POSTA YOLUYLA İDARİ DAVA AÇILABİLİR Mİ?

POSTA YOLUYLA İDARİ DAVA AÇILABİLİR Mİ?
Dava, 667 sayılı KHK gereğince meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararı ile aynı Kurulun yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Beşinci Dairesi davayı reddetmiştir. Gerekçe olarak da; söz konusu dilekçenin, 2577 sayılı Kanun'un 4. maddesinde belirtilen yerlere bizzat davacı tarafından veya usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnameye dayanarak tayin edeceği vekili (avukat) tarafından verilmesi gerekirken, PTT aracılığıyla gönderildiği anlaşıldığından, bu haliyle dava dilekçesinin kabulüne olanak bulunmadığı gösterilmiştir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu kararı onamıştır.

Dava dilekçesinin, davacı tarafından bizzat veya usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnameye dayanarak tayin edeceği vekili tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan yerlere verilmesi gerekir. PTT aracılığıyla yargı yerine gönderilen dilekçe ile dava açılamaz, bu gibi bir durumda dilekçenin reddine karar verilir.

Ayrıca, eski bir yargı mensubu olan ilgilinin birden fazla kez dava dilekçesinin reddine karar verilmiş, buna karşın, eski bir yargı mensubu olan davacı, söz konusu kararların gereklerini yerine getirmeyerek kendisine sunulan olanakları kullanmamıştır.

T.C.

DANIŞTAY

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

2020/321 E.

2020/1781 K.

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...

KARŞI TARAF (DAVALI) : Hakimler ve Savcılar Kurulu

İSTEMİN KONUSU: Danıştay Beşinci Dairesinin 25/04/2019 tarih ve E:2019/1010, K:2019/2967 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava Konusu İstem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 24/08/2016 tarih ve 2016/426 sayılı kararı ile aynı Kurulun 29/11/2016 tarih ve 2016/434 sayılı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararının iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kalınan parasal hakların yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.

Daire Kararının Özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 25/04/2019 tarih ve E:2019/1010, K:2019/2967 sayılı kararıyla;

İdari yargı mercilerinde idari davaların açılması yönteminin belirlendiği, usulüne uygun hazırlanan imzalı dava dilekçelerinin bizzat davacı veya usulüne uygun olarak düzenlenen bir vekaletname ile tayin edilmiş vekil (avukat) tarafından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 4. maddesinde belirtilen yerlere verilerek aynı Kanun'un 6. maddesinde belirtilen şekle göre açılmış sayılan davalarda, evrak bürosunca dilekçenin kayıt ve tarih sayısının gösterildiği imzalı ve mühürlü, pulsuz bir alındı kağıdının düzenlenip davacının kendisine veya vekaletname ile, tayin edilmiş avukata teslim edilmesiyle dilekçe üzerindeki işlemlerin tamamlanacağının anlaşıldığı,

Dosyanın incelenmesinden; ilk dava dilekçesi ve eklerinin davacıyı temsil yetkisi olmayan eşi tarafından verildiği gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine yönelik Dairelerinin 25/10/2017 tarih ve E:2016/57365, K:2017/21643 sayılı kararı üzerine yenilenen dava dilekçesinin, bu kez PTT aracılığıyla Danıştay Başkanlığına gönderildiği gerekçesiyle 08/10/2018 tarih ve E:2018/2137, K:2018/16327 sayılı karar ile dava dilekçesinin reddine karar verildiği, bunun üzerine davacı tarafından, yenilenen dava dilekçesi ve eklerinin tekrar PTT aracılığıyla Danıştay Başkanlığına gönderildiği ve 24/12/2018 tarihinde Danıştay Genel Yazı İşleri Müdürlüğü kayıtlarına girdiğinin görüldüğü, dolayısıyla, söz konusu dilekçenin, 2577 sayılı Kanun'un 4. maddesinde belirtilen yerlere bizzat davacı tarafından veya usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnameye dayanarak tayin edeceği vekili (avukat) tarafından verilmesi gerekirken, PTT aracılığıyla gönderildiği anlaşıldığından, bu haliyle dava dilekçesinin kabulüne olanak bulunmadığı gerekçesiyle ve yeniden verilecek dilekçede de aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 5. fıkrası gereğince davanın reddedileceği ihtarına da yer verilmek suretiyle Dairelerinin 03/01/2019 tarih ve E:2018/5405, K:2019/26 sayılı kararıyla dilekçenin reddine kararı verildiği,

