlardı. Ben yüzlerine bile bakmadım daha sonra Avukat Bey ile konuşmak görüşmek istemiyor yürü gidelim dedi. Birlikte AVM girişine doğru yürüdüler. Benim aracımı da usta AVM önüne getirdi ve oradan ayrılırken tekrar Mustafa benim aracıma doğru baktı... ben uzaklaştırma kararını ihlal eden Mustafa Karaca isimli şahıstan davacı ve şikayetçiyim."
14. Başvurucu bu olayla ilgili olarak kendisine hakaret ettiği iddiasıyla müşteki hakkında suç duyurusunda bulunmuş ve bu konuda soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma kapsamında ifadesinde başvurucu; çocuğu, avukatı ve avukatının çocuğuyla alışveriş merkezinde yemek yedikleri sırada eski kız arkadaşıyla karşılaştıklarını, müştekinin kendisini görür görmez hakaret ettiğini, neden böyle davrandığını sormak için avukatıyla peşinden gittiklerini, açık otoparkta tekrar karşılaştıklarını, müştekinin uzaklaşmalarını istediğini, tatsızlık yaşanmasın diye yanına gitmediğini, müştekinin aralarındaki husumet nedeniyle zaman zaman Sivrihisar ilçesinden gelerek bu şekilde huzur bozucu eylemler yaptığını ileri sürmüştür.
15. Başvurucunun talebi üzerine 6/1/2020 tarihinde Polatlı Aile Mahkemesi müşteki hakkında on beş gün süreyle geçerli olmak üzere başvurucuya yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren sözler söylememesine ve bu tür davranışlarda bulunmamasına, başvurucunun bulunduğu konuta, okula ve işyerine yaklaşmamasına, başvurucuyu iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesine karar vermiştir.
16. Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun hakkında verilen uzaklaştırma kararını müştekiye mesajlar atmaya devam ederek ve Polatlı ilçesi Kartaltepe AVM girişinde yine müştekinin yanına giderek ihlal ettiği gerekçesiyle Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesine başvurmuştur.
17. Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesi (aile mahkemesi sıfatıyla) 2/3/2020 tarihli ek kararıyla başvurucunun tedbir kararını ihlal ettiği gerekçesiyle 7 gün zorlama hapsine tabi tutulmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 13/1/2020 tarihli yazıları ile şiddet uygulayan hakkında 2019/57 D.iş - 2019/57 Karar sayılı ilamı ile şiddet uygulayan hakkında mahkememizce tedbir kararı uygulandığını ve tedbir kararına uymayan şiddet uygulayan Mustafa Karaca hakkında zorlama hapsi verilmesi talep olunmuştur.
Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığının talep yazısına ekli İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün fezlekesi incelendiğinde, şiddet uygulayana mahkememiz kararı şiddet uygulayana 6/9/2019 tarihinde tebliğ edildiği, oysa ki şiddet uygulayan tarafından 3/1/2020 günü saat 17:00 sıralarında Ankara Polatlı İlçesi Kartaltepe AVM giriş kısmında avukatı ile yanına gelerek uzaklaştırma kararını ihlal ettiğini beyan ettiğini, şiddet uygulayanın tedbir hükümlerine uymadığı ve mağdurun bu konuda şikayetçi olduğu görülmüştür.
Mahkememizin dosyasının incelenmesinde şiddet uygulayan hakkında 6284 sayılı kanunun 5. Maddesinin 1. bendinin a, c, ve f maddeleri uyarınca 6 ay süreyle tedbir uygulanmasına karar verildiği ve verilen iş bu kararın şiddet uygulayana 6/9/2019 günü tebliğ edilmiş olduğu anlaşıldı.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, mahkememizce verilmiş olan tedbir kararına şiddet uygulayan tarafından riayet edilmediği ve şiddet uygulayanın mağdura yönelik 3/1/2020 tarihinde avukatı ile mağdurun yanına geldiği anlaşılmakla, şiddet uygulayan hakkında 6284 sayılı kanunun 13/1 maddesi uyarında ihlalin ilk ihlali olması ve eylemin mağdur üzerinde yaratmış olduğu korku ile tehlike, soruşturma ve ceza dosyaları da göz önüne alınarak takdiren 7 gün zorlama hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş... [tir.]"
18. Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesi 2/3/2020 tarihli ek kararıyla daha önce verdiği söz konusu tedbirlerin altı ay uzatılmasına da karar vermiştir.
19. Başvurucu 18/3/2020 tarihinde uzatma kararına ve zorlama hapsine ilişkin karara itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde başvurucu 18/1/2013 tarihli ve 28532 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği'nin (Uygulama Yönetmeliği) 38. maddesine atıf yaparak Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin Ankara il sınırlarında gerçekleştiği iddia olunan ihlalle ilgili yetkili olmadığını, olayın müştekinin ikametgâhının, işyerinin veya ailesinin yaşadığı yerin yakınlarında değil kendisinin ikametgâhının bulunduğu Ankara'nın Polatlı ilçesinde gerçekleştiğini, olayın tesadüfen karşılaşma şeklinde cereyan ettiğini, bu olayda herhangi bir kasıtlı ihlalinin söz konusu olmadığını, bu kararın onaylanması ile herhangi bir kastı, sözlü veya fiilî bir davranışı olmaksızın, müessir eylemde bulunmaksızın salt müşteki ile karşılaşması hâlinde hakkında zorlama hapsi kararı verilmesinin mümkün hâle geleceğini, bu olay sırasında eski kız arkadaşı olan müştekinin kendisine hitaben hakaret içeren sözler sarf etmesi nedeniyle hakkında Polatlı Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açıldığını, tesadüfen bir alışveriş merkezinde karşılaşılmasından mütevellit gelişen bu olay ile ilgili olarak zorlama hapsi kararının alt sınırdan uzaklaşılması suretiyle üst sınıra yakın bir şekilde belirlenmesinin de hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
20. Çifteler Asliye Hukuk Mahkemesi 22/5/2020 tarihinde ek kararlara yapılan itirazın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
"6284 sayılı ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine dair kanunun amacının, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınlar, çocuklar, aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi ile şiddet uygulayan veya uygulama ihtimali olan kişiler hakkında şiddetin önlenmesine yönelik tedbirler ile bu tedbirlerin alınması ve uygulanmasına ilişkin usul ve esaslarını kapsadığı, dolayısıyla müşteki ifade tutanağı ve dosya içeriğine göre söz konusu mağdur ile aleyhine tedbir istenen arasındaki meselenin mahiyeti ve 6284 sayılı yasa hükümleri gözönünde bulundurularak uzatma kararına yapılan itirazın reddine karar vermek gerekmiştir.
Zorlama hapsine konu eylemin gerçekleşme şekline göre itiraz sebepleri de göz önüne alınarak yapılan inceleme sonucunda; Ankara ili Polatlı İlçesinde 3/1/2020 tarihinde Kartaltepe AVM giriş kısmında muterizin, şiddet mağdurunun yanına gelerek uzaklaştırma kararını ihlal ettiğinden bahisle hakkında zorlama hapsine karar verilmiş olup, şiddet uygulayanın Polatlı Cumhuriyet Savcılığının 2020/72 soruşturma numaralı dosyasından vermiş olduğu ifadesinde, AVM de karşılaşmaları sonucunda kendisine hakaret ettiğini, sonrasında kendisine niye hakaret ettiğini konuşmak için [U.A.] ile birlikte peşinden gittiklerini, AVM otoparkında karşılaştıklarını beyan etmekle yaklaşmama tedbirini ihlal ettiği anlaşılmakla kararın usul ve yasaya uygun olması nedeniyle zorlama hapsine yönelikitirazın da yerinde olmadığı, muteriz vekilinin itiraz sebebi olarak gösterilen yetki hususunda ise şiddet uygulayanın kararı veren mahkeme sınırları içerisindeki emniyet birimine şikayette bulunduğu ve yönetmelikte düzenlenen yetkinin kesin olmadığı, diğer itiraz sebepleri yönünden ise 6284 sayılı yasa ve ilgili yönetmelik maddeleri uyarınca yapılan inceleme sonucunda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı değerlendiril [miştir.]"
