MURİS ÖLMEDEN ÖNCE MİRASÇILIKTAN ÇIKARMA DAVASI AÇAMAZ

MURİS ÖLMEDEN ÖNCE MİRASÇILIKTAN ÇIKARMA DAVASI AÇAMAZ

T.C.

ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2019/754

K. 2019/1433

T. 28.11.2019

DAVA : Denizli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2018/610 Esas, 2019/219 Karar sayılı dosyasında 12/03/2019 tarihli kararına karşı davacı vekilince 15/04/2019 tarihli istinaf başvurusu üzerine dosya dairemize tevzi edilmekle hazırlanan inceleme raporu ile yapılan müzakere sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

KARAR : TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2000 yılında eşini kaybetmiş olup, öz çocuğunun olmadığını, eşini kaybettikten sonra 2013 yılına kadar yalnız yaşadığından ve çocuk sahibi olma özlemi içinde bulunduğundan bir aile dostlarının çocuğu olan N. A.'ı anne ve babasının rızası dahilinde 29.05.2013 tarihinde Denizli 3. Aile Mahkemesi'nin 2012/969 E. 2013/254 K. sayılı ilamı ile evlat edindiğini; davalı evlatlığın, müvekkiline bir süre hem evlat hem arkadaş olduğunu, müvekkilinin de davalıya maddi-manevi destek olduğunu, bütün sevgisini ve ilgisini davalıya hasrettiğini, ancak evlat edinilen N. A.'ın öz babasının ölümünden sonra müvekkilinin yanına neredeyse hiç uğramamaya başladığını, hatta müvekkilini görmeye gelmek bir yana arayıp hal hatır dahi sormadığını, il dışında üniversite eğitimi almakta olan davalının müvekkilini sadece parası kalmadığında aradığını; bir süre sonra da hiç aramamaya başladığını; davalının, babasının vefatından sonraki yaz döneminde ara ara ekonomik ihtiyaçlarını gidermek adına ziyarete geldiğini, müvekkilini bayramlarda bile ne aradığını ne bir mesaj attığını, en son 2017 R. Bayramı bittikten sonra (4. günü) davalının babaannesinin, davalının telefonundan müvekkilini aradığını, müvekkilinin oğlunun aradığını düşünerek heyecanla telefonu açınca yine hayal kırıklığına uğradığını, HTS kayıtlarının incelenmesi ile müvekkilinin davalı tarafından son aranma tarihinin bu olduğunun ve bir daha da aramadığının, evlatlık vazifelerini yerine getirmediğinin sabit hal alacağını; davalının, yaz tatillerinde müvekkilinin yanına sadece para almak için gelmekteyken; bu yaz tatilinde ise hiç gelmediğini, davalının kendi ailesinin önceden Buldan'ın bir köyünde yaşamakta iken davalının, babasının ölümünden sonra kendi ailesinin Denizli'ye taşındığını, müvekkilinin de davalının kendi isteğiyle müvekkilinin yanına gelip gittiğini düşünmekteyken oysa ki; davalının, müvekkilinin evini konaklama amaçlı kullanmakta olduğunu, müvekkilinin evladı olarak kabul ettiği davalının, müvekkilini sadece bir para kaynağı olarak görmesinin müvekkilini oldukça incitmekte ve onurunu kırmakta olduğunu ileri sürerek; davalı evlatlığın, aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemesi sebebiyle mirasçılıktan çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Cevaba cevap dilekçesinde özetle; Taleplerinin mirasçılıktan çıkarılmanın tespitine yönelik olup bu sebeple mezkur davanın tarafların hukuki statüsünde değişiklik meydana getirecek nitelikte bir inşai dava niteliği taşıdığını, dolayısıyla haklı davalarının dava şartı yokluğundan usulden reddedilmesine ilişkin talebin gerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda gerekse Türk Medeni Kanunu'nda herhangi bir dayanağı bulunmadığını; Müvekkilinin haklı olarak gelecekteki menfaatlerini koruma amacıyla, davalı ile arasındaki aile bağlarının fiilen ortadan kalkmış olması hasebiyle davalının müvekkilinin üzerinden bir yandan maddi menfaat sağlayıp bir yandan da aile hukukundan doğan yükümlülüklerini müvekkilinin çeşitli hastalıklarla mücadele ediyor olmasına rağmen hiçbir şekilde yerine getirmiyor olması halinde bir son vermek istemekte olup bu hususun tespitine yönelik açmış oldukları haklı davalarında hukuki yararlarının mevcudiyeti ve usule ilişkin herhangi bir aykırılığın olmadığı sunmuş olduğunun Yargıtay 20. Hukuk Dairesi'nin 2016/1196 E. 5568 K. sayılı ilamından da anlaşılacağı üzere açıkta ortada olduğunu; bir an için Mahkemenin nezdinde aksi bir kanaatin hasıl olması durumunda müvekkilinin bu talebinin noter kanalı ile yapmış olsa müvekkilinin vefatı sonrasında davalı tarafın ölüme bağlı tasarrufa karşı dava açması ihtimalinde müvekkilinin mirasçılarının müvekkili ile davalı taraf arasındaki ilişkilerini tam olarak bilemeyeceğinin, ispat zorluğu çekeceğinin bilinmesi gerektiğini; oysa ki müvekkilinin sağlığında iskat sebeplerinin varlığının ispatının daha kolay, müvekkilinin gerçek iradesinin daha doğru yansımasının söz konusu olacağını, yerel Mahkemenin talepleri doğrultusunda tespite ilişkin bir karar vermesi durumunda da müvekkilinin ileriye dönük olarak mirasçılarına muhtemel bir davadan başka miras bırakmamış olacağını, bu anlamda bahse konu haklı davalarının usul ekonomisi gereğince de kabul edilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını beyan etmiştir.

CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; Mirasçılıktan çıkarmanın noterde yapılması gereken işlem olması, davacı/evlat edinen babasının vefatından sonra kendisine karşı olan tutumlarının oldukça değişmiş, aşırı kıskanç tutumlarının olduğunu, öz annesini ziyarete gitmesini ve onunla görüşmesini istememekte ve bu durumdan çok sıkıldığın açıkça gösterdiğini, hatta öz annesinin de aynı şehre taşınmasını büyük sorun haline getirdiğini ve bu durumu sıkıntı yaparak kendisine yansıttığını; ayrıca davacı/evlat edinenin kendisinin evlatlığı olduğunu herkesten sakladığını, hatta kendi ailesinden bile sakladığını, bu durumun çoğu zaman problemlere sebep olduğunu, bunlardan en önemlisinin bayramlarda davacının doğup büyüdüğü köyde ailesinin yanına kendisini götürmek istemesi olduğunu, ancak kendisinin evlatlık olduğunu bilmeyen köydeki insanların 20 yaşından sonra kendisine nasıl bakacaklarını kendisini endişelendirdiğini, tüm bunlarla davacının kendisine karşı soğuk davranmaya başladığını, ancak bu sorunların sebebinin asla kendisinin olmadığını, davacının belirtmiş olduğu beyanlarda kendisini ziyarete gitmediğinden ve diğer yükümlülüklerini yerine getirmediğinden bahsetmiş olsa da 4 yıldır farklı şehirde üniversite öğrenimi görmesinin her zaman ailesinin ziyarete gidemeyeceğini açıkça ortaya koyduğunu, ancak bu duruma rağmen fırsat bulduğu zamanlarda ailesini görmek ve ziyaret etmek için memleketine gittiğini, davacının bu hususları farklı yorumlayarak mirastan ıskat sebebi olarak görmesinin tarafını derinden etkilediğini, ve üzüntüye düşürdüğünü; tüm bunlarla birlikte değerlendirilecek olursa davacının mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak ciddi ve ağır bir sebebi bulunmadığını, dava dilekçesindeki hususların gerçeğe aykırı olması ve sorunları davacının kendisi ile ilgili olması sebebi ile işbu davayı açmakta hukuki yararın olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İkinci cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki iddialar ve mirasçılıktan ıskat sebeplerinin tespiti istemiyle açılan işbu dava ile davacının miras kaygısına düştüğünün açık olduğunu, bu sebepler ile davanın gerekçesiz, mesnetsiz ve amaca, hukuka, usule aykırı olduğunu beyan etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Denizli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 12/03/2019 Tarih ve 2018/610 E. 2019/219 K. sayılı ilamı ile; davacının davasının mirasçılıktan çıkarma ölüme bağlı tasarrufla yapabileceğinden reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili 15/04/2019 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle;