Anılan dilekçe ret kararı üzerine 14/03/2019 tarihinde Danıştay Başkanlığı kayıtlarına giren dava dilekçesi ve eklerinin yine PTT aracılığıyla gönderildiği, dolayısıyla, 2577 sayılı Kanun'un 4. maddesinde belirtilen yerlere bizzat davacı tarafından veya usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnameye dayanarak tayin edeceği vekili (avukat) tarafından verilmesi gerekirken, PTT aracılığıyla gönderildiği anlaşılan yenileme dilekçesinde de aynı yanlışlığın yapılmış olması nedeniyle, 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 5. fıkrası gereğince, davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davacı tarafından, kişilerin, adil yargılanma ilkesi gereğince çıkarlarını etkileyen idari işlemlere karşı mahkemeler ve resmi makamlar önünde etkili başvuru hakkına sahip olduğu; Devletin; vatandaşlarına, mahkemelere ve resmi makamlara başvuru imkanı tanıma, başvuru önündeki engelleri kaldırma ve buna dair prosedürü kolaylaştırma yükümlülüğü olduğu, aksi takdirde hak arama hürriyetinin ihlal edileceği; 2577 sayılı Kanun'da, dava dilekçesinin bizzat davacı tarafından ilgili yere teslim edileceğine dair bir hükmün yer almadığı; hangi dilekçelerin kabul edilemeyeceğinin anılan Kanun'un 14 ve 15. maddelerinde düzenlendiği ve posta yoluyla gönderilen dilekçelerin reddedileceği yolunda bir hüküm bulunmadığı; Mahkemelerin tebligatları iadeli taahhütlü posta yoluyla yaptığı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de posta yoluyla yapılan başvuruları kabul ettiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Dava dosyasının ve UYAP kayıtlarının incelenmesinden; davacı hakkında Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğince "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak" suçu kapsamında verilen 03/08/2016 tarihli yakalama kararının halen mevcut olduğu, yargılama süresince tüm harç ve giderlerin eşi tarafından yatırıldığı, ilk dava dilekçesinin yine eşi tarafından Danıştay Başkanlığına teslim edildiği görülmekle, aktarılan tüm bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava dilekçesi ve eklerinin bizzat davacı tarafından imzalanarak gönderilip gönderilmediği, diğer bir ifadeyle, münhasıran davacının şahsına ait olan dava açma iradesinin bizzat kendisi tarafından kullanılıp kullanılmadığı konusunda da tereddüt bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bu haliyle, Danıştay Dairesince, mahkemeye erişim hakkının zedelenmemesi amacıyla doğrudan katı bir uygulama yoluna başvurulmaksızın tekraren yapılan dilekçe ret kararları üzerine, yasal düzenleme uyarınca belirtilen yerlere dilekçe verilmeyerek yine aynı usuli yanlışlığın yapılması nedeniyle davanın reddi yolunda verilen kararda hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, davacının temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Uluslararası Sözleşmelere Atıf Yapılan Kararlardan Çevirisi Yapılanlar İdari Dava Daireleri Kurulu

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Yargıtay tetkik hakimi olarak görev yapmakta iken meslekten çıkarılan davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere ilişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 24/08/2016 tarih ve 2016/426 sayılı kararı ile yine aynı Kurulun 29/11/2016 tarih ve 2016/434 sayılı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararının iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle dava açılmıştır.

İlk dava dilekçesi ve eklerinin davacıyı temsil yetkisi olmayan eşi tarafından verildiği gerekçesiyle Danıştay Beşinci Dairesinin 25/10/2017 tarih ve E:2016/57365, K:2017/21643 sayılı kararıyla dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Bu karar üzerine davacı tarafından yenilenen dava dilekçesi, Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi (PTT) aracılığıyla Danıştay Başkanlığına gönderilmiş ve Danıştay Dairesi 08/10/2018 tarih ve E:2018/2137, K:2018/16327 sayılı kararıyla, bu kez dava dilekçesi ve eklerinin PTT aracılığıyla gönderilmesi nedeniyle kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle "dilekçenin reddine" karar vermiştir.