21. Başvurucu 9/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Zorlama hapsine ilişkin kararın 15/6/2020 tarihinde kesinleşmesi üzerine başvurucu hakkında yakalama emri çıkarılmıştır. Başvurucu 18/6/2020 tarihinde yakalanarak ceza infaz kurumuna konulmuştur. Başvurucu 25/6/2020 tarihinde tahliye edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Mevzuat Hükümleri
23. 6284 sayılı Kanun’un “Amaç, kapsam, temel ilkeler” kenar başlıklı 1. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir."
24. 6284 sayılı Kanun’un “Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:
a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.
...
c) Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması.
...
f) Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi.
..."
25. 6284 sayılı Kanun’un “Tedbir kararının verilmesi, tebliği ve gizlilik” kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Tedbir kararı, ilgilinin talebi, Bakanlık veya kolluk görevlileri ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine verilir. Tedbir kararları en çabuk ve en kolay ulaşılabilecek yer hâkiminden, mülkî amirden ya da kolluk biriminden talep edilebilir.
...
(3) Koruyucu tedbir kararı verilebilmesi için, şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmaz. Önleyici tedbir kararı, geciktirilmeksizin verilir. Bu kararın verilmesi, bu Kanunun amacını gerçekleştirmeyi tehlikeye sokabilecek şekilde geciktirilemez.
(4) Tedbir kararı, korunan kişiye ve şiddet uygulayana tefhim veya tebliğ edilir. Tedbir talebinin reddine ilişkin karar ise sadece korunan kişiye tebliğ edilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ilgili kolluk birimi tarafından verilen tedbir kararı şiddet uygulayana bir tutanakla derhâl tebliğ edilir.
(5) Tedbir kararının tefhim ve tebliğ işlemlerinde, tedbir kararına aykırılık hâlinde şiddet uygulayan hakkında zorlama hapsinin uygulanacağı ihtarı yapılır.
..."
26. 6284 sayılı Kanun’un “Tedbir kararlarına aykırılık” kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"(1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.
(2) Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.
(3) Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir. Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir."
27. Uygulama Yönetmeliği'nin "Tedbir kararına aykırılık" kenar başlıklı 38. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
" Tedbir kararının ihlali, tedbire karar veren mahkemenin yargı alanı içerisinde olduğu takdirde zorlama hapsi kararı, bu mahkeme tarafından verilir. Ancak tedbirin başka bir mahkemenin yargı alanı içerisinde ihlal edilmesi halinde, mükerrerliğe neden olmamak açısından kararı veren mahkemeden aynı tedbir hakkında daha önce zorlama hapsine karar verilip verilmediği hususunda bilgi istenilir. Verilen bilgiye göre ihlal durumu değerlendirilerek karar verilir."
2. Yargıtay Kararları
28. Yargıtay tedbire aykırılık halinde zorlama hapsine karar verilmesi yetkisinin tedbir kararına hükmeden mahkemeye ait olduğunu belirtmiştir (bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/11/2014 tarihli ve E.2014/12788, K.2014/15978 sayılı; 26/1/2015 tarihli ve E.2014/9758, K.2015/950 sayılı; Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 22/10/2018 tarihli ve E.2018/5214, K.2018/6673 sayılı kararları).
B. Uluslararası Hukuk
29. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özgürlük ve güvenlik hakkı" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Herkes kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahiptir. Aşağıdaki haller dışında ve hukukun öngördüğü bir usule uyulmadıkça, hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz:
...
b) bir kimsenin mahkemenin hukuka uygun bir karara uymaması nedeniyle veya hukukun öngördüğü bir yükümlülüğü yerine getirmesini sağlamak için hukuka uygun olarak gözaltına alınması veya tutulması;
..."
30. Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde, bireylerin hukuka uygun olarak özgürlüğünün sınırlandırılabileceği iki hâl düzenlenmiştir. Bu hükme göre kişiler, bir mahkemenin kanuna uygun bir kararına uymaması nedeniyle ya da kanunun öngördüğü bir yükümlülüğü yerine getirmesini sağlamak amacıyla tutulabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan tutma hâline ilişkin iki farklı düzenlemenin ayrımına Trutko/Rusya (B. No: 40979/04, 6/12/2016) kararında değinmiştir. Bu kararda AİHM, kanunda öngörülen bir yükümlülüğün yerine getirilmesini temin etmenin hâlihazırda ilgili kişiye düşen belirli ve somut nitelikteki bir yükümlülüğü ifade ettiğini ancak eğer kanunda öngörülen yükümlülüğün kaynağını oluşturan norm bir hâkim ya da mahkeme kararı alınmasını gerekli kılıyorsa bu durumda diğer tutma nedeni olan bir mahkeme tarafından kanuna uygun olarak verilen bir karara uyulmaması kapsamında inceleme yapılması gerektiğini belirtmiştir (Trutko/Rusya, § 34).
