ÖDEME EMRİNİN HACİZ ADRESİNDEN FARKLI ADRESE TEBLİĞ EDİLMESİ - BORÇLUNUN HACİZ SIRASINDA ADRESTE BULUNMAMASI
T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
2019/4898 E.
2021/2776 K.
25.3.2021 T.
İSTİHKAK İDDİASI ( Ödeme Emri Haciz Adresinden Farklı Adrese Tebliğ Edilmiş ve Borçlu Haciz Sırasında Adreste Hazır Bulunmamış Olup Haciz Adresinin Üçüncü Kişi Tarafından Satın Alındığına İlişkin Tapu Kaydının Dosyada Mevcut Olduğu/Yoklama Fişinde Üçüncü Kişinin Adreste Aktif Olduğu Tespit Edildiği - Davacı Üçüncü Kişinin Borcun Doğumundan Önce Adreste Faaliyette Olduğunun Dosya Kapsamından Anlaşıldığı/Mülkiyet Karinesinin Üçüncü Kişi Lehine Olduğunun Kabulü Gerektiği )
MÜLKİYET KARİNESİ ( Hacizde Üçüncü Kişinin Bilgisayarında Bulunan Borçluya Ait Evrakın Borçlu ile Cari Hesap İlişkisinden Kaynaklandığı Belirtildiği Bu Belgede Borçlunun Adresi Haciz Adresi Değil Gerçek Kişi Tacir Olarak Kaydolduğu Ticaret Sicilde Kayıtlı Adresi Olduğu/Borçlunun Halen Kocaeli'nde Faaliyette Olduğuna İlişkin Güncel Vergi Kaydı Bulunduğu - Takibin Dayanağı Sözleşme ve Senet Adresinin Haciz Adresi Olarak Gösterilmiş Olması Adresin Borçluya Ait Olduğunun Kabulü İçin Yeterli Olmadığı/Mülkiyet Karinesinin Üçüncü Kişi Lehine Olduğunun Kabulü Gerektiği )
İSPAT YÜKÜ ( İspat Yükü Altında Olan ve Karinenin Aksini Her Türlü Delille Kanıtlama Olanağına Sahip Olan Alacaklı Haciz Sırasında Bilgisayarda Bulunan Borçluya Ait Dosyayı ve Takibe Dayanak Sözleşme Üzerinde Haciz Adresinin Yazılı Olmasını Muvazaaya İlişkin Delil Olarak Sunmuş ise de Alacaklının Sunmuş Olduğu Delillerin Üçüncü Kişi Lehine Olan Mülkiyet Karinesinin Aksini İspatlamaya Elverişli Olmadığı - Davanın Kabulü Yerine Reddine Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )
2004/m.96,97
ÖZET : Dava, üçüncü kişinin İİK'nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dava konusu hacze dayanak takipte ödeme emri haciz adresinden farklı adreste tebliğ edilmiş, borçlu haciz sırasında adreste hazır bulunmamıştır. Haciz adresinin 08.06.2014 tarihinde üçüncü kişi tarafından satın alındığına ilişkin tapu kaydı dosyada mevcut olup, 27.11.2014 tarihli yoklama fişinde üçüncü kişinin adreste aktif olduğu tespit edilmiştir. Takibin dayanağı olan Faktoring Sözleşmesi ve senet 16.10.2015 tarihli olup davacının borcun doğumundan önce adreste faaliyette olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hacizde üçüncü kişinin bilgisayarında bulunan borçluya ait evrakın borçlu ile cari hesap ilişkisinden kaynaklandığı belirtilmiş olmakla bu belgede borçlunun adresi haciz adresi değil, gerçek kişi tacir olarak kaydolduğu ticaret sicilde kayıtlı adresi olduğu, borçlunun halen Kocaeli'nde faaliyette olduğuna ilişkin güncel vergi kaydı bulunduğunun anlaşılması karşısında, takibin dayanağı sözleşme ve senet adresinin haciz adresi olarak gösterilmiş olması adresin borçluya ait olduğunun kabulü için yeterli kabul edilemez. Bu durumda İİK'nin 97. maddesinde düzenlenen mülkiyet karinesinin üçüncü kişi lehine olduğunun kabulü gerekir. İspat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip olan alacaklı, borçlunun üçüncü kişi aracılığıyla mal kaçırmak amaçlı muvazaalı işlemler gerçekleştirdiğini, haciz sırasında bilgisayarda bulunan borçluya ait dosyayı ve takibe dayanak sözleşme üzerinde haciz adresinin yazılı olmasını muvazaaya ilişkin delil olarak sunmuş ise de alacaklının sunmuş olduğu deliller üçüncü kişi lehine olan mülkiyet karinesinin aksini ispatlamaya elverişli deliller değildir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak davanın kabulü yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile reddine yönelik hüküm kurulması doğru olmamıştır.