Anılan dilekçe ret kararı üzerine, davacı tarafından düzenlenen yenileme dilekçesi de yine aynı şekilde PTT aracılığıyla Danıştay Başkanlığına gönderilmiş ve Danıştay Dairesinin 03/01/2019 tarih ve E:2018/5405, K:2019/26 sayılı kararıyla yine aynı gerekçelerle "dilekçenin reddine" karar verilmiştir.

Davacı tarafından bir kez daha düzenlenen yenileme dilekçesinin yine PTT aracılığıyla Danıştay Başkanlığına gönderilmesi ve verilen yenileme dilekçesinde de aynı yanlışlığın yapılmış olması nedeniyle Danıştay Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun'un 15. maddesinin 5. fıkrası gereğince davanın reddine karar verilmiştir.

Bunun üzerine, anılan Daire kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinin, 1. fıkrasında "İdari davalar, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılır. " ;

"Dilekçelerin Verileceği Yerler" başlıklı 4. maddesinde, "Dilekçeler ve savunmalar ile davalara ilişkin her türlü evrak, Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlıklarına veya bunlara gönderilmek üzere idare veya vergi mahkemesi başkanlıklarına, idare veya vergi mahkemesi bulunmayan yerlerde büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalıp kalmadığına bakılmaksızın asliye hukuk hakimliklerine veya yabancı memleketlerde Türk konsolosluklarına verilebilir.";

"Dilekçe Üzerine Uygulanacak İşlem" başlıklı 6. maddesinde, "1. Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına veya 4'üncü maddede yazılı yerlere verilen dilekçelerin harç ve posta ücretleri alındıktan sonra deftere derhal kayıtları yapılarak kayıt tarih ve sayısı dilekçenin üzerine yazılır. Dava bu kaydın yapıldığı tarihte açılmış sayılır.

2. Davacılara, kayıt tarih ve sayısını gösteren imzalı ve mühürlü, pulsuz bir alındı kağıdı verilir.

3. 4'üncü maddede yazılı diğer yerlere verilen dilekçeler, en geç üç gün içinde Danıştay veya ait olduğu mahkeme başkanlığına taahhütlü olarak gönderilir. Bu yerlerde harç pulları bulunmadığı takdirde bunlara karşılık alınan paraların miktarı ve alındı kağıdının tarih ve sayısı dilekçelere yazılır...";

"Dilekçeler Üzerine İlk İnceleme" başlıklı 14. maddesinde, "Dilekçeler Danıştayda Evrak Müdürlüğünce kaydedilir ve Genel Sekreterlikçe görevli dairelere havale olunur.

2.Bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinde dilekçeler, evrak bürosunca kaydedilerek ilgili mahkemelere havale olunur. Dilekçe sahibine evrakın tarih ve sayısını gösterir ücretsiz bir alındı kağıdı verilir.

3.Dilekçeler, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından:

a)Görev ve yetki,

b)İdari merci tecavüzü,

c)Ehliyet,

d)İdari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı,

e)Süre aşımı,

f)Husumet,

g)3'üncü ve 5'inci maddelere uygun olup olmadıkları,

Yönlerinden sırasıyla incelenir.

4.(Değişik: 5/4/1990-3622/5 md.) Dilekçeler bu yönlerden kanuna aykırı görülürse durum; görevli daire veya mahkemeye bir rapor ile bildirilir. Tek hakimle çözümlenecek dava dilekçeleri için rapor düzenlenmez ve 15'inci madde hükümleri ilgili hakim tarafından uygulanır. 3'üncü fıkraya

Uluslararası Sözleşmelere Atıf Yapılan Kararlardan Çevirisi Yapılanlar İdari Dava Daireleri Kurulu

göre yapılacak inceleme ve bu fıkra ile 5'inci fıkraya göre yapılacak işlemler dilekçenin alındığı tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde sonuçlandırılır.