31. AİHM Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi kapsamında inceleme yaparken öncelikle müdahalenin iç hukukta dayandığı bir kanun olup olmadığını, daha sonra müdahalenin meşru bir amacının bulunup bulunmadığını yani tutmanın bir mahkemenin kanuna uygun bir kararına uyulmaması nedeniyle ya da kanunun öngördüğü bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak amacıyla gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini ve son olarak müdahalenin orantılı olup olmadığını değerlendirmektedir (Bereza/Ukrayna, B. No: 67800/12, 4/3/2021, §§ 21-25).
32. Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendindeki düzenlemenin birinci kısmı, kişinin bir mahkeme tarafından kanuna uygun olarak verilen bir karara uymaması nedeniyle özgürlükten yoksun bırakılmasına izin vermektedir. Burada seçilen ifade, yakalanan ya da tutuklanan kişinin mahkeme kararına uyma imkânına sahip olmasına rağmen uymadığı varsayımını yansıtmaktadır (Beiere/Letonya, 30954/05, 29/11/2011, § 49). AİHM kişilerin bilgilendirilmedikleri mahkeme emirlerine uymadıkları için sorumlu tutulamayacaklarını belirtmiştir (Beiere/Letonya, § 50). AİHM'e göre bir kişi mahkeme kararından usulüne uygun olarak haberdar edildiğinde ve zımnen veya açık bir şekilde ona uymayı reddettiğinde kişinin bir emre uyma fırsatına sahip olduğu düşünülebilir. Diğer bir deyişle en azından bir kere de olsa mahkemenin kararına kişinin uyup uymayacağının sınanması, bu fırsatın ilgili kişiye verilmesi gerekir (Petukhova/Rusya, B. No: 28796/07, 2/5/2013, § 58). Yetkili bir mahkeme tarafından emredilmeden önce kişinin belirli tedbirlere veya belirli bir usule uymayı reddetmesinin anılan türden mahkeme emrine riayete ilişkin kararlarda karine niteliğinde herhangi bir değeri bulunmamaktadır (Petukhova/Rusya, § 59). Bir mahkeme kararının gereği yerine getirilir getirilmez, bu madde kapsamındaki tutuklamanın dayanağı kalmayacaktır (Velinov/Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, B. No: 16880/08, 19/9/2013, § 55). Bu başvuruya konu olayda para cezasını ödemeyen kişinin tutulmasında başvuranın adli para cezasını ödemesiyle birlikte tutmanın dayanağının kalmadığı sonucuna varılmıştır.