DAVA : Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 21.02.2017 tarihli ve 2016/430 Esas, 2017/224 Karar sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı üçüncü kişi vekili ile davalı alacaklı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesince davacı üçüncü kişi vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacı üçüncü kişi vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı üçüncü kişi vekili, 21.03.2016 tarihinde haczedilen menkullerin müvekkiline ait olduğunu, borçlu ile müvekkili şirket arasında cari hesap ilişkisine dayalı ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili şirket ile borçlu arasında hiç bir organik bağ olmadığını belirterek, istihkak iddiasının kabulüyle menkul malların iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili , davacı ile borçlu şirketin aynı iş kolunda faaliyet gösterdiğini, aralarında organik bağ bulunduğunu, takibe dayanak senette bulunan kaşedeki adresin haciz işleminin gerçekleştirildiği adres olduğunu, haciz mahallinde bulunan bilgisayar kayıtlarında borçluya ait evrak bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davacı üçüncü kişinin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, mahcuzların faturalarının defterlerde kayıtlı olduğu, aynı iş kolunda faaliyet göstermelerinin dışında ortaklık yapıları ve adresleri açısından aralarında organik bağ tespit edilemediğinden davanın kabulüne, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, davalı alacaklı ve davacı üçüncü kişi vekilince istinaf talebinde bulunulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince, davacı üçüncü kişinin tazminat talebine ilişkin istinaf talebinin davalının kötüniyetinin ispatlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiş, haciz adresinin borçlunun daha önceki faaliyet adresi olması, haciz mahallinde borçlu adına düzenlenmiş dosya bulunması, takip dayanağı 16.10.2015 tarihli senette ve aynı tarihli Faktoring Sözleşmesinde borçlu adresinin haciz adresi olarak gösterilmesi, davacı şirketin ticari sicil kayıtlarında faaliyet adresinin farklı bir adres olarak tescil ve ilan edilmesi nedeniyle borçlu ile istihkak iddia edenin mahcuz malları birlikte elinde bulundurduğu mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu, ispat yükü üzerinde olan davacı tarafından haciz mahallinin tapu kaydı ibraz edilerek mülkiyetinin kendilerine ait olduğu ispatlanmış ve adreste kendisinin faaliyette bulunduğu iddia edilmiş ise de, davacının haciz adresinin mülkiyetini kazandıktan sonra düzenlenen takibe dayanak senet ve sözleşmede borçlu adresi olarak haciz adresinin gösterilmesi, davacının ayırt edici özelliği olmayan menkullere ilişkin sunduğu faturalarda adres olarak haciz adresinin yazılmaması, 31.03.2016 tarihinde haczedilen menkulün faturasının da 21.3.2016 tarihli ilk hacizden sonraki tarihli olması, sunulan vergi levhasının da karinenin aksini ispatlamaya yeterli olmaması nedeniyle davalının istinaf talebinin kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiş, davacı üçüncü kişi vekili tarafından hüküm temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK'nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Dava konusu hacze dayanak takipte ödeme emri haciz adresinden farklı adreste tebliğ edilmiş, borçlu haciz sırasında adreste hazır bulunmamıştır. Haciz adresinin 08.06.2014 tarihinde üçüncü kişi tarafından satın alındığına ilişkin tapu kaydı dosyada mevcut olup, 27.11.2014 tarihli yoklama fişinde üçüncü kişinin adreste aktif olduğu tespit edilmiştir. Takibin dayanağı olan Faktoring Sözleşmesi ve senet 16.10.2015 tarihli olup davacının borcun doğumundan önce adreste faaliyette olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Hacizde üçüncü kişinin bilgisayarında bulunan borçluya ait evrakın borçlu ile cari hesap ilişkisinden kaynaklandığı belirtilmiş olmakla bu belgede borçlunun adresi haciz adresi değil, gerçek kişi tacir olarak kaydolduğu ticaret sicilde kayıtlı adresi olduğu, borçlunun halen Kocaeli'nde faaliyette olduğuna ilişkin güncel vergi kaydı bulunduğunun anlaşılması karşısında, takibin dayanağı sözleşme ve senet adresinin haciz adresi olarak gösterilmiş olması adresin borçluya ait olduğunun kabulü için yeterli kabul edilemez. Bu durumda İİK'nin 97. maddesinde düzenlenen mülkiyet karinesinin üçüncü kişi lehine olduğunun kabulü gerekir. İspat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip olan alacaklı, borçlunun üçüncü kişi aracılığıyla mal kaçırmak amaçlı muvazaalı işlemler gerçekleştirdiğini, haciz sırasında bilgisayarda bulunan borçluya ait dosyayı ve takibe dayanak sözleşme üzerinde haciz adresinin yazılı olmasını muvazaaya ilişkin delil olarak sunmuş ise de alacaklının sunmuş olduğu deliller üçüncü kişi lehine olan mülkiyet karinesinin aksini ispatlamaya elverişli güçlü deliller değildir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak davanın kabulü yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile reddine yönelik hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ : Davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz isteminin kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 Sayılı Kanun ile değişik İİK'nin 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 Sayılı HMK'nin 371. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 25.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.