5.İlk incelemeyi yapanlar, bu noktalardan kanuna aykırılık görmezler veya daire veya mahkeme tarafından ilk inceleme raporu yerinde görülmezse, tebligat işlemi yapılır.

6.Yukarıdaki hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15'inci madde hükmü uygulanır." ;

"İlk İnceleme Üzerine Verilecek Karar" başlıklı 15. maddesinde ise, "1. Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3'üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14'üncü maddenin;

a)3/a bendine göre adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine; idari yargının görevli olduğu konularda ise görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine,

b)3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine,

c)3/f bendine göre, davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması halinde, dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine,

d)3/g bendinde yazılı halde otuz gün içinde 3'üncü ve 5'inci maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak yahut (c) bendinde yazılı hallerde, ehliyetli olan şahsın avukat olmayan vekili tarafından dava açılmış ise otuz gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla dava açılmak üzere dilekçelerin reddine,

e)3/b bendinde yazılı halde dilekçelerin görevli idare merciine tevdiine,

Karar verilir.

2.Dilekçelerin görevli mercie tevdii halinde, Danıştaya veya ilgili mahkemeye başvurma tarihi, merciine başvurma tarihi olarak kabul edilir.

3.Dilekçelerin 3'üncü maddeye uygun olmamaları dolayısıyla reddi halinde yeni dilekçeler için ayrıca harç alınmaz.

4.İlk inceleme üzerine Danıştay veya mahkemelerce verilen; bu maddenin 1/a bendinde belirtilen idari yargının görevli olduğu konularda davanın görev ve yetki yönünden reddine ilişkin kararlarla, 1/c bendinde yazılı gerçek hasma tebliğ ve 1/d bendindeki dilekçe red kararları dışında, ilgisine göre istinaf ya da temyiz yoluna başvurulabilir.

5.1'inci fıkranın (d) bendine göre dilekçenin reddedilmesi üzerine, yeniden verilen dilekçelerde aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde dava reddedilir. " hükümleri yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 4. maddesinde, dava dilekçelerinin verilebileceği yerler tahdidi olarak sayılmış olup, bunların arasında PTT bulunmamaktadır. Kanun koyucunun aktarılan düzenlemede PTT'ye özellikle yer vermediği ve maddenin sonunda da "verilebilir" ifadesinin yer aldığı dikkate alındığında, dava dilekçesinin, davacı tarafından bizzat veya usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnameye dayanarak tayin edeceği vekili (avukat) tarafından Kanun'da tahdidi olarak sayılan yerlere verilmesi gerektiği açıktır.

Anılan maddede dilekçenin verilebileceği yerler olarak belirtilen yargı yerleri ve makamların kişinin dava açma hakkını engellemeyecek şekilde geniş tutulduğu görülmekle birlikte, bu düzenlemedeki asıl amacın, kişilerin gıyabında haberleri olmadan açılacak davaların ya da olumsuz sonuçlara yol açabilecek ihtilafların önlenmesi, bu konuda güvenliklerinin sağlanması olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca, anılan Kanun'un 6. maddesinde de, dava açılması için ödenmesi gerekli masraflar ödendikten sonra kaydın yapılacağı ve davacılara, kayıt tarih ve sayısını gösteren imzalı ve mühürlü, pulsuz bir "alındı kağıdı" verileceği belirtilmiştir.

Bu durumda; davacıların kendilerinin ya da tayin ettikleri vekillerinin dava dilekçesi ve eklerini, 2577 sayılı Kanun'un 4. maddesindeki yerlere vermesi gerektiği ve davaya ilişkin harç ve posta giderleri ödendikten sonra davanın açıldığına dair alındı kağıdının kendilerine verileceği açıkça belirtildiğinden, dava dilekçesi ve eklerinin posta aracılığıyla gönderilerek dava açılabileceğini kabul etmek mümkün değildir.