33. Sözleşme’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi kapsamında yerel makamların demokratik bir toplumda mahkemeler tarafından hukuka uygun olarak verilen kararlara uyulmasını sağlamanın önemi ile özgürlük hakkının önemi arasında adil bir denge gözetmeleri gerekir. AİHM’e göre mahkeme kararının amacı, söz konusu karara uyulmasının mümkün olup olmadığı ve tutulma süresinin uzunluğu bu dengenin değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken faktörler arasındadır (Gatt/Malta, B. No: 28221/08, 27/7/2010, § 40; Paradis/Almanya (k.k.), B. No: 4065/04, 4/9/2007; anılan fıkra bağlamında tutulmanın hukukiliğinin incelendiği diğer bazı kararlar için bkz. Steel ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 24838/94, 23/9/1998; Lolova-Karadzhova/Bulgaristan B. No: 17835/07, 27/3/2012; O.G./Letonya, B. No: 66095/09, 23/9/2014).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 20/5/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
35. Başvurucu 6284 sayılı Kanun'un uygulanmasına ilişkin Uygulama Yönetmeliği'nin 38. maddesi gereğince Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin Ankara il sınırlarında gerçekleştiği iddia olunan ihlalle ilgili yetkili olmadığını, olayın yetkili Polatlı Aile Mahkemesine ihbar edilmesi hâlinde daha adil bir şekilde yargılanabilmesinin mümkün olduğunu zira Polatlı Aile Mahkemesince talebi kabul edilerek müşteki hakkında uzaklaştırma kararı verildiğini, Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin herhangi bir gerekçe ileri sürmeksizin alt sınırdan uzaklaşarak hakkında zorlama hapsine hükmettiğini belirterek adil yargılanma hakkının, gerekçeli karar hakkının, kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca yetkili olmayan bir mahkeme tarafından kanunun öngördüğü usule uygun olmadan 7 gün zorlama hapsine tabi tutulması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. Bakanlık görüşünde; başvurucunun bir mahkeme kararının gereğinin yerine getirilmesi amacıyla tutulduğu, mahkeme kararına uyulmamasının sonuçları hakkında yeterince bilgilendirildiği, Çifteler Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurucunun yetki yönündeki itirazına ilişkin olarak söz konusu Uygulama Yönetmeliği'nde düzenlenen yetkinin kesin olmadığını belirttiği, Yargıtayın da zorlama hapsine tedbir kararını veren mahkemenin hükmedeceği yönünde bir içtihadının bulunduğu belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca zorlama hapsine karar veren mahkemenin yetkili görülmemesi hâlinde söz konusu durumun başvurucunun zorlama hapsine tabi tutulması bakımından ağır veya açık usulsüzlük derecesine ulaşıp ulaşmadığının Anayasa Mahkemesinin takdirinde olduğu ifade edilmiştir.
37. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında kanunda olmasa da Uygulama Yönetmeliği'nde açık bir yetki kuralının öngörüldüğünü, Uygulama Yönetmeliği'nin 38. maddesindeki bu yetki kuralının öneminin somut olayda ortaya çıktığını zira yetkili Polatlı Mahkemesince lehine tedbir kararı verildiğini, bu Mahkemenin yetkili olduğu kabul edilseydi zorlama hapsinin gündeme gelmeyeceğini, Bakanlık görüşünde atıf yapılan Yargıtay kararına konu olayda zorlama hapsi talep edilen şahsın mağdurun ikametgâhının bulunduğu yere gittiğini oysa somut olayda bunun tam tersi bir durumun söz konusu olduğunu, dolayısıyla Yargıtay içtihadının somut olayla örtüşmediğini ileri sürmüş ve başvuru dilekçesindeki iddialarını yinelemiştir.
B. Değerlendirme
38. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
39. Anayasa’nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin ikinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; … halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz."
40. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının zorlama hapsinin hukukiliğine ilişkin olduğu değerlendirilmiş ve başvurunun Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
42. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı devletin bireylerin özgürlüğüne keyfî olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir haktır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 62).
43. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek koşuluyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesinde belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
44. Anayasa'nın 19. maddesinin kişi hürriyetinin kısıtlanmasına imkân tanıdığı durumlardan biri de maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiş olan bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak kişilerin tutulması hâlidir.
45. Bu iki tutma hâli arasında tutmanın niteliği bakımından fark bulunabilmektedir. Mahkeme kararının gereği olarak tutma disipline edici bir nitelik de taşıyabilirken kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak tutma böyle bir nitelik taşıyamaz. Kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak tutma sadece yükümlülüğün yerine getirilmesi amacıyla ve bu yükümlülüğün yerine getirilmesine kadar uygulanabilir.
46. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi şeklindeki genel kural uyarınca bir mahkeme kararının gereği olarak tutma hâlinin kanunla düzenlenmesi gerekir. Bu bağlamda Anayasa'nın birbirleriyle uyumlu olan 13. ve 19. maddeleri uyarınca kişi hürriyetine ilişkin müdahale oluşturan tedbirin kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur. Buradaki kanun şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56). Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabileceği durumların şekil ve şartlarının kanunda gösterilmesi şeklindeki genel kural uyarınca ulusal hukukta yer alan esas ve usule ilişkin kurallara uyulması gerekmektedir. Bu bakımdan kanunda kişinin özgürlüğünden mahrum bırakılmasına ilişkin koşulların açık ve belirli şekilde tanımlanması, kanunun ve uygulanmasının öngörülebilir olması ve kanunun keyfîliğe karşı uygun bir koruma sağlaması gerekir.