1-) Huzurda görülen davalarının işbu dilekçeleri kapsamında gerekçelerini detaylı olarak izah ettikleri üzere inşai nitelikte olan davalının mirasçılıktan çıkarılmasına yönelik olmayıp, sunmuş oldukları haklı gerekçeler kapsamında müvekkilinin gelecekteki menfaatlerine haleldar gelmemesi adına davalının mirasçılıktan çıkarılmasını gerektirir fiil ve eylemler içerisinde olduğunun tespitine yönelik olduğunu; yerel Mahkemece bu hususun göz ardı edildiğini, salt olarak davanın adının mirasçılıktan çıkarılma olmasına ve Medeni Kanun'da düzenleniş biçimine odaklanılmış ve netice olarak işbu dilekçeleri kapsamında sunduğukları yerleşik Yargıtay içtihatlarına da aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini; Her ne kadar Türk Medeni Kanunu'nun 510. maddesinde miras bırakanın ölüme bağlı bir tasarruf ile saklı paylı mirasçısını maddede belirtilen sebeplerin varlığı halinde mirastan ıskat edebileceği ve bu ıskat usulünün ölüme bağlı tasarrufla yapılabileceği belirtilmişse de; aynı usul şartlarının mirastan çıkarılmanın tespiti hususu için de arandığına dair söz konusu maddede bir hüküm bulunmadığını; dolayısıyla yerel Mahkeme kararının ölüme bağlı bir tasarruf olmaksızın dava yolu ile olası mirasçısını mirasçılıktan çıkarma talebinin kanunen yerinin bulunmadığı gerekçesiyle haklı davalarının dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş olmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini; bu sebeple haklı davalarının kabulüne karar verilerek davalı karşı tarafın mirastan çıkarılmasının tespitine karar verilmesi gerektiğini;

2-) Davalı tarafın aile hukukundan doğan yükümlülükleri yerine getirmediği ve bu sebeple aile bağının ortadan kalkmış olması için aranan objektif ve sübjektif unsurların mevcut olduğu hukuki olayın özeti kısmında bahsettikleri üzere açıkça ortada olduğunu; müvekkilinin haklı olarak gelecekteki menfaatlerini koruma amacıyla, davalı ile arasındaki aile bağlarının fiilen ortadan kalkmış olması hasebiyle davalının müvekkilinin üzerinden bir yandan maddi menfaat sağlayıp bir yandan da aile hukukundan doğan yükümlülüklerini müvekkilinin çeşitli hastalıklarla mücadele ediyor olmasına rağmen hiçbir şekilde verine getirmiyor olması haline bir son vermek istemekte olup bu hususun tespitine yönelik yerel Mahkemeye müvekkilinin adına vekâleten başvuruda bulunmalarına rağmen yerel Mahkemece haklı davalarının reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu;

3-) Bir an için yerel Mahkemenin gerekçesi doğru kabul edilse, müvekkilinin bu talebini ölüme bağlı tasarruf ile yapmış olsa müvekkilinin vefatı sonrasında davalı tarafın ölüme bağlı tasarrufa karşı dava açması ihtimalinde müvekkilinin mirasçılarının müvekkili ile davalı taraf arasındaki ilişkileri tam olarak bilemeyecek, ispat zorluğu çekeceğini; oysa ki müvekkilinin sağlığında ıskat sebeplerinin varlığının ispatı daha kolay, müvekkilinin gerçek iradesinin daha doğru yansımasının söz konusu olacağını; yerel Mahkemenin işbu kararı ile müvekkilinin ileriye dönük olarak mirasçılarına muhtemel bir davadan başka bir miras bırakmamış olacağını; dolayısıyla yerel Mahkemece her ne kadar müvekkilin işbu davayı açmakla hukuki yarar taşımadığı hususu, davanın reddi kararına bir başka gerekçe olarak sunulmuşsa da izah ettikleri üzere müvekkilinin gelecekteki hak ve menfaatleri düşünüldüğünde işbu tespit talepli davayı açmakla hukuki yararının mevcut olduğunun açıkça ortada olduğunu;

4-) Davalı taraf ile müvekkili arasındaki ilişkinin bitmiş olduğunun davalı tarafın Mahkemeye sunmuş olduğu dilekçelerle de açık olduğunu; hem bu dilekçelerin içerikleri hem de davalı tarafın soyadı olarak eski soyadını kullanıp müvekkilinin soyadını kullanmamış olmasından da açıkça anlaşıldığını ileri sürerek; kararın kaldırılmasını ve talepleri doğrultusunda haklı davalarının kabulüne karar verilerek davalının mirasçılıktan çıkarılmasını gerektirir nitelikte fiil ve eylemler içerisinde olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava dilekçesinde, davalının mirasçılıktan çıkarılması talep edilmiş iken cevaba cevap dilekçesinde dava, mirasçılıktan çıkarılma hal ve sebeplerinin tespiti olarak değiştirilmiştir.

