NOTER VASITASIYLA YAPILAN ARAÇ SATIŞ SÖZLEŞMESİNDE SATICI ” BEDELİNİ TAMAMEN ALDIĞINI VE ARACI TESLİM ETTİĞİNİ” BEYAN ETTİKTEN SONRA SATIŞ BEDELİNİ ALMADIĞINI İLERİ SÜRMESİ HALİNDE BU İDDİAYA DEĞER VERİLMEZ

NOTER VASITASIYLA YAPILAN ARAÇ SATIŞ SÖZLEŞMESİNDE SATICI ” BEDELİNİ TAMAMEN ALDIĞINI VE ARACI TESLİM ETTİĞİNİ” BEYAN ETTİKTEN SONRA SATIŞ BEDELİNİ ALMADIĞINI İLERİ SÜRMESİ HALİNDE BU İDDİAYA DEĞER VERİLMEZ

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu         

2017/826 E.  

2020/667 K.

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı şirket temsilcisi 10.12.2012 tarihli dava dilekçesinde; Akhisar 1. Noterliğinin 06.09.2012 tarihli araç satış sözleşmesi ile … plakalı çekicinin 55.000TL’ye, aynı tarihli satış sözleşmesi ile… plakalı yarı römork damperli kasanın ise 12.000TL’ye davalı şirkete satıldığını ve araçların teslim edildiğini, karşılığında 10.10.2012 keşide tarihli 25.000TL bedelli ve 05.11.2012 keşide tarihli 25.000TL bedelli çeklerin alındığını, ayrıca davalı tarafından 09.10.2012 tarihinde şirketin hesabına 15.000TL yatırıldığını, bu şekilde alacağın 65.000TL’sinin ödendiğini, ancak kalan 2.000TL alacağın ödenmediğini, bunun üzerine icra takibi yapıldığını, davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra takibinin devamına, itiraz edilen alacağın %40’ı oranından az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5. Davalı vekili 09.01.2013 tarihli cevap dilekçesinde; dava dilekçesindeki hususların gerçeği yansıtmadığını, yapılan satışların bedelinin toplam 100.000TL olduğunu ve ödendiğini, ancak davacı şirket tarafından 67.000TL bedelli fatura kesildiğini, ödemelerin dava dilekçesinde belirtildiği şekilde yapılmadığını, 10.10.2012 keşide tarihli 25.000TL bedelli çek ile 05.11.2012 keşide tarihli 25.000TL bedelli çek verildiğini, ayrıca 24.09.2012 tarihli çek ile de 50.000TL ödendiğini ancak bu çekin davacı şirket yetkilisi …’a şahsen verildiğini, müvekkili şirket tarafından davacıya hiçbir zaman 15.000TL bedelli havale yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesi Kararı:
    6. Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12.04.2013 tarihli ve 2012/806 E., 2013/188 K. sayılı kararı ile; yanlar arasındaki uyuşmazlığın… ve … plakalı araçların satış bedelinin ne kadar olduğu ve bedelin tamamen ödenip ödenmediği konusunda olduğu, Akhisar 1. Noterliğinin 06.09.2012 tarihli araç satış sözleşmesi ile … plakalı aracın 55.000TL’ye, aynı tarihli araç satış sözleşmesi ile… plakalı aracın 12.000TL’ye satıldığı, yanlar arasında düzenlenen noter satış sözleşmesi karşısında davalının araçların daha yüksek fiyata satıldığı hususunu yazılı delil ile ispatlaması gerektiği ancak ispatlayamadığı ayrıca davalının dava dışı …’a verilen 50.000TL bedelli çekin araç satışına ilişkin olduğunu yazılı delil ile ispatlaması gerektiği ancak bu hususun da davalı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay 19. Hukuk Dairesince 02.04.2014 tarihli ve 2014/3590 E., 2014/6439 K. sayılı kararı ile;
    “…Uyuşmazlık, araç satımından kaynaklı bakiye borcun ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır. Dosyaya sunulan dava konusu çekici ve yarı römork satışına ilişkin noter satış sözleşmelerinde; davacı satıcının satım bedelini tamamen aldığını açıkça beyan ettiği görülmektedir. Bu durumda mahkemece anılan noter satış sözleşmelerindeki davacının bu beyanı üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar tesisi doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
    Direnme Kararı:
    9. Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.12.2014 tarihli ve 2014/332 E., 2014/502 K. sayılı kararı ile; satış sözleşmelerinde satış bedelinin davacı tarafça tamamen alındığı yönündeki ifadelere rağmen davalının satış bedelinin 100.000TL olduğu ve ödemenin çeklerle yapıldığını savunmasının resmî senedi talil niteliğinde olduğu, bu durumda resmî senedi talil eden davalının savunmasını yazılı delil ile ispatlaması gerektiği ancak ispatlayamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının resmi satış senetlerinde araç bedelini tamamen aldığı yönündeki beyanı karşısında, davalının araçların satış bedelinin 100.000TL olduğu ve bu bedelin de ödendiği yönündeki savunmasının resmî senedi talil niteliğinde olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davanın kabulüne dair verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    12. Öncelikle, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.