47. Öte yandan Sözleşme'nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde mahkeme tarafından kanuna uygun olarak verilen bir karara uyulmamasından söz edilirken Anayasa'nın 19. maddesinde mahkeme kararının kanuna uygun olarak verilmesi gerektiği şeklinde bir ölçüte açıkça yer verilmemiştir. Ancak bu durum Anayasa'nın 19. maddesindeki düzenlemelerin Sözleşme'ye uygun bir şekilde yorumlanması önünde bir engel teşkil etmemelidir. Kaldı ki bir hukuk devletinde mahkeme kararlarının kanunlara uygun olması Anayasa'nın bir gereğidir. Zira aksinin kabulü Anayasa'nın kişilerin kanuna aykırı kararlara uymaması nedeniyle tutulabilmesine cevaz verdiği şeklinde bir yoruma yol açabilir ki böyle bir yorumun hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün değildir. Bu durumda mahkeme kararının kanuna uygun olarak verilip verilmediğinin tutmanın kanuniliği kriteri çerçevesinde denetlenmesi gerekir. Bu itibarla uyulmadığı iddia edilen mahkeme kararının kanuna aykırı olması durumunda buna bağlı olarak gerçekleşen tutma da hukuka aykırı hâle gelecektir. Ancak Anayasa Mahkemesinin bu denetimi mahkeme kararının kanunlara açıkça aykırı olup olmadığını tespit etmekle sınırlıdır.
48. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında geçen ''mahkeme kararı'' davanın esası hakkında bir karar değildir. Bu mahkeme kararı 19. maddedeki diğer tutma hâllerine ilişkin olarak verilen mahkeme kararlarını da kapsamamaktadır. Buradaki mahkeme kararları herhangi bir suç isnadına veya herhangi bir suçun işlenmesine bağlı olmaksızın kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılabileceği hâllere ilişkindir. Bu bağlamda mahkeme kararının gereği olarak tutma hâli bakımından kişinin ilgili mahkeme kararından ve mahkeme kararına uyulmamasının sonuçlarından usulüne uygun olarak haberdar edilmesi gerekir. Kişi haberdar edilmediği bir mahkeme kararına uymadığı gerekçesiyle tutulamaz.
49. Bir mahkeme kararının gereği olarak kişinin tutulması şeklindeki müdahalenin meşru amacı bizatihi kararın gereğinin yerine getirilmesi veya zorlama hapsinin infazının sağlanmasıdır. Zira Anayasa'nın 19. maddesinde mahkeme kararının gereği olarak kişinin tutulması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının sınırlanabilmesi bakımından meşru bir sebep olarak öngörülmüştür.
50. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı da belirtilmiştir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, § 72). Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
51. Bu bağlamda ölçülülük ilkesi uyarınca mahkeme kararının yerine getirilmesiyle ulaşılmak istenen amaç ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının önemi arasında makul bir denge kurulmalıdır. Bu bağlamda mahkeme kararının amacı, söz konusu mahkeme kararına uyulmasının mümkün olup olmadığı, tutulan kişinin durumu, tutmaya yol açan özel koşullar ve tutmanın süresi dikkate alınacaktır. Anayasa Mahkemesi bu husustaki denetimi, somut olayın koşullarını dikkate alarak tutmaya ilişkin süreç ve tutma kararının gerekçeleri üzerinden yapacaktır. Ancak derece mahkemelerinin bu konuda geniş takdir hakları bulunmaktadır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi bu denetimi yaparken takdir hakkının kullanılmasında açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatası bulunup bulunmadığını denetler.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
52. Sivrihisar Aile Mahkemesinin 4/9/2019 tarihli kararı ile 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (c) ve (f) bentleri uyarınca başvurucu hakkında altı ay süreyle geçerli olmak üzere tedbir kararı verilmiştir. Mahkeme 2/3/2020 tarihinde lehine tedbir kararı verilenin talebi üzerine başvurucunun tedbir kararına aykırı davrandığı gerekçesiyle 6284 sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca başvurucu hakkında 7 gün zorlama hapsine hükmetmiştir. Başvurucu anılan karar gereği zorlama hapsinin infazı kapsamında 7 gün ceza infaz kurumunda tutulmuştur. Dolayısıyla başvurucunun özgürlüğünden yoksun bırakıldığı açıktır.