Mirasçılıktan çıkarma (ıskat); mahfuz hissenin temelini teşkil eden aile dayanışmasının zedelendiği hallerde, mahfuz hisseli mirasçıyı, mirasdan uzaklaştırma olanağını, mirasbırakana tanıyan ölüme bağlı bir tasarruftur.

Mirasçılıktan çıkarma, mirastan yoksunluktan farklı olarak (TMK 578 vd), kendiliğinden değil, mirasbırakanın bir ölüme bağlı tasarrufu ile gerçekleşir (TMK 510). Ölüme bağlı tasarrufta bulunma hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, mirasçılara intikal etmez. Mirasçılar, çıkarmanın hukuki sonuçlarını, mirasbırakanın ölümünden sonra bu sebeplerin varlığını hükmen tespit ettirmek suretiyle de elde edemezler.

Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemiş ise ya da mirasbırakana veya ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiş ise mirasbırakan yapacağı ölüme bağlı tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkartabilir.

HMK. nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davası, bir hakkın veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının belirlenmesine yönelik olarak açılabilmekte olup; Tespit davasının dinlenilebilmesi için, genel dava şartlarının yanında iki ek şartın da bulunması gerekir:

1-) HMK'nun 106/1-3. maddesi uyarınca, tespit davasının konusu, yalnız hukuki ilişkiler ve bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi olabilir. Maddi vakıalar yalnız başına tespit davasına konu yapılamazlar.

2-) HMK'nun 106/2. maddesi uyarınca davacının, hukuki yararı bulunmalıdır.

İdeal veya geleceğe dönük bir yarar yeterli değildir. Hukuki ilişkinin varlığının, ‘hemen' tespit edilmesinde davacının korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması gerekir. Bu da, üç şartın birlikte varlığına bağlıdır:

1-)Davacının bir hakkı veya hukuki durumu, güncel (halihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı;

2-)Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı;

3-)Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır.

Bunlara göre; görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için bağımsız bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. Eda davası sonunda verilen hüküm ile aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur, Tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur.

Bir kimsenin, hakkına ulaşmak için, mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez.

Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır.

Yukarıdaki açıklamalar ve yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; davacı tarafça ileride yapılması muhtemel mirasçılıktan çıkarmaya ilişkin ölüme bağlı tasarruf, yine buna bağlı olarak ileride davalı tarafça açılması muhtemel ölüme bağlı tasarrufun iptali davasına konu ıskat hallerini şimdiden tespit ettirmesinde, tespit davasının özelliği ve koşullarına göre ileride açılabilecek davada savunma olarak ileri sürülebilecek ve o davada değerlendirilecek ıskat sebeplerini tespit ettirmekle iddia olunan tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli bir hüküm verilemeyeceği gibi miras hukuku ilkelerine aykırı şekilde Yasanın izin vermediği bir hususun dolanılmak suretiyle elde edilmek istenilmesi de mümkün bulunmadığından hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi sonuç olarak doğru ise de; gerekçesinin yukarıda açıklandığı şekilde değiştirilmesine ilişkin olarak ilk derece Mahkemesi kararının HMK. nun 353/1-b-2. maddesi uyarınca düzeltilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

A-) 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;

Denizli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 12/03/2019 tarih ve 2018/610 Esas, 2019/219 Karar sayılı kararının HMK.nun 353/1-b-2. maddesi gereğince ORTADAN KALDIRILMASINA;

2-)Davacının davasının REDDİNE,

3-)Alınması gerekli 44,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,

4-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,

5-)Davacı tarafından yatırılan fazla gider avansı varsa, HMK 333, HMK Yön. 47, maddesi gereğince yazı işleri müdürü tarafından karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,

6-)Davalı tarafından yapılmış yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

B-) 1-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine;

2-)Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına;

3-)Taraflarca yatırılan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,

4-)İstinaf incelemesi duruşma açılmadan sonuçlandırıldığından taraflar leh ve aleyhine ücreti vekalet takdirine yer olmadığına,

5-)Kararın yerel Mahkemesince taraflara tebliğine,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.nun 362/1-b maddesi gereğince KESİN olarak oybirliği ile karar verildi.28/11/2019