MÜVEKKİLİN AVUKATI DEVRE DIŞI BIRAKARAK DAVA DIŞI ŞİRKET İLE SULH OLDUĞU DURUMDA, AVUKATIN ALACAĞINI TAHSİL ETMEK İÇİN AÇMIŞ OLDUĞU DAVADA, DAVALI ŞİRKET AKDİ VEKALET ÜCRETLERİNDEN SORUMLU DEĞİLDİR
T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
2020/3824 E.
2020/7448 K.
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava dışı … ile aralarında bulunan vekalet sözleşmesine istinaden … adına davalı şirkete karşı Bakırköy 12. İş Mahkemesi ‘nde alacak davası açtığını, davanın kabul ile sonuçlandığını, kararın infazı için şirket aleyhine Bakırköy 14.İcra Müdürlüğü’nün 2014/5372 Esas sayılı dosyası ile takip başlattığını, … ile borçlu şirket yetkilisinin anlaşarak bilgisi ve rızası dışında Bakırköy 14. İcra Müdürlüğünün 2014/5372 Esas sayılı dosyasından feragat ettiğini, vekil olarak görev yaptığı halde kendisine ücreti vekalet ödenmediğini, oysa söz konusu dosyada gerek mahkeme, gerekse icra müdürlüğünce takdir olunan vekalet ücreti alacağı olduğu gibi … ile yapmış olduğu avukatlık ücret sözleşmesi gereğince de ücret alacağının mevcut olduğunu, ücreti vekaletin tahsili için Bakırköy 7. İcra Müdürlüğünün 2014/8258 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi yaptığını ancak davalı şirketin haksız yere itirazı sonucunda takibin durduğunu beyan ederek; icra takibinin devamına, davalının % 20 ‘den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, davacının davasının kısmen kabulü ile, davalının Bakırköy 7. İcra Müdürlüğü’nün 2014/8258 Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 21.181,22 TL üzerinden devamına, asıl alacak bilirkişi incelemesinde tespit edilmiş olmakla davacının icra inkar tazminatının reddine, karar verilmiş, karar davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, davacı avukatın müvekkili …vekili olarak, davalı şirket aleyhine açtığı davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün icra takibine konulması ve takip devam ederken müvekkili ile davalı şirketin bilgisi dışında anlaşarak, müvekkilinin takipten feragat etmesi nedeniyle dava akdi vekalet ücreti ve dava yasal vekalet ücreti ile icra dosyası yasal vekalet ücretlerinin Avukatlık Kanunun’un 165. maddesi gereğince davalı şirketten tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usuli müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarihli, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından 05.10.2018 tarihinde 2017/6 esas 2018/9 karar sayılı ilamla “İçtihadı birleştirmenin konusu, Avukatlık Kanununun 165. maddesinde yer alan ücret dolasıyla müteselsil sorumluluk hallerinden olan sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin girip girmediği hususudur…. Avukatlık bir kamu hizmeti olmakla birlikte ücret karşılığında müvekkiline hukuksal yardım hizmeti sunan avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki ilişki bir özel hukuk ilişkisidir… Özel hukukta, bir borç ilişkisinden doğan alacak hakkı da nisbi hak niteliğindedir. Böyle olunca alacak hakkı ancak o borç ilişkisi nedeniyle borçlu olan kişi ya da kişilere karşı ileri sürülebilir, yargısal kararlarda ve doktrinde borç ilişkilerinin nisbiliği ilkesi denilen bu ilke uyarınca sözleşmeler kural olarak yalnızca sözleşmenin tarafları bakımından hüküm ve sonuç doğururlar…. Akdi vekalet ücretinin iş sahibi ile hasmın müteselsil sorumluluğu kapsamında bulunduğunun kabul edilmesi hukuk güvenliği ilkesini zedeleyecektir. Ayrıca vekalet ücreti avukatın yaptığı hukuki yardımın karşılığı olan bir meblağ veya değeri ifade ettiği halde avukattan hiçbir hukuki yardım almayan hasmın, karşı yanın yaptığı sözleşmeden doğan vekalet ücreti nedeniyle onun avukatı lehine müteselsilen sorumlu tutulması, avukatlık ücretinin mahiyet ve amacına da uygun değildir. Tarafların aralarındaki dava ve uyuşmazlığı sulh ile sonuçlandırmaları herşeyden önce dava açılmakla bozulan toplumsal barış ve huzurun yeniden tesis edilmesini sağladığı gibi tarafların bir an önce hak ve alacaklarına kavuşmasını da temin etmektedir. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın 140/2. maddesinde hakimin tarafları sulhe davet edeceği düzenlenerek sulh teşvik edilmiştir. Böyle olunca, usul hukuku bakımından bu kadar önemli bir müessesenin önüne sözleşmenin tarafı olmayan kişinin akdi vekalet ücretinden sorumlu tutulması şeklindeki bir engelin konulması da doğru olmayacaktır….Hal böyle olunca, Avukatlık Kanunu’nun 165. maddesinde düzenlenen “ücret dolasıyla müteselsil sorumluluk” hallerinden olan “sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde” karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken “akdi vekalet ücretinin” dahil olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır” şeklinde karar verilmiştir.
Dava konusu olayda mahkemece davacının taleplerine ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve alınan rapor doğrultusunda, davacının İş Mahkemesi dosyasında müvekkili ile aralarındaki anlaşma gereği talep edebileceği akdi vekalet ücreti ile, dava ve icra dosyasındaki yasal vekalet ücretlerinin toplamı üzerinden takibin devamına karar verilmiştir. Somut olaya ilişkin içtihadı birleştirme kararına göre, davalı şirketin, davacının hak ettiği akdi vekalet ücretlerinden sorumlu olmayacağının, sadece karşı yan vekalet ücretlerinden sorumlu olacağının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, yukarıda anlatılan İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.