53. Somut olayda başvurucu hakkındaki zorlama hapsi, başvurucunun mahkeme tarafından verilen tedbir kararının gereklerine uymaması nedeniyle verilmiştir. Dolayısıyla somut olayda Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamındaki mahkeme kararının gereği olarak tutma hâli söz konusudur.
54. Bu kapsamda öncelikle başvurucunun tutulmasının kanuni dayanağının olup olmadığının ve kanunda öngörülen usule uygun bir şekilde tutulup tutulmadığının değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda başvurucunun tutulmasının dayanağının 6284 sayılı Kanun'un 13. maddesi olduğu görülmektedir. Bu hükme göre hakkında tedbir kararı verilen kişi bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde -fiili bir suç oluştursa bile- ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur. Somut olayda başvurucu hakkında altı ay süreyle geçerli olmak üzere tedbir kararı verilmiştir. Bu tedbir kararında başvurucunun şikâyetçiye yaklaşmaması yönünde bir tedbire de hükmedilmiştir. Başvurucu, Mahkemenin verdiği yaklaşmama tedbirini ihlal ettiği gerekçesiyle 7 gün zorlama hapsine tabi tutulmuştur. Dolayısıyla başvurucunun tutulmasının kanuni dayanağı bulunmaktadır.
55. Öte yandan başvurucu, zorlama hapsine yaptığı itirazda 6284 sayılı Kanun'a ilişkin Uygulama Yönetmeliği'nin 38. maddesine atıf yaparak Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesinin Ankara'nın Polatlı ilçesi sınırlarında gerçekleştiği iddia olunan ihlal ile ilgili zorlama hapsi kararı verme konusunda yetkili mahkeme olmadığını belirtmiştir. Söz konusu Uygulama Yönetmeliği'nin 38. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre "tedbir kararının ihlali, tedbire karar veren mahkemenin yargı alanı içerisinde olduğu takdirde zorlama hapsi kararı, bu mahkeme tarafından verilir. Ancak tedbirin başka bir mahkemenin yargı alanı içerisinde ihlal edilmesi halinde, mükerrerliğe neden olmamak açısından kararı veren mahkemeden aynı tedbir hakkında daha önce zorlama hapsine karar verilip verilmediği hususunda bilgi istenilir. Verilen bilgiye göre ihlal durumu değerlendirilerek karar verilir."
56. Anılan hükme göre tedbir kararının başka bir yargı alanı içinde ihlal edilmesi hâlinde zorlama hapsi kararının ihlalin gerçekleştiği yer mahkemesince verileceği anlaşılmaktadır. Somut olayda başvurucu hakkındaki zorlama hapsinin ihlalin gerçekleştiği yer mahkemesince değil ilk defa tedbir kararı veren Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesince (aile mahkemesi sıfatıyla) verildiği görülmektedir. Bu bağlamda somut olayda itirazı incelemekle görevli Çifteler Asliye Hukuk Mahkemesi başvurucunun yetki yönündeki itirazına ilişkin olarak söz konusu Uygulama Yönetmeliği'nde düzenlenen yetkinin kesin olmadığını belirtmiştir. Yargıtay da konu ile ilgili olarak önüne gelen davalarda 6284 sayılı Kanun uyarınca zorlama hapsine karar verilmesi yetkisinin tedbir kararını veren mahkemeye ait olduğunu belirtmiş ve Kanun'un 13. maddesinin nasıl uygulanması gerektiğini bu şekilde ortaya koymuştur (bkz. § 28). Gerek 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 18. maddesinde gerekse 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 19. maddesinde yetki itirazının ilk itiraz olarak düzenlendiği görülmektedir. Dolayısıyla Türk hukukunda somut olay açısından yer bakımından yetki kamu düzenine ilişkin bir durum olarak kabul edilmemektedir. Bu itibarla başvurucu hakkındaki zorlama hapsinin hangi yer mahkemesi tarafından verildiğinin tutmanın hukuka uygunluğu bağlamında bir etkisi yoktur. Esasen tutuklamaya karar verme yetkisine sahip olan farklı yerdeki mahkemeler arasında hâkimlik teminatı, mahkemelerin tarafsızlığı veya bağımsızlığı yönünden hiçbir farklılık bulunmamakta olup anılan hâkimler tümüyle aynı güvencelere sahiptir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, § 145). Bu yönüyle başvurucunun tutulmasının kanunda öngörülen usule uygun olduğunun kabul edilmesi gerekir.