Öte yandan, uyuşmazlıkta, davacının meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davanın, esastan görüşülmeyerek usuli bir kararla reddedilmesi söz konusu olup, bu haliyle konunun mahkemeye erişim hakkı bağlamında da değerlendirilmesi önem arz etmektedir.

Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkansız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilecektir (Anayasa Mahkemesi (AYM), Selin Mirkelam Başvurusu, B. No:2013/7472, 07/01/2016, § 41). Aynı şekilde, usul kurallarının, hukuki güvenliğin sağlanması ve yargılamanın düzgün bir şekilde yürütülmesi sonucu adaletin tecelli etmesine hizmet etmek yerine, kişilerin davalarının yetkili bir mahkeme tarafından görülmesi bakımından bir çeşit engel haline gelmesi durumunda da mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş olacaktır (AYM, Saniye Çolakoğlu Başvurusu, B. No:2014/5702, 12/07/2016, § 25).

Yukarıda da belirtildiği üzere, 2577 sayılı Kanun'un 4. maddesine göre, dava açmaya yönelik veya davalara ilişkin her türlü evrak ve dilekçelerin, yöneltildiği ilgili yargı merci dışında maddede sayılan makam ve mercilere verilmesi hali de eş değer nitelikte görülerek geçerli olarak kabul edilmiş, aynı Kanun'un 15/1-(d) maddesinde ise, Kanun'un 3. ve 5. maddelerine uygun hazırlanmadığı gerekçesiyle dava dilekçesinin reddedilmesi durumunda davacı tarafından mahkeme kararına uygun olarak dilekçenin otuz gün içinde yenilenmesi gerektiği belirtilerek, bu hususlarda yaşanılabilecek olası bir mağduriyetin önüne geçilmesi amacıyla telafi imkanı sunan bir mekanizmaya yer verildiği görülmüştür.

Bu çerçevede, uyuşmazlıkta, Danıştay Dairesince, dava dilekçesinin 2577 sayılı Kanun'un 4. maddesinde belirtilen usüle uygun şekilde düzenlenerek sunulması gerektiği gerekçesiyle anılan Kanun'un 15/1-(d) maddesi uyarınca toplamda üç kez (dava dilekçesinin davacıyı temsile yetkisi olmayan eşi tarafından sunulması nedeniyle bir kere, dilekçe ve eklerinin PTT aracılığıyla doğrudan Danıştay Başkanlığına gönderilmesi sebebiyle de iki kere verilmiş olmak üzere) dilekçenin reddine, nihayetinde, aynı yanlışlığın davacı tarafından yenileme dilekçesinde de yapılması nedeniyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Görüldüğü üzere, Danıştay Dairesince, mahkemeye erişim hakkının zedelenmemesi amacıyla, aynı yanlışlığı yapmasına rağmen doğrudan katı bir uygulama yoluna başvurulmaksızın daha hafif bir sınırlama aracı tercih edilerek davacı lehine, birden fazla kez dava dilekçesinin reddine karar verilmiş, buna karşın, eski bir yargı mensubu olan davacı, söz konusu kararların gereklerini yerine getirmeyerek kendisine sunulan olanakları kullanmamıştır.

Bu haliyle, olayda, kanunda yer alan usul kurallarının, hak arama hürriyeti ile mahkemeye erişim hakkının özünü zedeleyici şekilde, katı bir yorumla uygulanması durumundan bahsedilemeyeceği, bilakis, yargı merciince, davacı lehine daha esnek bir uygulamaya gidildiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Diğer yandan, davacının ikametgah adresi olarak belirttiği Ankara ili, Yenimahalle ilçesinde dava dilekçesi sunulabileceği anılan Kanun'un 4. maddesinde belirtilen yerler mevcut olduğundan; davacı tarafından, dilekçe ret kararı üzerine yeniden verilen dilekçede de aynı yanlışlığın yapılmış olması nedeniyle, 2577 sayılı Kanun'un 15. maddesinin 5. fıkrası gereğince davanın reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1.Davacının temyiz isteminin reddine,

2.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin 5. fıkrası uyarınca davanın reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 25/04/2019 tarih ve E:2019/1010, K:2019/2967 sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,

3.Kesin olarak, 12/10/2020 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.