MERALAR ÖZEL MÜLKİYETE KONU OLAMAZ-ZAMANAŞIMI İLE ZİLYETLİK KAZANILAMAZ

MERALAR ÖZEL MÜLKİYETE KONU OLAMAZ-ZAMANAŞIMI İLE ZİLYETLİK KAZANILAMAZ

T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2018/5491

K. 2019/1188

T. 12.2.2019

 

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.06.2012 gününde verilen dilekçeyle zilyetliğe ve imar ihyaya dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.10.2015 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.kten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakıldığını, bu taşınmaza 28 yıldan beri zilyet olduğunu, taşınmazı malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurması sebebiyle olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülkiyet iktisabı için gerekli koşulların oluştuğunu belirterek tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur.

Davalı Hazine vekili, davalı ... Belediyesi vekili ve dahili davalı vekili, olağanüstü zamanaşımı ile kazanma koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüne, teknik bilirkişilerin 14.09.2015 tarihli raporuna ekli krokide B, C, D harfleriyle gösterilen kısımlar dışında kalan ve A harfi ile gösterilen 54.352,54 m2 kısmın mera olan kaydının iptaline ve davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

Hükmü, davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.

4342 Sayılı Mera Kanununun 3. maddesiyle tanımlar yapılmış olup, 4. maddesinde ise, "mer'a, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye ait olduğu, bu yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığı" açıklanmıştır. Aynı madde uyarınca mera ve benzeri yerlerin özel mülkiyete konu yapılamayacağı, amacı dışında kullanılamayacağı ve zamanaşımı ile edinilemeyeceği, sınırlarının daraltılamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda; dava konusu taşınmazın yargılama sırasında Mera Komisyonunun kararıyla mera vasfıyla sınırlandırıldığı dosya içerisindeki kayıtlardan anlaşılmaktadır. Mahkemece, teknik bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen taşınmazın imar ihya edilmek suretiyle 20 yıldan fazla bir süredir davacının eklemeli zilyetliğinde bulunduğu, kadastro tespit tarihi itibariyle tespit dışı bırakılan ve A harfi ile gösterilen taşınmaz için TMK'nin 713. ve 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerinde düzenlenen olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanım koşullarının oluştuğu, B, C ve D harfi ile gösterilen kısımların taşlık olması nedeniyle özel mülkiyet konusu olamayacakları belirtilerek, B, C, D harfleri ile gösterilen kısımlar dışında kalan ve A harfi ile gösterilen 54.352,54 m2 kısmın mera olan kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş ise de mahkemenin görüşüne katılmak mümkün değildir.

Uyuşmazlık konusu taşınmaz 1972 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında "boşluk bölümünde ekilip biçilmeyen yer" olduğu gerekçesiyle tespit dışı bırakılmıştır. Kural olarak, böyle bir yer imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup; tüm koşulların gerçekleşmesi halinde, kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmesi mümkündür. Ne var ki; Mera Tahsis Komisyonunun 08.05.2009 gün, 532 Karar sayılı yazılarında; “Dava konusu alanın mera olarak tahsis edildiği” bildirilmiştir. Öte yandan, uzman bilirkişi ziraat mühendisi raporunda; "komşu parsellerin bitki örtüsünün ağırlıklı olarak mera bitkisi olduğu, B, C ve D harfleriyle gösterilen kısımların ise imar ihya görmeyip taşlık niteliğinde olduğunu" belirtmiştir. Tesciline karar verilen taşınmazın üç tarafı mera ile çevrilidir. Uzman bilirkişi ziraat mühendisi, komşu taşınmazlarda mera bitkilerinin yer aldığını açıkladığına ve bitişikte bulunan 604 numaralı parsel, 1972 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında davacının babası na verildiğine göre, dava konusu taşınmazın mera bitkilerinin üzerinde yer aldığı ve mera olarak kabul edilmesi gereken taşınmazdan elde edildiğinin kabulü gerekir. Krokide A harfiyle gösterilen taşınmaz bölümü özel mülkiyete konu yapıldığı takdirde meranın bütünlüğünü bozacağı açıktır. 4342 Sayılı Mera Kanununun 3.maddesiyle tanımlar yapılmış olup, 4. maddesinde ise, "mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye ait olduğu, bu yerlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığı" açıklanmıştır. Aynı madde uyarınca mera ve benzeri yerlerin özel mülkiyete konu yapılamayacağı, amacı dışında kullanılamayacağı ve zamanaşımı ile edinilemeyeceği, sınırlarının daraltılamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Bu tür yerler üzerinde sürdürülen zilyetlik süresi neye ulaşırsa ulaşsın olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesi mümkün bulunmamaktadır. Şu halde, yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarına üstünlük tanınamaz.

O halde, uyuşmazlık konusu taşınmazın çevresindeki meradan elde edildiği anlaşıldığına ve meraların zilyetlikle kazanılması mümkün bulunmadığına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına aykırı düşen bir gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.02.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.