57. Mahkeme kararının gereği olarak tutma hâli bakımından başvurucunun söz konusu mahkeme kararından ve mahkeme kararına uyulmamasının sonuçlarından haberdar edilmesi de önem taşımaktadır. Başvurucu hakkında verilen tedbir kararında başvurucunun bu karara aykırı davranması hâlinde hakkında zorlama hapsi uygulanacağına dair ihtara yer verilmiş ve bu karar başvurucuya tebliğ edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun tedbir kararından ve tedbire uymamanın sonuçlarından haberdar olduğu anlaşılmaktadır.
58. Öte yandan söz konusu tutmanın meşru bir amacının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu bağlamda Kanun'un 13. maddesine göre hakkında tedbir kararı verilen kimse -bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde- fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulacaktır. Söz konusu zorlama hapsi, hukuki niteliği itibarıyla tedbir kararına uyma yükümlülüğünü yerine getirmeye zorlayan ve bu yükümlülüğün ihlali hâlinde öngörülen bir disiplin hapsidir. Zorlama hapsi, tedbir kararlarının gereklerine uymaya zorlayarak şiddet mağdurunu etkin biçimde korumayı amaçlayan bir yaptırımdır (AYM, E.2013/119, K.2013/141, 28/11/2013). Başvurucu da bu hüküm kapsamında mağdur olduğu belirtilen kadını korumak amacıyla bir mahkeme tarafından verilen tedbir kararının gereklerine uymadığı gerekçesiyle ve mahkeme kararının yerine getirilmesini sağlamak amacıyla tutulmuştur. Dolayısıyla başvurucunun tutulmasının meşru amacı bulunmaktadır.
59. Son olarak başvurucunun tutulmasının ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bu kapsamda mahkemeler tarafından verilen kararın meşru amacı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı arasında makul bir denge kurulup kurulmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucu, yaklaşmama tedbirine aykırı hareket ettiği için 7 gün zorlama hapsine tabi tutulmuştur. 6284 sayılı Kanun'un 13. maddesine göre zorlama hapsinin -ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre- üç günden on güne kadar olabileceği öngörülmüştür. Somut olayda Sivrihisar Asliye Hukuk Mahkemesi (aile mahkemesi sıfatıyla) mağdurun şikâyeti üzerine yaptığı inceleme sonunda olayın özelliklerini dikkate alarak kanunda öngörülen aralık içinde kalmak suretiyle alt sınırdan uzaklaşarak 7 gün zorlama hapsine hükmetmiştir. Başvurucunun itirazını değerlendiren Çifteler Asliye Hukuk Mahkemesinin ise itirazda belirtilen hususları inceleyerek somut olayın özelliklerini gözönüne almak suretiyle başvurucu hakkında hükmedilen zorlama hapsinin hukuka uygun olduğu sonucuna vardığı görülmektedir. Zorlama hapsinin süresi konusunda derece mahkemeleri geniş bir takdir yetkisine sahiptir ve derece mahkemelerinin olayları değerlendirme bakımından Anayasa Mahkemesine göre daha iyi bir konumda olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Derece mahkemelerinin zorlama hapsine ilişkin tespit ve değerlendirmelerinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan hususun da bulunmadığı görülmektedir. Bu itibarla derece mahkemelerinin değerlendirmeleri ile somut olayın özellikleri dikkate alındığında başvurucu hakkında hükmedilen 7 günlük zorlama hapsinin ölçülü olmadığı söylenemez.
60. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Zorlama hapsi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/5/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.