    13. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesi:
    “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ”
    6100 sayılı HMK’nın “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesi:
    “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
    (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
    hükmünü içermektedir.
    14. Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır.
    15. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddi hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hâllerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir.
    16. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.
    17. Karine belli bir olaydan, belli olmayan diğer bir olay için çıkarılan sonuçtur. Karineler ispat yükünün bir istisnasını oluşturur. Lehine karine olan taraf ispat yükünden kısmen veya tamamen kurtulur. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanuni karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyeti yerine karine ile kabul edilen durumun aksinin ispat edilmesi söz konusu olur. Nitekim, aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 09.05.2019 tarihli ve 2017/19-1656 E., 2019/548 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
    18. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından Akhisar 1. Noterliğinin 06.09.2012 tarihli araç satış sözleşmesi ile … plakalı çekici 55.000TL, aynı tarihli satış sözleşmesi ile… plakalı yarı römork damperli kasa ise 12.000TL bedelle davalıya satılmıştır.
    19. Davacı yanlar arasında imzalanan her iki araç satış sözleşmesi uyarınca davalı tarafından iki adet 25.000TL bedelli çek verildiğini ayrıca şirketin hesabına 15.000TL yatırıldığını belirterek bakiye 2.000TL’nin ödenmediğini iddia etmiştir.
    20. Davalı ise her iki satış sözleşmesi uyarınca ödenmesi gereken bedelin 100.000TL olduğunu, iki adet 25.000TL bedelli çek ile birlikte davacı şirketi yetkilisine 50.000TL bedelli çek vererek borcunu ödediğini savunmuştur.
    21. Yanlar arasında imzalanan her iki resmî satış sözleşmesi incelendiğinde, davacı vekilinin “…nitelikleri ve bedeli yazılı aracı alıcıya halihazır durumu ile satarak bedelini tamamen aldığı ve aracı teslim ettiği…” yönünde beyanı bulunmakta olup davacı vekili satış bedelini tamamen aldığını açıkça ifade etmektedir.
    22. Bu durumda yerel mahkemece, satış bedellerinin tamamen ödenip ödenmediği noktasında davacı vekilinin az yukarıda açıklanan satış sözleşmelerinde yer alan bu beyanı da dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, davalının savunmasında satış bedeline ilişkin olarak senedi talil ettiği ve senedi talil eden tarafın ödeme olgusunu ispat etmesi gerektiği yönündeki direnme kararı yerinde değildir.
    23. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, yanların beyanlarının vakıalardan ibaret olduğu, ilk olarak resmî satış senedinde belirtilen bedelin ödenmediğini ispat yükünün davacıda olduğu ancak davalının da her iki aracın satış bedelinin toplam 100.000TL olduğu iddiasında bulunarak resmî satış senedinde yazılı bedelin aksini iddia ettiği, bu durumda ödemenin yapıldığına yönelik ispat yükünün davalıya geçtiği, davalının ise ödeme iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı, bu nedenle mahkemece davanın kabulüne yönelik verilen direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerde Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    24. Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    25. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. gereğince BOZULMASINA,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Aynı Kanun’un 440-III/1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.09.2020 gününde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.