NİKAHTAN ÖNCE İSTİFA EDEN KADIN ÇALIŞANLAR KIDEM TAZMİNATI ALAMAZ!
İşçi ve işveren arasında sık sık tartışma konusu olan kıdem tazminat alacana ilişkin yüksek yargıdan emsal bir karar çıktı. Karar özellikle, evlendikten sonra işten ayrılarak kıdem tazminatı alma hayali kuran çalışanlar için büyük önem taşıyor. Yargıtay, nikah tarihinden 10 gün önce istifa dilekçesi veren kadın çalışanın, kıdem tazminatı talebinde bulunamayacağını hükmmetti. Yüksek mahkeme, evlilik nedeniyle kıdem tazminatı talebinde bulunabilmek için önce resmi nikah yapmak gerektiğini karar verdi.
Sakarya'da bir işletmede 2003 yılından itibaren çalışmaya başlayan Ş. isimli bir bayan personel, 2006 yılının Eylül ayında evleneceğini beyan ederek işyerinden ayrılıyor. Çalışan, kanunda yer alan, "evlilik nedeniyle bir yıl içinde işten ayrılma halinde kadın çalışanlara kıdem tazminatı ödenir" hükmünden yararlanmak istiyor. Bu talebini de işverene bildiriyor. İşveren de kabul ediyor.
Ancak işçi, 9 Ekim 2006 tarihinde nihakı olan işçi, düğün hazırlıklarını gerekçe göstererek 10 gün önce 30 Eylül 2006 tarihinde istifa ediyor.
Davacı kıdem tazminatına ilişkin iş mahkemesinde dava açıyor. İş mahkemesi de çalışanı haklı bularak, kıdem tazminatının ödenmesini hükmediyor.
İşveren ise kararı temyiz ediyor. Yargıtay özel dairesi, yerel mahkemenin kararını bozulmasını hükmediyor. Ancak yerel mahkeme kararında direniyor.
Yargıtay Genel Kurulu'nun konuyla ilgili kararı ise şöyle:
"Somut olayın incelenmesinde, davacının evlenmek amacıyla evlilik tarihi olan 09.10.2006 tarihinden yaklaşık on gün kadar önce 30.09.2006 tarihinde iş akdini sona erdirmek amacıyla davalı iş yerine dilekçe verdiği, yani fesih hakkını, resmi evlilik işlemini tamamlamadan kullandığı, davacı kadın işçinin nikah öncesi iş akdini sonlandırmaya yönelik yaptığı bu işlemin fesih olarak nitelendirilmesinin mümkün bulunmadığı, işyerinden ayrılmak amacıyla verilen dilekçenin istifa mahiyetinde olduğu, bu itibarla 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesinin 1.fıkrasında yer alan ve fesih hakkının, resmi evlilik işleminin gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kullanılacağına ilişkin kanunun açık hükmüne aykırı davranıldığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.